29 Mart 2013 21:09
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Kürt meselesinin son bulması için yürütülen çözüm süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Öcalan'ın 'yurtdışına çıkın' çağrısıyla başlayan "PKK nasıl çekilecek?" tartışmalarına yönelik olarak da PKK'nın çekilmesinin 'silahların bırakılmasıyla mümkün olabileceğini' söyledi. Erdoğan, “Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider” diye konuştu. Öcalan’a yönelik ev hapsi uygulamasının söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, Biliyorsunuz 11-11.5 metrekare bir odası var. 40 metre kare bir yeri var. Radyo istedi. Ben Adalet Bakanı'na radyo yetmez televizyon da verelim dedim. 12 kanallı bir televizyonu var” dedi.
Eyalet sistemiyle ilgili sözlerine de açıklık getiren Erdoğan, güçlü bir Türkiye’nin eyalet sisteminden korkmaması gerektiğini belirterek, Osmanlı sistemini örnek gösterdi. Erdoğan, “Demokraside ve özellikle ekonomik kalkınmada güçlü bir Türkiye'den bahsediyorum. Bunlara biz Osmanlı'daki yaklaşımı da ilave edebiliriz. Biz Osmanlı'da özellikle azınlıklar, eyaletler sistemi konusunda o hoşgörüyü hâlâ yakalayabilmiş değiliz. Belediyeyi kabul ediyorsun da, seçilmiş valiyi neden kabul etmiyorsun?” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D ve CNN Türk'te canlı ve ortak olarak ekrana gelen "Başbakan ile Özel" programında, gazeteciler; Taha Akyol, Enis Berberoğlu, Hande Fırat ve Hakan Çelik'in gündeme dair sorularını yanıtladı.
Erdoğan'ın gündeme dair yaptığı açıklamalar şöyle:
Şu anda süreci başarılı bir süreç olarak değerlendiriyoruz ve görüyoruz. Sürecin isabetli gittiğine ve gideceğine inanıyorum. Geçmişteki yanlışlar yapılmazsa inanıyorum ki, bu işten başarılı bir şekilde çıkacağız. Halkımızın bu konuya olan ilgisini olumlu bir şekilde değerlendirdiğini görüyorum. Kamuoyu araştırmalarına baktığımızda olumlu bir yaklaşımın olduğunu yüzde 58'lik bir kabulle görüyoruz. Süreç içerisinde halkımıza bunu anlatmayla oranın daha da yükseleceği inancındayım. Şehit derneklerine varıncaya kadar tüm derneklerin 'ne olur bu işi bitirin, yüreği yanan biziz' diyorlar. Gelişmede de bu olumlu yaklaşımları gördükleri için onların da inancının çok daha arttığını görüyorum.
Yaptırdığımız kamuoyu araştırmasında Doğu Anadolu'da yüzde 77 kabul var Güneydoğu'da yüzde 80 küsur. Burada maddi ve manevi yatırımların olmadığı, oranın insanının ürkek yaşadığı bir gerçek. Bunlara rağmen TL bazında baktığımızda 37 katrilyon yatırım yapmamıza rağmen bütün güzellikler insanların manevi durumu yüzünden işe yansımıyor. Orada yaptıklarımız halk tarafından seviliyor falan ama bakıyorsunuz Yüksekova'da makinalar yakılınca, müteahhit tehdit edilince oranın huzuru kaçıyor. Bir bakanım Hakkari'den döndükten sonra havanın çok ciddi değiştiğini söyledi. Orada 'okullarımız bir an önce açılsın' talebin olduğunu söyledi. Aynı şey Şırnak'la ilgili. Geçen Silopi'de termik santral açılışına gittim. Orada özel sektör yatırımın olması sürece yönelik olumlu gelişmeyi de gösteriyor. Diyarbakır'da şirket kurma noktasında taleplere bakıyorsunuz 1'e 10 talep var. Demek ki oradaki insanlar geleceği satın alıyorlar.
Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır. 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı neredeydi, mâlum. O günden bugüne gelinen süreç ortada. Biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin benim siyasette bir ilkem vardır, siyaset riskdir, ekonomi de risktir ve herşeyden öte hayat da risktir. Bu süreç içerisinde biz şu andaki MİT Müsteşarım değil daha önceki müsteşarım Emre Bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı. Bu konuları asla pazarlık konusu yapmadık. Ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var ne de benim ve arkadaşlarımızın adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Biz kendi değer yargılarımızın içerisinde bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz. Kalkıp da şehitlerimizin veya herhangi maktülün affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır. İnancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir.
Böyle ev hapsi falan asla sözkonusu değildir. Biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz? Biz normal F tipine kalkıp da alacak olsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz? Bu huzursuzluğumuzu daha da arttıracağı için bu bedeli ödüyoruz, ne kadar ağır olduğunu bile bile katlanıyoruz. Öyle 'al başkanlığı ver şunu' haşa! Bunu söyleyenler bizi iyi anlamamış. Biz kalkıp da parti tüzüğüne 'üç dönem milletvekilliği yapan 1 dönem ayrılır' ilkesini getirmezdik. Biz bu ülkede Cumhurbaşkanlığı millet seçsin diye milletin talebine cevap veren ilk partiyiz. Biz başkanlık sistemini niye konuştuk? Bunu Tayyip Erdoğan konuşmadı ki. Bunu sayın Demirel de konuştu, merhum Özal da hatta merhum Türkeş de konuştu. Türkeş kendi kitabında bu sistemini derinliğine incelemiş ve açıklamasını yapmıştı. Bunu ya okumuyorlar veyahutta bildikleri halde bilmemezlikten geliyorlar.
Ev hapsi falan diye bir şey sözkonusu değil. İmralı'da niye biz bu kadar bedel ödüyoruz. Normal bir F Tipi'ne niye almıyoruz. Her gün toplu mitinglerle mi uğraşacağız. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile bunu yapıyoruz.
Al başkanlığı ver şunu.. yok böyle bir şey haşa.. Bunu söyleyen bizi anlamamıştır.
Başkanlık sistemini Tayyip Erdoğan konuşmadı ki. Bunu Süleyman Demirel de merhum Turgut Özal hatta Türkeş de ayınısı söylemiştir. Türkeş'in kitabında da bu var.
Bu işi içeriden ve dışarıdan provoke etmek isteyen bazı mahfiller olabilir. Türkiye'nin bölgede huzurlu ve güçlü olmasını açık söyleyeyim kimse istemiyor. Güçlü bir Türkiye'nin nelere muktedir olabileceğini görüyorlar. Güçlü bir Türkiye'nin milli geliri düşük olan yerlere eli uzanacaktır. Biz eskiden alan eldik, şimdi veren olduk. Daha da vereceğiz. Biz askerimizle, polisimizle, istihbarat teşkilatımızla provokasyona karşı tüm tedbirleri alacağız. Silahların bırakılması diyorum, bırakılmaması sıkıntı doğurabilir. Silah değil siyaset. Buna doğru bir yaklaşımın telkinini yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz.
Açıkça söyliyim Türkiye'nin güçlü olmasını kimse istemiyor. Milli geliri çok düşük yerlere Türkiye'nin eli uzanacaktır. Biz güçlendikçe daha çok vereceğiz. Bunların bütün sıkıntısı içeriden bizi nasıl provoke ederler. Benim en büyük sıkıntım bu. Silahların bırakılmaması sıkıntı doğurabilir. Silah değil, siyaset... Buna doğru bir yaklaşımın telkinin biz de yapıyoruz ve özellikle bekliyoruz. Niye silah? Bırak silahsız olarak siyasetini yap.
Gidecek olan silahını bırakıp gidecek. Aksi takdirde provokasyona çok açık bir durum oluşur. Hazırlanacak yasal hükümler anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Anayasaya aykırı yasal zemin nasıl oluştururuz. Bunun muhatabı hükümettir.
