T24 Haber Merkezi
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "(Esad’in çöktüğü günler) Minimum can kaybı olması için 2 önemli aktör (Rusya-İran) ile görüşmeler sürdürerek bunun kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık" dedi. Muhaliflerin, Suriye'de yönetime gelme sürecinin kısa sürede sonuçlanmasının sebebinin arka planda yapılan konuşmalar ve Esad yönetiminin destek alamaması olduğuna dikkati çeken Fidan, Rusların ve İranlıların "hem üstüne yatırım yaptıkları adamın yatırım yapılacak bir adam olmadığını, hem de bölgedeki şartların artık eski şartlar olmadığını" anladıklarını belirtti."Bu sürdürülebilir bir yalan değil. Artık sahada bizden bağımsız bir aktör var, Suriye’nin artık milli bir hakim hükümeti var" diyen Fidan, "Bunlar YPG’yi de tanımaz, başka güç de tanımazlar gelir kendi toprağını, egemenliğini geri alır. Gelsin dışarıdan, Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan, Avrupa’dan PKK’lılar, otursunlar petrol kuyularının başına, bunu kaçakçılarla Kuzey Irak’a göndersinler, ondan sonra bunu satıp ceplerine para atsınlar bunu hiç kimse kabul etmez.” ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan özel bir röportajla konuk olduğu NTV'de Seda Öğretir'in sorularını yanıtladı.
Fidan, "Biz buradan minimum can kaybı olması için buranın iki önemli kinetik güç kullanabilecek aktör (Rusya ve İran) ile odaklı görüşmeler sürdürerek, bunun kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) önceden hakimiyet altında tuttuğu alanlarda 5 milyon Suriyeliyi yönettiğini dile getirerek, "Sadece İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. 4 milyon Suriyeliye geçtiğimiz 5-6 yıl içerisinde belediyecilik hizmetleri, eğitim hizmetleri, temel hizmetler, ulaşım gibi birçok konuda hizmet verme konusunda tecrübeleri oldu." diye konuştu.
"YPG tanımazlar, başka güç de tanımazlar, kendi egemenliğini geri alır"
"Suriye'nin artık hakim milli bir hükümeti var. Bunlar gelecekler. YPG tanımazlar bunlar, başka güç de tanımazlar. Kendi toprağını, kendi egemenliğini geri alır." ifadelerini kullanan Fidan, Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan bölgeye giden PKK militanlarının, "petrol çıkartıp kaçakçılarla Kuzey Irak üzerinden dünyaya satmasını ve bundan gelir elde ederek örgüt yönetmesini kimsenin kabul etmeyeceğini" kaydetti.
Fidan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunda Suriye yönetimine ve halkına güvendiğini vurgulayarak, "Herkes kendi yuvasına dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin tabii ki artacağına inanıyorum." dedi.
Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı olarak görevlendirilen Burhan Köroğlu ve ekibinin bugün Şam'a doğru yola çıktığını belirten Bakan Fidan, Büyükelçiliğin yarın faaliyete geçeceğini aktardı.
Türkiye’den 12 yıl sonra Şam Büyükelçiliği'ne ilk atama: Neden 'büyükelçi' yerine ‘geçici maslahatgüzar' atandı?
İsrail'e: Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin
Fidan, İsrail'in, Suriye'deki yeni yönetimin elindeki imkan ve kabiliyetleri yok etmek için bir strateji geliştirdiğini paylaşarak, "Bence bu strateji çok tehlikeli. Bu strateji büyük bir provokasyona yol açabilir. Bunu göz ardı ediyorlar. Her şey bu kadar güllük gülistanlık gitmeyebilir. Onun için kendilerine haber yolladık. Artık provokasyondan vazgeçin, Suriye yönetiminin kontrolü altında bulunan yerleri bombalamaktan vazgeçin." diye konuştu.
Fidan, İsrail'in Suriye'de "gerekli gördüğü zaman" havadan ve karadan operasyon yapabileceği bir alan açmayı istediğini vurgulayarak, bunun İsrail'in askerî planlaması olduğunu söyledi.
