04 Temmuz 2024 09:04
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davanın dördüncü duruşması görüldü. Müşteki sıfatıyla duruşmada ilk kez konuşan Ayşe Ateş, "Sinan, bu tehditler başladığında bana ‘Ayşe, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermiş ve beni öldürmek için kapı kapı gezip kiralık katil arıyorlarmış dedi." ifadelerini kullandı. Ailenin avukatlarından Süleyman Kavak, "Tolgahan Demirbaş'ı, Olcay Kılavuz'un evinde gözaltına aldık. Demirbaş’ın sokakta gözaltına alındığını anlatan yakalama tutanağı sahte" diyerek suç duyurusunda bulunan eski polis müdürünün dosyada tanık olmasını talep etti. Dördüncü duruşma, müşteki ve müşteki avukatları dinlenmesinin ardından son buldu. Duruşma yarın tanıkların dinlenilmesiyle devam edecek.
Duruşmada ilk kez konuşan Ayşe Ateş, MHP'den üst düzey iki yöneticinin ismini verdi. Ateş, "Sinan bu tehditler başladığında bana ‘Ayşe, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermiş ve beni öldürmek için kapı kapı gezip kiralık katil arıyorlarmış' dedi." ifadelerini kullandı.
Avukat Süleyman Kavak, Sinan Ateş soruşturmasında görevli dönemin Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Kerem Gökay Öner’in "Tolgahan Demirbaş’ı MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına aldık. Demirbaş’ın sokakta gözaltına alındığını anlatan yakalama tutanağı sahte" diyerek yaptığı suç duyurusunu gündeme getirdi. Kavak, "Söz konusu Asayiş Şube Müdür Yardımcısı’nın dosyada tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz" dedi.
Mahkeme başkanı, müşteki bölümündekilere yönelik olarak Doğukan Çep’in tehditleri nedeniyle zincirleme suretle tehdit suçunun işlenmesi sebebiyle hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Başkan, salonda ses ve görüntü kaydı yapanlar içinde suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda saat 9'da başlayan duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş, Sinan Ateş'in annesi Saniye Ateş, kardeşleri ve yakınları katıldı. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkan Yardımcıları Murat Bakan ve Meryem Gül Çiftci Binici de duruşmayı takip ediyor.
Mahkeme başkanı, dünkü duruşmada sanıklardan Doğukan Çep'in tuvalet ihtiyacı için salondan çıkarıldığı sırada müştekilerin bulunduğu tarafta oturan izleyicilere dönerek tehdit anlamına gelecek şekilde başını salladığının üye hakim tarafından görüldüğünü ve kendisine durumun aktarıldığını bildirerek, Çep'i uyardı.
Mahkeme başkanının, "Doğukan anladın mı?" diye sorduğu Çep, konuşmak için söz istedi ancak buna izin verilmedi. Duruşma, avukat beyanıyla devam ediyor.
Gerçek Gündem'den Tuğba Özer'in aktardığına göre; CHP Genel Başkanı Özgür Özel duruşmayı takip etmek üzere mahkeme salonuna geldi. Özel'e CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal eşlik etti. Özel, Ayşe Ateş'in yanına oturdu.
"18 aydır öldüm öldüm dirildim ben yaşayan bir ölüydüm ama burada 22 kez daha öldüm diyerek sözlerine başlayan Saniye Ateş "Sanki herkes masum benim oğlum kendini vurmuş. Oğlum geldi bana dedi ki anne benim kalemimi kırdılar bana suikast düzenleyecekler. Bir gün beni ziyaret etti çelik yelekle. Belki korular dedim ama korumadılar. Benim oğlum 12 yıl İsmet Büyükataman’ın danışmanlığını yaptı. İsmet Ataman bizzat benim evime geldi. Ana babam duymasın dedi. Babası dayanamadı öldü ben ne kadar dayanırım bilmiyorum. Cezaevinde olanların çocukları yüzüne hasretmiş benim torunlarım yüzlerini hiç görmeyecek" dedi.
Saniye Ateş sözlerine şöyle devam etti:
"Mersin’deki Çağrı Ünel olayından sonra bir telefon geldi. Ölen çocuğun abisi aradı benim oğlumu tehdit etti. Oğlum, 'Bana değil abileri Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım, İzzet Ulvi Yönter’e Semih Yalçın‘a soracaksın. Senin kardeşinin kanı benim elimde değil' dedi
Dedim ki oğlum git Devlet Bahçeli’ye söyle defalarca ona ulaşmaya çalıştı. Hiç ulaşamadı ona.
Benim oğlumu öldürmek için mi Ülkü Ocakları başkanı yaptılar. O plaka (34 AT plakasını kast ediyor.) benim oğlumun döneminde alındı. O araca kimse binemiyordu o zaman Devlet Bahçeli’den izinsiz bir çay içilmiyordu. Benim oğlumun katilini çıkarsınlar ben de bu davadan vazgeçeyim Devletin üstünde devlet mi bunlar.
Benim torunlarım akşam yatarken kapıları kapatıyor ki bir şey olmasın diye. İnsan öldürmek bu kadar basit mi o zaman ben de kısasa kısas isterim madem ki bu kadar basit.
Benim oğlumu defalarca takip ettiler. Yurtdışına gitti Olcay Kılavuz’un samimi olduğu bir hanımla görüştü. Dönüşte benim oğluma pusu kurdular. Hala benim kapıma gelebiliyorlar. Bizi öldürmekle mi korkutacaklar ben zaten ölüyüm. Bugünü ben 18 ay bekledim benim yavrumun katilleri çıksın diye. Niye insanlar bu kadar zalim oldu? Ankara’nın göbeğinde kime gözdağı veriyorlar? Biz zengin bir aile değiliz. Benim çocuğumu ne zorlu şartlarda yetişirdim. Ben onların vicdanına bırakıyorum."
