Magazin

İlhan Şeşen: Aşık olmasam da sevişirim, erkeğim ben

"Dokunmadan aşk olacak iş değil"

27 Ekim 2018 13:08

Müzisyen ve oyuncu İlhan Şeşen, aşık olmadığı birisiyle sevişebileceğini söyledi. "Bu erkeklikle ilgili. Erkeğim ben. Duygu olur tabii. Duygu olmadan olmaz ama her duygunun aşk olmasını beklersek çok bekleriz" diyen Şeşen, " Dokunmadan aşk olacak iş değil" ifadesini kullandı.

"Anarşistim" diyen Şeşen, "Ama biliyorsunuz, anarşizmde insanlar öyle bir bilince ermişlerdir ki artık yönetilmeye ihtiyaçları yoktur. Benim anarşistliğim budur. Kimseye zararım olmaz" açıklamasında bulundu. Öte yandan sosyal demorat olduğunu kaydeden Şeşen, sosyal demokrasi neyse onu kabul etmiş bir insan olduğunun altını çizdi.

Türkiye’de hâlâ kendisini özgür hissettiğini anlatan Şeşen, "Türkiye’de halen üzerimde büyük bir baskı hissetmiyorum. Ama ben ölçü olmayabilirim. Böyle hissetmem çok sevilmemle de ilgili olabilir" sözlerrini sarf etti.

Posta'dan Oya Çınar'ın sorularını yanıtlayan İlhan Şeşen'in açıklamaları şöyle:

'İlhan Şeşen: Hediyem' albümünüz hediye gibi geldi. Albüm fikri nasıl oluştu?

Fikir benden çıkmadı, arkadaşım Ali Coşar’ın fikriydi ama sonuçtan çok memnunum. Adı o yüzden ‘Hediyem’. Benim için güzel bir hediye oldu bu albüm.

Cem Yılmaz ‘Ellerimde Çiçekler’ şarkısını çok farklı yorumlamış. Eser Yenenler’in ‘Bir Yaz Daha Bitiyor’ şarkısı da öyle. Siz albümde en çok kimlerin yorumlarını beğendiniz?

Valla ben de Cem Yılmaz’ın yorumuna bayıldım. Tüm arkadaşlar çok güzel okumuş. Ama Cem’in yorumu gerçek bir yorum. Çok güzel. Neredeyse onu başkası yapamazmış yani. Eser’in yorumu da nefis.

Efsane şarkılarda imzanız var. Bu şarkıları size yazdıran ne?

Genellikle aklıma bir cümleyle beraber bir melodi geliyor. Oradan yola çıkıp evdeysem çalışma odama, değilsem yalnız olabileceğim bir yere kapanıyorum ve gerisini getirmek için çalışıyorum. Eğer burada bir başarı varsa benim o cümlenin gerisini getirme çabamdan. Yoksa o kenarda bir yerde, öyle bir söz olarak kalır.

70 yaşındasınız ve 47. sanat yılınızdasınız. Dönüp bakınca ne hissediyorsunuz?

Buraya gelene kadar çekilmiş acılar var. Ama ben her zaman sonuca bakarım. Kendi sonucuma bakınca da memnunum. Çünkü ben, bu mensup olduğum milletin birçok şeyini onaylamama rağmen onlardan bütün manevi alacağımı aldım. Yeteri kadar sevildim.

Yürümeyi çok sevdiğinizi ve yürürken aldığınız hazzı aşkın yarattığı büyüye yakın bulduğunuzu duydum...

Doğru. Bunun içinde en önce sabır var. Yürümeye başlayınca önce bir üşeniyorsunuz, sonra yürüdükçe, etrafa baktıkça kafanızdaki endişeler yok oluyor. Hayatı daha iyi seziyorsunuz. Bütün bu yürüme esnasındaki duyguya ben büyü diyorum. Değişip kendinize geliyorsunuz. Aşk da böyle bir his.

Aşka da başlangıçta üşeniyor musunuz?

Hahaha! Çok tatlı soru. Yok ona pek üşenmiyorum.

Aşk sizce büyü mü yoksa gerçek mi?

Hayatta pek çok konuda asgari müştereklerde birleşmek zorundayız ama bu aşk için söz konusu değil. Kim nasıl yaşadığını düşünüyorsa aşk odur. Tıpkı hissettiğimiz gibi konuşabildiğimiz bir konu olduğu için şarkılarda anlatması da hep kolay gelir bana.

"Aşk, 'Beni seviyor musun? sorusuyla biter"

Peki sevmek mi, sevilmek mi?