Şu anda Irak'ın kendi içinde bütünlüğü yok. Maliki'yi tek başına bir güç olarak görmüyorum, Irak halkını tek başına güç olarak görüyorum. Irak halkı Türkiye'ye başbakanları gibi bakmıyor. Eğer Maliki gibi düşünürlerse bu Irak için büyük kayıp olur. Şu anda Irak halkı 2014'deki seçimleri bekliyor. Bir taraftan demokrasi diyorsun, öbür taraftan bu oyunların içerisine giriyorsun. Kısa bir süre önce Neçirvan Barzani buradaydı, kendisiyle görüştük, ciddi bir sıkıntının olduğunu söyledi. Aynı şekilde Şii kesimde de sıkıntılar var. Mukteda Es-Sadr çok ağır bir açıklama yaptı.
İran'ın Suriye konusunda takındığı tavrı kabullenmemiz mümkün değildir. Rusya ve Çin eğer buradaki gibi 'Biz Suriye'nin avukatı değiliz' noktasında sabit kademse inanıyorum ki, biz Suriye'de çözüme bir an önce gideriz. Bunun arkasından da Irak çözüm sürecine gider.Kuzey Irak niçin bizle sözleşme yapma zorunluluğunu hissetti. Maliki onlarla anlaşamadığı için bazı dayatmalar yapmaya başladı. Mazot vermedi, benzin vermedi vs. Kuzey Irak da o açığını bizimle kapama yoluna gitti. Bizim onlarla yapacağımız ticari sözleşmeyi engelleyici bir anayasa maddesi sözkonusu değildir.
Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün, bırakır gider. Aksi takdirde bu iş provokasyona çok hazırdır. Hazırlanacak yasal zeminler Anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Bu işin muhatabı hükümettir.
Oslo sürecinde mağdur aranıyorsa başta MİT Müsteşarımdır ardından biziz. Orada fatura bize kesilmek istendi. Orada olmayan şeyler varmış gibi gösterilirek birçok maniplasyonlar yapıldı. Şimdi yeniden bir Oslo süreci yaşamak ister misiniz derlerse ben buna müsaade etmem. Demek ki gurbette farklı böcekler devreye girebiliyorlar, farklı servisler yapılabiliyorlar. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Burada gerçekten ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakmak suretiyle bu mümkün. Silahı bıraktıktan sonra güvenlik güçlerimizin eli silahsız insana silah sıkması sözkonusu olamaz.
Ülkemin dışında sorun o ülkedir. İlla da Irak diye bir şey yok. Belki Suriye'ye, İran'a, Avrupa'ya gidecek. Bunu bilemem. Ben şunu biliyorum, ülkemin refahı, huzuru çok önemli. Biz bu noktada Güneydoğu'da ekonomik noktada patlamayı gerçekleştirdiğimiz anda hava değişecektir. Orada yaşayan benim Kürt kardeşim hayata başka bakacaktır. Onlar hayatı yaşayamadılar, istihdam noktasında olsun, gelir noktasında olsun. Bu insanlar kendini bulacaklar. Artık yeni bir hava Güneydoğu'da esmeye başlayacak. Ülkemin entelektüeli inanıyorum ki, bu süreci farklı değerlendirecek.
Bazen 'silahların susması' deniyor. Susması değil, silahın bırakılması diyorum. Operasyonların durması, silah bırakılırsa olur. Ama senin sırtında silah, diyelim ki Kanas, Doçka diyelim ki oradan geçiyorsun. Güvenlik güçleri bunu gördüğünde ne yapacak, sessiz kalması mümkün değil, suç işler. Buna ne Anayasa ne de yasa mümkün değildir. Bunu değiştirmek için teklifle gelmek bir defa yasa bilmemezliktir.
Öcalan'la doğrudan temas kurulması isteniyor? Doğrudan teması kim kuracak? 3 kez BDP'liler gitmedi mi? Bunlar söylendi onlara. İpe un sermek olarak nitelendiririm ben bunu.