"Daha ne kadar Sinan öldürülecek?" diyen Saniye Ateş," Bir tanesi diyor ki para. Benim oğlu eve gelen bir kutu lokumu eve sokmayı dışarıda dağıtır geliyordu. Ben çocuğuma bir lokma haram yedirmedim. Çocuğum zalimlere yem oldu. Gelinim çelik yelekle, korumayla geziyor. Niye? Eşini savunduğu için bu devletin üstünde devlet mi var ben kime gideyim? Ben Türk’üm, Müslümanım ,ülkücüyüm, vatanseverim ama bunların inandığı ülkücülükten değilim ben. Bunlar maşa kimler yönlendirdiyse bunları onlar ortaya çıkacak." ifadelerini kullandı.
Saniye Ateş konuşurken fenalaştı, salona sağlık görevlileri çağrıldı. Bunun üzerine Ayşe Ateş sanıklara dönerek "Bu kadın burada ölürse hesabını hepinize sorarım" diye seslendi.
Özgür Özel: Artık bu salonda mızrak çuvala sığmıyorÖzgür Özel, duruşmaya ara verilmesinin ardından açıklama yaptı. Özel, özetle şunları söyledi: "Biraz önce Saniye Anne konuştu. 22 sanık ve sanık avukatının saatlerce süren savunmaları ifadeleri hepsi bir yana Saniye Ateş konuştu ve aslında bence orada söylenebilecek bunun üzerine bir kelime kalmadı. Oğlunu nasıl yetiştirdiğini anlattı. Oğlunu vuranların değil vurdurtanların ipini çekenlerin dosyadaki ifadeyle kalemi kıranların kim olduğunu öğrenmek istediğini söyledi. Dedi ki, 'oğlum öldü, babasının kalbi dayanmadı öldü. Ben zaten ölüyüm, bana bunu nasıl yaparsınız' dedi. Gerçekten kimin azmettirdiğini öğrenmek istediğini söyledi. Siyasilerin isimlerini söyledi. Sinan Ateş'in öldürüleceğini kendisinin söylediğini kendisinin kalemini kırdıklarını söyledi. Sözlerini bitiremeden de baygınlık geçirerek salondan sağlık sebebiyle çıkarılmak zorunda kaldı. Birazdan Ayşe Hanım konuşacak. Muhakkak o da çok kritik şeyler söyleyecek. Artık bu salonda mızrak çuvala sığmıyor. Ezberletilmiş ifadeler daha önceki ilk ifadelerini hatırlamayan hepsini geri alan suçu üstüne alan ve meseleyi adi cinayet olarak göstermeye çalışanların neye çabaladıkları kimleri korudukları ve bu siyasi cinayetin nasıl bir basit bir cinayete dönüştürülmeye çalışıldığını hep birlikte görüyoruz." TIKLAYIN-Özgür Özel'den Sinan Ateş davası açıklaması: Artık bu salonda mızrak çuvala sığmıyor! |
Gerçek Gündem'in aktardığına göre; duruşmada söz alan Ayşe Ateş, şunları söyledi:
"Bugüne kadar anlattığınız kumpası senaryoyu dinledik. Şimdi de mahkeme biraz gerçekleri dinlesin.
3 gündür karşımızda bilirkişi raporunu alıp işlerine gelen kısımları alıp işlerine gelmeyeni eleştirip savunmalar yaptılar. Kamera kaydı açık olmasına rağmen Sinan’ı Selman vurdu dediler. Kimin vurdurduğu çok net emri verenlerin kim olduğu çok net olmasına rağmen onun kardeşine akrabasına suç attılar. Kamera kaydında kiralık katil Eray Özyağcı geliyor silahı Sinan’ın üst kısmına doğrultuyor ve Sinan yere düşüyor. Hareket etmiyor. Sinan bilinci kapalı bir şekilde yere düşüyor. Hiçbir tepki veremiyor. İnsanların aklıyla alay etmeyin. Selman arabasına giderken silahını çekiyor. O esnada zaten Eray Özyağcı, Sinan’ı vurmuş gitmiş. Yeter be yeter! 3 gündür burada tiyatro oynuyorsunuz. Devletin namusuna leke sürüyorsunuz. Kimsiniz siz kimsiniz?
Mahkeme başkanı Ayşe Ateş’e "Onlara hitaben değil bize hitaben konuşun" uyarısında bulundu.
Ateş sözlerine şöyle devam etti:
"Rahmetli eşim bana sağlığında Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım beni öldürtmek için kapı kapı geziyorlarmış ifadelerini defalarca bana söylemişti. Bu süreçte Sinan görevi bıraktıktan sonra Orhun Haber ve bot hesaplarda tehditler başladı. Orhun Haber’de ihanet ateşi yazısıyla tehdit ettiler. Bu sitenin sahibi de MHP yöneticisi Kerim Ender Ejder. Bir Ülkü Ocakları başkanının emri olmadan kimse bir şey yapmaz benim eşim de başkanlık yaptı. İftira kampanyası başlatıldı ve eşimin katliyle sonuçlandı Sinan’a tehditler artmışken arkadaşları da tehditlere maruz kaldı. Bu olayın fitilini ateşleyen Mersin olayıdır. Mersin olayından sonra tehditler iyice arttı.
Akşam bir telefon görüşmesi oldu Çağrı Ünel ile. Çağrı Ünel biz senin yanındayız diyerek telefonunu kapattı. Ertesi gün arkasından haince 11 kişi Çağrı Ünel’e mersinde saldırdılar Ahmet Yıldırım’ın talimatıyla. Ünel de kendini korumaya çalışırken refleksle bir ateş etti ve Emrullah Kaplan isimli bir şahsı vurdu. O çocuğun katili de Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet yiğit Yıldırım ve olayda payı olanlardır. Ben sadece Ülkü Ocakları’na sızan suç çetesini hedef alıyorum. Ünel bir ceza aldı ve şu an cezaevinde. Bu dosya ile bizim dosyamızın birleştirilmesi gerekiyor.