"Suriye'yi düşünmediğim hiçbir günüm olmadı"
Fidan, iç savaşın Türkiye'nin yanı başında olduğu için, terörizme ve diğer karşıtlıklara karşı bir refleks geliştirmesi gerektiğini belirterek, "Devletimiz krizin başından beri bütün organlarıyla bu krizi çok yakından takip etti." dedi. "Suriye'yi düşünmediğim hiçbir mesai günüm, başka normal günüm de olmadı." diyen Fidan, bu konunun her zaman Türkiye'nin gündeminde olduğunun altını çizdi.
Fidan, Suriye konusunun çok katmanlı olduğunu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konunun her zaman arkasında durduğunu söyleyerek şunları kaydetti:
"Biz de profesyonel bütün metotları geliştirerek bu krizi hem uluslararası ortaklarımızla, hem yerel ortaklarımızla yürütmeye çalıştık. Biz bir sorunla karşılaştığımız zaman, bizim niyetimiz ve politikamız belliydi. Biz sorundan önce de Suriye halkının iyiliğini istiyorduk."
Fidan, zaman zaman karamsar noktaya gelindiği anlar olduğunu kaydederek, Halep'in düşmesi ve birtakım kuşatmaların yaşanması gibi dönemlerde çok kritik stratejik kararlar alınması gerektiğinin altını çizdi.
Bu süreçte terörle mücadelede atılan adımlara değinen Fidan, yapılan operasyonları anlattı ve aynı zamanda Türkiye'nin Rusya, ABD ve İran gibi aktörlerle de bir ilişki tarzı geliştirdiğine dikkati çekti.
"SMO'yu desteklemeseydik mülteci sayısı artardı"
Suriye Milli Ordusu'nun kurulduğu döneme değinen Fidan, "Suriye halkının krizin ilk başladığı andan itibaren kendini örgütlemeye başladığını ve Özgür Suriye Ordusu'nu kurduğunu" söyledi.
Fidan, 2016'ya kadar Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) faaliyetlerin sürdürdüğünü hatırlatarak, Astana süreci başladıktan sonra Suriye'nin Dostları Platformu'nun her zaman Suriye muhalefetinin yanında olduğunu savundu.
Ancak bir müddet sonra, ABD'nin fikir değiştirmesiyle hem bölgedeki hem de Avrupa'daki bazı aktörlerin alandaki stratejilerini değiştirdiğini ifade eden Fidan, "Stratejiyi, muhalefetin aktif desteklenmesinden DEAŞ'la mücadeleye kaydırdılar. Bu daha sonra onlar için inanılmaz derecede jeo-stratejik problemler çıkardı. Başka yerde de etkilerini gördüler." diye konuştu.
Fidan, "O zamanda söylemiştik, 'Siz burada bu adımı atarsanız Ruslar bunu okur ve başka yerde başka adım atarlar, kurtulamazsınız bundan.' Ama dar görüşlülük zaten çaresi olan bir hastalık değil. Maalesef dinlemediler ve başka bir yerde başka daha büyük bir problemle şu anda baş başalar." ifadelerini kullandı.
O dönemde ÖSO'nun, Suriye Milli Ordusu'na dönüştürüldüğünü söyleyen Fidan, burada Türkiye için önemli hususlar olduğunu vurgulayarak, "Biz Suriye'deki savaştan dolayı milyonlarca insanın evini terk etmesinden dolayı ev sahipliği yaptık. Bu sayı da artabilirdi, Suriye Milli Ordusu'nun dost unsurlarının hakimiyeti altında kalan bölgelerde 5 milyon Suriyeli kardeşimiz yaşıyordu." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de o dönem Suriye muhalefetiyle ilişkilerin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından yürütüldüğüne işaret eden Fidan, şunları kaydetti:
"Bunu Türkiye'nin içindeki emperyal hizmetçiler biliyordu, FETÖ. Uluslararası çevreleri memnun etme adına bunu yaptılar. Biliyorsunuz MİT tırlarını, muhalefete, Türkmenlere yardım götüren MİT tırlarını DEAŞ'a silah götürülüyor propagandası adı altında Batı'ya bunu servis etmeyi, bu şekilde Batı'dan ve uluslararası kamuoyundan kendine destek alıp, Türkiye'deki iktidarı korsan bir şekilde ele geçirme operasyonuna bunu alet etmeye çalıştılar. Bunun içerisinde maalesef Jandarma Komutanlığı içerisindeki FETÖ'cü teröristler rol aldılar."
