22 Mart 2025 19:02
Güncelleme: 22 Mart 2025 20:07
DEM Parti, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik kent uzlaşısı soruşturması kapsamında gözaltına kararı çıkarılan Azad Barış'la ilgili bir açıklama yaptı. DEM Parti, "Daha önce HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş Azad Barış’ı merkeze oturtarak bu meseleyi kriminalize etme girişimi, operasyonun sahiplerinin zelil ve sefil halini göstermektedir" ifadeleriyle gözaltı kararına sert tepki verdi. Azad Barış'ın avukatı Şeyhmus Yaşan, yaptığı açıklamada, müvekkilinin firari iddiasının asılsız olduğunu, Azat Barış'ın soruşturmadan iki hafta önce yurtdışına çıktığını ifade etti. Yaşan, Azat Barış ve Ekrem İmamoğlu'nun görüşmelerinin savcılık tarafından suç olarak gösterilmesinin ifade özgürlüğü ihlali olduğunu dile getirdi. Dosyadaki gizlilik kararına rağmen soruşturmadan bir gün sonra dosya bilgilerinin kimi medya organlarında paylaşıldığını söyleyen Yaşan, bu konuda yaptıkları suç duyurusuna İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "jet hızla" takipsizlik kararı verildiğini ifade etti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Azad Barış'ın avukatı Şeyhmus Yaşan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne hedef alan "terör" soruşturması kapsamında gözaltı kararı verilen isimlerden biri olan Spectrum House Genel Direktörü Azad Barış'la ilgili açıklama yaptı. DEM Parti, Azad'ın terörist ilan edilmesinin ve Kent uzlaşısı'nın terörize edilmesinin kara propaganda olduğunu ifade etti.
Barış'ın avukatı Yaşan, müvekkilinin "firari" ilan edilmesinin yanlış olduğunu, Barış'ın yasal yollarla soruşturmadan iki hafta önce yurtdışına çıktığını ifade etti. Yaşan, müvekilinin geçim kaynağı olan Spectrum House" ile ilgili iddiaların asılsız olduğunu dile getirirken, medya organlarındaki haberlerin karalama kampanyası olduğunu ifade etti. Bu konu hakkında suç duyusunda bulunduklarını ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, "jet hızla" takipsizlik kararı verildiğini söyledi. Yaşan, müvekkili ile ilgili iddialar hakkında hukuki haklarını kullanacaklarını dile getirdi.
"Azad Barış yalnız değildir; kara propaganda ve kumpasla bir yere varamayacaksınız" başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Daha önce HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş Azad Barış’ı merkeze oturtarak bu meseleyi kriminalize etme girişimi, operasyonun sahiplerinin zelil ve sefil halini göstermektedir. Yıllarca Türkiye’de siyaset yapan, basında ve uluslararası akademi dünyasında tanınan bir felsefe doktoru ve sosyoloğun yargısız infazla televizyon ekranlarında 'terörist' ilan edilmesi ve onunla ilişkilenen herkesin de 'terör' kefesine konulması içler acısı bir durumdur. Hiçbir somut kanıta dayanmayan, yalnızca siyasi mühendisliğin ürünü olan iddialarla kara propaganda yapılmaktadır.
Anlamak istemeyenlere bir kez daha söyleyelim: Kent uzlaşısı, halkın doğrudan siyasete katılmasıdır; kentlerin uzlaşı temelinde yönetilmesi arayışıdır. Halkın talep ve isteklerinin seçimden önce başlayarak yönetimlere taşınmasıdır. Kent uzlaşısını kriminalize etme girişimi, halkın iradesini ve kararını yargılamaktır ki bu, kimsenin haddi değildir. Asıl suç, ekranlarda ellerine tutuşturulan iftira belgeleriyle boy gösteren hukuk katillerinin ve gazeteci müsveddelerinin evrensel bir ilke olan masumiyet karinesini ve hukukun temel ilkelerini hiçe sayarak yarattıkları algı operasyonlarıdır; sürdürülen bu kumpas operasyonlarıdır.
Dün bu tür operasyonları yapan paralel yapılar ve hukuk dışı oluşumlar nasıl halkın vicdanında mahkum olduysa, aynı operasyoncu akıl da daha şimdiden halkın vicdanında mahkum olmuştur. Yapanlar emin olmalı ki, hukuk önünde bunun hesabını vereceklerdir. Azad Barış yalnız değildir. DEM Parti olarak, halkın iradesine ipotek koymaya çalışan bu anlayışa asla boyun eğmeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz."