Valla belki şairane yaklaşacağım ama taraflardan birinin “Seni seviyorum” demesi ile başlar aşk, yine taraflardan birinin “Beni seviyor musun?” sorusu ile biter. İlişkinin tarafları arasında aşka düşkünlük bakımından fark vardır. İkisi eşit derecede âşık değildir. Günün sonunda da daha az âşık olan bırakır ve öbürüne üzülmek düşer. Aşk böyle saçma sapan bir şeydir. Biri illa ki daha tutkundur.

Kıskanç mısınız?

Kıskançlık benim kitabımda yoktur ama aşkın kitabının birinci maddesidir. Birini kıskanıyorsanız âşıksınız demektir. Hiç kaçarı yok. Normalde kıskançlık duygusuyla alakam yok ama âşıkken ben bile kıskanırım. Bazen gençler soruyor “Abi sence âşık mıyım?” diye. “Oğlum, tek soruyla anlarım senin âşık olup olmadığını. “Kıskanıyor musun onu?” diyorum. “Deli gibi kıskanıyorum” diyor. O zaman “Geçmiş olsun” diyorum.

Bazıları kıskançlığı tamamen özgüven sorunu olarak görüyor…

Alakası yok. Aşk özgüvenle izah edilemez. Aşk bir kapılma halidir. Orada kurallar geçerli değildir.

Peki sizce aşkı bitiren genelde yeni bir aşk mıdır?

Genellikle öyledir. Başka bir sebeple bitse bile ancak yeni birine âşık olduktan sonra diğerinin acısını atlatırsınız. İlaç olur yeni aşk. Başka hiçbir şey eski aşkınızın acısını unutturamaz.

"Platonik aşk saplantılıktır"

Platonik aşka inanıyor musunuz?

Platonik aşk net olarak sapkınlıktır.

Aaaa! Neden?

Öyle. Hukukçuyum biliyorsunuz. Platonik âşık olanlar kusuruma bakmasınlar ama böyle bir aşkı kabul etmiyorum. Dokunmadan aşk, olacak iş değil.

Peki âşık olmadığınız biriyle sevişebilir misiniz?

Evet. Bu da erkeklikle ilgili. Erkeğim ben. Duygu olur tabii. Duygu olmadan olmaz ama her duygunun aşk olmasını beklersek çok bekleriz.

“Bakire bir kızla karşılaşınca erkekliğim gidiyor” diyormuşsunuz...

Evet çünkü yaşı küçük olunca kadın gibi hissedemem.

Siz hiç bakire bir kadına âşık olmadınız mı?

Oldum ama onunla evlendim zaten.

Arzu Hanım’la 1974’te evlenip 1993’te boşanmışsınız...

Evet ama hâlâ beraberiz. Ben ona, “Özgür hissetmek istiyorum, boşanalım. Hem de sen babanın emekli maaşını alırsın bu sayede” dedim ve boşandık.

Hâlâ âşık mısınız peki?

Yani… Şey diyelim... Yani, onu bırakamam.

Vefa duygusundan mı?

Vefa, vicdan… Ne dersen artık adına. Onu bırakırsam üzüleceğini biliyorum. Sorumsuzca kendi hayatıma bakarsam mutlu olamam ki! Kendimi tanıyorum.

Bugüne kadar başka bir kadını üzmediniz mi hiç?

Çoook üzmüşümdür canım.

Onları nasıl bıraktınız?

Genellikle onlar beni bıraktı zaten. Benim bir lafım vardır, eğer erkeklerin çoğunluğu aldatıyorsa kadınların küçük bir azınlığı aldatmıyor demektir. Matematik hesabı ama doğru. Onun için meseleleri bu kadar irdelememek lazım. Hayat kabul etmektir. Kabul ederek yaşamak lazım.

Dışarıdan daha anarşist ruhlu görünüyorsunuz halbuki?

Anarşistim. Ama biliyorsunuz, anarşizmde insanlar öyle bir bilince ermişlerdir ki artık yönetilmeye ihtiyaçları yoktur. Benim anarşistliğim budur. Kimseye zararım olmaz.

Kabul edemediğiniz hiçbir şey yok mu hayatta?

Hemen hemen yok gibi.

“Bu, her şey mümkün” demek mi?

Tamamen bu manada. Teşekkür ederim zırvalarımı doğru anladığın için.

"Sokağa işememin tek nedeni vardı, çoook çişim gelmişti"

Geçtiğimiz yıl sokakta çişinizi ya parken görüntülendiniz. Çok eleştiren de oldu, “Ne var bunda? Bırakın müzisyenler işesin. Memlekete faydası bile olur” diyen de. Siz ne hissettiniz?

