Gündem

Erdoğan: Kalkıp da teröristlerle aynı masaya oturup kendimizi inkar edecek değiliz

Barış Pınarı Harekâtı'na ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, "2 askerimiz ile 16 Milli Suriye Ordusu mensubu şehit oldu" dedi

13 Ekim 2019 14:41

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya ve Britanya'nın "çatışmaya son verip diyalog kurma" çağrılarına sert bir dille yanıt verdi. "Bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi Allah göstermesin kendimizi inkar edecek halimiz söz konusu değildir" diyen Erdoğan, sözlerinin devamında, "Böyle bir şeyi asla yapamayız. Bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile de bağdaşmaz. Bu ne karakterimize, ne cibiliyetimize ne tarihi duruşumuza uymaz" diye konuştu.

Şu ana kadar Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep'te yerleşim yerlerine yönelik 652 havan ve roket saldırısı yapıldığını açıklayan Erdoğan, "Sınır şehirlerimize yapılan saldırılarda önemli bir bölümü çocuk olmak üzere 18 vatandaşımız şehit oldu, 140 vatandaşımız da yaralandı" dedi. Erdoğan Harekât alanında da 2 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu ile 16 Suriye Milli Ordusu mensubunun şehit olduğunu açıkladı. 27 asker ile 57 Milli Suriye Ordusu mensubunun ise yaralandığını belirten Erdoğan." Buna karşılık ölü, yaralı ve teslim alma olarak etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 490 oldu. Bunların 440'ı öldürüldü, 26'sı yaralandı, 24 adedi de teslim alındı" sözlerini kaydetti.

TIKLAYIN - Barış Pınarı Harekâtı | Dışişleri Bakanlığı: DEAŞ unsurlarının ve kamplarda bulunan ailelerinin gözetimini üstleneceğiz

Öte yandan Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik gerçekleştirdiği operasyonu 'işgal' olarak tanımlayan çevreleri de hedef alan Erdoğan, Almanya'nın Türkiye'ye silah satışını durdurma kararına da tepki gösterdi. Erdoğan şöyle konuştu:

""Barış Pınarı Harekâtı başladıktan sora ülkemiz içinde ve uluslararası alanda kimlerin nerede durduğunu görme imkânı elde ettik. Türkiye'nin bu meşru operasyonunu işgal olarak tanımlayacak kadar şuurunu kaybetmiş, kaybedecek olan ülkeler çıktı. Operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlarla ve silah ambargolarıyla tehdit edenlere rastlıyoruz. Türkiye'yi bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar çok yanıldılar, çok yanılıyorlar."

Bu doğrultuda Angale Merkel ile arasında geçen bir diyaloğu da anlatan Erdoğan şöyle konuştu:

"Az önce ben Merkel'e de söyledim; 'Dedim bak hükümetinizde ortağınız, Dışişleri Bakanınız bu ifadeyi kullanıyor. Bunu neyle izah edeceksiniz? Biz sizinle NATO'da müttefik miyiz, değil miyiz? Yoksa terör örgütünü NATO'ya aldınız da benim haberim mi yok' dedim. Böyle bir garip yaklaşım olabilir mi! Siz bizden yana mısınız, terör örgütünden yana mısınız? Bir taraftan oturup terörle mücadeleyi konuşuyoruz, öbür taraftan şu anda bu terör örgütünün yanında yer alıyorsunuz. Amerika kalkıyor Irak üzerinden 30 bin TIR silah gönderiyor ve şu anda bu silahlarla terör örgütü bize kaşı savaşıyor."

Erdoğan'ın açıklaması şöyle:

"Terör koridorunu ortadan kaldırma kararlılığımızı daha önce Fırat'ın batısında hayata geçirmiştik. Mümbiç'ten Irak sınırına kadar olan bölgeyi teröristlerden temizleme planımızı da her fırsatta kamuoyuyla paylaştık. Öncelikle bu meseleyi bölgedeki müttefiklerimizle gerçekleştirmekten yana olduk. Uzun süren görüşmelere ve yapılan bir takım ortak çalışmalarına rağmen bu konuda müttefiklerimizle arzu ettiğimiz yere ulaşamadık. Bunun üzerine kendi adımlarımızı atmaya mecbur kaldık. Yaptığımız planlamalar çerçevesinde 9 Ekim Çarşamba günü saat 16:00'da Barış Pınarı Harekâtı'mızı başlattık. Öncelikle Resulayn ve Tel abyad arasındaki 120 km'lik bölüme yoğunlaştık. Böylece 480 km'lik terör koridorunu tam ortadan bölmüş olacağız. Hasake tarafını kontrol altına alarak operasyonu tamamlamış olacağız. Daha önceden deklare ettiğimiz güvenli bölge haritasına uygun şekilde yaklaşık 30-35 kilometrelik bir derinliğe kadar ineceğiz. Bugün harekâtın 5. günündeyiz. 