Azad Barış'ın avukatı Şeyhmus Yaşan'ın açıklamasında satış başları şu şekilde:
"Müvekkilime yönelik yürütülen itibar suikastının en önemli unsurlarından biri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 'Kent Uzlaşısı' soruşturması kapsamında yaptığı basın açıklamasında müvekkilimi 'firari' olarak nitelendirmesidir. Ancak, bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır. Müvekkilim, yaklaşık iki hafta önce, tamamen yasal prosedürlere uygun şekilde İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan çıkış yaparak yurt dışına seyahat etmiştir.
Dolayısıyla, müvekkil hakkında 'firari' şeklinde kamuoyuna servis edilen açıklamalar tamamen asılsızdır ve kamuoyunu yanlış yönlendirme amacı taşımaktadır. Müvekkilim, yurt dışında bulunduğunu bizzat kendi sosyal medya hesabı üzerinden açıklamış olup, hukuken firari statüsünde olmadığını açıkça ortaya koymuştur.
Müvekkilime yönelik itibar suikastları yalnızca şahsına yönelik iddialarla sınırlı kalmamış, yöneticisi olduğu Spectrum House adlı kamuoyu araştırma şirketi de hedef haline getirilerek soruşturmanın merkezine yerleştirilmek istenmiştir. Oysa Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tüzel kişiler hakkında yalnızca güvenlik tedbirlerine hükmedilebileceği açık bir hukuki gerçektir. Buna rağmen, müvekkilimin geçim kaynağı olan ve tamamen yasal faaliyetler yürüten bu şirketin, medya aracılığıyla bir suç örgütünün merkezi gibi lanse edilmesi, hukuki dayanaktan yoksun olup, müvekkilime yönelik sistematik karalama kampanyasının bir parçasıdır.
Kamuoyu araştırmacısı, sosyolog ve bir düşünce insanı olan müvekkilimin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmelerin ve toplumsal meseleler hakkında paylaştığı fikirlerin, savcılık tarafından bir suç isnadı olarak değerlendirilmesi, ifade özgürlüğüne yönelik açık bir ihlaldir.
Müvekkilimiz hakkında yaratılan bir diğer dezenformasyon konusu da hesap hareketliliğidir. Ancak yine dava dosyası içerisinde gizlilik kararına riayet edilerek kamuoyuna sızmaması gereken masak raporu medya organlarınca yayınlanmıştır. Yayınlanan Masak raporundan da görüldüğü üzere müvekkil hakkında yayın organlarınca müvekkilin hesap hareketlerinin fazla olduğu yönünden ki algı yaratma çabaları tamamen boşa düşmüştür.
Tüm bu suçlamalar henüz gündemde yer bulmamış ve soruşturma dosyaları henüz açılmamışken, müvekkilim hakkında sosyal medya hesapları ve bazı haber siteleri aracılığıyla suç içerikli paylaşımlar yapılmış ve bu paylaşımlar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçu ve iftira suçlamalarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu sebeple, 04/06/2024 tarihinde 2024/131760 numaralı soruşturma dosyası üzerinden suç duyurusunda bulunulmuş ve bu suçlamaların hukuki temele dayanıp dayanmadığının araştırılması talep edilmiştir.
Ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu suç duyurusuna dair hiçbir araştırma yapmaksızın, adeta 'jet hızıyla' diyebileceğimiz bir sürede, müvekkilime yönelik tüm iddiaları göz ardı ederek takipsizlik kararı vermiştir. Bu karar, hukuka aykırı ve temelsiz bir şekilde verilmiş olup, müvekkilimin haklarını ihlal etmektedir. Takipsizlik kararına karşı yapmış olduğumuz itiraz da, Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kesin bir şekilde reddedilmiştir.
İzahatını yapmaya çalıştığım bu durumlar ve müvekkilime yönelik oluşturulan itibar suikastı ile dezenformasyonu yaratmaya çalışanlar hakkında adalet arayışımızı kararlılıkla sürdüreceğimizi belirtmek isteriz. Müvekkilimizin adı ve itibarı üzerinde yapılan haksız ve asılsız suçlamalar karşısında, tüm hukuki haklarımızı kullanacağız."
© Tüm hakları saklıdır.