Örneğin Rus lider Vladimir Putin, 2003 yılında, daha sıcak bir Rusya'da insanların "kürk mantolara daha az para harcayacağını ve tahıl hasadının artacağını" öne sürmüştü; bugün bu hâlâ Rus sosyal medyasında paylaşılan bir görüş.
IPCC, yüzyılın sonuna kadar ortalama küresel sıcaklığın 1,5 derece artması halinde, iklim değişikliğinin dünyaya 54 trilyon dolara (2C artması halinde 69 trilyon dolara) mal olabileceğini tahmin ediyor.
Rusya gibi soğuk ülkelerde bile, 2021'de Sibirya'yı kasıp kavuran yangınlar gibi orman yangınları, havalar daha sıcak ve kuru hale geldikçe daha sık görülmeye başlandı.
İddia: 'Deniz seviyesi yükselmiyor, sadece gelgit oluyor
ABD uzay ajansı Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'ya göre, okyanuslar, artan sera gazları nedeniyle son yıllarda meydana gelen ısınmanın yüzde 90'ını şimdiden absorbe etmiş durumda.
Sonuç olarak, buzullarla karada hapsolmuş buzlar erimeye başladı. Su ısındıkça genleştiği için, sıcaklıklar arttıkça okyanuslar da genleşti.
İklim değişikliğine kuşkuyla bakanlar, "gelgitleri" anlayamadıkları için sosyal medyada başkalarıyla alay edebiliyor; ama durum bundan daha karmaşık.
Gelgitlerde su seviyesi yükselir ve alçalır: bunlar zaman içinde dengelenen küçük günlük değişikliklerdir. Oysa yaklaşık 100 yıl içinde küresel deniz seviyesinin 16 – 21 cm (yaklaşık 6 ila 8 inç) yükseldiği tahmin ediliyor.
Edinburgh Üniversitesi'nde fizik profesörü Ken Rice, bu sürecin giderek hızlandığına dikkat çekiyor.
Bu değişim çıplak gözle zor görülse de, şimdiden net bir etkisi var. Denizlerin yükselmesi kıyı erozyonunun hızlanması ve sellerin giderek daha olağan hale gelmesi demek.
Bilim insanları, hızlı bir şekilde harekete geçilmezse, deniz seviyelerinin 2100 yılının sonuna kadar 2 metreye kadar yükselebileceği uyarısında bulunuyor.
Bu da şu anda özellikle Asya'da kıyı bölgelerinde yaşayan milyonlarca insanın yaşadıkları bölgelerin yakında sular altında kalabileceği anlamına geliyor.
İddia: 'İklim değişikliğini geri döndürmek için çok geç'
İklim değişikliği ile ilgili manşetler karşısında endişelenmemek elde değil. "Son şans" ve "kırmızı uyarılar" hakkındaki tüm konuşmalar bunaltıcı olabilir.
Bu durum bazılarının bu konuda hiçbir şey yapılamayacağını düşünmesine yol açabilir; dünya ne kadar geç harekete geçerse yok oluş da o kadar olası görünüyor.
Bu konuda iki yol yok; iklim zaten değişiyor ve önümüzdeki yüzlerce yıl boyunca bu değişikliklerin etkisi hissedilecek.
Ancak bazı iyi haberler de var. İklim bilimciler sayesinde, bu eşi benzeri görülmemiş kriz karşısında ne yapılması gerektiğini tam olarak biliyoruz.
Ülkeler sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak ve atmosferdeki gazları tutmanın yollarını bulmak zorunda kalacaklar.
COP27 gibi zirvelerin önemli olmasının bir nedeni de bu: politikacıların bir araya gelerek iklim değişikliğine karşı eylem planlarını tartışmaları için bir fırsat sunuyor.
British Antarctic Survey'den Dr. Gilbert "İnsan etkisini azaltmak için atabileceğimiz her adım bir fark yaratır" diyor.
"Harekete geçmek için fırsat penceresi daralıyor, ama bu pencere hala var ve bu fırsatı değerlendirmeliyiz."