Kabine üyesi arkadaşlarım böyle açıklama yapmışsa hata etmişler. Tememnim odur ki 2013 yılı içinde bunu bitirmek isterim. Ama bunun takvimini biz oluşturamayız.
Biz yurtdışında da görüşmeler yapıyoruz. Yunanistan'la görüşüyoruz. Kamplar var. 11 bakanla geldik. Biz komşuyuz dedik. Eğer hala benim ülkemi vuran teröristler varsa yaptığımız anlaşmaların bir anlamı yok dedik. Ardından 14 teröristi gözaltına aldılar ama sonra serbest bırakıldı. Kamplar dağıtıldı. Biz sıkıştırdık takipçisiyiz dediler. Bakacağız..
Biz şu anda askerimiz, polisimiz, istihbaratımızla rehavetin içerisinde değiliz. Şu anda Güneydoğu'ya 4 tabur gidecekse 4 tabur gider, polisimiz güçlenmeye devam eder. Biz terörle mücadelede bir an olsun rehavete kapılamayız. Terör örgütleri şunu iyi bilmeli, terör kazanamaz ve kazandıramaz. Biz şehit veriyoruz eyvallah ama onlar da pisi pisine gidiyor. Terör olmasaydı benim Kürt kardeşim çok daha farklı kazanacaktı. Bütün bunlara rağmen yine de Kürt kardeşlerimin AK Parti'ye gönül vermesi sözkonusuysa bizim onlara verdiğimiz hizmetler sebebiyledir.
Ülkemde şu silah bırakma işlemi gerçekleştirmiş olduğu anda Türkiye sıçrayacaktır. Türkiye'nin sıçraması bölgelerde çok farklı bir geometrik karşılığını bulacaktır. Akiller süreci devam ediyor. Biz görüşeceğiz, 'ben de varım' diyorlarsa biz de eyvallah diyeceğiz. Ülkemizin 7 bölgesinden oluşan 7 kişiyle Akil İnsanlar kadrosu olacak. Bunlar belirleyici olmayacak. Bunların gayreti özellikle toplumsal algıyı oluşturmak, geliştirmek olacak. Toplumda karşılığı olan kişilerden oluşan Akil İnsanlar diyoruz. Akademi, medya, STK temsilcileri var. Bütün bunlardan oluşan bayanlar, erkekler var. Bu 7 kişiden bir kişi başkan, bir kişi başkan vekili, 1 kişi sekretaryayı yüklenecek. Akil İnsanlar çalışmasını 1 ay içerisinde bitirecekler. Bütün masraflarını karşılamak suretiyle çalışmayı yürüteceğiz.
Bu süreci ana muhalefetle değerlendirme gayreti içerisine girdik. Bundan 6-7 ay önce sayın Kılıçdaroğlu partiye ziyaretimize geldik. MHP randevu vermedi. Oturduk konuştuk, anlattık. Dedim ki MHP randevu vermiyorsa vermesin, gelin sayın Kılıçdaroğlu birlikte yapalım. 3 arkadaşla geldiler 3 tane de benim arkadaşım vardı. Hemen talimatları verip başlayalım dedim. ihlassondakika Neleri yapacağız, yasaysa yasa dedik. Akif Hamaçebi aynen şunu söyledi 'Bu bir anda olmaz 1-2 ay bize müsaade edin'. Ondan sonra 6-7 ay geçti. Cemil Bey bana kısa bir süre önce dedi ki, 'uçakta beraberdik, kendisine dedim ki 1 kişi sen ver 1 kişi Başbakan versin, çalışma başlatsınlar'. Cemil Bey bana konuyu açtı. 'Tamam' dedim Beşir Bey'i görevlendirdim. ihlassondakika O da sayın Loğoğlu'nu görevlendirmiş. Nasıl oldu sonra bize dönülmedi. Daha sonra 'bana bir öneri ile gelinmedi' dedi. Öneri getirilmez ki. Maalesef bu süreç o anlamda da gerçekleşmedi.
