Kültür-Sanat

"Kız Kardeşler"in Reyhan'ı Ebüzziya: Emin Alper kadın karakterler konusunda çok hassas

15 Eylül 2019 10:30

Sanatçı bir aileden gelen Cemre Ebüzziya bu hafta vizyona giren “Kız Kardeşler”de görmüş geçirmiş bir köylü kadını canlandırıyor. Yılın en çok konuşulan filmlerinden birinde oynayan Ebüzziya, kadınlara artık daha çok rol yazıldığını ve kendi filmlerini, yapımlarının üretmeye başladıklarını söylüyor. Festivallerde de bir eşitlik olduğunu kaydeden Ebüzziya, Emin Alper'in de bu konuda hassas olduğunu, doğru yazıp doğru anlatmak istediğini ifade etti. 
 
Cumhuriyet'ten Emrah Kolukısa'nın haberine göre "Kız Kardeşler" hakkında senaryoyu okuduğu zaman onu heyecanlandıran şeyin aynı aileden 3 farklı kadının hikayesi olduğunu kaydeden Ebüzziya'nın söyleşisinin bir kısmı şu şekilde:
 
Bir oyuncu olarak “Kız Kardeşler”de rol almanızı sağlayan şey ne oldu? Senaryo mu, rolün kendisi mi yoksa Emin Alper’in adı mı?
 
Emin Alper’in önceki iki uzun metrajını hayranlık ve heyecanla izlemiştim. Yurt dışındaki bir festivalde kendisiyle tanışma fırsatım oldu ve orada çekeceği yeni filminden bahsetti. Sonrasında da oyuncu seçmelerine çağırdı beni. Geçirdiğim en uzun süreçti, Reyhan rolü için üç ayrı audition verdim. Hazırlık için coaching’in yanı sıra, filmde konuşulan aksanı yakalamak için Konya’ya kısa bir yolculuğum bile oldu. Azimli çalışmam ve inadım galiba etkili oldu, Emin’i ikna etmek kolay olmadı ama sonunda bu güzel kadını, Reyhan’ı bana teslim etti. Rolü alınca senaryoyu okudum ve ne kadar şanslı olduğumu o an hissettim. Büyülü ve derin bir hikayesi vardı, Reyhan da çok etkiledi beni. Senaryoyu her okuduğumda farklı keşifler yaptım. Her seferinde daha da büyülendim. Emin Alper’in en gizemli ve kadın karakterlerinin ağırlıkta olduğu bir projedeyim. Çok gururlandım böylesine güçlü ve gerçek bir kadını yaşatacağım için.
 
Daha geniş bir açıya dönersek, neden oyunculuk? Yani bu da en nihayetinde bir ifade biçimi olduğu için mi, ya da oyuncular için sıklıkla iddia edildiği gibi bir ilgi çekme ihtiyacı mı…? Başka bir şey mümkün mü değildi yoksa?
 
Yedi yaşından beri oyunculuğa karşı müthiş bir hayranlığım ve tutkum var. Yıllarca yoğun bir şekilde resim ve heykel dersleri aldım, uzun süre trapez ve statik trapez ilgimi çekti, sirk okullarına gittim. Ama oyunculuk merakım hiç gitmedi ve azalmadı. Bu merak genç yaşta başlamasına rağmen, oyunculukla ilk karşılaşmam lise yıllarında oldu. Okuldaki tiyatro grubunun yanı sıra, Yıldız Kenter’in genç oyuncu adayları için açtığı okul sonrası gidilen bir kursa da yazılmıştım. Derslerdeki mücadele çok hoşuma gitti, canlı ve yaşam dolu hissettirdi. Oyunculuğun her alanında kendimi geliştirmek için şan dersleri de almaya başladım. Sonrasında yurtdışındaki yaz kamplarında oyunculukla ilgili deneyimlerimi arttırdım. Konservatuar giriş sınavları ilk ve en büyük imtihanımdı. Pierre Loti Fransız Lisesi’nden mezunum ama Amerika’da okumaya kafayı takmıştım. Yine şanslı bir şekilde eğitimi çok iyi olan bir konservatuara girdim, North Carolina School of the Arts. Mezun olduğumda hayatımın geri kalanını oyunculuk yaparak geçirmek isteğime artık emindim.
 
