Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, "Gazetecilik, bir yanda televizyon, öte yanda sosyal medya rekabeti varken ayakta kalmak için harikalar yaratması gereken gazetecilik ölüyor, ben de oturmuş neler saçmalıyorum!" görüşünü savundu.
Uluç yazısında, "Valla bana bi Haller oldu dostlar.. Resmen bi Haller!. O gece Ajax'ın iki golünü de oyuna sonradan giren Haller atınca, "Yarın hemen bütün medyamızın atacağı başlık belli oldu" dedim..
Türkçe'de sık kullanılan "Bi haller oldu" deyimi vardır ya.. Her spor müdürünün ya da nöbetçi müdürünün aklına ilk bu laf gelecek ve "Ben bir deha olmadığıma göre herkesin de aklına bu gelecektir. Ben fark yaratmak için bir başka başlık bulayım" deme zahmetine de girmeyip sallayacaktır, diye düşünmüştüm..
Sabah öyle oldu.. Açıyorum bir bir.. Hepsinde Haller'li bir yığın manşet... "Haller"i ayrı renk yazıp, geri zekâlı okurun başlığını anlamasını(!) sağlayan ileri zekâlılar(!) da var içlerinde Allah'tan.. Hani fıkrasını açıklayanlar vardır ya onlar gibi.. Çarpıcı, vurucu başlıkla kim uğraşacak o saatte. Yap bir kelime oyunu bitsin gitsin.. Hep yazıp duruyorum.. Başlık atmak bir sanattır. Tek sütununda bile fark yaratmayı arayacaksın. Mesleğimde başarı "fark yaratmak"tır çünkü.. Peki hani düşünen şef, toplanıp arayan servis.. Birinin tırnağı dönüyor. Önemli de değil ha.. Bu sezon daha 45 dakika süre almamış.. Sallıyor başlığı editör. Gıkı çıkmıyor şefin" ifadesini kullandı.
Uluç şunları kaydetti:
"Çatladıkapı Spor'da şok!."Bu sezon en az kırk "şok" başlığı gördüm.. Ya bir gün gerçek şok yaşasa o kulüp ne başlık atacaksın be adam? Gazete en kolayı ile değil, en güzeli, en farklısı ile okunur. O zaman da satar. Herkese ayni Haller oluyorsa, kim niye perşembe sabahını bekler, peki?. Mesela Sabah Gazetesi'ni okumak için?. (Bizde Haller'li başlık yok, onun için örneği rahat verdim..)
Her mevsim bir yenilik ister, spor sayfaları.. Çünkü bizim gibi en yaşlılardan tut, Z kuşağına dek herkes ilgilidir spor sayfalarıyla.. Sorun bakalım bir maçın ardından sabırsızlıkla bekledikleri bir, tek bir gazete var mı?. Fark yaratma bir ekip çalışmasıdır. Her kafadan bir ses çıkmalı ki, en iyi başlık bulunsun, en iyi maç haberi çıkarılsın, büyütülsün, en iyi resim seçilsin..
Böyle çifte Avrupa maçının olduğu gün bile stada gitmeden herkes evinde tek başına spor sayfası yapmaya kalkarsan, işte o Galatasaray- Marsilya ve Fener-Olimpiyakos maçından geriye, okulda, işte, kahvede, meyhanede, insanların bir arada olduğu tek yerde, "Yahu falan gazetedeki başlığı gördünüz mü?" ya da "Filan gazetedeki resim ne muhteşemdi" veyahut "Filanca gazetedeki maç yazısını ve falancanın yorumunu okudun mu?" soruları sorulmaz.. Sorulacak şey olsa, efsane olur, konuşulur, duyulur. Bugün bayiye gitme gereği de yok. Cep telefonundan bulunup okunur, orada hemen..
Böylesine tıpkısının ayni, böylesine kimliksiz, böylesine ruhsuz sayfalar çıkarmak için, tüm spor yazanlar, söz ve işbirliği yapmışlar sanki.. Bana bir "HALLER" (Editörüm bu sözcüğü mümkünse kırmızı bastırt) oldu dostlar.. Kesin bir "HALLER" (Bu da mavi lütfen) oldu. Gazetecilik, bir yanda televizyon, öte yanda sosyal medya rekabeti varken ayakta kalmak için harikalar yaratması gereken gazetecilik ölüyor, ben de oturmuş neler saçmalıyorum!."