Biz baktık ki bunlar olmuyor. Yeni Anayasa'da biz CHP ve MHP'yi hazırlıksız gördük. CHP ile olursa olur, MHP zaten reddediyor. BDP ile Anayasa yapmamız mümkün değil, olsa olsa referanduma gitme yolunu açabiliriz. Referandum için 330'u parlamentodan çıkarmaya çalışırız. Ben inanıyorum ki, halkımız bu yeni Anayasa'ya gerekli desteği verecektir.
Taha Akyol, Öcalan'ın silah bırakma konusunda herhangi bir taahhütte bulunmamasıyla ilgili "hidayete mi erdi" diye sordu.
Taha Akyol: Gazeteci olarak bunu anladım dersem doğru olur mu; Hükümet Öcalan'a silah bırakma konusunda bir taahhütte bulunmadı.
Başbakan Erdoğan: Doğru
Taha Akyol: Öcalan hidayete mi erdi de ne oldu bir anda?
Başbakan Erdoğan: Kimsenin hidayetinin kapalı olduğunu kimse söyleyemez. Biliyorsunuz 11-11.5 metrekare bir odası var. 40 metre kare bir yeri var. Ben Adalet Bakanına radyo yetmez televizyon da verelim dedik. 12 kanallı bir televizyonu var.
Gazeteci olarak bunu anladım dersem doğru olur mu; Hükümet Öcalan'a silah bırkama kosunuda bir tahatüte bulunmadı?
Arkadaşlarım radyo meselesi mesela. 11-11-5 metre bir odası var. Bu radyo meselesi karşısında Adalet Bakanıma neden radyo televizyon dedik. Aslında onu bir yerde hayata dahil ettik. Oradan kendi takımını da izliyor. Türkiye'de ne oluyor ne bitiyor görüyor. Jimnastik meselesi neden 1 gün. Her gün yapsın dedim.
Bu oradaki insan için çok fazla. Benim verdiğim vereceğim bu kadar. Başka yetkim yok. Bu insan orada mahkum. Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi masanın bir ucunda o bir ucunda Erdoğan demek yenilir yutulur değil.
Şimdi artık kendi takımını da izliyor bizi de izliyor. Daha önce 3 günde bir saat jimnastik hakkı vardı bunu her gün bir saate çıkardık. Benim verdiğim vereceğim bu. Başka yetkim yok. Bu insan orada mahkum. Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi masanın bir ucunda o bir ucunda Erdoğan demek yenilir yutulur değil.
DHKP-C'nin Adalet Bakanlığı'na yaptığı saldırı benim genel merkezime yaptığı saldırı ortada. Bana bir geçmiş olsun telefonu gelmedi muhalefetten. Bir de bunun senaryo olduğunu söylüyorlar. Kimlerle siyaset yapıldğı ortada.
Anayasa taslağı değişebilir mi? HSYK'da seçilmişlerin hiçbir tasarrufu yok. Devamlı bakandan sözederlerdi. Bakanın yetkileri de tıraşlandı.
Eğer yeni bir anayasa olacaksa mutabakata varılır. Bir kere yerel seçimlerle genel seçimleri birbirine karıştırmayacağız. Bir kere genel seçimde partiye oy veriliyor. Yerel seçimlerde ise kişilere. Bazı yerlerde parimiz adayın önünde bazı yerlerde ise aday ise partinin önünde. Bazı yerlerde CHP düşük adayının oyu yüksek. Bu her parti için değişiyor. Son yerel seçimlerden genel seçimlere 11 puan yükseldik.
Bazı bakanlar büyük şehirlerde aday olabilir mi? Olmaz diyemem
Osmanlı gibi bizim Laziztan Kürdistan dememişe gerek yok. Bölgeleri kullanabiliriz. Almanya'da coğrafi bölgeyi ortaya koyuyor. Biz de olaya bu şekilde yaklaşabiliriz. Ama bu konuda bana cevap yetiştirmeye çalışanlar bu konuyu incelemiyor. Bu yaklaşıl tarzi güçlü bir Türkiye için iyi olabilir. Ancak şuan için söylemiyorum. Tam tersi şuanda bizdeki yapı bizim için en iyis. Çünkü kontrol mekanizmaları önemli.
