26 Kasım 2019 11:54
T24
Türkiye’nin acı iç hesaplaşmalarına yabancı olmayan İstanbul, yıllar içinde Hrant Dink, Abdi İpekçi ve Çetin Emeç gibi birçok tanınmış insana düzenlenen siyasi suikastlere sahne oldu. Ancak iki kıtayı birleştiren şehirde son dönemde peş peşe yabancı uyruklu insanlara yönelik saldırı ve cinayetlerin yaşanması, İstanbul’un siyasi cinayetlere ilişkin olumsuz imajının uluslararası alanda da konuşulan bir konu haline gelmesine neden oldu.
İç savaşların, darbelerin, kanlı hesaplaşmaların bitmek bilmediği Orta Doğu’ya komşu Türkiye, bölgedeki güç savaşlarında bazen kaybeden tarafın sığınağı bazen de güçlü tarafın nüfuz alanını korumak için tercih ettiği bir yer oldu. Bölgedeki enerji kaynakları nedeniyle gözünü buradan alamayan batı ülkeleri ise bölgeye dönük operasyonları için ‘güvenilir liman’ olarak Türkiye’yi seçti.
Orta Doğu ve Kafkasya’daki ülkelerinde yaşanan kaos ve çatışmadan kaçan muhalifler kendilerine merkez olarak Türkiye’nin kültürel ve ekonomik başkenti İstanbul’u seçerken aynı zamanda yaşadıkları kanlı hesaplaşmaları da bu şehre taşıdı. Fakat başkaldırıya tahammülü olmayan bir coğrafyada yaşamış birçok muhalif, devletlerinin uzun elinden İstanbul’da da kaçamadı. Bazıları gizemli bir şekilde ölü bulundu, bazıları sokak ortasında açıkça infaz edildi. Cinayetlerin çoğu aydınlatılamasa da kesin olan tek şey, İstanbul’un muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan Britanyalı subay James Le Mesurier’e birçok isim için son durak olması.
İşte İstanbul’da son dönemlede yaşanan kanlı ve ‘yabancı’ hesaplaşmalardan bazıları:
1990’lı yıllarda birçok Çeçen, Rus güçlerini ülkelerinde çıkarmak için mücadele verdi, ancak bu mücadele Kremlin karşıtlarının istediği şekilde sonuçlanmadı. Kremlin’e karşı ayaklanan isimlerin birçoğu ülkelerinden ayrılarak dünyanın başka bölgelerine kaçtı. Ancak bu isimlerden bazılarına Rusya’nın uzun elinin İstanbul’da da ulaşmış olabileceği iddia ediliyor.
Türk gazetelerinin üçüncü sayfalarına bir süre boyunca İstanbul’daki Çeçen muhaliflerin kanlı infazları damga vurdu.
Bu cinayetlerden en akılda kalanlarından biri daha önce terör örgütlerinde de yer aldığı ifade edilen İslamcı muhalif Çeçen komutan Abdülvahid Edelgireyev’in sokak ortasında öldürülmesi oldu.
1 Kasım 2015’te Edelgireyev’in önünü İstanbul Kayaşehir’deki evinden çıktıktan kısa süre sonra bir araba kesti ve Çeçen muhalifin aracına ateş açtı. Araçtan çıkmayı başaran Edelgireyev evine doğru kaçmaya çalışırken önce vuruldu, ardından da saldırganlar onu boğazından bıçakladı. Dağlardaki direnişçilerden radikal İslamcı örgütlerine birçok grupta yer alan Edelgireyev artık var olmayan ülkesinin güneyinde, İstanbul’un bir sokağında kan kaybından öldü.
BBC Türkçe’nin aktardığına göre Edelgireyev daha önce bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i hedef alan bir saldırıda yer almıştı. 2008’den sonra El Kaide bağlantılı El Nusra terör örgütünde de yer alan Edelgireyev, başka cihatçı örgütlere de dahil oldu. 2012’de Ukrayna’nın Odesa kentinde bir apartmanda bomba patladı. Bu bombanın aslında Putin’e düzenlenecek bir suikast kapsamında yapıldığı ve bombanın bir hata sonucu patladığı iddia edilmişti. Putin bu gelişmenin ardından "Asla yoluma çıkmadılar ve çıkamayacaklar. Sürekli korkarak yaşamak, yaşamak değil. Bizden korkması gereken onlar" demişti. Edelgireyev’in ismi bu suikast organizasyonunda geçiyordu.
