28 Ekim 2018 12:59
Doktordan tek başına \'sağlıkta şiddet\' eylemi
MUĞLA\'da aile hekimliği yapan Dr. Fikret Kurt, İstanbul\'daki özel bir hastanede görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Fikret Hacıosman\'ın hastası tarafından öldürülmesini protesto etmek ve sağlıkta şiddet yasasının çıkarılmasını sağlamak için meydanda her gün 2 saat nöbet tutuyor
Menteşe\'nin kırsal mahallesi Yerkesik\'teki 12 Nolu Aile Sağlığı Merkezi\'nde görevli aile hekimi Dr. Fikret Kurt, 2 Ekim\'de, İstanbul Bahçelievler\'deki özel bir hastanede görev yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Fikret Hacıosman\'ın hastası tarafından öldürülmesini bireysel bir eylemle protesto ediyor. Cinayetin ertesi gününden itibaren Menteşe Sınırsızlık Meydanı\'nda her gün saat 18.00 ile 20.00 arasında \'sağlıkta şiddete hayır nöbeti\' tutan Dr. Fikret Kurt, tek amacının \'Sağlıkta Şiddet Yasası\'nın bir an önce çıkartılması olduğunu belirtti. Eylem sırasında Kurt\'un meydana yerleştirdiği \'Sayın vekillerim, çıkartın artık şu yasayı, yorulduk\', \'İsyan ediyoruz, sağlıkta şiddete son, \'Yeter artık öldürmeyin\' yazılı dövizler dikkat çekiyor.
Eyleminin gerekçesini açıklayan, üzerinde giydiği tişörtte Muğla şiveli \'yetivesin gari\' yazısıyla dikkat çeken Dr. Kurt, \"10 yıldır çok fazla şehidimiz ve yaralananımız oldu. Birçoğumuz fiziksel şiddete maruz kalıyor. Sadece fiziksel şiddeti sayıyoruz ama sözel şiddeti saymıyoruz. Artık canımıza tak etti. Nöbet kararımda Dr. Fikret Karaosman\'ın öldürülmesi etkili oldu. Sendika, oda, başka bir şey olmadan bireysel eylem kararı aldım. Eylemime başladığım günden buyana herkes bana destek oluyor. Havalar soğudu, evime uğrayamıyorum. Ancak sağlıkta şiddet yasası çıkıncaya kadar eylemime devam edeceğim\" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Dr. Fikret Kurt\'un dövizlerle görüntüsü
- Dr. Fikret Kurt\'un otururken görüntüsü
- Meydanda yürüyenlerin görüntüsü
- Röp. Dr. Fikret Kurt
Haber- Kamera: Cavit AKGÜN / MUĞLA, (DHA)
======================================
Kemikten yapılan eşyalar minyatür resim ile renkleniyor
AYDIN\'ın Yenipazar ilçesinde yaşayan emekli resim öğretmeni 57 yaşındaki Nesibe Sözen ile tarih öğretmeni eşi 60 yaşındaki Aytekin Sözen\'in hayvan kemiklerini minyatür resimle birleştirip ortaya çıkardıkları baston, kılıç, tespih, kalemlik, anahtarlık, saç tokası, yüzük ve kolye gibi çeşitli süs eşyaları, görenlerin beğenisini topluyor.
Tarih öğretmeni Aytekin Sözen 4 yıl önce, resim öğretmeni eşi Nesibe Sözen ise 3 yıl önce emekli oldu. Emeklilik sonrası arayışa giren 2 çocuklu çift, Nesibe Sözen\'in emekliliği öncesi uzun bir süre uğraş verdiği kemik üzerine boyama işini yapmakta karar kıldı. Kolları sıvayan çift, kemikleri sanata dönüştürmeye başladı. Yaptıkları iş çevrede yoğun ilgi uyandırınca, Sözen çifti, atölye açtı. Kasaplardan topladıkları kemikleri işleyen ve minyatür resimle birleştiren çift, dikkat çeken eserler ortaya çıkardı. Kemikten baston, kılıç, tespih, kalemlik, anahtarlık, saç tokası, yüzük, kolye ve çeşitli süs eşyaları yaptı. Yaptıkları yüzlerce çeşit eseri ise sergi açarak beğeniye sundu. Çift, ilgi çeken işin meraklıları da çıkınca, özellikle kadınlara yönelik kurs vermeye başladı.
