Koronavirüs

Prof. Dr. Pirgon: Covid-19 çocuklarda, obezite, karaciğer yağlanması ve insülin direncini arttırdı

“Yeme alışkanlığını olumsuz kazanan bir çocuğun erişkin dönemde de obez olarak devam etme oranı yüzde 80"

22 Ekim 2021 13:18

Covid-19'la birlikte çocukların daha fazla evlere mahkum olduğunu, düzensiz beslenmeye başladığını ve hareketsiz bir yaşam sürdüğünü belirten Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Pirgon, "İncelemelerimiz sonucunda polikliniklere baktığım zaman, obezite, karaciğer yağlanması ve insülin dirençli çocuklar çok fazla" dedi.

Türk Pediatri Kurumu tarafından düzenlenen 56. Türk Pediatri Kongresi, Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde sona erdi. 'Çocuk ve Şiir' temasıyla düzenlenen ve yüzlerce çocuk doktorunun katıldığı kongrede Covid-19 ve çocuklar üzerindeki etkisi de tartışıldı.

Kongreye katılan SDÜ Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Özgür Pirgon, Covid-19'la birlikte çocuklardaki yeme bozukluğu ve obezite konusunda açıklamalarda bulundu. Pirgon, Covid döneminin çocuklarda erişkinler gibi çok sıkıntılı bir durum oluşturmasa da 2 yıllık bir hareketsizlik döneminin vermiş olduğu etkileri uzun dönemde görmeye başladıklarını belirtti.

2 yıl boyunca evde kapalı ve endişe içinde yaşayan annelerin çocuklarına uygulamış olduğu destekleyici ürünlerin etkilerinin uzun dönemde olumsuz olarak polikliniklere yansıdığını dile getiren Pirgon, “Hareketsiz olan çocuk, annenin de evde kalması ile beraber farklı bir yeme alışkanlıklarına geçti. Çünkü evde eğlence için oyun için herhangi bir aktivite bulamadığından dolayı yemeği aktivite olarak anladı. Bu hareketsizlikle beraber tabi hızlı bir kilo artışları oldu” diye konuştu.

"Çocuk evde canı sıkıldığı için de yemek yedi"

Pirgon, yeme alışkanlığını olumsuz olarak kazanan bir çocuğun erişkin dönemde de obez olarak devam etme oranının yüzde 80 olduğunun altını çizdi. Bu nedenle çocukluk döneminde çocuğa doğru yeme alışkanlığını kazandırmanın şart olduğunu dile getiren Pirgon, “Doğru yeme alışkanlığını alan hareketli bir çocuğun, gelecekte de obezite olma ihtimali daha düşük oluyor. Fakat ne kadar şanssızız ki bu dönemdeki çocuklar evde uzun süre kaldılar. Maalesef televizyon, bilgisayar, telefon gibi oyunlarla kendi dünyalarını kurdular. Tabi ara buldukları boşluklarda yemek yediler. Evde sadece aç olduğu için yemedi çocuk, sıkıldığı için de yedi. Aktivasyon bulamadığı için kendisini farklı yeme alışkanlıklarına sürükledi. Cips, bisküvi yedi, kola içti veya şekerlemeler yedi. Bu da tabi uzun dönemde mesela 2 ayda 3 ayda olmasa da 2 yıllık süre içerisinde gerçekten olumsuz etkiler ortaya çıkardı” ifadelerine yer verdi.

"Çocuklar ev oyununa mahkûm oldu"

Ailelerin çocuklarını enfeksiyon kapma riskine karşı dışarı göndermediğini aktaran Pirgon, “Bu endişe içerisinde çocuklar daha çok ev oyunlarını anneler çocuklarına gösterdiler. Bu da obezite oluşmasında bir etken. Obez bir çocuğun gelecekte obez erişkini olma ihtimali var. Obez yetişkini de gelecekte obezitenin getirmiş olduğu hastalıklarla karşılaşma riski var. Tip 2 diyabet, kalp hastalıkları, hipertansiyon gibi. Bu nedenle obezitenin çocukluk döneminde yönlendirilmesi doğru eğitim alması gerekiyor. Çocuğun hareket kazanması spora teşvik edilmesi gerekiyor” dedi.