2016’da MİT ve Emniyet ekipleri ‘Kama’ operasyonuyla Rus ajanı oldukları öne sürülen Aleksandır Simirnov ve Luri Anisimov isimli şahısları gözaltına aldı. Edegireyev cinayetiyle bağlantılı olarak tutuklanan bu isimler bir süre sonra tahliye edildi. Medyada bu isimlerin cinayeti uzun süre planladığıyla ilgili haberler de yer almıştı.
2011 yılında 3 Çeçen de bir çay ocağında vurularak öldürüldü. Bu cinayetleri işleyenlerin de Rus ajanları olduğu ifade edilmişti. Bu infazın ardından 22 Mayıs 2013’te Medet Ünlü isimli bir Çeçen Ankara’da, ‘Özbek Hoca’ olarak bilinen Abdullah Buhari de 10 Aralık 2014’te Zeytinburnu’nda öldürüldü
Cinayetlerin Kremlin destekli Rus tetikçiler tarafından işlendiği iddia edildi. Öldürülen isimlerin Kremlin’e karşı durduktan sonra ülkeyi terk eden muhalifler olması bu iddiayı güçlendirdi.
2010’larda meydana gelen Çeçen cinayetleri medyada geniş yer bulsa da, İstanbul’da meydana gelmekte olan seri cinayetleri uzun süredir devam ediyordu. 6 Eylül 2008’de Rusya’ya karşı direnişte yer almış olan Gazhi Edilsultanov Başakşehir’de, 3 gün sonra İslami Canibekof Ümraniye’de, 26 Şubat 2009’da Rusya’ya karşı savaşan örgütün Türkiye temsilcisi Zeytinburnu’nda öldürüdü.
Türkiye’de eski Sovyetler Birliği ülkelerinin vatandaşlarını hedef alan 10’dan fazla suikast düzenlendi.
5 Mart 2015’te Tacikistan’da “Grup 24” adıyla tanınan muhalif hareketin lideri Umarali Kuvatov’un son durağı Fatih oldu.
Kuvatov, İstanbul’daki evinde bir misafiriyle yemek yedikten sonra dışarı çıktı. Kısa süre sonra bir kişi Kuvatov’u kafasından vurarak infaz etti. Muhalif liderin üzerine gazete serilmiş Fatih’te sokak ortasında yata cesedi ajans muhabirlerinin kameraları tarafından tarihe not düşüldü.
İran’ı terk ettikten sonra hükümet aleyhine propaganda yapmaktan suçlu bulunan ve 6 yıl hapis cezasına çarptırılan GEM TV’nin muhalif sahibi Saaed Karimian da 2017’de İstanbul’da öldürüldü.
Hapis kararından aylar sonra düzenlenen suikastte Karimian ve Kuveytli ortağı İstanbul’daki ofislerinden çıktıktan dakikalar sonra arabada vuruldu. Sarıyer’de öldürülen Karimian’ın ölüm sebebinin ‘para konusunda bir anlaşmazlık’ olduğu düşünülse de, GEM TV’nin BBC’ye konuşan bir yakını ölümünden bir süre önce İran tarafından tehdit edilmeye başladığını söyledi.
Suudi muhalif gazeteci ve Washington Post köşe yazarı, 2 Ekim 2018’de, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda Suudi devleti destekli olduğu iddia edilen bir operasyon ile öldürüldü. Bir süre danışmanlık da yaptığı Suudi Kraliyet Ailesi’yle zaman içinde ideolojik olarak arası açılan Kaşıkçı, özellikle Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’a karşı bir duruş sergilemeye başladıktan sonra kendi isteğiyle Suudi Arabistan’dan ayrılıp ABD’ye yerleşmişti. Kaşıkçı burada Suudi Arabistan ve Orta Doğu’nun geleceğine dair görüşlerini paylaştığı yazılarını ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post için kaleme almaya devam etti. Gazetecinin buradaki köşesinde de Bin Selman’a yönelik eleştirilerini sürdürmesi, dünyanın öbür ucunda bıraktığı Riyad’ı rahatsız etmeye devam etti.
Kaşıkçı, İstanbul’a nişanlısı Hatice Cengiz’in yanına geldi ve evlilik için gerekli dökümanları teslim almak üzere Suudi Başkonsolosluğu’nun yolunu tuttu. Kaşıkçı, bundan sonra bir daha hiç görülmedi. Kısa süre içinde Suudi Arabistan’dan bir suikast timinin İstanbul’a geldiği ve ‘görevlerini’ tamamlayıp geri döndüğü tespit edildi. Ülkesinin en ünlü gazetecilerinden biri olan Kaşıkçı’nın ilk başta öldüğü yalanlandı, sonra Kaşıkçı’nın bir arbedede öldürüldüğü iddia edildi. Bir süre sonra cinayet kabullenildi ve Suudi Arabistan ‘göstermelik’ bir soruşturma başlattı. Kaşıkçı’nın cesedi hala bulunamadı.