İşini keyifle yaptığı anlatan Nesibe Sözen, \"Öğretmenlik yaptığım yıllarda, 20 yıl boyunca, kemik üzerine minyatür resimler çiziyordum. Çok sevdiğim bir işti. Emekli olunca tekrar bu işe yöneldim. Eşim, \'Bu işi düzenli yapalım\' dedi. Minyatür sanatı, bizim geleneksel sanatımızdır. Öylece bir atölyeye yönelmiş olduk. 10 ay öncede atölyeyi birlikte açtık ve çalışmaya başladık. Kemiklerin işlemesi ve üzerlerine resim çizmesi, boyanması tamamen bana ait. Bu işi keyifle yapıyorum. Kemik çok güzel bir malzeme. Üzerinde çok rahat düzeltme, şekillendirme ve istediğiniz her türlü boyayı çok rahat bir şekilde yapabiliyorsunuz. Elde ettiğimiz kemiğin son noktasına kadar hepsini değerlendiriyoruz. İnce işçiliği var. Şu an sipariş üzerine yapıyoruz\" dedi.
Aytekin Sözen ise, \"Kasaplardan kemik almak daha sonra o kemikleri işlemek, temizlemek, marangoza götürüp kestirmek, doğramak ve onları bir şekle dönüştürmek tamamen bana ait. İkimiz birlikte güzel işlere imza atıyoruz\" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Kemiklerin atölyede işlenmesi çalışmalarından görüntü
- Açılan sergiden görüntü
- Yapılan eserlerden görüntü
- Nesibe Sözen ve Aytekin Sözen röp.
Haber- Kamera: Burhan CEYHAN / AYDIN, (DHA)
======================================
Antik kentte 1900 yıllık et-balık pazarı gün ışığına çıkarıldı
MANİSA\'nın Yunusemre ilçesindeki 2200 yıllık Aigai Antik Kenti\'nde, 1900 yıl öncesine ait olduğu düşünülen, Romalıların \'Macellum\' adını verdikleri et-balık pazarı, 2018 yılı kazılarında tüm detaylarıyla gün yüzüne çıkarıldı.
Tarihi Aigai Antik Kenti\'nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Arkeoloji Bölümü işbirliğinde 2018 yılı için arkeolojik kazı çalışmalarında sona gelindi. MCBÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Aiagi Kazı Başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin ve kazı ekibi, geçmiş yıllarda keşfedilen 1900 yıl öncesine ait et-balık pazarındaki tüm detayları, 2018 yılı kazı çalışmalarında, gün ışığına çıkardı. Kent merkezi olarak bilinen agora binasının zemin katının bitişiğinde bulunan terasta, yuvarlak olarak küçük meydan şeklinde tasarlanan bu yapıya, Romalıların \'Macellum\' adını verdiği belirtildi.
Bulunan et- balık pazarıyla ilgili bilgi veren Aigai Kazı Başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, \"Biz kazılara başladığımız ilk yıllarda burasının üstü kapalıydı. Çok az bir kısmı görünüyordu. Ne olduğu konusunda da bir fikrimiz yoktu. Fakat kazılar sonrasında anladık ki burası bir Macellum. Yani, et-balık pazarı olduğunu gördük. Günümüzdeki kasap gibi düşünelim. Ancak antik dönemde hem kasap, hem balıkçı olarak düşünmek lazım. Burasının et-balık pazarı olduğuna nereden karar verdik diye soracak olursak, zemindeki blok taşlar kireç harcının içerisine yerleştirilmiş. Yani bir sızdırmazlık sağlanmış, su biriktiriliyor. Temiz suyun içeriye girişini ve kirli suyun dışarıya çıkışını sağlayan iki adet kanal var. Bu suyun içerisinde de balık olması lazım. Burası denize 13 kilometre. Ancak, arkamızda akan temiz bir Kocaçay var. Antik dönemden de adını biliyoruz. Ünlü bir çay ve antik ismi \'Pythikos\' diye biliniyor. Yakın zamana kadar burada yılan balıkları olduğunu biliyoruz. Yılan balıklarının da çok dayanıklı bir balık olduğu için o çaydan tutulup, buraya getirilerek suyun içerisinde belki haftalarca yaşayan ve satılan bir balıktı. Öte yandan da Aigai keçi demek, burada keçi etinin de satıldığını hayal etmek gerekiyor\" dedi.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Et-Balık pazarının yerden ve havadan görüntüsü
- Aigai Kazı Başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin röp.