TSK kara ve hava unsurlarıyla başarılı bir şekilde operasyonu yürütüyor. Gerçekten kahramanca bir mücadele ile terör örgütünün yerleşim yerlerinden temizlenmesinde büyük başarılar gösteriyor. Bölücü terör örgütü ABD tarafından 30 bin kamyonluk silah, mühimmat ve araç-gereçle ile teçhiz edilmiş olmasına rağmen ciddi bir direniş ortaya koyamıyor. En son geçen hafta 400 kamyon daha gelmek suretiyle bunlarla beraber bunu sürdürüyor. Tabii bizler bunların bir kısmını ele geçiriyoruz. Geçirdikçe de nerede neler oluyor görüyoruz. Özellikle şu anda Resulayn şehir merkezi ve dört köy kontrol altına alınmıştır. Tel abyad tarafında da 17 köy kontrol altına alınmış, şehir merkezi iki taraftan kuşatılmıştır. Suriye Milli Ordusu  Mümbiç bölgesinde de teröristlerle göğüs göğüse bir operasyon sürdürmektedir. Suriye Milli Ordusu (SMO) biliyorsunuz, Özgür Suriye Ordusu daha sonra ad değiştirmek suretiyle bu hale dönüştü. Tabii biz sadece belirli belli bir bölgeyi kontrol altına almayı değil, aynı zamanda bunu askerlerimizi ve SMO saflarında savaşan kardeşlerimizi en az riske atarak yapmak istiyoruz. Teröristlerin karşımızda dayanamayacağını zaten biliyoruz. Önemli olan en az kayıp, en az acıyla bu süreci tamamlamaktır. Nitekim sahada askerlerimizin ve SMO'nun karşısında duramayan hainler, sınırlarımıza yakın yerlerden attıkları havan topları ve roketlerle sivil vatandaşlarımızı hedef alıyorlar. Şu ana kadar Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep illerimizdeki yerleşim yerlerine yönelik 652 havan ve roket saldırısı olmuştur. Teröristler saldırmak için daha çok Türkiye'nin henüz operasyon başlatmadığı yerleri seçiyorlar. Nitekim bu havan ve topların yarısı Nusaybin ve Kızıltepe'ye düşmüştür. Teröristler saldırıları park, hastane, ibadethane, sokak gibi sivillerin bulunduğu yerlerden yapıyorlar. Amaçları Türkiye'nin karşılık vermesi halinde sivil kayıplar çıkmasını sağlamaktır. Hatta daha ileri gidiyorum, kilise içinden atış yaptıkları da bakî. Biz bunlar ihalarla tespit ediyoruz ancak biz kiliseye karşı bir harekâtta bulunsak, gidip, 'bak gittiler kiliseyi de vurdular' diyecekler. Bu fırsatı da onlara vermek istemiyoruz. Masumların kanları üzerinden propaganda malzemesi üretmeye çalışıyorlar. Elbette biz bu oyuna gelmedik, gelmeyeceğiz. Gerekirse 100 tane sivilin arkasındaki tek bir teröristi tespit edip tereyağından kıl çeker gibi onu etkisiz hale getirebilecek tecrübeye,teknolojiye ve hepsinden önemlisi ahlaka sahibiz.

"18 vatandaşımız öldü, 2 askerimiz şehit oldu"

Sınır şehirlerimize yapılan saldırılarda önemli bir bölümü çocuk olmak üzere 18 vatandaşımız şehit oldu. 140 vatandaşımız da yaralandı. Bu 18 vatandaşımızın içinde 9 aylık bir Suriyeli Muhammedimiz de var. Harekât alanında da 2 askerimiz ile 16 SMO mensubu şehit oldu. 27 askerimiz ile 57 Milli Suriye Ordusu mensubu yaralandı. Buna karşılık ölü, yaralı ve teslim alma olarak etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 490 oldu. Bunların 440'ı öldürüldü, 26'sı yaralandı, 24 adedi de teslim alındı.

