12 Eylül Darbesi'nin mimarı Kenan Evren, 17 yaşındaki Erdal Eren için "asmayalım da besleyelim mi" diyerek idam çağrısı yapmıştı
13 Aralık 2015 18:14
12 Eylül Darbesi sonrası Milli Güvenlik Konseyi tarafından 17 yaşında idam edilen Erdal Eren, ölümünün 35. yılında mezarı başında anıldı. Erdal Eren'in Ankara’da Karşıyaka mezarlığındaki kabri başında yapılan anmada konuşan Emek Gençliği üyesi Dilan Ortakçı, “Bugün burada 35. kez gencecik yaşında idam sehpasına yürüyen Erdal Eren yoldaşımızı anmak, onun sınıfsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesini anlamak için bir araya geldik. 35 yıldır bu mezarın başı asla bir ağlama duvarı, günah çıkarma yeri olmadı, olmayacak. Her sene 13 Aralık gününde daha fazla gençlerle, yeni Erdallarla birlikte burada yoldaşımızın başında onu ziyaret ederek, ona mücadele sözü veriyoruz" dedi.
Erdal Eren kimdir?
Erdal Eren 25 Eylül 1964, Giresun Şebinkarahisar, doğumluydu. 13 Aralık 1980’de asılarak idam edildiğinde 16 yaşını henüz bitirmişti.
Erdal Eren Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesiydi. Bu derneğin üyelerinden Sinan Suner, 30 Ocak 1980’de Milliyetçi Hareket Partili (MHP) Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürülmesini protesto eden grubun içindeydi. 2 Şubat 1980’de düzenlenen bu gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge öldürülmüştü. Önge’yi öldürmekle suçlanan Erdal Eren, bu suçlamayı kabul etmedi.
Eren, 19 Mart 1980’de idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde infaz edildi.
Son mektubu
"Sevgili annem, babam ve kardeşlerim
Sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. Ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemiz de olmadı. Zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (Bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. Ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. Ancak olanak yok. Düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. Şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. Ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. Böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. Ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. Elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. Ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. Biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. Asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. Bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.
Cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. O kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. İşte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. Böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. Ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. Hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. Sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım ya da meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. Bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. Halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. Mesele benim açımdan kısaca böyle. Ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.
Anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. Ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. Ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. Şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. Sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. Zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. Bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. Hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.
Devrimci selamlar, oğlunuz Erdal."
Gören: Yüzünde yılgınlık görmedim
Bianet’te yer alan habere göre, Erdal Eren yargılandığı süre boyunca suçlamayı reddetti, yaşının büyütüldüğünü söyledi ancak politik duruşunu hiç değiştirmedi. İdam kararının okunduğu duruşmada fotoğraflarını çeken Anadolu Ajansı foto muhabiri Caner Gören, son duruşmaya ilişkin izlenimlerini 31 yıl sonra şöyle anlatmıştı:
"Hakimin idam kararını açıklamasından sonra Erdal Eren kararı son derece sakin karşıladı ve slogan attı; 'Faşizme ölüm halka hürriyet.' Bunun üzerine hemen arkasındaki jandarmalar üstüne çullandılar. Ağzını kapatmaya, iteklemeye falan başladılar. Ama Erdal kurtuldukça slogana devam etti. Yüzüne karşı okunan idam hükmünü bu şekilde karşıladı. Zaten mahkeme süresince yüzünde bir yılgınlık görmedim. Son derece ciddi, sakin, yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla mahkemede sorulara cevap verirdi. Bu kadar cesurca, bu kadar...
Evren, Erdal Eren'i hatırlamadı
12 Eylül Darbe döneminde Kenan Evren'in Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü, 12 Eylül davasında Kenan Evren'e sorulmuştuç Evren, Eren'i tanımadığını söylemişti.
Gülten Akın'ın şiirini Grup Yorum bestelemişti
4 Kasım 2015 günü kaybettiğimiz Gülten Akın, Erdal Eren için "Büyü" adlı şiirini yazmıştı. Şiiri, Grup Yorum 1986 yılında besteleyerek "Sıyrılıp Gelen” adlı albümünde yer verdi. Aynı şiir Selda Bağcan ve Edip Akbayram tarafından da söylendi.
Erdal Eren için yıllar içinde birçok şiir yazıldı şarkı yapıldı. Bunlardan bazıları şöyle: Daha sonra Erdal Eren’in akrabası olduğunu açıklayan Teoman “İki Çocuk” ve “On Yedi” adlı iki şarkı yaptı.
Sezen Aksu, Aysel Gürel’in “Son Bakış” adlı şiirini Onno Tunç’un bestesiyle söyledi.
Diğer şarkılar: Ahmet Kaya “Yaşamadın Sen”, Ali Asker “Şu Metrisin Önü”, Ali Ekber Eren “Ankara Adı Kara”, Duman, "Kolay Değildir", Mor ve Ötesi “Darbe”, Saian Sakulta Salkım “Suç”, Ümmü Şen "Nenni".