- Kaza çalışmalarından detay görüntü
- Aigai Antik Kenti genel havadan drone görüntüsü
(KJ Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, (DHA)
======================================
Karadeniz\'de hamsi sezonu başladı
KARADENİZ\'de,1 Eylül\'de sona eren av yasağı ile balıkçılar ağlarını denize bıraktı. Son 10 yılın en bereketli palamut avı sezonu geride kalan Karadeniz\'de beklenen hamsi avı başladı. Sinop\'ta denize açılan teknelerle ilk hamsi avı gerçekleştirildi.
1 Eylül\'de sona eren av yasağı ile balıkçıların ağlarını denize bıraktığı Karadeniz\'de son 10 yılın en bereketli palamut avı sezonu yaşandı. Palamutun ardından beklenen hamsi avıda başladı. Karadeniz\'de soğuyan hava ile birlikte hamsi sürüleri ortaya çıktı. Sinop\'ta denize açılan teknelerle ilk hamsi avı gerçekleştirildi. Sinoplu balıkçı Olcay Karabulut, teknesiyle açıldığı denizde 350 kasa hamsi ile kıyıya döndü. Sezonun ilk Karadeniz hamsisi kilosu 10 liradan tezgahlarda yerini aldı. Karadenizlinin kış aylarında temel besin maddesi olan hamsi ilk günden ilgi gördü. Vatandaşlar tezgahlara çıkan sezonun ilk hamsisini kısa sürede tüketti.
Sinoplu balıkçı Olcay Karabulut, av yasağından sonra balıkçı teknelerin ilk defa hamsi avına çıktığını ve ilk seferde 350 kasa hamsi ile geri döndüklerini söyledi.Karabulut, \"Sezonun ilk hamsisini yakaldık. Teknemizde 350 kasa hamsimiz vardı. Şükür olsun. Biz hamsiye umut etmedik ancak hamsi kendini gösterdi. Bu sene hamsiden yana çok umudumuz yok ancak inşallah olur. Herkes bol bol hamsi yer\" dedi.
HAMSİ AVI TARTIŞILMIŞTI
Karadeniz\'de, av sezonu öncesi hamsi için uzmanlar uyarılarda bulunmuştu. Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Cemal Dinçer, Karadeniz’de hamsinin bir araya gelip, ekonomik bir sürü oluşturmasının henüz söz konusu olmadığını belirterek \"Bu noktada kasım ayını görmemiz lazım\" değerlendirmesinde bulunmuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
Hamsi avından havadan görüntüler
Balıkçı tezgahlarından detaylar
Hamsi avından havadan görüntüler
Balıkçı Olcay Karabulut açıklamaları
Hamsi avından görüntüler
Detay
Haber-Kamera:Esra AKSU/SİNOP, (DHA)
(SÜRE:2:28 Dk) (BOYUT: 274 MB)
======================================
Karadeniz’de ilkti, hattı uzatılıyor
KARADENİZ\'in tek Hafi Raylı Sistemi’nin hattı uzatılıyor. Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve 2010 yılında hizmete giren Hafif Raylı Sistem\'in 30 kilometre olan güzergahının uzatılması için yapılan çalışmalarda sona gelindi. 36 durakta 29 tramvayla hizmet verilen Hafif Raylı Sistem’in güzergahı 5.2 kilometre daha uzatılarak Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) kampüsü içine ulaştı.
Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve 10 Ekim 2010 tarihinde hizmete giren Hafif Raylı Sistem\'in 30 kilometre olan güzergahının uzatılması için yapılan çalışmalarda sona gelindi. 36 durakta 29 tramvayla hizmet verilen Hafif Raylı Sistem’in güzergahı 5.2 kilometre daha uzatılarak Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampüsü içine ulaştı. Samsun Proje Ulaşım İmar İnşaat Yatırım Sanayii ve Ticaret A.Ş. (Samulaş) tarafından işletilen sistemdeki ek güzergahın inşaat çalışmaları tamamlandı. Bu bölümde tramvayların test sürüşlerinin başlayacağı hattın yeni kısmının ise Şubat 2019’da faaliyete geçmesinin planlandığı belirtildi.