Sinan’a dedim ki bunların gözü dönmüş bu işleri bırak gidelim. Sinan ‘ben yanlış bir şey yapmadım, devletim beni korur’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanına da bunu ilettim. Beni öldürürlerse bundan en çok devletimiz zarar görür dedim. Sayın cumhurbaşkanımız 'kızım kocanın katilleri yakalanacak, gereği neyse yapılacak' dedi. Ben sayın cumhurbaşkanının sözüne güveniyorum. Bu 3 günde şunu gördüm sayın cumhurbaşkanının iradesine karşı bile meydan okuyan bir suç örgütü var. Ben FETÖ'cüysem, Sinan FEÖT'cüyse elinizde bir belge varsa lütfen savcılığa şikayet edin. Sinan para çalmış, saatler varmış. (saatleri göstererek) Bu saatlerle ev araba alınırmış. Bu saatleri kim istiyorsa gelsin alsın ben kendisine hediye ediyorum alınıyorsa ev araba alsın bunlarla.
Sinan’a Ülkü Ocakları mensupları tarafından Ahmet Yiğit Yıldırım'ın talimatıyla tehditler devam etti. Benim eşim de genel başkanlık yaptı süreç nasıl işler çok iyi biliyorum.
Sinan Ateş birilerini, gazetecileri dövdürdü dediniz. Evet Sinan Ateş birilerini dövdürdü. O zaman Sinan’ı karşıma aldım dedim ki bunlar sana yakışmıyor yapma bu işleri yapacaksan ocak başkanı olma. ‘Ayşe ben MHP genel merkezinden gelen talimatları yapıyorum. Yapmazsam bana da ceza keserler' dedi.
Eşim bir anda Bahçeli tarafından görevden alındı. Neden olduğunu bilmiyoruz. Devlet Bahçeli’ye 18 aydır soruyorum yanıt alamıyorum bildiği ne varsa anlatsın. Biz bekledik bekledik ama umudumuzu kaybettik. Bugün buradaki tablodan ben görüyorum ki bazıları tahliye olacak ve biz elimiz böğrümüzde kalacağız.
Şu an bunları ilk defa anlatacağım çünkü beni de öldürürler diye korktum. Bugün bunları burada söylemezsem bir daha söyleyemem çünkü bana ne olur bilmem. Ölürsem bunlar mezara gitmesin benle. Sinan bu tehditler başladığında bana ‘Ayşe, İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım ile Olcay Kılavuz’a talimat vermiş ve beni öldürmek için kapı kapı gezip kiralık katil arıyorlarmış' dedi."
Bu devlet kimsenin babasının malı değil. Burası muz cumhuriyeti değil devletin adil yüzüyle hepiniz yüzleşeceksiniz."
Ayşe ateş konuşmasının ardından mahkemeden taleplerde bulundu;
"Söylediğim ekstra bilgilerin ifademe eklenmesini istiyorum.
Ayrılan 17 kişilik dosyanın dosyamızla birleştirilmesini istiyorum.
İsmini verdiğim kişilerin sorgulanmasının ve dosyaya dahil edilmesini, eksik ifadelerin hızlı bir şekilde dosyaya ekletilmesini istiyorum. Bu iki dosya birleştirildikten sonra dosyanın yeniden yazılmasını ve adil yargılanma istiyorum."
Ayşe Ateş’in ardından Sinan Ateş’in ablası Selma Ateş Kazanç konuştu. Kazanç, sanıklara dönerek, "Ayakta konuşuyorum çünkü günlerdir sanıklar beni görmek istiyor. Buyurun buradayım, rahat rahat bakın." dedi ve Mustafa Ensar Aykal’ın avukatı Aziz Bingöl’e seslenerek " Biz kimseye medya şovu yapmıyoruz, adalet arıyoruz biz sadece. Gelmiş karşıma ahkam kesiyor, gözdağı kesiyor. Sinan Ateş benim kardeşim ve önemli olan adaletin sağlanması." dedi.
Abla Selma Ateş Kazanç, Bahçeli’ye seslendi: "Sinan’a bir şey söyledi Devlet Bey, ben biliyorum ne dediğini Devlet Bey açıklasın bunu.
Kazanç, şöyle konuştu:
"Biz ülkücü olarak doğduk. Ben bu camianın içinde büyüdüm. Sinan da ben de ortaokuldan itibaren MHP’de ve Ülkü Ocakları’nda görev aldık. Bizim sorunumuz bu kuruma sızmış suç örgütüyle. Sinan Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına getirildi evet. Sonra bir gün Devlet Bey Sinan’ı aradı ve ‘seninle konuşmam lazım oğlum’ dedi. Odaya girdiler ve konuştular Sinan’a bir şey söyledi ben biliyorum ne dediğini Devlet Bey açıklasın bunu. Sonra Sinan görevinden istifa etti. İlk defa istifa eden bir isim oldu Ülkü Ocaklarında.
Sinan görevden ayrıldı daha sonra itibar suikastları başladı. Orhun Haber sitesinden Kadir Ensar Ejder ve Ahmet Yiğit Yıldırım’ın olduğunu biliyoruz. Ülkü Ocakları WhatsApp gruplarına ‘İhanet Ateşi’ isimli bir yazı yazılacak ve herkes RT atacak denildi bunların hepsi dosyada var ve böylelikle itibar suikastı başladı. Bu sürecin gelişi Sinan’ın Ocak Genel Başkanlığı ile başlayan bir süreç. Zaten Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un bu konuda bir karın ağrısı vardı. Tutuklu Tolgahan Demirbaş, Haluk Türk’ün çiftliğine gönderiliyor ve ‘Sinan’ın yanında durma, kalemini kırma diyor’ Ama Haluk Türk ‘O benim kardeşim’ diyor.