Bakan Fidan, Suriye meselesinin sadece Suriye sahasında değil Türkiye'nin içinde de fiilî ve siyasi mücadelesinin verildiği bir konu olduğunu kaydetti.
"Rejim, iç savaştaki o adrenalin olmayınca kendi eksikliklerini gördü"
Fidan, Türkiye'nin niyetinin, Suriye'de, Suriye halkını mutlu eden, birliğini, bütünlüğünü güvenliğini sağlayan bir Suriye'nin ortaya çıkması olduğunu söyleyerek Rusya ve İran ile yürütülen süreçte bunun defalarca dile getirildiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da "bu sorunun çözülmesi için bir el uzattığını" ifade etti.
Suriye yönetiminin kendi eksikliklerini görecek durumda olmadığını ve yüksek bir savaş psikolojisi içinde olduğunu söyleyen Fidan, "Savaşın olmadığı, çatışmanın olmadığı bir ortamda, 2016'dan sonraki süreçten bahsediyorum. Rejim, iç savaş dönemindeki o adrenalin olmayınca kendi eksikliklerini gördü. Bu aslında bir fırsattı, bunu gidermek için de çalışabilirdi." dedi.
Bakan Fidan, Şam yönetiminin Rusya ve İran'la olan ilişkisinin altını çizdi
Fidan, Esad yönetiminin "kendi halkını düşman olarak gördüğü için" Türkiye ile diyaloğa girmediğini, karar alma noktasında da yalnız olmadığının altını çizerek Rusya ve İran'la olan ilişkilerinin altını çizdi.
Fidan, Suriye'de muhalefetin Halep'e neredeyse silah atılmadan girdiğini belirterek, bunun Esad yönetiminin çok zayıf olmasından kaynaklandığını söyledi.
Fidan, Astana süreci hakkında "Bu harekât başladığında işte bu tam da bu anlattığım sebeplerden dolayı yapılması gereken en kritik konu Rusların da İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi." dedi.
"Ruslar ve İranlılar Esed'in yatırım yapılacak bir adam olmadığını anladılar"
Muhaliflerin, Suriye'de yönetime gelme sürecinin kısa sürede sonuçlanmasının sebebinin arka planda yapılan konuşmalar ve Esad yönetiminin destek alamaması olduğuna dikkati çeken Fidan, Rusların ve İranlıların "hem üstüne yatırım yaptıkları adamın yatırım yapılacak bir adam olmadığını, hem de bölgedeki şartların artık eski şartlar olmadığını" anladıklarını belirtti.
Fidan, Suriye'de bütünlüğün sağlanmasının "öncelikli" olduğunu vurgulayarak, "Yeni dönemdeki hedefimiz, uluslararası toplumu ve bölgesel aktörleri, Suriye halkına, Şam'da yeni kurulan yönetime destek vermeye, sahip çıkmaya ikna edip, onlarla beraber Suriye'de istikrarı tekrar getirmek." ifadesini kullandı.
Fidan, Suriye'nin bir yeni güç ve nüfuz mücadelesi alanına dönüşmemesi için Türkiye'nin oldukça duyarlı davrandığını belirtti.
Fidan'dan bölge ülkelerine "Suriye" çağrısı
Fidan, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) konusundaki bazı endişeleri son derece normal karşıladığını belirterek, bu endişelerin giderilmesi gerektiğini söyledi.
Bu endişelerin giderilmesi için harekât başladığında Halep düştükten sonra bütün Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı görüştüğünün altını çizen Fidan, dünyanın bu konuda Türkiye'nin belirttiği parametreleri kabul etmiş durumda olduğunu kaydetti.
Fidan, Suriye'de terörizmin olmadığı, terör örgütü YPG ve IŞİD'in destek bulmadığı, azınlıkların kötü muamele görmediği, temel ihtiyaçlarını karşıladığı, kitle imha silahlarıyla "kimsenin işinin olmadığı", bölge ülkelerine tehdit üretmeyen ve aynı zamanda ülkenin birliğini bütünlüğünü beraberliğini sağlandığı kuşatıcı bir hükümet olan bir yapı istendiğine dikkati çekti.
Endişeleri gidermek için "bu endişeleri" Şam'daki yönetime ilettiklerini belirten Fidan, onlardan gerekli tavrı ve adımları atmasını beklediğini söyledi.