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Şahin, Karadeniz Bölgesi’nde tek olma özelliği taşıyan Hafif Raylı Sistem’in kentin prestij projelerinden biri olduğunu söyledi. Şahin, “OMÜ içerisindeki raylı sistem hattı inşaat çalışmaları sona erdi. Herhalde Şubat ayında faaliyete geçecek. Oradaki teknik sistemin ancak böyle rayına oturacağı bize ifade ediliyor. Bizde çalışmalarımızı ona göre planlıyoruz. Raylı sistem kentimize büyük bir prestij katmıştır. Kent içi ulaşımda önemli bir rahatlama ve kolaylık sağlamıştır. Yeni yapılan bölümün hizmete girmesiyle birlikte bu güzergahtaki ulaşımın daha da kolaylaşacağını düşünüyorumö dedi.
Görüntü Dökümü:
-Yeni yapılan raylı sistem güzergahı
-Mevcut kullanılan hattan detay
-Yolculardan ve tramvaylardan detay
-Röportaj
(SÜRE: 3 Dk) (BOYUT: 334.50 MB)
Haber-Kamera:Yaprak KOÇER,Hüseyin KALAY/SAMSUN, (DHA) -
======================================
Osmanlı döneminde sarayın sabunlarını üreten hamam canlanıyor
İZMİR\'in Urla ilçesindeki tarihi Hersekzade Ahmet Paşa Hamamı, restore edildi. Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, salnamelerde (yıllık), Osmanlı döneminde saraya giden sabunların, bu hamamda üretildiğinin yazdığını belirterek, \"Urla\'nın öz kültüründe sabun üreticiliği var. Biz Amerika\'yı yeniden keşfetmiyoruz. Sahip olduğumuz değerleri biraz daha ön plana çıkarmak istiyoruz\" diye konuştu.
İzmir\'in tarihi dokusuyla dikkat çelen ilçesi Urla\'da, Osmanlı dönemi eserlerinden Hersekzade Ahmet Paşa Hamamı, İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ile Urla Belediyesi\'nin ortak çalışmasının ardından restore edildi. İddiaya göre Osmanlı salnamelerinde, saraya gönderilen sabunların bu hamamda üretildiğine dair bilgiler var. Urla Belediyesi de önemli bir tarihi geçmişe sahip olan o hamamı, Hamam ve Sabun Müzesi\'ne dönüştürme kararı aldı. Türkiye\'de benzeri olmayan en büyük Hamam Müzesi olması için çalışma başlattıklarını söyleyen Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, bu projede iddialı olduklarını belirtti. İlçede sabun yapımı kültürünün geçmişe dayandığını, hala birçok vatandaşın kendi sabunlarını ürettiğini ifade eden Uyar, \"Salnamelerde, Osmanlı döneminde sarayın sabunlarının Urla\'dan gittiği yönünde bilgilerin yer aldığı ifade ediliyor. Aslına bakarsanız Urla\'nın öz kültüründe var. Biz Amerika\'yı yeniden keşfetmiyoruz. Sahip olduğumuz değerleri biraz daha ön plana çıkarmak istiyoruz\" diye konuştu.
\'ESKİ HAMAM KÜLTÜRÜNÜ ANLATACAĞIZ\'
Hamam ve Sabun Müzesi\'nin Türkiye çapında iddialı bir çalışma olacağını belirten Sibel Uyar, hamamın hem kadın hem erkekler bölümü ile birlikte değerlendirileceğini söyledi. Uyar, \"İnsanlar müzeye girdiğinde sanki gerçekten hamamda geziyorlarmış gibi hissetmelerini sağlamak istiyoruz. Günümüz koşullarının bütün imkanlarından faydalanarak eski hamam kültürünü anlatacağız. Bütün o eski figürleri canlandıracağız. Aynı zamanda bizim geleneksel el sanatlarını da atölye çalışmaları şeklinde değerlendireceğimiz alanlar olacak. Eski sanatkarlar burada kendi işlerini icra edecek ve o işler yapılırken de vatandaş görecek. Sabun yapımı olacak. Bakır işlemeciliği, ahşam oyma atölyesi bulunacak. Ve bütün bunları satın alabileceğiniz butik dükkanlar olacak. Yine gelen konuklarını ağırlamak için kafeterya hizmeti verilecek. Bütün bunları yaparken de kadınların hayatın her alanında olmasını istiyoruz. Kazan kazan ilkesi ile birlikte kadınların burada çalışıp üretebilecekleri alanlar yaratacağız\" diye konuştu.