Sinan, Makedonya’dan döndüğünde pusu atıyorlar çünkü uçakta Olcay Kılavuz’un bir tanıdığı Sinan’ı görüyor. Pusu atanlar kalabalık olduğunu görünce geri dönüyorlar. Sinan olaydan bir hafta önce en son eve geldiğinde ‘Benim kalemimi kırmışlar’ dedi. Babam da ‘oğlum her şeyi bırak zaten üniversitedesin’ dedi. Sinan da ‘Baba ben bırakıyorum ama onlar benim peşimi bırakmıyorlar, Bunların derdi benimle’ dedi ve İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Ahmet Yiğit Yıldırım, Olcay Kılavuz, Ömer Şanlı ve Zekai Pınarbaşı gibi yöneticilerin isimlerini verdi. Bakın ben buraya 4 gündür geliyorum arabamı çizdiler. Beni öldürseler ne olacak? Benim buradaki 22 kişi ile derdim yok. Benim kardeşimin katlini planlayanlarla, baştakilerle.
Benim babam zaten evlat acısı ile öldü. Ben annemi de babam gibi evlat acısıyla kaybetmek istemiyorum. Bu acının da devam etmesini artık istemiyorum. Tek hücrede kaldık diyorsunuz, dua edin kalacak bir hücreniz var. Benim kardeşim kara toprağın altında yatıyor bir daha o kara toprağın altından çıkmıyor. Ayşe, ben, annem ve ablam. Biz bu savaşı 4 kadın veriyoruz. Bize diyorlar ki TV’ye çıkıyorsunuz. Neden çıkmayın, neden konuşmayım ya? Biz adalet arıyoruz. Biz Sinan Ateşler ölmesin istiyoruz artık. Adaletin sağlanmasını istiyorum.
Kazanç’ın ardından Sinan Ateş’in ablası Sevda Ateş Yörükoğlu söz aldı. "Burada bize başsağlığı dileyip sanıkları alkışlarla gönderenlerin dileklerini kabul etmiyorum Ateş ailesi adına." diyen Yörükoğlu, "Umarım evlatlarından misli misli çıkar ve bizim bu acımızı anlarlar. Bizim istediğimiz sadece adalet ve bu adalet hepimize lazım." ifadelerini kullandı.
Yörükoğlu, şunları söyledi:
"İsmet Büyükataman milletvekili olduğu dönemde yoğun çalışma yaptık. Serkan Akın diyor ki Ataman'a ‘abi el at Sinan'ı sıkıştırıyorlar’ diyor. Ataman da hiçbir şey olmaz en fazla iki tokat atarlar diyor. Sinan defalarca tehdit edildi. Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından Çağrı Ünel saldırısının yapıldığını kardeşimin ağzından duydum. Onların istediği Sinan’ı yalnızlaştırmaktı. Sinan bir gün geldi ve ben de ‘Sinan neden görevi bıraktın?’ dedim. ‘Abla Olcay ve Ahmet hala benimle uğraşıyorlar. Planlı organize bir şekilde kardeşimi katlettiler. Bu da Ahmet ve Olcay’ın talimatıylaydı.
Çocuklarım bile şahit bu durumlara. İsterseniz çocuklarımı da pedagog eşliğinde dinleyebilirsiniz. Sinan’ı öldürdük diye sevinmesinler çünkü farkında olmadan Sinan’ı ölümsüzleştirdiler. Çelik yelekle geldiği gün Sinan bize ‘siz de dikkat edin’ dedi. Sinan’a bir çok kez suikast yapılmaya çalışıldı. Hepimiz ailecek hatta sülalecek tehdit aldığını ve bu tehditlerin bizzat Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım, İzzet Ulvi Yönter tarafından tehdit edildiğini biliyoruz. Sinan’ı Eray öldürmüş olabilir ama Eray sadece tetiği çekti, Doğukan da sadece azmettirici. Sinan’ın katilleri ne Doğukan ne de Eray’dır. MHP’nin içindeki insanlardır Sinan’ın katilleri. Kardeşimin katilleri MHP’nin içinde. Huzurunuzda saydığım isimler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum: Olcay Kılavuz, İzzet Ulvi Yönter, Ahmet Yiğit Yıldırım"
Ara verilen duruşma saat 13.05 itibariyle yeniden başladı.
Hastaneye kaldırılan Saniye Ateş aranın ardından mahkeme salonuna geri döndü.
Beyanına devam eden Ateş, "Hâlâ Doğukan Çep denen çocuk kızıma bakıyor oradan işaretler yapıp tehdit ediyor. Bu gücü nereden alıyorlar? Arkalarında birisi var ki bu kadar rahat davranabiliyor. Benim oğlum geri gelmeyecek ama ben adalet istiyorum, azmettiricilerin bulunmasını istiyorum İzzet Ulvi Yönter, Semih Yalçın, Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunmak istiyorum bunlardan davacıyım. Çocuğumun hakkını helal etmiyorum onlara. Devlet Bahçeli benim oğlumun katilini bulmalı. Oğlum FETÖ’cüyse neden 12 yıl danışmanlık yaptı partide?" sözlerini kaydetti.