"Sosyal medyada ülkemiz aleyhinde faaliyet yürüten 109 kişi gözaltına alındı"

Şu ana kadar kontrol altına alınan alan büyüklüğü 109 kilometrekaredir. Sosyal medyada Barış Pınarı Harekâtı konusunda ülkemiz aleyhinde faaliyet yürüten 109 kişi hakkında gözaltına alındı, 589 kişiye de idari işlem yapılmıştır. Suriye'de yürüttüğümüz operasyonla ilgili tereddütler üç başlıkta toplandığını görüyoruz. Birinci konu bu operasyonun ardından Suriye'de bulunan DEAŞ'lı teröristlerin durumudur. İkinci konu, bu operasyonun terör örgütünü mü, yoksa Suriye'deki Kürtleri mi ele aldığıdır. Üçüncü konu ise Türkiye'nin Suriye'de kontrolü altına aldığı bölgelerle ilgili gelecekteki hesaplarıdır. Kısada da olsa her üç hususla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum. 

"Suriye'de bulunan DEAŞ'lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazırız"

Türkiye DEAŞ üzerinden ülkemizi itham etmeye kalkan ülkeler ve çevreler başta olmak üzere bu alçak terör örgütüne gerçek anlamda mücadele vermiş tek devlettir. Geçtiğimiz perşembe günü Ankara:'da yaptığımız genişletilmiş il başkanları toplantımızda DEAŞ'la mücadeledeki detayları tüm kamuoyuyla paylaşmıştım. Hâlâ Suriye'de bulunan DEAŞ'lılar konusunda her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu altını çizerek ifade ettik. Buna rağmen ülkemizi hâlâ DEAŞ konusunda itham edenler asla iyi niyetle hareket etmiyor. Hareklâtımızın Suriye halkını, özellikle de Kürtleri değil teröristleri hedef aldığı ortadadır. Kendi güvenlik güçlerimizin ve vatandaşlarımızın hayatlarını riske atmamız pahasına sivillerin zarar görmemesi için gösterdiğimiz hassasiyet bunun en büyük göstergesidir. Türkiye'nin asker gücü şayet insani duyarlılığımız olmasa terör örgütünün tüm operasyon sahasında birkaç gün içinde yerle yeksan etmeye yeterlidir. Ama biz adeta kuyumcu hassasiyetiyle çalışıyor, tek bir masumun burnunun bile kanamaması için gayret gösteriyoruz. Hele hele operasyonumuzun Kürtleri hedef alması gibi bir durum söz konusu değildir. Tam terisne bu operasyonda en büyük desteği Suriye Kürtlerinden alıyoruz. Gerek önce gelen sivil toplum temsilcilerinin yaptıkları açıklamalar, gerekse askerlerimizin girdikleri yerde gördükleri hüsnü kabul bu durumun ispatıdır. Altını çizerek tekrarlamam gerekirse biz Kürtlere değil PKK ve onun yan kuruluşları durumunda olan PYD/YPG bunlara karşı operasyon yapıyoruz. Kısacası biz Suriye'nin kuzeyinde bir terör devletinin kurulmasına mücadele etmiyoruz, etmeyeceğiz. Tabii bunun altındaki gizliliği de sizler de çok çok iyi biliyorsunuz, bu terör örgütünden ne kastedildiğini.

"Topraklarımıza göz dikenlere de acıma lüksümüz yok"

Son olarak Suriye'deki varlığımızın tamamen kendi sınırlarımızın güvenliği ve ülkemizdeki Suriye'lilerin ülkelerine güvenle evlerine dönmelerini sağlamakla sınırlı olduğunu belirmek istiyorum. Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlandığında bundan en memnun olacak ülke Türkiye'dir. Çünkü hemen yanı başında böylesine büyük insani dramların ve istikrarsızlığın yaşanmasını biz ödedik biz ödüyoruz. Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yok ama topraklarımıza göz dikenlere de acıma lüksümüz yok.

Türkiye'ye silah satışını durduran Almaya'ya tepki: Terör örgütünü NATO'ya aldınız da benim haberim mi yok?

Barış Pınarı Harekâtı başladıktan sora ülkemiz içinde ve uluslararası alanda kimlerin nerede durduğunu görme imkânı elde ettik. Türkiye'nin bu meşru operasyonunu işgal olarak tanımlayacak kadar şuurunu kaybetmiş, kaybedecek olan ülkeler çıktı. Operasyonumuzun ardından ülkemizi ekonomik yaptırımlarla ve silah ambargolarıyla tehdit edenlere rastlıyoruz.