\'URLA\'YI ÖN PLANA ÇIKARACAK\'
İnsanların Urla\'ya geldiklerinde güzel bir müze ile karşılaşacaklarını ifade eden Başkan Sibel Uyar, sabun yapılırken müzeye gelenlerin bunu göreceğini, isterlerse bu çalışmalara katılabileceklerini ve yaptıkları sabunları da götürebileceklerini vurguladı. Uyar, şunları söyledi:
\"İnteraktif bir müzecilik anlayışı olacak. Çok önemsediğimiz bir çalışma. Bu yıl Tarihi Kentler Birliği tarafından düzenlenen Yapex Fuarı\'na Urla Belediyesi \'Hamam\' konsepti ile katılacak. Bu projenin Urla\'yı ön plana çıkaracağını düşünüyoruz. İlçemizde gizli saklı çok hazine var. Bu hamamda hazinelerden biri. İnanıyorum ki bir çok insan gelip, bu hazinenin kapısını açmak isteyecek.\"
Hamam ve Sabun Müzesi, tüm çalışmalar bittikten sonra hizmete açılacak.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Restorasyon çalışması yapılan hamamın içi ve dışından görüntü
-Hamam içerisinden detay görüntü
-Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar ile röp.
-Genel ve detay görüntü
Haber: Umut KARAKOYUN-Kamera: Tekin GÜRBULAK/ İZMİR, (DHA)
======================================
Doktora öğrencisi 500 cinsel istismar vakasını inceledi
Hümeyra PARDELİ / ERZURUM, (DHA)- ERZURUM Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora öğrencisi Sait Yıldırım, son on yılda medyaya yansıyan 500 cinsel istismar vakasını inceledi. Sait Yıldırım, \"Zoofili alanında araştırma yapan uzmanlara göre, insana tecavüz eden birçok sapık, öncesinde bir hayvana da tecavüz ediyor\" dedi.
Doktora öğrencisi Sait Yıldırım, 4 aylık bir çalışma ile cinsel istismar olaylarını ele aldı. Cinsel istismar eyleminin gerçekleştiği süreç ve ortam, istismarcıların niteliği, çocukla olan ilişkisini inceleyen Yıldırım, Adalet Bakanlığı verilerinden faydalanarak çocuk istismarı ile ilgili davaların nicelik ve nitelikleri değerlendirdi. Doktora öğrencisi Sait Yıldırım, 4 aylık bir çalışma ile cinsel istismar olaylarını ele aldı. Cinsel istismar eyleminin gerçekleştiği süreç ve ortam, istismarcıların niteliği, çocukla olan ilişkisini inceleyen Yıldırım, Adalet Bakanlığı verilerinden faydalanarak çocuk istismarı ile ilgili davaların nicelik ve nitelikleri değerlendirdi. İstismar olaylarının genel olarak istismarcının evinde, çocuğun evinde veya ortak kullanım alanlarında Gerçekleştiğini söyleyen Sait Yıldırım, \"Çoğunlukla istismarcı cezasını çekip hapisten çıktıktan sonra istismar eylemini tekrarlıyor. Babası suçlu veya hapiste olan kişilerin istismara daha meyilli oluyor. İstismarcıların düzenli bir evlilik ve aile hayatı var. Kendilerini kamufle etmeyi iyi biliyorlar. Hırsızlık yapanlarda istismara meyil diğer suç oranlarında olduğundan fazla. Çünkü ikisi de bir gizlilik, gayr-i yasallık ve tasarım içeriyor. Cinsel istismarcıların ortalama yaşlar 40-70 yaş arasında. Mağdur çocuklar ise 10 ve daha küçük yaş aralığında. Zoofili alanında araştırma yapan uzmanlara göre, insana tecavüz eden birçok sapık, öncesinde bir hayvana da tecavüz ediyor. Tecavüzcüler genelde boğarak öldürme yöntemini kullanıyorlar. Aile içinde cinsel istismar olayları son yıllarda arttığı görülüyor. Ensest ilişki olarak tanımlanan istismar vakalarının neredeyse hepsinde süreklilik görülmektedir. Bunun sebebi mağdurların, eylemin yayılması ve suçlanması kaygısı ile saklamak zorunda kalması. Genellikle baba ve çocukları arasında gerçekleşen ensest ilişkide annelerin de çeşitli kaygılar ile olayı görmezden gelmesi, istismarın katlanarak artmasına yol açıyor. Suçun üzerini örterek engelleyemezsiniz. Hatta daha güçlenerek tekrarlar. Çoğu istismar eyleminde taciz şeklinde başlayan; ortaya çıkmayan vakalar yıllarca süren tecavüze dönüşmekte. Tıpkı şiddet eylemlerinde olduğu gibi mağdurun sessiz kalmasından dolayı istismar eylemleri artıyor\" diye konuştu.