Dünyanın birçok noktasını gezen gazeteci Kaşıkçı için İstanbul son durak oldu. CIA ve birçok ülke tarafından dinlenen kayıtları duyanların aktardığına göre muhalif gazeteci, Suudi Arabistan devletinin adli tıp yetkilileri tarafından İstanbul’un göbeğinde parçalanarak yok edildi. Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesi akıllarda birçok soru işareti yarattı. Bazı insanlar, “Acaba Suudi Arabistan aynı cinayeti ABD veya Almanya’da işleyebilir miydi?” diye sormaktan kendini alamadı.
Ünlü gazetecinin ölümünün birinci yıldönümünde başkonsolosluğun önüne sembolik bir mezar taşı dikildi ancak cinayet hala aydınlatılamadı.
Suriye’de Beyaz Baretlilere verdiği destekle bilinen Mayday Rescue Vakfı’nın kurucusu eski Britanya askeri James Le Mesurier 11 Kasım’da ölü bulundu. Le Mesurier’in ölümü gizemini koruyor. BBC Türkçe’ye konuşulan Beyaz Baretliler çalışanı, Le Mesurier’in ofisinde ölü bulunduğunu söylerken OdaTV’ye konuşan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Alkan da ekiplerinin Le Mesurier’in ‘düştüğü şüphesiyle’ ölü bulunduğu çatının incelendiğini açıkladı.
Alkan ayrıca konuyla ilgili olarak "Gerçekten şüpheliden ziyade çok şüpheli bir ölüm var" demişti.
Le Mesurier’in açıkça destek verdiği Beyaz Baretliler Suriye’de hükümete karşı propaganda yapmakla sıkça suçlanıyor.
Ölümün arkasında ne olduğu henüz aydınlanmasa da, Le Mesurier’in bir cinayete kurban gitmiş olma olasılığı bulunuyor. İstanbul Valiliği konu ile ilgili soruşturma başlattığını açıklamıştı.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Sputnik ve Rossiya 24’e verdiği demeçte Le Mesurier’in bir istihbarat servisi tarafından öldürüldüğü görüşünü savundu.
"Bu elbette istihbarat servislerinin işi. Ama hangi istihbarat servislerinin? Genel olarak Batılı istihbarat servisleri, Türk istihbaratı veya diğer bölge ülkelerinin istihbarat servisleri, egemen ülkelerin servisleri değil, CIA'in birimleridir. Bu birimler, tek bir sahibe bağlı olarak, birbirleriyle koordinasyon içinde çalışıyor" diyen Esad, Le Mesurier’in hassas bilgiler bildiği için öldürüldüğünü savundu.
Mesurier’in ölümünün arkasındaki sır perdesi aralandığında cinayetin yabancı bir kuvvet tarafından işlendiği ortaya çıkarsa, birçok dünya gazetesinin ilk sayfasında daha önce işlenen bu cinayetler hatırlatılabilir.
Uygur Türkü Saimait Aierken İstanbul’un Fatih ilçesindeki bir kafetaryada vurularak öldürüldü. T24’ün özel haberine göre bu olayla ilgili iki şüpheli Adana’da gözaltına alındı. Cinayetle ilgili olarak gözaltına alınan iki şüphelinin Kırgız uyruklu, İdlib’te El Nusra’dan kopan bir grup içinde yabancı terörist savaşçılar olduğu ortaya çıktı. Şüphelilerin cinayeti bin dolar karşılığında işlediği bildirildi.
14 Kasım’da İstanbul’un göbeğinde bulunan Şişli ilçesinde saat 22.00 sularında iki İran vatandaşına bir otomobilden ateş açıldı. Ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan iki kişiden biri hayatını kaybetti.
Sözcü’den Turgay Saday’ın haberine göre hayatını kaybeden bu kişinin Hasan Ruhani rejimine muhalif Mesut Mevlevi olduğu öğrenildi. Mevlevi’nin eskiden ülkesinde bir istihbarat görevlisi olarak görev yaptığı iddia edildi.
Independent Türkçe’den Adem Yılmaz’ın haberine göre Mevlevi “Kara Kutu” isimli bir Telegram kanalı üzerinden İranlı yetkililere dair ifşa edilmiş belgeler paylaşıyordu. Mevlevi’nin sosyal medya hesapların birçok İran askeri tesisinde çekildiği fotoğrafların yanı sıra eski İran cumhurbaşkanları Haşimi Rafsancani, Muhammed Hatemi ve Mahmud Ahmedinejad ile çekilmiş fotoğrafları olduğu da belirtildi.
© Tüm hakları saklıdır.