30 tane büyükşehir belediyesi ile ki bu nüfusun yüzde 85'idir ülkemizin bakışmız değişti. Büyükşehir Belediye başkanlarını isim olarak teşkilatlarımızla görüşüyoruz. Net bir isim yok.
CHP su süreç içerisinde PKK'yı bir kenara koyarken DHKP/C ile elele, omuz omuza duruyor. CHP Lideri onları savunuyor. Şu anda biz kimlerle neyin nasıl mücadelesini verdiğimiz ortada. Ben şahsen bunların DHKP/C gibi bir örgütünü savunmasını anlamıyorum. Bu örgütün Adalet Bakanlığımıza ve parti genel merkezine yaptığı saldırı ortada. Kalkıp da bize bir 'geçmiş olsun' dememişlerdir.
Seçimlerin atmosferi çok farklıdır. Şu anda Türkiye çok farklı bir seçim atmosferini yaşıyor. Bir defa yerel seçimlerle genel seçimlerin atmosferini birbirine karıştırmamalıyız. İkisi de çok farklı. Genel seçimler daha belirleyicidir. Yerel seçimlerde kişiler önemli rol oynar. Vatandaş orada adaya oy veriyor, genel seçimlerde partiye oy veriyor. Böyle bir şey çok çıplaklığıyla ortada. Kamuoyu araştırmalarında çok yoğunuz, hala devam ediyor. Bazı yerlerde partimiz adayımızın önünde, bazı yerlerde aday partimizin önünde. Bazı yerlerde CHP'nin oyu düşük ama adayının oyu gayet iyi. Bazı yerlerde partinin onlardan yüksek. Bunlar her parti için var.
Biz yerel seçimde yüzde 39,4 gibi oy aldık genel seçimlerde yüzde 50'ye çıktık. Burada yapmamız gereken aday tespitlerinde çok dikkatli olacağız. Bazı bakanlarımız aday olamaz diyemem. Gerek ana muhalefet ve gerekse MHP'nin Büyükşehirler Yasası ile yaptıkları açıklamaları ülkemin geleceği açısından çok karamsar buluyorum. Büyükşehir Belediye Yasası müdernleşme adımlarının imar ve geleceğin planlaması olarak görüyorum. Ben büyükşehirleri çevrenin merkezleşmesi veya merkeze yaklaşması olarak görüyorum.
Antalya gibi güzel bir şehirde sahiller büyük oranda beldeydiler. Bir suç duyurusu gibi olmasın ama ufak tefek bazı belediyenin çıkarları karşısında umulmadık imar müsaadeleri veriliyor. O denizler ne oluyor, kirleniyor. Biz buna Kültür Bakanlığı ile müdahale ettik.
Bunlar tarih falan bilmiyorlar. Cumhuriyet'e savaş açmak derken. Bir defa önce dünyaya bakalım. Gelişmiş ve güçlü ülkelerde eyalet korkusu yoktur. Tam aksine güçlü ülkelerde eyalet yapılanmaları süratle kalkınmayı getirir. Bu güçlenme alametidir. Bizim kendi tarihimize, Osmanlıya baktığımızda o güçlü Osmanlı'da Lazistan, Kürdistan eyaleti var. Niye Osmanlı güçlü. Osmanlı hiç çekinmiyor. Ben MHP'ye endişe ile bakıyorum. MHP bir taraftan Osmanlıyız diyecek, öbür taraftan Osmanlı'nın bu devlet yapısındaki yaklaşım tarzını görmemezlikten gelecek. MHP Büyükşehirlere bu yüzden karşı çıkıyor? Acaba farklı etnik bir unsur burada kazanır mı? E gir sen kazan? Sen de etnik mücadele veriyorsun, siyasi mücadele vermiyorsun.