Bazı ülkelerde endişelerin devam ettiğini belirten Fidan, bölge ülkelerine, "Suriye meselesini diğer konulardan farklı olarak gelin beraber sahiplenelim ve yapıcı bir şekilde, iyi bir şekilde, mutlu bir sonla sonlandıralım, bütün ülkelerin burada ortak bir çabası olsun." çağrısı yaptıklarını söyledi.
Bakan Fidan, Rusya'nın Suriye'deki alana yayılmış bulunan bütün unsurlarını çektiklerini, alandan üstlere çekildiklerini belirterek, "Bundan sonra yani belli ekipmanları ve malzemeleri hava yoluyla muhtemelen taşıyacaklar Rusya'ya ama daha sonra olayın nasıl gelişeceğini yakın ve orta vadede onu aslında üzerinde çalışılan bir konu, takip edeceğiz kaçarı yok." dedi.
İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarına değinen Fidan, Esed rejiminin elindeki askeri kabiliyetlerin İsrail'e karşı hiçbir zaman kullanılmadığını hatırlattı.
Şam Büyükelçiliği için heyet yola çıktı
Fidan, Türkiye’nin Şam Büyükelçiliğinin de yarından itibaren faaliyete geçeceğini ve heyetin bugün yola çıktığını da belirterek, "Yarın faaliyete geçer. Bütün ekip hepsi beraber, Büyükelçimiz de dahil. Büyükelçiler Konferansı vardı biliyorsunuz Ankara’da. Burhan bey de bizim Moritanya Büyükelçimiz. Konferansa geldi Moritanya’dan, Moritanya Büyükelçimiz olarak, Konferansın bittiği gün Şam’a gönderdik" dedi.
Şam Büyükelçiliği yeniden faaliyete geçiyor
Türkiye'nin Nuakşot Büyükelçisi Burhan Köroğlu, Şam Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı olarak görevlendirildi. Köroğlu'na yeni görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından tebliğ edildi.
Köroğlu'nun Şam Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı olarak görevlendirilmesinin ardından T24'e bilgi veren resmî kaynaklar, Şam'a neden geçici maslahatgüzar düzeyinde atama yapıldığına ilişkin açıklamada bulundu. Kaynaklar, büyükelçi değil de geçici maslahatgüzar atamasının nedeninin Heyet Tahrir Şam'ı (HTŞ) tanıma veya tanımama konusundaki tartışmanın önünün kesilmesi olduğunu ifade etti.
Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik ilişkilerin teknik olarak hiç kesilmediğini çünkü Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu faaliyetlerine sürekli olarak devam ettiğini aktaran resmî kaynaklar, geçici maslahatgüzarların güven mektubu sunmadığının altını çizdi.
Kaynaklar, "teknik olarak kesilmemiş olan diplomatik ilişkilerin kaldığı yerden devam edeceğini" aktardı.
Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği 2012'de faaliyetini durdurmuştu
Suriye'nin Şam'da bulunan Türk Büyükelçiliği 26 Mart 2012'de günlük faaliyetlerini durdurmuştu. Son büyükelçi Ömer Önhon'du. Büyükelçilik çalışanları ve aileleri de Türkiye'ye dönmüştü. Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu ise faaliyetlerine devam etmişti.
|
ABD-YPG ilişkisi: YPG'nin zemin bulamayacağını düşünüyoruz
Fidan, Türkiye'nin YPG konusunda ABD ile başından beri son derece taban tabana zıt iki pozisyonda olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Burası bizim millî güvenliğimizle ilgili yaşamsal varoluşsal bir konu yani biz bu konuyu mümkün olan en yüksek ciddiyetle ele almış bir ülkeyiz. Bunun hem sahadaki operasyonel araçlarını hem masadaki diplomatik araçlarını da her türlü ciddiyette kullandık şimdi bizim pozisyonumuz hâlâ aynı, hiç değişmedi."