 
Hep kadın rollerinde bir sıkıntı var daha az işleniyor, çeşitliği az, iyi roller yazılmıyor… Yüzyıllardır süregiden bir durum. Günümüzde bu değişti mi? Kadın oyuncu olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Değiştiğini düşünüyorum, bu #metoo ve beraberinde gelen hareketin de yurt dışında etkileri hemen gözükmeye başladı. Daha çok kadın rol yazılıyor, kadınlar kendi filmlerinin yapımlarını üretiyor, artık yüzde 50-50 festivallerde bir eşitlik söz konusu. Bunun da bizde tabii yavaş yavaş etkileri başladı, bence. Emin'in hikayesi bunun en iyi örneklerinden bir tanesi, baktığınızda 3 tane kadın baş rol var ve hepsi de birbirinden farklı yaşlarda, farklı karakterlerde. Benim zaten en çok senaryoyu okuduğumda heyecanlandığım oydu aslında. Farklı yazılmış, aynı aileden çok faklı 3 kadını gösteriyor bize. Ayrı dönemlerde, hayatlarının ayrı yaşanmışlıklarındalar diyelim.. Bir tanesi çekmiş, yaşamış ve sonuçlarına katlanıyor, ortanca o süreçte, küçük daha habersiz , daha naif, o yolculuktan daha geçmemiş. Onun için senaryo benim için, ilk okuduğumdan beni çok heyecanlandım, şimdi izlediğimde de çok gurur duyduğum bir proje.
 
 
Erkek yönetmenlerin de aslında kadın karakter yaratmada hep bir sıkıntısı var, siz daha önce de erkek yönetmenlerle çalıştınız için belki daha doğru kıyaslarsınız, Emin Alper nasıl sizce , bu konuda?
 
Çok hassas ve hassas olması da çok etkileyici çünkü doğru yazmak istiyor, doğru anlatmak istiyor , algısının doğru olduğuna emin olmak istiyor. Çok uzun bir prova sürecimiz vardı, zaten o süreçte özellikle kadın karakterlerinin diyaloglarının gerçekçi olmasıyla ilgili bir derdi vardı. Onun için önemliydi gerçekçi olması, kulağa doğru gelmesi, yani doğru işlenmiş olması. Kendisi de hep der, kadınlar arasında büyüdüm, bu benim… yani tam anlatmadı ama kendi hikayesinin bir parçası. Gördüğü kadınların veya bildiği bir hikaye ama yine de emin olmak istiyordu işlediğine, objektiflere, engelleri yani tümünün bir tabloda işlediğine emin olmak istiyordu çok uzun bir prova sürecimiz oldu. Benim hayatımdaki ilk, bu kadar uzun bir prova süreci yaşamadım. 3 ay prova aldık. Aralıklı da olsa 3 ay boyunca görüştük. 1 hafta çok yoğun çalıştık, ara verdik tekrar 1 hafta çalıştık, ara verdik ama tüm filmi, tüm sahnelerini prova alıyorduk. Orada da Emin için çok yardımcı oldu bence çünkü gördü oyuncuları.. hepimiz oynadık aslında sahneleri. Orada da görmesi iyi oldu bence.. ama ben çok güçlü buluyorum siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama güçlü buluyorum ve doğru buluyorum. Karakterleri, dünyasını tutarlı buluyorum çok.
 
“Kız Kardeşler”de Emin Alper’le çalışmak nasıldı? Belki daha önce çalıştığınız Zeki Demirkubuz, Tolga Karaçelik ve Ferzan Özpetek gibi yönetmenlerle de kıyaslayabilirsiniz, en azından yöntem anlamında.
 
Kıyaslamak doğru gelmiyor çünkü şansıma çalıştığım tüm yönetmenler çok değerli ve işine aşık sinemacılar. Hepsinin yöntemi ve hikayesi farklı, hepsinden önemli bilgiler ve deneyimler edindim. Emin Alper’le çalışmak ve bu yolculuğa beraber çıkmış olmak büyük bir tecrübe. Sayesinde çok geliştim, yurt içindeki ve yurt dışındaki festivallerde yeni sinemacılarla tanışma fırsatım oldu, Kız Kardeşler’in üç oyuncu kadını olarak İstanbul Film Festivali’nde En İyi Kadın ödülünü aldık.
 
Oynadığınız karakterle nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? Burada örneğin köylü bir kadın, kovulmuş bir beslemeyi oynadınız. Bu karakterin izlerini nerede aradınız örneğin? Ve oyuncu olarak nasıl bir yönteminiz var? Teknik ya da duygusal anlamda belki…
 
Farklı tekniklerle çalıştığım farklı hocalarım oldu. Stanislavski ağırlı bir eğitim aldım, metodun sorguladığı temel soruları kullanıyorum. Hemen senaryoya ve izlemeniz gereken yolu gösteriyor. Sonrasında işime hangi metot yarayacaksa onu kullanıyorum. Doğru soruları sormak ve içgüdüme güvenmek bana metotlar kadar önemli geliyor. Her projede sete çıkmadan önce muhakkak coaching alırım ve mentorum değerli hocam Çiğdem Selışık’la hikaye ve karakter üzerine uzun uzun sohbetler yaparız. Her sohbetimiz hayat dersleri niteliğinde olduğu için hep not alırım.