Bunu yapmamın tek nedeni vardı. Çoook çişim vardı. Dayanılmaaazz! Dayanmaya imkan yoktu. Orada otopark gibi bir şey vardı. Yoksa ben etrafa çok dikkatlice baktım. Kimse olmadığını görünce de çişimi yaptım. Ama demek ki arabaların içinde biri varmış. Sonrasında bir konserimde, erkek izleyicilerime sordum. “Aranızda sokağa işemeyen varsa lütfen el kaldırsın” dedim. Kimse el kaldırmadı. Yani, utanmadım desem yeridir. Gerçekten utanmadım! Gülüp geçtim.

Size ne ayıp gelir peki?

Birçok şey olabilir. Ama bence ayıp içinde olan bir insanı ayıplamak zayıflıktır. Çünkü o zaten ayıp bir şey yapıyor. Hem ayıp suç olsaydı cezası olurdu. Kimine göre yüksek sesle konuşup etrafı rahatsız etmek ayıptır kimine göre sokakta öpüşmek ayıptır. Bana göre sokakta öpüşmek asla ayıp değildir. Hatta herkes öpüşerek selamlaşmalı.

İnançlı bir insan mısınız?

Kendi menfaatin için bile olsa birine zarar vermek bence günahtır. Canlı ya da cansız... Var olanı korumamak günahtır. İnanç konusunda diyeceğim tek söz şudur: Allah’ın varlığına ya da yokluğuna karar verecek kadar güçlü değilim. Ben acizim. Benim inancım bu. Ama tabii hep bir yaradanı düşünmez miyiz? İnsan varlık nedenini sorgulamazsa kaosa düşer. Ama insanların içinde ibadet ettiğim vaki değildir. Yalnızken ibadet ederim. Ha, “Ne yapıyorsun?” dersen kendime göre oturup düşünüyorum.

"Bu ülkede hâlâ kendimi özgür hissediyorum"

‘Ne olacak bu memleketin hali?’ sorusunun cevabı sizde ne?

Sonu nereye varır bilmiyoruz ama gidişimiz kötü, tüm dünyada öyle. Çoğunluğun yüzü gülmüyor. Onu görebiliyorum. Türkiye’den konuşursak kişisel olarak ben hâlâ kendimi özgür hissediyorum, ne yalan söyleyeyim. Türkiye’de halen üzerimde büyük bir baskı hissetmiyorum. Ama ben ölçü olmayabilirim. Böyle hissetmem çok sevilmemle de ilgili olabilir. Ama hukuk hakkında hep şunu derim: “Hukukun var olmadığını düşünüyorsan var olan hukuka uy yeter!” Bazı yerlerde sigara içilmiyor mesela. Ne yapalım? Soruyorum, “İçebilirsiniz” derlerse içiyorum. “Yasak” derlerse içmiyorum. Bu kadar basit.

Geçtiğimiz seçimlerde oy kullandınız mı?

Bunu söylememe fırsat verdiğin için teşekkür ederim. Kime oy vereceğim bilemiyordum. Sonra düşündüm, tüm partilerin programında tek bir amaç var, o da bu milleti refaha kavuşturmak. O zaman hangisine oy verirsem vereyim fark etmez. Hepsi benim iyiliğime kavuşacak. Benim zamanımdan kalma bir tekerleme vardır. İşaret parmağını ağzının ortasına çakarsın, “İğne miğne” diye başlarsın. Onu yaptım. Son heceye denk gelen yere mührü bastım.

Yani siyasi fikriniz yok mu?

Ben sosyal demokratım. Sosyal demokrasi neyse onu kabul etmiş bir insanım. Herkesin birbirini anladığı bir düzenden yanayım. Ama yine fark etmiyor. Bu, kulağını tersten gösteren bir eleştiri de olabilir ki evet, öyle. Bunu da hatırlatmak istedim belki onlara. Son oyumu böyle kullandım.

Bundan sonrası için hayattan neler bekliyorsunuz? Mutlu musunuz?

Hayır, çünkü mutluluk yoktur. Biri bana tarif etsin, ben de olayım. Ben tarif edilemeyen şeyi olamıyorum. Ama biliyor musunuz, ne zaman mutsuz olduğumu keşfettim… Mutluluğu ararken mutsuz oluyorum. İlle de mutlu olmak zorunda değiliz. O beklenti başlı başına insanı mutsuz ediyor zaten. Birbirimize zarar vermeden yaşayıp gidelim işte. Bu zaten başlı başına bir mutluluk.