Sinan Ateş vurulduğu sırada yanında bulunan akrabası Selman Bozkurt da duruşmada dinlendi. Bozkurt şunları söyledi:
"Rahmetli abim Sinan Ateş benim halamın oğlu özbeöz kardeşim gibidir. Oğlumun ismi Mustafa Sinan’dır. Olay gününe gelecek olursak 30 Aralık sabahı 11.00-11.30 civarında kendisini evinden aldım. Daha sonra Çukurambar’daki ofise gittik. Yarım saat sonra Ahmet Keçik kardeşimiz ofise geldi. Sonrasında vakit daraldığı için abim odasından çıkıp 'Abdestimizi alıp namaza gidelim' dedi.
'Bunlar yine sosyal medyadan tehditlere başladı, bana saldırabilirler, uyanık olun' diye bizi uyardı. Sonrasında camiye gittik. Namaz kılarken beni çağırıp 'Beni rahatsız ediyor namaz kılarken' diyerek silahını verdi.
Sonrasında camiden çıkarak ofise doğru yola çıktık yürüyerek. Arabaların arasından şahıs çömelir vaziyette abimin karşısına çıktı ve ateş etti. Sonrasında bana ateş etti, göğsümdeki acı nedeniyle siper aldım. Sonrasında abimin verdiği silahı hatırladım ve çıkarıp havaya bir iki el ateş ettim. Sonrasında abimi o vaziyette görünce ben de dizlerimin üzerine yığıldım. Olayın şokundaydım. Ahmet sonra silahı aldı. Etrafımıza çok fazla insan geldi ve bizi ambulansla hastaneye götürdüler. Ağır yaralandım, şahıs hedef gözetmeden en az 10 sefer abime de bana da ateş etti. Bir hafta yoğun bakımda kalıp taburcu oldum. Kendisi yoğun bir tehdit ve hakarete uğruyordu son 1 senedir. Bu durumdan çok muzdaripti. Bizi de etkilememek için çok fazla dinlendirmiyordu."
Gerçek Gündem'den Tuğba Özer'in aktardığına göre, Sinan Ateş’in avukatı Kürşat Ergün aralarında Ahmet Yiğit Yıldırım ve Olcay Kılavuz’un da bulunduğu 17 kişi için açılan soruşturmanın davayla birleştirilmesini talep etti. Bu kişilerle ilgili soru sormak istediğinde ‘iddianamede isimleri yok’ denilerek engel olunduğunu ifade eden Ergün şunları söyledi:
"Biz soru sormak istiyoruz ama soramıyoruz. Ceza yargılama tekniğine aykırı olarak aynı cinayet davasıyla ilgili 2 ayrı dosya bulunmakta. Ceza yargılamasının tekliği gereğince tek bir olayla alakalı 2 ayrı yargılama yapamazsınız. Biz dosya içerisindeki delillerden hareketle sormamız gereken soruları soramıyoruz. Kamera kayıtlarından gördüğümüz şekilde Bolu’da giden aracın ve ona eskortluk eden aracın kime ait olduğunu dahi soramıyoruz.
Birtakım konum bilgileri talep ediliyor gerekçe pankart asmak. Pankart asmak amacıyla kişinin yeri sorgulatıyor. Bunun talep edildiği kişiler emniyette hali hazırda görevli ve MİT mensubu olduğunu iddia eden kişi. Bu mercilerde kişiler tanıyor iseniz MERNİS (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) kaydını isterseniz. Bunu isteyen yok çünkü zaten biliniyor. Buradaki mesele Sinan Ateş’in evinin konumunu değil nerede olduğunu öğrenmek. Yurtdışında mı, İstanbul’da mı… Bu bilgileri talep eden kişiye (Ahmet Yiğit Yıldırım kast ediliyor) bu bilgileri neden talep ettin diye soramıyoruz çünkü başka dosyanın sorusu. Öbür dosyanın yargılamasını bu sanıklar olmadan nasıl yapacaksınız? Tek bir cinayet ile alakalı iken hepsi nasıl yargılama yapacaksınız?"
Şeyda Şahin, dosyası ayrılan 17 kişiden bazılarının isimlerini mahkemede açıkladı ve "Olcay Kılavuz bu dosyanın şüphelileri arasındadır, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu. Bu isimler hakkında adli kontrol işlemleri uygulanmıştır. Bu kişiler ana dosyada yer alan isimlerdir" dedi.
Avukat Şeyda Şahin'in ifadelerinin tamamı şöyle:
"İftiralar, itibarsızlaştırma girişimleri katran girişimleri bazı isimlere yetmemiş olacak ki karanlık planlarla öldürülmüştür. Sinan Ateş elbette ki siyasi bir kişiliktir ve bu dosyanın da adli bir suç olacağını kabul etmek mümkün değildir. Soruşturmada ifadesine başvurulmayan Sinan Ateş’in babası Musa Ateş bu dosyada dinlenmemiş ve bu süreçte hayatını kaybettiği için davada telafisi giderilmeyecek bir sonuç doğmuştur
Çubukları tutanların gölgede kaldığı bir gölge oyunu var, oyunun adı ‘Kanlı Cuma’ Biz de bu işin asıl faillerinin bulunmasının amacı içindeyiz. Çubukları ellerinde tutanları, gölgedeki karanlık adamların ortaya çıkarılmasını ve asıl faillerin sanık koltuklarında oturtulmasını istiyoruz. Milyonda bir tesadüfle telefon görüşmelerinin art arda yapıldığı, 600 km’lik yolun bagajda gidilmesi gibi konular tesadüfi değildir. Kimse aklımızla oynamasın.
