Kurgusu ve sanat tacirleriyle, sanat tarihçilerinden, araştırmacı gazetecilere kadar birçok kişinin görüşlerine yer vermesiyle ön plana çıkan Kayıp Leonardo belgeselinde, Modestini de ana konuşmacılardan biri.
Tabloyu restore etmek için yıllarını harcayan Modestini, İsa'nın başparmağının altındaki üzeri tekrar boyanmış bölümler ya da sadece Leonardo'nun yaptığı tarzda dudak kıvrımları gibi ayrıntılara dikkat çekerek, ateşli bir şekilde tablonun gerçek bir Leonardo olduğunu savunuyor.
Uzmanların çoğu, tablonun büyük olasılıkla Leonardo da Vinci'nin atölyesinde çalışan yardımcılarının eseri olduğunu, ünlü sanatçının ise son rötuşları yaptığını düşünüyor. Bu, yaygın bir uygulama.
Lewis, "Kimse bunun bir Leonardo olup olmadığını bilmiyor, o yüzden siz de oyuna katılabilir ve Salvator Mundi ile kendi Da Vinci şifrenizi yazabilirsiniz" diyor.
Tablonun kalitesi konusunda da farklı görüşler dile getiriliyor.
Amerikalı sanat eleştirmeni Jerry Saltz, Kayıp Leonardo belgeselinde "Büyük bir Leonardo olmak şöyle dursun, bu iyi bir tablo bile değil" derken, tabloyu bizzat görenler bunun muhteşem bir deneyim olduğunu söylüyor.
Belgesellerdeki ilginç yorumların bir kısmı sanatla ilgili bile değil. Kayıp Leonardo belgeselinde sanat yatırımlarıyla ilgilenen Bank of America yöneticisi Evan Beard, sanat eserlerinin genelde diğer mali işlemlerin yolunda gitmemesi halinde kullanılacak bir teminat olarak satın alındığını anlatıyor.
'Renkli kişilikler'
Tablonun 2011 yılında Londra'daki National Gallery'de tartışmalı bir şekilde otantik bir Leonardo olarak sergilenmesi önemli bir dönüm noktası oldu.
Serginin küratörü Luke Syson, her iki belgeselde de bu kararını savunuyor.
Sergi, kesin olmadığı halde Leonardo'ya atfedilen tablonun meşruiyet kazanmasında önemli rol oynadı.
İki yıl sonra bazı renkli kişiler ortaya çıktı. İsviçreli sanat taciri Yves Bouvier, tabloyu 83 milyon dolara New York'taki tacirlerden satın aldı.
Resmi Dmitri Rybolovlev adındaki bir Rus oligark için aldığı söyleniyordu. Bouvier bunu kabul etmedi ama, iki gün sonra tabloyu 127,5 milyon dolara Rybolovlev'e sattı.
Bouvier, yaptığını "her zamanki gibi iş" diye niteliyor: "Ucuza alırsınız, pahalıya satarsınız."
İsviçre yetkilileri, bazı sanat eserleri ile ilgili sahtekarlık yapmasından kuşkulandıkları Bouvier hakkında soruşturma açtı, ancak bir suçlamada bulunmadan konuyu kapattı.
Tablo, kısa süre sonra Christie's Müzayede Salonu'na gidecekti.
Christie's'deki satış da iyi sahnelenmiş bir oyun gibiydi. Önce tabloyu değil, tabloya bakan insanların yüzündeki ifadeyi gösteren bir tanıtım videosu yayımlandı. Videodakilerin çoğu sıradan insanlardı, ancak aralarında tabloya İsa'nın kendisini görmüş gibi saygı dolu bir ifadeyle bakan aktör Leonardo DiCaprio da bulunuyordu.
Alıcının kimliği açıklanmadı. Ancak New York Times, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman'ın aracısı tarafından satın alındığını yazınca, tablo birden jeopolitika gündemine taşındı.
O dönemde bin Selman, bazı kısıtlamaları gevşeterek Suudi Arabistan'ın imajını parlatmaya çalışıyordu.
Sanat dünyasının gözlemcileri, Salvator Mundi'nin Suudi Arabistan'da yeni bir müzenin duvarlarını süsleyeceğini düşündü, ancak tabloyu bir daha gören olmadı.
Fransa'nın başkenti Paris'teki ünlü Louvre Müzesi'nde sergileneceği konuşuldu. Louvre, 2019'da Leonardo'nun 500. ölüm yıldönümünde açacağı sergiye bu eseri de koymak istedi.
Bu konuda görüşmeler yapılırken, bin Salman bizzat Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u ziyaret etti.
Sergi basına tanıtılırken, duvarda Salvator Mundi'yi bekleyen bir boşluk vardı, ancak tablo asla buraya asılamadı.
New York Times, Louvre Müzesi'nin, bin Salman'ın tablonun Mona Lisa ile aynı odada sergilenmesi ve dolayısıyla aynı statüde bir eser olarak gösterilmesi talebini reddettiğini yazdı.
Sanat dünyası birçok skandal ve komplo teorisiyle dolu. Ancak hiçbirinin gizemi Salvator Mundi'ye rakip olamıyor.
Yeni belgeler ortaya çıkmadıkça (bunca yüzyıldan sonra pek olası değil) veya otantik olduğunu doğrulayacak yeni bir bilimsel yöntem bulunmadıkça (eser çok zarar gördüğü için bu da zor), tablo gizemini sonsuza kadar koruyabilir.
Kayıp Leonardo belgeselinin yapımcılarından Andreas Dalsgaard, "yakında yeni bir bilgi çıkar, doğru olsa da olmasa da, medyanın her yanında patlar" diyor.
"Dünyadan saklandığı, geleceği ve akıbeti bilinmediği sürece, esrarengiz olmayı sürdürecek. Çünkü sonuçta eğlenceli bir hikâye."