Fidan, Suriyeli muhaliflerin yıllardır "rejime karşı savaştıklarını, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kaldıklarını" belirterek, "Şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar bunlar. Tabii ki ülkenin bütünlüğünü sağlama yolunda adım atacaklar. Bundan sonra olacak olan şu; Şam'daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG'nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin YPG konusundaki stratejisi
Fidan, Türkiye'nin terör örgütü YPG ile ilgili stratejisine ilişkin şunları kaydetti:
“Biliyorsunuz başından beri (ABD ile) son derece taban tabana zıt iki pozisyondaydık. Burası bizim millî güvenliğimizle ilgili yaşamsal varoluşsal bir konu yani biz bu konuyu mümkün olan en yüksek ciddiyetle ele almış bir ülkeyiz. Bunun hem sahadaki operasyonel araçlarını hem masadaki diplomatik araçlarını da her türlü ciddiyette kullandık şimdi bizim pozisyonumuz hâlâ aynı, hiç değişmedi. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam bir destek almıştı PKK ama Suriye’de kendisini Rusların, İranlıların ve rejimin sahibi olduğu bir zemine oturtmuştu. Bu zeminle de zımni anlaşmaları vardı. Şimdi bu zemin çöktü. Yeni bir Suriye var ve toprak bütünlüğünü sağlama konusunda da kararlı olacak. Suriyeli muhaliflerin yıllardır rejime karşı savaştılar, inanılmaz zulümlere ve kayıplara maruz kalmışlar ve şimdi vatanlarını tekrar alıyorlar. Tabii ki ülkenin bütünlüğünü sağlama yolunda adım atacaklar. Onun için (PKK/YPG) Tel Rıfat ve Münbiç’ten koridorlar açılıp çıkıp gittiler. Bundan sonra olacak olan şu; Şam’daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG’nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz.”
"YPG’nin elimine edilmesi, ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz" diyen Fidan, şöyle devam etti:
"Yani ya bunlar kendilerini fesheder ya feshedilirler yani yok olurlar. Burada belli parametreler var o parametreleri belki ifade etmek faydalı olur diye düşünüyorum. Birincisi ifade ettiğim gibi yani biz her ne kadar imkan ve kabiliyetlerimiz buna müsait olsa da ilk etapta Suriye’deki kardeşlerimizin kendi toprak bütünlüğünü, milli bütünlüğünü sağlamayla ilgili atacağı adımlarla bu tehdidi bertaraf etmesine yönelik adımlarını bekleyeceğiz. Diğer taraftan yani burada özellikle YPG elimine edilirken bölgenin kadim şehirlerinde yaşayan orada yüzyıllardır Kürtlere bir zarar gelmemesi lazım çünkü YPG’nin Araplara yaptığı, Kürtlere yaptığı zulüm her zaman için ortada. Onları baskı ile el altında tutuyor. Sivil halkın, Kürtlerin Araplara, Arapların Kürtlere bir tazyikinin olmaması lazım. Yeni yönetimin bu konuda dikkatli olması lazım.”
"Birinci aşamada bir an önce YPG/PKK’nın içerisinde bulunan Suriye’deki Suriyeli olmayan uluslararası terörist savaşçı statüsünde olan unsurların ülkeyi terk etmesi. Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. İkinci aşamada YPG’nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Daha sonra PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek artık milli, eşitlikçi Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerekiyor" diyen Fidan, "onlara satılan bu rüyanın, kandırmacanın da halk açısından kazasız belasız bitmesi gerektiğinin" altını çizdi.
YPG/PKK yıllardır Batı'ya şantaj yapıyor
IŞİD'le mücadele konusunda iki önemli mesele olduğunu söyleyen Bakan Fidan, bunlardan birinin IŞİD kampları, diğerinin de IŞİD'li tutukluların bulunduğu cezaevleri olduğunun altını çizerek şöyle devam etti:
"Kamplarda kadın, çoluk çocuk binlerce insan yaşıyor, bunların Iraklı ve Suriyeli. Irak ve Suriye’nin bir araya gelip bu insanlara ne yapacaklarına karar vermeleri gerekiyor. İkinci konu DEAŞ’lıların tutulduğu cezaevleri. Buna en hafif tabirler ikiyüzlülük mü diyelim, çıkarcılık mı diyelim? Batılılar, kendi vatandaşları olan DEAŞ’lıları kendi vatanlarına getirmemek için başka bir terörist örgütü kullanıyorlar. PKK’ya verilen rol gardiyanlık rolü. PKK şu ana kadar aldığı desteği gardiyanlıktan ötürü aldı. Özellikle Avrupalı devletlerin kendi DEAŞ tutuklularını alıp götürmeleri lazım. Diğerleri için belki bir uluslararası mekanizma bulunur. Suriye yönetimiyle de konuşulur, bir formül getirilir."
