Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlanan bir araştırma, insan atalarının daha monogamik hale gelmeleriyle penislerindeki kemiği kaybettiklerini öne sürüyor.
Arkeofili'de yer alan haber şöyle:
Araştırma, tüm memelilerin atalarında baculum adı verilen penis kemiği olmadığını, ancak primat atalarımızın ve etoburların ereksiyon ve daha uzun süreli intromisyon (penisin vajina içine yerleşmesi) sağlayan bu kemiğe sahip olduğunu doğrulayan ilk çalışma niteliğinde.
Araştırma eş yazarı, Londra Üniversitesi Akademisi’nden antropolog Matilda Brindle, “En yakın akrabalarımız şempanze ve bonoboların küçük baculaları olduğunu biliyoruz. Bu canlılarla sahip olduğumuz, günümüze en yakın ortak atanın da bir penis kemiği olması muhtemel. Baculumun insansı evriminin tam olarak hangi noktasında kaybolduğunu bilmek ise oldukça güç” diyor.
Baculumun erken insanlarda dahi bulunuyor olabileceğini öne süren Brindle, öyle olsa bile kemiğin gözle görülmek için çok küçük olacağını belirterek, günümüz şempanzelerindeki baculumun yalnızca yarım santimetre uzunlukta oluşunu örnek gösteriyor.
Baculumun evrimsel tarihini araştıran Brindle ve araştırma eş yazarı Christopher Opie, bir neden sonuç ilişkisi saptayabilmek adına bu kemiğe sahip olan ve olmayan yüzlerce hayvanı incelemiş. İnceleme sonucunda, penis kemiği olan hayvanların intromisyon sürelerinin daha uzun olduğu gözlemlenmiş.
Brindle, bu hayvanlarda üç dakikadan daha uzun süren bir intromisyon kaydettiklerini belirterek, “Üç dakikadan daha kısa sürenleri kısa intromisyon olarak tanımladık. Cinsel birleşme tüm kültürel yönlerinden arındırıldığında, erkeğin salt amacı ejakülasyon olur, dolayısıyla insandaki intromisyon kısa sınıflandırmasında.” diyor.
Öte yandan, boz ayı ve kızıl tilki gibi uzun süre çiftleşebilen hayvanların bunu çok kısıtlı üreme mevsimlerinde yapmak durumunda olduğu belirtiliyor. İnsanlar ise teorik olarak tüm yıl boyunca çiftleşebiliyor. Bundan yola çıkarak, erken insanların cinsel yaşamının kısa ancak bireylerin fiziksel olarak kaldırabilecekleri kadar tekrarlı olduğu söylenebiliyor.
Daha önce yapılmış bir diğer araştırma, Australopithecines olarak adlandırılan insan atalarının da Homo türünün diğer erken üyeleri gibi “en azından bilinçli bir şekilde monogamik” olduğunu gösteriyor. Bu da, söz konusu türlerin böylesi bir yaşam tarzını benimsemeye mecbur olmasalar da monogamiyi seçebildikleri ve çoğunlukla seçtikleri anlamına geliyor.
Baculumu olan hayvanlar ise daha çok poligamik (çok eşli) olma eğilimi gösteriyor.
İnsanlarda hem monogamik hem poligamik çiftleşme düzenleri bulunabildiğini söyleyen Brindle, “Sadece tek bir erkeğin dişiye erişimi varsa, çiftleşme öncesi cinsel seçilim ya görece düşük oluyor ya da hiç olmuyor” diyor.
İnsanlar penis kemiği olmayan tek primatlar değil. Araştırmaya göre, tarsiyerlerin yanı sıra Orta ve Güney Amerika’dan bazı maymun türleri de bu kemikten yoksun.
Tarsiyerler kur yapmaya epey vakit harcayan romantik primatlar. Öyle ki karşı cinsi etkilemek için tek veya toplu halde, hatta bazen düet yaparak şarkı bile söylüyorlar. Tıpkı insanlar gibi onlar da monogamik ya da poligamik olmayı tercih edebiliyor.
Victoria Üniversitesi Wllington Biyolojik Bilimler Fakültesi’nden Alan Dixson’un bildirdiğine göre bu araştırma, “uzun periyotlarda çiftleşen primatlarda ve etoburlarda tipik olarak daha uzun bir bacula bulunduğunu” doğruluyor.
Yine de hayvanların çiftleşmesine dair pek çok şey gizemini korumaya devam ediyor. Örneğin, yarasaların çiftleşme süreleri hakkında çok az şey biliniyor.
Kendi türümüz açısından değerlendirildiğinde, erken insanların küçük bir baculuma sahip olduğunu öne süren Dixson, baculumun Homo ve Pan cinsinin ortak atasınında da bulunduğunu, ancak bunun insana giden evrimsel süreç içerisinde küçülüp yok olduğunu söylüyor.