"Biberiye bile yedirdik"

Ailenin enfeksiyon noktasında koruma içgüdüsüyle çocuklara farklı destekleyici ürünler verdiğini ifade eden Pirgon, “Mesela bitkisel ürünleri çocuklara veriyorlar. Mesela zencefil içirenler, biberiye yedirenler. Yani bilmediğimiz birçok vitamin hapları olsun ve içeriğinde ne olduğunu bilmediğimiz şuruplar olsun bunları çocuklara verdiler. Bunlar bir tür endokrin bozucu yani hormonal sistemi değiştirici etki yaptılar. Enfeksiyona karşı bünyeyi güçlendirici şurup verdiğini düşünen kişiler, anneler, aileler ileri dönemde 6 ay-1 yıllık sürede çocuklarda ergenliğin erken başlamasına yol açtılar. Bizim polikliniklerimizde kapanmaların bitmesinden sonra erken ergenlik sıklığı arttı. Yani 8 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında meme dokusu çıkmış kızlar başvurdu. Sorduğumuz zaman işte, 'ben hocam şu ürünü şu kadar kullanıyorum' diyenler oldu. Enfeksiyon kapmasın bağışıklık sistemi güçlensin diye bu şurupları biz çocuklarımıza 1 yıl boyunca içirdik. Tamam güzel ama böyle bir ispat yok zaten dünyada" diye konuştu.

"Erken ergenlik başvuruları fazla"

Endokrinciler olarak Covid’in uzun dönem etkilerini düşündüklerinin altını çizen Özgür Pirgon, “2 yıl sonra yani pandeminin çocukta getirmiş olduğu etkilerinin ne olacağını, 2 yıl sonra obezitenin gelişebileceğini, 2 yıl sonra ergenlik sürecinin sağlıklı devam edip etmeyeceğini inceliyoruz. İncelemelerimiz sonucunda tabii şu an polikliniklere baktığım zaman obezite çok, karaciğer yağlanması çok, insülin dirençli çocuklar çok maalesef. Tabi bunlar hareketsizliğin, sporsuz yaşamın sonuçları. Bunları çözdük diyelim, çocuğun kazanmış olduğu alışkanlık maalesef devam ediyor. Onu kırmak yıllarımızı alacak. Erken ergenlik başvuruları çok fazla, ki o çocukları da düzenli bir ergenliğe sokmak için tedaviler vermek zorunda kalıyoruz” dedi.

"Su içmeyen çocuklar gelişti"

Pirgon, bu dönemde su içmeyen çocukların olduğunu vurgulayarak, "Çünkü su yerine farklı şeyler içiyor. Dışarıda su içmiyor. Çocuk su içmiyor dışarıda. Niye? Enfeksiyon kaparım korkusuyla. Tabi dünyaya baktığımızda su içme oranı bir çocuğun alışkanlık manasında 1.5 -1 litreye kadar düştü. Su almayan bir vücut çabuk hastalanır. Demek ki Covid'den korunmanın en önemli kurallarından bir tanesi iyi su almak. Yurt dışındaki bir çocuk için alacağı su 2-2.5 litre, erişkinlerin 3 litre düzeyinde fakat bunları bizim kazanmamız çok zor ve mümkün değil. Günde 3 litre su alan bir insan hep canlı, hep dinamik, hep sağlıklı. 60-70 yaşında bile dinamik insanlar geziyor. Çünkü o alışkanlığı 10 yaşında, 5 yaşında edinmiş bir insan. Cildimiz kuruyor, çünkü susuzluk 40 yaşından sonra daha da bir hissedilebilir düzeylerde geliyor. Çünkü 20 yıl boyunca su oranını azaltmışsın. Az kullanmışsın. Covide bağışıklamada aslında ilk temeli hidrasyon yani su” dedi.

Ailelerin kimyasal bileşikler yerine çocukların su içme oranını yükseltme tavsiyesinde bulunan Pirgon, iyi uyku, stressiz yaşam ve yeterli güneş almayla çocukların daha iyi bağışıklanabileçeğini belirtti.

"Annenin eksik bir şey mi yaptım kaygısı"

Anneleri çocuklarına bir takviye vermediği zaman 'Acaba eksik bir şey mi yapıyorum' diye bir hisse kapıldıklarını anlatan Pirgon, “Böyle bir şey yok. Sağlıklı beslediğiniz sürece çocuklara herhangi bir şey vermenize gerek yok. Bunu ailelerimize iyi aksettirmek gerekiyor. Sık sık çocuklarımızı dışarıya çıkaralım, güneşe, parka, oyuna. Dünyaları ev olmamalı. Dağınık bir mutfakta çocuk alışkanlık edinmez. Bisküvi, gofret olan bir mutfaktaki çocuğa bakın, bir de elma, marul, salata, yoğurt olan çocuktaki çocuğun gelişimine bakın. İkisi aynı olmayacaktır. Ailelerimize bunları güzel anlatmamız lazım. Çocuğa bakımlarda, onların ruhsal durumunu koruyarak, mutlu ederek, doğa ile baş başa kalmasını sağlamakla başarabileceğimize inanıyorum” ifadelerini kullandı.