Etkili yürütülmeyen bir soruşturma sonucunda böyle bir iddianame vardır. Eski Cinayet Büro Amiri bu soruşturmanın başındaki isim ve bugünse sanık kolduğunda oturmaktadır. Dün bize ‘GB’nin ne anlama geldiğini anlatmıştır. Bu beyhude çabaları tebessümle yine de fikirlerine saygı duyarak dinledik. Sanığın sıfatının şu an zaten hiçbirimiz açısından hükmü yok. Ancak 8 aydır yaptığı ya da yapmadığı, eklediği ya da eklemediği, gizlediği ya da gizlemediği belgelerin ne olduğunu öğrenmemizin çok önemi vardır. Sanık yaptığı tüm işlemlere şüphe düşürmüştür. Sanık zaten dün bilgi aktarımı yaptığını ikrar etmiştir. Kendisi ‘GB’nin ne olduğunu önceden bilmediğini söylemiştir. Bu soruşturmadan çekilmemiş olması mutlak şüphe noktalarımızdan biridir.
Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal her ne kadar şifrelerini vermek istemeseler de vermesinler. Ama biz Pınar Gültekin vakasındaki kararı emsal olarak sayın heyete sunacağız. Ancak biz bu konuda kilit isimler olmaları nedeniyle sanık telefonlarının mahkemenin Apple’a yazılacak yazıyla şifrelerinin çözülmesini istiyorum tabi atı alan Üsküdar’ı geçmediyse. Biz öte yandan Doğukan Çep ile birlikte hareket ettiklerinin örgütsel olarak hareket ettiklerini düşünmekteyiz."
Sinan Avukat Şeyda Şahin 17 ismin ayrıldığı dosyada yer alan isimlerin de bazılarını açıkladı ve şunları söyledi:
''Bizler ana amiral dosyayı inceleyemiyoruz. Oysa dosyanın içerisinde yer alan isimleri teker teker sıralayacağım. Olcay Kılavuz bu dosyanın şüphelileri arasındadır, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Talha Atalay, Burak Kılıç, Gürsel Horat, Suat Yılmaz Zobu. Bu isimler hakkında adli kontrol işlemleri uygulanmıştır. Bu kişiler ana dosyada yer alan isimlerdir. Diğer isimleri de sıralayamıyoruz kısıtlılık kararı olduğu için. Bu isimleri açıkladık çünkü önümüzde bu isimlerle alakalı yapılan işlemlerin belgesi var.
Olcay Kılavuz bu dosyanın içinde yer almalıydı. Mehmet Akgül’e ait olduğu evraklarda kayıtlı olan plakayı sormamıza neden izin verilmedi. Zaten dosyada bu isim vardı. Bizim sorularımız adeta ablukaya alındı. Dosya içine giren 2 tane araç var. Korkmayalım biz korkmuyoruz. Sinan Ateş’in yazışmalarını basında çarşaf çarşaf paylaşıyorsunuz. Bu araçlar MHP adına Ülkü Ocaklarına tahsis edildi. Makamlarla, partilerle bizim bir husumetimiz yok. Bizler bu partiye yıllarca hizmet verdik. Partiler ya da Ülkü Ocakları ile bir derdimiz yok. Bu eylemi yapan, yaptıran her kimse onlar gelsin ve sanık kürsüsünde yargılanmaları yapılsın."
Sinan Avukat Onur Altuntaş, ''Belli yerler tarafından hazırlanan ve ellerine verilen bir oyunu oynadıklarını düşünüyoruz sanıkların'' diyerek, şunları kaydetti:
''Tolgahan Demirbaş ile alakalı en önemli husus Mersin olayı. Rapora göre, Mersin olayı 15 Mart 2022’de gerçekleşiyor. 15 Mart’ta gerçekleşmiş bir olayda Mustafa Ensar Aykal’a Tolgahan Demirbaş’ın konum sorduğu ilk tarih 10 Mart’ta. Yani gerçekleşmemiş olayla alakalı pankart asma olayının konumunu mu istedi. Bunlar bilirkişi raporunda sabit. Bu beyanları gerçek değil. Tolgahan Demirbaş’ın düşerek kendi aracının lastiğinin altında kaldığını iddia ettiği konum hususu ve belki kim bilir daha neler vardır bilerek ve istenerek parçalanan telefonu incelenmedi."
Altuntaş'ın ifadesinin ardından ara verilen duruşma, saat 15.20 itibariyle yeniden başladı.
Mahkeme başkanı, müşteki bölümündekilere yönelik olarak Doğukan Çep’in tehditleri nedeniyle zincirleme suretle tehdit suçunun işlenmesi sebebiyle hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Başkan, salonda ses ve görüntü kaydı yapanlar içinde suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Müşteki avukatlarından Şeymanur Efendi, Ankara Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’ne bağlı Balistik Şube İnceleme Müdürlüğü tarafından silahlara ilişkin hazırlanan rapora ileşkin açıklamalarda bulundu. Efendi, şöyle konuştu:
''İddiaların aksine kullandığı silahı saklayan tek isim huzurda bulunan sanık Eray Özyacı’dır. Olay sonrasında teslim edilen silahlar ile olay anında Sinan Ateş’in yanında bulunan iki kişinin kullandığı silahlarla aynı olduğu kiriminal inceleme raporunda tespit edilmiştir." dedi. Maktul Eray Özyağcı tarafından atılan silahla öldürülmüştür. Özellikle 2 yere isabet edilen kurşundan bahsetmek istiyorum. Sol bacağa isabet edilen kurşun atar damara isabet ederek öldürücü bir darbe olmuştur. Görüleceği üzere sanık maktulün ölümcül noktalarına ateş etmiştir. 5 kurşundan 4 kurşun maktulün ön kısmına isabet etmiştir ve bunların hepsi Eray Özyağcı tarafından atılmıştır. Öte yandan kafasından giren ve çenesinden çıkan kurşuna gelelim. Bu da maktul yere düşerken dahi ateş etmeye devam etmesinden kaynaklanmaktadır."