\'CİNSEL İSTİSMARCILAR ÖĞRETMEN VE İMAMLAR\'
Son on yılda Türkiye\'de cinsel istismar ile ilgili dava sayısının 2337\'den 14394\'e, mahkûm sayısının ise 1607\'den 13396\'ya yükseldiğine işaret eden Yıldırım, istismar suçlarının yaklaşık 7 kat arttığını bildirdi. Cinsel istismar olaylarında Türkiye\'nin dünyada üçüncü sırada yer aldığını aktaran Yıldırım, \"İstismar genel olarak bilindik yerlerde ve tanıdıklar tarafından gerçekleştiriliyor. Garip bir şekilde ülkemizde istismar eylemlerinde en çok öğretmen ve imamlar fail olduğu dikkat çekiyor. Bu iki meslek grubu toplumda milli ve manevi açıdan toplumun en kutsal meslekleri olarak karşımıza çıkıyor. Çocuklar ile bire bir iletişimde olan meslek gruplarında daha çok önlem alınması gerekir. \'Eti senin, kemiği benim\' mantığı ile çocuk teslim edilmektedir. Bu durumda yalnızlaşan çocuğun istismara uğrama ihtimali artmakta. İdam ve hadım çözüm değildir. Çünkü fail bunları yaparken cezanın da oldukça yüklü bir şekilde karşısına çıkacağını biliyor. Verilen yasal cezalar ve toplumsal tepkiler suçlu tarafından kestirilebiliyor. Çocukların cinsel istismarı tasarlanarak planlanan bir hastalık suçudur. İdam yerine, istismarcılar deney hayvanları yerine kullanılsın. Bu şekilde hem bilimin gelişimine katkıları olur. Hem de masum hayvanların canlarını kurtarmış oluruz\" dedi.
Çözüm önerilerini sıralayan Yıldırım şunları söyledi:
\"Çocuklara verilecek cinsel eğitim veya istismara yönelik çeşitli tedbirler, çocuğun istismar eylemine maruz kalacağını düşüncesi çocukların zihinlerinde yer eder. Bu durum çocukların sosyal ilişkilerine büyük ölçüde zarar verir. Bizim önerdiğimiz şey tecavüzcü kimliğini deşifre etmektir. Aksi takdirde sadece yaraları sarmaya devam ederiz. Bu kapsamda cinsel suçlar ile hüküm giymiş olan suçlular ile çeşitli mülakatlar ve incelemeler yapılması gerekir. Suçlunun yaşam biçimi aile ilişkileri yaşadığı ortam ve diğer nitelikleri değerlendirildiğinde ortak bir takım veriler elde edilecektir. Sonuç olarak gerek sosyal gerek tıbbi açıdan müdahaleler ile bu hastalıklı suçun çözümü için daha genel sonuçlar elde edileceğine düşünüyorum.\"
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Erzurum Adliye binası
-Atatürk Üniversitesi kampüs girişi
-Sait Yıldırım ile röp.
Haber:Hümeyra PARDELİ - Kamera: Zafer KUMRU/ERZURUM,(DHA)
SÜRE: 04.40 BOYUT:522 MB
© Tüm hakları saklıdır.