Türkiye'yi bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar çok yanıldılar, çok yanılıyorlar. Her şeyden önce bu konunun ülkemiz ve milletimiz için taşıdığı önemim hâlâ anlaşılamadığını görüyoruz. İşte dün Alman Parlamentosunda Dışişleri Bakanı bir konuşma yapıyor, 'Türkiye'ye silah satışını durduracağız' diyor. Bir başka ülke de aynısı söylüyor. Az önce ben Merkel'e de söyledim; 'Dedim bak hükümetinizde ortağınız, Dışişleri Bakanınız bu ifadeyi kullanıyor. Bunu neyle izah edeceksiniz? Biz sizinle NATO'da müttefik miyiz, değil miyiz? Yoksa terör örgütünü NATO'ya aldınız da benim haberim mi yok' dedim. Böyle bir garip yaklaşım olabilir mi! Siz bizden yana mısınız, terör örgütünden yana mısınız? Bir taraftan oturup terörle mücadeleyi konuşuyoruz, öbür taraftan şu anda bu terör örgütünün yanında yer alıyorsunuz. Amerika kalkıyor Irak üzerinden 30 bin TIR silah gönderiyor ve şu anda bu silahlarla terör örgütü bize kaşı savaşıyor. 

"Terörün ülkemize maliyeti artık yüzlerce milyar dolarla ifade ediliyor"

Adana Mutabakatı'nı nereye koyacağız. Biz şu anda Suriye'de neden varız;? Rejim teröriste karşı ayakta duramıyor. Biz de Adana Mutabakatı ile Suriye'ye girdik. Bu tacizlerden, bu teröristlerin saldırılarından artık gına geldi ve bunu yapmak durumunda kaldık. Türkiye'yi bu tür tehditlerle yolundan döndürebileceklerini sananlar yanılıyorlar. Bu mesele Türkiye için bir beka meselesidir. Ülkemiz 35 yıldır terör tehdidi altındadır. Binlerce vatandaşımızı terör saldırılarında kaybettik. Terörün ülkemize maliyeti artık yüzlerce milyar dolarla ifade ediliyor. Türkiye 35 yıldır terörden ve bağlantılı sorunlardan gördüğü zararı milli gelirine eklemiş olsaydı şu anda bulunduğu yerin iki-üç kat önünde bir yerde yer alırdık." Örgüt mensupları bu niyetlerini alelade söylemekten de çekinmiyorlar. Nitekim operasyon başlar başlamaz ülkemiz topraklarına yönelik başlattığı saldırı terör örgütlerinin gerçek yüzünü göstermiştir. Türkiye'nin meşru sebeplerini dinlemek bile istemeyenlerin terör örgütünün her söylediğini peşinen doğru kabul etmesinin takdirini ben milletimize bırakıyorum. Biz bir yandan doğruları yapmaya, anlatmaya devam edeceğiz. Kararlılığımızın karşısında bunların hiçbirinin önemi yoktur. Böyle bir ortamda sizler aracılığıyla hem milletimizi hem de dünya kamuoyunu aydınlatalım istiyoruz.

"Sıra artık Patriot, S400 benzeri sistemlere geldi"

Ayrıca Türkiye'deki uluslararası kamu temsilcileriyle de haftaiçi Ankara'da bir toplantı yapacağız. Hisar projelerimizde dün itibariyle önemli bir aşamayı da geride bıraktık. Hisar'ı Savunma Sanayi Yönetimi'nde ASELSAN ve Roketsan tarafından tamamen milli ve yerli olarak geliştirdik. Hisar'ı bizim kaynaklarımız, çalışanlarımız velhasıl bizim milletimiz yaptı. Hisar projesi askeri üs, liman tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunmasını amaçlıyor. Sabit ve döner kanatlı uçaklara, havadan karaya atılan füzelere ve insansız hava araçlarına karşı etkili bir savunma sistemidir. Dün yapılan başarılı testin altından Hisar'ın seri üretimine başlıyoruz. İnşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacağız. Uzun menzilli hava savunma sistemimiz Siper tarafından da büyük bir müjdedir. Bir başka ifade ile sıra artık Patriot, S400 benzeri sistemlere geldi. Onların patirotu varsa bizim de Siperimiz olacak. Kendi göbeğimizi kesiyoruz, kesmeye devam edeceğiz. 

"Siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütüyle masaya oturduğunuz gördünüz!"