Müşteki avukatlarından Fatih Güneş, şunları söyledi:
''16 aydır gizlilikle yürütülen bir soruşturmadan bahsediyoruz. Bir cinayetin neden işlendiğini ortaya koymayan bir iddianame var. Böyle bir iddianamenin kabulü de tarafımca mümkün değildir. Tolgahan Demirbaş’ın çevrede topladığı tüm bilgi ve belgeleri kime gönderdiği bellidir. Bu iddianameye dahil edilmeyecek bir husus mu? Parası karşılığında motorunu satan bir kişi 18 aydır tutuklu ancak dosyada ismi geçen diğer isimler hakkında bir işlem yok. Bu kabul edilemez bir durum. Bu işlenen suçun organize bir suç örgütü tarafından işlendiğine dair bir iddianame olması gerekirdi.
Kimliklerin ve kurumların arkasına saklanarak suç işleyenlerin artık yargılanması gerekmektedir. Bu yüzden ayrılan dosyanın ne aşamada olduğunu, isimlerin açığa çıkmasını ve şu an yürümekte olan dava ile birleştirilmesini istiyorum. 18 ay üstüne duruşmaya çıktık. Bugüne kadar konuşulmayan, dile getirilmeyen konuların bu mahkemede değiştirildiğini gördük. Tam 11 kişi ifadesini değiştirdi. Doğukan Çep, Eray Özyağcı bunlardan bazıları. 18 aydır dile gelmeyen bir konu mahkemede dile geldi. Sanık hiçbir zaman adını vermek istemediği Mustafa Kemal adlı arkadaşının kendisini arabanın bağasında 588 km getirerek kaçırdığını beyan ediyor. Kim Mustafa Kemal? Gelsin. İstanbul iline eğlenmeye gittiklerini ifade eden sanıklar; sadece 2 saat Beşiktaş sahilinde gezmek için İstanbul’a gitmez. Burada devletin kurumlarını zan altında bırakacak ifadeler de verdiler.
Bu dosyanın bu şekilde kabul edilmesinin hatalı olduğunu tekrar dile getiriyorum. Sayın mahkemenizin de özeleştiri yapmasını beyan ediyorum. Bu iddianame geri gönderilmeliydi. Bu dosyadan artık siyasilerin elini çekmesi gerekiyor. Suçsuz insanların burada yargılanmasını istemiyoruz. Ayrılan dosyadaki kişilerin akıbetinin sorulmasını ve bu dosya ile birleştirilmesini istiyoruz.''
Müşteki avukatlarından Süleyman Kavak, Sinan Ateş soruşturmasında görev alan dönemin Asayiş Şube Müdür Yardımcısı Kerem Gökay Özay’ın 'Tolgahan Demirbaş’ı biz dönemin MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına aldık. Demirbaş’ın sokakta gözaltına alındığını anlatan yakalama tutanağı sahte' diyerek yaptığı suç duyurusunu gündeme getirdi ve ''Söz konusu dönemin Asayiş Şube Müdür Yardımcısı’nın dosyada tanık olarak dinlenmesini de talep ediyoruz'' dedi.
Müşteki avukatlarından Ali Yücel "Ayrılma kararının verildiği dönemde dosyada görevli olan tek savcı Ahmet Altun’dur ama o güne kadar olayla ilgili hiçbir işlem yapmayan Mehmet Aykut Cihangir’in imzası vardır. Savcı Cihangir, bir günde dosyayı inceliyor ve iddianame yazıyor'' dedi.
Katılma talepleri sorulduğu sırada "Cumhuriyet Savcısı'na da sorulması gerekir" şeklinde müşteki bölümünden seslenilmesi sonrasında Mahkeme Başkanı, "Müşteki tarafında bu sözü söyleyen kişinin kim olduğu görülemedi. Bu sırada CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal olduğu öğrenilen kişi 'herkesin bir görevi var' diyerek Mahkeme Başkanı'na sataştı. Sözü edilen kişinin mahkeme dışına çıkarılmasına karar verildi" dedi.
Polislerin dışarıya çıkarmaya çalıştığı Mahmut Tanal, ''Siz kanunsuz talimat veriyorsunuz" dedi. Mahkeme Başkanı da bunun üzerine "Duruşmaya gelen herkes sıfatını dışarı bırakır, burada herkes hukukun üstünlüğüne inanacak" diye konuştu.
Tutuklu sanık Doğukan Çep ise Mahmut Tanal’a salonu terk ettiği sırada ''DHKP-C’li'' diyerek bağırdı. Tanal, daha sonra salonun dışına çıktı. Mahkeme Başkanı, yarın tanıkların dinleneceğini ve bunun için de ilgili kolluk birimlerine yazı yazılmasına karar verildiğini kaydetti.
Duruşma, yarın saat 9.00'da tanıkların dinlenilmesiyle devam edecek.