Biz 81 vilayetin 78'inde milletvekili çıkarmışız, 81'inde belediye başkanlarımız var. Eyaletlerde endişe içerisine girmeye gerek yok. Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır. Üniter yapı bununla alakalı bir şey değil. Siz eyalet sisteminde de üniter yapıyı muhafaza edebilirsiniz.
Demokraside ve özellikle ekonomik kalkınmada güçlü bir Türkiye'den bahsediyorum. Bunlara biz Osmanlı'daki yaklaşımı da ilave edebiliriz. Biz Osmanlı'da özellikle azınlıklar, eyaletler sistemi konusunda o hoşgörüyü biz hâlâ yakalayabilmiş değiliz. Belediyeyi kabul ediyorsun da, seçilmiş valiyi neden kabul etmiyorsun?
Şu anda Almanya'daki sisteme baktığımızda coğrafi bölgenin adını koyuyor. Biz de olaya bu şekilde yaklaşabiliriz. Şu anda böyle olsun noktasında söylemiyorum. Böyle bir yaklaşım tarzı güçlü bir Türkiye için faydalı olabilir. Bunu şu an için söylemiyorum. Şu anda bize şu andaki yapı önemlidir. Kontrol mekanizmaları önemlidir.
Bazı valilerimiz gücenmesin. Kendilerine gelen parayı alıp bankaya koyuyor. Sanki turşusunu kuracak. Kardeşim biz bu parayı niye gönderiyoruz? Okula, hastaneye destek ver diye. Bu bütçelerde çok farklı planlama içerisine girdik.
Afyon'daki konuyu bütün içeriğiyle bilmiyorum. Afyon Valisi mi böyle bir şey yaptı? Acaba nedir? Bilmediğim için değerlendirme yapmam doğru olmaz. Kadıköy'de CHP belediyesi belli saatlerden sonra alkollü mekânları kapatma, içki satışlarını yasaklamak gibi bir karar almış. Yaptığı iş bana göre doğrudur. Ama medyada bu konuyla ilgili konuşmadı. Ama bunu AK Parti yapmış olsaydı kıyamet kopardı. Biz şöyle tanımlanıyoruz 'Tayyip Erdoğan alkol almaz, aile olarak böyle bir şeye karşı. AK Parti'nin yöneticelirin alkolle işi gücü yok'. Bazıları bunu anlamamakta direniyorlar.
Biz Anayasa'nın amir hükmünü yerine getirmek için alkolle ilgili bir adımı attığımızda suçlanıyoruz. Şu anda okulların yanlarına kadar geldiler. Şu anda Yeşilay'ı destekliyorum. Çok ciddi bir STK faaliyeti olarak bu işin başını alın çekin diyorum. Biz alkolik, uyuşturucu ve tinerci bir nesil mi yetiştireceğiz; yoksa teknoloji ile içiçe kitabı elinde tutan bir nesil mi yetiştireceğiz? Sportmen, ilim ve sanatla uğraşan bir gençlik istiyoruz. Bu da bizim anayasamızın amir hükmü. Yaptığımız iş bu.
İzmir'de Diyanet İşleri Başkanımıza karşı çok büyük bir haksızlık yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı İzmir'e irfan sahibi birisini atıyoruz dedi. Burada atadığı müftünün tanımını yapıyor. İlim erbabı olmak başka şeydir, irfan sahibi olmak başka bir şey. Alim olabilirsiniz ama arif olamazsınız. Diyanet İşleri Başkanı 'Ben size hem alim hem arif bir insan atıyorum' diyor. Buradan birşeyler çıkarma gayreti çok yanlış. İzmir halkı oraya atanan müftüden mutluluk duyacaktır. Burada kendisine teşekkür etmemiz gerekirken bazı gazeteler hakaret telakki ediyor. CHP herşeyden bir şey çıkarmaya gayret eder ama kimse buna inanmıyor artık.