Bu düşüncelerle birkaç ayrıntıyı size ayrıca vermek istiyorum. Bazı ülkeler kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. Bizimle terör örgütü arasında arabuluculuk yapmaya talip olanlar var. Bunlar nasıl başbakandır, nasıl devlet başkanıdır anlamak mümkün değil. Yav siz ne zamandan beri bir devletin terör örgütüyle masaya oturduğunuz gördünüz! Bunlara bir de kavram açıklamaları yapıyoruz. Bak Türkiye'nin karşısında bir terör örgütü var. Siz bizi terör örgütüyle Türkiye'yi mi masaya davet ediyorsunuz? Önce bu yaklaşımınızı bir düzeltim. Sonra 'nein nein' diyorlar. Ne nein'ı söyledim işte. Bu tür adımlar var. Biz attığımız adımları iyi biliyoruz. Biz bu işe bir haftada hazırlanmadık. Aylardır bunun çalışmasını yapıyoruz. TSK bir taraftan, siyasetçilerimiz, istihbaratımız bir taraftan enine boyuna çalışmalarımzıı yaptık ve ona göre de adımlarımızı attık.

"İsim vermek istemezdim ama canım yanıyor"

Bildiğiniz gibi Türkiye'de bunların inlerine girdik. Ama uzantı güneye kadar. Suriye'nin kuzeyi.ç E Suriye'de rejim bunların hakkından gelmiş olsaydı işimiz kolaydı. Ama Suriye'de maalesef rejimin böyle bir durumu yok. Aynı şey Irak için de söz konusu, onu da söyleyeyim. Irak'ta da durum berbat. Biz Irak'ta da birçok şeyi konuşurken bizim yanımızda farklı konuşuyorlar ama arkamızdan maalesef farklı açıklamalarda bulunuyorlar. İşte şimdi şurada birkaç gün içinde yaptığı açıklamalara bakıyoruz. İsim vermek istemezdim ama canım yanıyor. Onlar dara düştüklerinde bizim farklı değerlerimiz var diye yanlarında yer alıyoruz, onların karşısına asla dikilmedik, dikilmiyoruz ama bunlara sıra gelince kalkıp teröristlerin yanında yer alıyorlar. Neymiş Kürtmüş. Kardeşim beni Kürdü mürdü ilgilendirmez. Bunlar önce insan değil, terörist. Bizim teröriste bakışımızla insana bakışımız farklıdır. Ayrıca biz ırkçı değiliz. Bunlar aynı zamanda da tam manasıyla da ırkçı. Diğer yanı ne olursa olsun diyor, teröristmiş, şuymuş, buymuş. Önemli değil diyor. Ya bunlar kimleri öldürdü. Kimler bizim ülkemize kaçıp geldi. Şu anda ülkemizdeki 4 milyon mültecinin 400 bini Kürt. 3 milyon 600 bini de Arap. Bunların hepsine biz bakıyoruz. Çok cüzi miktarda da Türkmen var. Onlara da biz bakıyoruz. Ayrım yok. Ha bu da değil Ezidisi var, Hıristiyanı var, bunlar da oradan kaçtılar. Bütün bunların hepsini başta Amerika olmak üzere Avrupalılara anlattık ama konuş konuş fayda vermiyor. Maalesef tablo böyle.

"Teröristlerle aynı masaya oturamayız; bu ne karakterimize ne cibiliyetimize asla uymaz"

Bu durum içerisinde biz dini azınlıkları asla bir kenara koymadık. Onlara da gereken bütün hassasiyeti gösterdik. Bakın açıklamalar geliyor. Ermeni patrikliği açıklamasını yaptı. Harekâta desteklerini ifade ettiler. Çünkü bunlar çok çektiler. Çünkü bunlar Suriye'de bunlardan çok çektiler. Bunlara çok zulmettiler. Ve Suriye'yi oradan kaçarak terk edenler oldu. Sadece bize değil Avrupa'ya gidenler de oldu. Ben bunu Sayın Trump'a söylediğim zaman 'Biz bunları bilmiyorduk' dedi. Ben şimdi size anlatıyorum dedim. Ve bu tablo içerisinde bugüne geldik, tabii bizim kalkıp da teröristlerle masaya oturmak gibi, Allah göstermesin, kendimizi inkar edecek halimiz söz konusu değildir. Böyle bir şeyi asla yapamayız. Bugüne kadar aldığımız siyasi terbiye ile de bağdaşmaz. Bu ne karakterimize, ne cibiliyetimize ne tarihi duruşumuza uymaz. Bizim teröristlerle duruşumuz onlar 30 km derinlik ve en batıdan en doğuya bütün o havzayı terk edene kadar devam edecek. Bunu dün İngiltere Başbakanı'na bugün de Merkel'e söyledim."