20 Şubat 2025 19:38
Savcılık, HDK'yı "terör örgütüyle bağlantılı" bir yapı olarak tanımlarken, gazeteci Yıldız Tar'a 2012-2013 yıllarına ait telefon görüşmeleri soruldu. Basın örgütleri, gözaltıların derhal sonlandırılmasını talep etti.Halkların Demokratik Kongresi'ne (HDK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 18 Şubat'ta gözaltına alınan 54 kişinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeki ifade işlemleri devam ediyor. İstanbul merkezli 10 ilde düzenlenen operasyon kapsamında çok sayıda siyasetçi ve sanatçının yanı sıra gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve Ender İmrek de gözaltına alındı.
Dosyada gizlilik kararının olduğu belirtilirken, gözaltındaki kişilerin avukatlarıyla görüşme hakkı 24 saat boyunca kısıtlandı. Avukat görüşmelerinin ardından gözaltına alınan kişilerin ifadeleri alınmaya başlandı. Telefon görüşmeleri soruldu Gazeteci Yıldız Tar'a, 19 Şubat'ta alınan ifadesinde HDK'nin faaliyetleri, bu oluşum içindeki konumu, örgütün eylem ve etkinliklerine katılıp katılmadığı, bu kapsamda eğitime tabi tutulup tutulmadığı ve herhangi bir talimat alıp almadığı soruldu. Tar ise HDK'yi legal topluluklardan oluşan, demokrasi, insan hakları ve ekoloji gibi konularda çalışmalar yapan çok bileşenli bir sivil toplum örgütü olarak bildiğini ve içerisinde yer almasa da bu kapsamda birkaç toplantısına katıldığını söyledi.
Emniyet ifadesi sırasında Tar'a 2012 ve 2013 yıllarına ait telefon görüşmeleri de soruldu. Tar'a yöneltilen suçlamalar arasında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü eylemleri ve 2013'te 1 Mayıs İşçi Bayramı'nda polisin DİSK binasına müdahalesine ilişkin telefon görüşmeleri de yer aldı. Tar, suçlama konusu haline getirilen görüşmelerin çoğunu aradan uzun yıllar geçtiği için hatırlamadığını, 2013'te gazeteciliğe başladığından bu yana toplumsal ve siyasi olayları haberci olarak takip ettiğini, bir LGBTİ+ aktivisti olarak birçok yerde olduğu gibi HDK'nin da bazı etkinliklerine katıldığını belirtti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gözaltına alınan kişilerin "HDK yapılanması içinde İstanbul'da faaliyet gösterdiğini" iddia ediyor. HDK'nın Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2019 tarihli kararıyla "terör örgütü" olarak kabul edilen Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) devamı olduğunu öne sürüyor.
Savcılıktan 18 Şubat'ta yapılan açıklamada, HDK hakkında, Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan rapordaki tespitlere yer verildi. Raporda, HDK'nın, "legal görünümlü bir cephe yapılanması ve TBMM'ye alternatif bir meclis, bileşenlerinin ise Halkların Birleşik Devrim Hareketi cephesindeki terör örgütlerinin legal uzantılı yapılanmaları olduğu, meclislerinin KCK sözleşmesiyle özdeşlik gösterdiği, PKK/KCK terör örgütünün talimatları doğrultusunda, legal görünümlü protesto yürüyüşü, basın açıklaması, miting ve benzeri eylem ve etkinlikleri düzenleyerek, toplumsal alanı örgütlediği" iddiaları yer aldı.
Öte yandan aralarında Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), DİSK Basın-İş, Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) gibi ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütlerinin bulunduğu 15 kurum, 18 Şubat'ta gerçekleştirilen operasyonla gözaltına alınan dört gazeteci için ortak bir açıklama yayımladı. Açıklamada gözaltına alınan gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısı yapıldı. Haber takibi yapan ve meslektaşlarıyla dayanışma göstermek için adliyeye giden gazetecilerin ifadeye çağrılmak yerine baskınla gözaltına alınmasının basın özgürlüğüne aykırı olduğu vurgulanan açıklamada, ayrıca gözaltına alınan gazetecilerin avukatlarıyla görüştürülmesine izin verilmediği ve soruşturma hakkında bilgi almanın kısıtlılık kararı gerekçesiyle engellendiği ifade edildi.
Basın örgütleri, operasyonlar hakkında bilgilendirme yapılmamasının ve soruşturma sürecine getirilen kısıtlamaların basına yönelik tehditlerin arttığını gösterdiğini belirtti. Gözaltına alınanlar arasında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP), Yeşil Sol Parti ve HDK yönetici ve üyeleri de bulunuyor. DEM Parti, EMEP, Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Sol Parti, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) gözaltı ve tutuklamalara karşı ortak açıklama yayımladı. İktidarın kitle desteğini kaybettikçe daha fazla otoriterleştiği ve saldırganlaştığı, hukuksuzluk, adaletsizlik, yasa ve anayasa tanımazlığın ana tutum haline geldiği savunulan açıklamada gözaltı ve tutuklamaların sonlandırılması, işçi sınıfının örgütlenme, serbest toplu pazarlık ve hak arama yollarının önündeki engellerin kaldırılması talep edildi.
Barış Vakfı da HDK gözaltılarına ilişkin 'Siyasi operasyonlara son verilsin' başlıklı yazılı bir açıklama paylaştı. Kürt Sorunu'na yönelik 1 Ekim 2024'te TBMM'de beliren barış fırsatına dikkat çekilen açıklamada, gözaltına alınanlar arasında kendi kurucularından Avukat Nurcan Kaya ve barış sürecine katkı sunan çok sayıda aktivistin bulunmasının "ciddi kaygı verici" olduğu belirtildi. Açıklamada, "Son dönemde artan kayyım atamaları, gazeteci, siyasetçi, belediye başkanları tutuklamaları, çeşitli soruşturmalar gibi gelişmelerle de birlikte düşünüldüğünde, olup bitenler, demokratik muhalefeti susturmak amaçlı yargı kapanı, 'sürecin' ya akamete uğratılmak istendiğini ya da bunu amaçlayanların harekete geçtiğini akıllara getirmektedir" ifadelerine yer verildi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), sosyalist partiler ve sendikalar ile kadın, LGBTİ ve çevre hareketlerinin temsilcilerinin bir araya geldiği bir çatı oluşumu. Bünyesinde başta Aleviler olmak üzere çeşitli inanç topluluklarının üyeler de bulunan HDK ilk kongresini Ekim 2011'de yaptı. Organizasyonun faaliyetleri genel olarak Kürt sorunu, işçi hareketleri, kadın hakları gibi alanlara odaklanıyor. DW Türkçe'ye engelsiz ile nasıl erişebilirim?
© Tüm hakları saklıdır.