"DEAŞ tutukluları üzerinden uluslararası toplumun, bölgesel aktörlerin sürekli şantaja tutulması PKK’nın tarafından, Amerikalılar başta olmak üzere Avrupalıların bu şantajı yemesi akıl tutulmasının zirve yaptığı bir yer" diyen Bakan Fidan, şunları kaydetti:
"Guantanamo’daki usulü DEAŞ tutukluları için Suriye’de yaptılar. Suriye’de terör örgütü üzerinden yaptılar. Gardiyanlık yapan bu terör örgütü bugün bile uluslararası topluma şantaj çekiyor. ‘Bize dokunurlarsa DEAŞ’la mücadele aksar’. ‘Aksar’ demesi şu: ‘Bana dokunursanız bütün DEAŞ tutuklularını bırakırım’. Şantaja maruz kalan ülkelerin PKK’ya tepki göstermesi gerekirken, Türkiye’ye dönüp ‘Ya buralara harekat yapmayın, onu yapmayın, bunu yapmayın’ diyorlar. DEAŞ’la mücadele dedikleri aslında DEAŞ tutuklularına gardiyanlık işi. Guantanamo’nun Suriye’de oluşturulmuş gardiyanlığı"
"PKK’lıların petrol kuyularının başına oturmasını kimse kabul etmez"
"Bu sürdürülebilir bir yalan değil. Artık sahada bizden bağımsız bir aktör var, Suriye’nin artık milli bir hakim hükümeti var" diyen Fidan, şu sözleri sarf etti:
"Bunlar YPG’yi de tanımaz, başka güç de tanımazlar gelir kendi toprağını, egemenliğini geri alır. Gelsin dışarıdan, Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan, Avrupa’dan PKK’lılar, otursunlar petrol kuyularının başına, bunu kaçakçılarla Kuzey Irak’a göndersinler, ondan sonra bunu satıp ceplerine para atsınlar bunu hiç kimse kabul etmez.”
Suriyelilerin geri dönüşü
Fidan, Suriyelilerin geri dönüşüne ilişkin ise şunları söyledi:
"Burada hem Suriyeli kardeşlerimizin hem de Suriye'deki yönetimin sağduyusuna güveniyorum açıkçası. Herkes kendi yuvasına, ait olduğu yere dönmek ister muhakkak. Oradaki şartlar iyileştikçe, burada bir devamlılık olduğu duygusu oluştukça ben geri dönüşlerin artacağına inanıyorum. Türkiye'de bir düzen oluşturmuş olan Suriyeli kardeşlerimizin bu düzeni aniden değil de aşamalı olarak tekrar değiştirip Suriye'de başka bir hayat kurma yolunda adım atacaklarını düşünüyorum."
Fidan, Ürdün'de Suriye gündemiyle gerçekleştirilecek toplantıya Suriye'nin komşu ülkeleri, bölge ülkeleri ve Avrupa Birliği ile ABD'nin de katılacağını hatırlatarak, Suriye'deki yeni yönetim ve durumun görüşüleceğini dile getirdi.
Fidan-Blinken görüşmesi
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesine de değinen Fidan, Blinken'la Gazze'deki ateşkesin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini konuştuğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı Fidan ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken
Fidan, Trump'ın iktidarı döneminde Filistin meselesinde birkaç senaryonun olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Olumlu bir senaryo da olabilir, ateşkesin olduğu nispeten insani şartlarını iyileştirmeye başladığı bir senaryo mümkün olabilir veya İsrail yayılmacılığının daha da yaygınlaştığı, Batı Şeria'yı da içine alan bir operasyonun başlatılma ihtimali de var. Netanyahu, Trump yönetiminden almak istediği sinyali ve desteği alırsa yayılmacılığının maksimumunu yapmak istediğine dair emareler var. Lübnan'daki şu andaki ateşkesin neticelerini bekliyoruz. Her ne kadar 60 günlük bir ateşkes ilan edilmiş olsa da zaman zaman İsrail'in bu ateşkesi ihlal ettiğini de görüyoruz ve bu ateşkes 60 günden sonra da devam edecek mi ona bakacağız."
Fidan, Gazze'de her şeye rağmen "umudun" olması gerektiğini aktardı.