İzmir'de Diyanet İşleri Başkanımıza karşı çok büyük bir haksızlık yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı İzmir'e irfan sahibi birisini atıyoruz dedi. Burada atadığı müftünün tanımını yapıyor. İlim erbabı olmak başka şeydir, irfan sahibi olmak başka bir şey. Alim olabilirsiniz ama arif olamazsınız. Diyanet İşleri Başkanı 'Ben size hem alim hem arif bir insan atıyorum' diyor. Buradan birşeyler çıkarma gayreti çok yanlış. İzmir halkı oraya atanan müftüden mutluluk duyacaktır. Burada kendisine teşekkür etmemiz gerekirken bazı gazeteler hakaret telakki ediyor. CHP herşeyden bir şey çıkarmaya gayret eder ama kimse buna inanmıyor artık.
Bizim için ideal olan seçilmişlerin, atanmışlar tarafından çok farklı bir şekilde yönetildiği değil. Şu anda HSYK'da seçilmişlerin hiçbir tasarrufu yok. Bakanın birçok yetkisi traşlandı. Orada nihai ve idari neticeye yeni bir Anayasa yapılacaksa varılır.
Ben sayın Obama olmak üzere hatta Bush zamanında bütün bunlarda bu konuları görüştüğümüzde kendilerine hep şu teklifim oldu. Biz bu işi çözeriz. Bu iş yasa masa gerektirmiyor. Ama bizim sizden istediğimiz bir şey var. Atina'da bizim camilerimiz var. Bir tanesi Fethiye Cami. Gelin bu iki tane caminin açılışına müsaade edin. Biz bu camileri açalım. Bakın biz Saint Sinod Meclisi'nin üyeleri tamamen bitmiştir. Aynı zamanda bu üyelerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekiyor. Ben Barthalemeos'a dedim ki, 'Siz TC vatandaşı olmak üzere yurtdışından din adamı getirin biz burada vatandaşlık işlemlerini yapalım'. Bundan çok mutlu oldular. Sayın Merkel buraya geldiğinde bizden farklı şeyler bekliyordu. Ben orada 'Batı Trakya'da hala siz bizim başmüftümüzü atamayla getiriyorsunuz. Lozan'a aykırı olarak." Merkel 'ben bunu bilmiyordum' dedi. Bizim oradaki müftülerimiz kendi baş müftülerini seçme yetkisine sahip olsun. Onu siz halledin ben buradaki Ruhban Okulu'nu eşzamanlı çözmeye hazırım dedim.
Dışişleri Bakanı Samaras Fethiye Camii'ni meclisten geçirdiklerini söyledi. Ben de 'Siz yapmayın restorasyonu biz yaparız' dedim. Rodos'ta da aynı şekilde. Türkiye'de doğmuş büyümüş Rumlar'a 'Türkiye'ye dönün' diyoruz. Bu konuda Süryaniler de, Ermeniler de dahildir. Ermeni olarak şu anda Türkiye'de 40 bini aşkın kaçak var. Biz buna göz yumuyoruz. Niye? Çünkü Ermenistan'da durumlar çok kötü, berbat. Göz yumuyoruz, insandır diyoruz.
Özür safhası aşıldı. Kilit safha tazminat safhası. Ayın 12'sinde Türkiye'ye bir ekip gelecek. Biz de Bülent Bey öncülüğünde bir heyet kuruyoruz. Ailelerle görüşmeler yapılacak. Üçüncü safha da Filistin'e ambargonun kaldırılması. Şu anda bir iki kapı açıldı. Oralardan sağlık ve inşaat malzemesi girmeye başladı. Bunlar olumlu adımlar. Benim ziyaret planım var. Tarihi henüz netleşmedi. Herhangi bir sıkıntıya vesile olmadan onu da yapalım istiyoruz. Ama yaparken de elimiz güçlü gidelim istiyoruz. Tazminat görüşmelerinden sonra o adımı da inşallah atacağız. Türkiyeli hristiyanlara dönün çağrısını yapıyoruz. Geçenlerde Mardinli Süryani gruba söyledim. Biz bu işe hazırız dedik.
© Tüm hakları saklıdır.