Davanın ilk üç duruşmasına 22 sanık ve 19 sanık avukatı savunmalarını yaptı. Bugün davanın 4. duruşması yapılacakken, sanık avukatlarının savunmalarını tamamlamaları ve şikâyetçilerinin ifadelerine başlanması bekleniyor. Bu kapsamda şikâyetçi Ayşe Ateş, duruşmada ilk kez konuşacak. Davanın dün görülen üçüncü duruşmasında aralarında tetikçi Eray Özyağcı, azmettirici olduğunu söyleyen ve olayları organize eden Doğukan Çep, eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş, tetikçiyi Demirbaş'la birlikte Audi marka çakarlı araçla Bolu'ya götürdüğü belirlen eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Ümit Yıldırım'ın eski kalemi Emre Yüksel, Doğukan Çep'in cinayetten bir gün önce aradığı MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk ve Çep'in de avukatlığını yapmış MHP'li avukat Serdar Öktem'in de bulunduğu 22 tutuklu sanıktan 21'i ilk iki gün savunmalarını yaptı. Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, dün son sanık Umut Ersoy'un dinlenmesinin ardından sanık avukatlarının beyanlarına geçildi. Avukatların savunmalarının ardından duruşmaya bugün devam edilmek üzere ara verildi. Bugün duruşma öncesi açıklama yapan Ayşe Ateş, suikastın nasıl gerçekleştirildiğini bir kez daha anlattı. Ayşe Ateş, "Saçma sapan zırvalarla bizi üç gündür oyalıyorlar. Bugün canilerin bize yaşattıklarını anlatacağım. Bildiğim hiçbir şeyin sır kalmasını istemiyorum, ölürsem de benimle gitmesini istemiyorum" dedi. |
İddianamede neler var, kimlere hangi ceza isteniyor?Arkadaşı Selman Bozkurt ile bir binadan çıktığı sırada motosikletli 2 kişinin silahlı saldırısına uğrayan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ateş ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianame, cinayetten yaklaşık 1,5 yıl sonra mahkemece kabul edilmişti. İddianamede, Sinan Ateş'in olay sırasında yanında olan ve omuzundan yaralanan Selman Bozkurt ile Ateş'in eşi Ayşe Ateş, "müşteki" sıfatıyla yer alıyor. Ancak Ayşe Ateş'in ifadesi iddianamede yer almıyor. 22 sanıklı iddianamede, tetikçi Eray Özyağcı ile onu olay yerine getirerek kaçıran Vedat Balkaya ve Suat Kurt'un müşterek fail olarak "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmaları talep edildi. İki ismin, Ateş'in yanında bulunan Selman Bozkurt'a yönelik ise "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi. Özyağcı'nın ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Tolgahan Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Sanıklardan ''silahlı eylemi organize ettiği'' iddia edilen Doğukan Çep ve şüpheli eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanıklardan Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çaglar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, avukat Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, eski cinayet büro amiri Mustafa Ensar Aykal'ın "iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri" gerekçesiyle cezalandırılmaları istendi. Bu 17 sanığın, "tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, eski cinayet büro amiri Aykal'ın ayrıca kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. 17 kişinin dosyası ayrıldıCinayete ilişkin 22 tutuklu sanık hakkında dava açılırken, 17 şüphelinin de dosyası ayrıldı. Dosyası ayrılanların arasında hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç ile Ülkü Ocakları Ankara İl Başkan Yardımcısı Suat Yılmazzobu, eski Çubuk Ülkü Ocakları Başkanı Gürsel Horat, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde komiser olarak görev yapan Talha Atalay ve eski MHP Mersin Milletvekili ve eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz yer alıyor. Soruşturma sürecinde savcılar değiştirildiCinayetin işlendiği sırada Ankara Adliyesi’nde uzlaştırma savcısı olarak görev yapan Ayhan Ay nöbetçiydi. 1. Dış Bölge olarak belirlenen yerlerdeki şüpheli olaylara 24 saat boyunca savcı Ay bakıyordu. Ay’ın nöbeti esnasında Ateş cinayeti gerçekleşti. İş bölümü gereği ölümlü olaylara ilişkin dosyalar nöbetçi savcıda kaldığından, Ateş cinayeti soruşturması da savcı Ay’da kalacaktı. Ancak soruşturmanın seyri değişti. Özellikle Tolgahan Demirbaş’ın, cinayetten bir gün sonra, 31 Aralık 2022 gecesi gözaltına alınması sırasında Kılavuz’un evinde yaşanan kriz, emniyet tarafından savcıya "boş dosya" gönderilmesi nedeniyle derinleşti. Demirbaş, "boş dosya" nedeniyle serbest kaldı. Savcı Ay, daha sonra yapılan tespitler ışığında emniyete yazı yazarak, Demirbaş’ın "mevcutlu" (polis eşliğinde) şekilde adliyeye getirilmesini istedi. Buna karşın emniyet ise savcılığa "adresinde bulunamadığı" yanıtını vererek, Demirbaş’ı getirmek istemedi. O tarihlerde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun devreye girdiği, mevcutlu getirme yazısı için "kapısının altından geri atın" dediği öne sürüldü. Bütün bu gelişmeler üzerine 17 Ocak 2023 tarihinde, yani cinayetten 19 gün sonra dosya milliyetçi kesime yakın olduğu bilinen Başsavcıvekili Durdu Özer’in koordinatörlüğüne verildi. Özer’in yanı sıra dosyaya Savcı Ay ile birlikte çalışmak üzere savcı Durmuş Ali Kaya da eklendi. Bilirkişi raporundaki detaylarSoruşturma kapsamında tutuklanan eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın telefonundan kurtarılan yazışmalar, cinayetin aylar önce planlandığını gösterdi. T24’ün kamuoyuna duyurduğu Demirbaş’ın yazışmalarına ilişkin bilirkişi raporu, Sinan Ateş’in, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatıyla cinayetten dokuz ay önce takip edilmeye başlandığını ortaya koydu. Bilrikişi raporuna göre, Demirbaş, Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli olan ve bir dönem Ateş dosyasına da bakan komiser Mustafa Ensar Aykal'dan Ateş'in adresini, eski MİT görevlisi Çağlar Zorlu'dan da konumunu istedi. Bu yazışmalara, Demirbaş’ın komiser Aykal’dan, "Genel Başkan istedi de" diyerek, Ateş’in adresini istediği ve "Aynen reis, onun ipini çekmişler" yanıtını verdiği görüldü. Raporda, Demirbaş ve Emre Yüksel’in 06 AT 5021 plakalı ve Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a tahsisli olduğu öğrenilen Audi marka çakarlı bir araçla tetikçiyi Bolu’ya götürdüğü kayıtlara girmişti |
© Tüm hakları saklıdır.