19 Şubat 2025 08:37
Güncelleme: 19 Şubat 2025 08:51
T24 Haber Merkezi
AKP'nin kurucularından eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sosyal medya hesabından yapığı paylaşımda "ifade özgürlüğü" temelinde bazı görüşlerini aktardı. "31 Mart seçimlerinin ardından ortaya çıkan tablonun sebepleri üzerine düşünüldüğünde yukarıda zikrettiğim dönemin aksine ifade özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalara gidildiğinde ve bunun da toplumda rahatsızlık yarattığını düşünüyorum" diyen Arınç'ın paylaşımını, AKP pazar günü gerçekleştireceği kongre öncesinde yapması dikkati çekti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "Siyasetçiler herkesten çok eleştiriye açık ve tahammüllü olmalıdır, eleştiri ne kadar ağır olursa olsun, bütün bunları kabullenmeli ve bundan istifade etme yolunu seçmelidir" minvalindeki kararlarına atıfta bulunan Arınç, "Eleştirileri çeşitli argümanlar ile susturmak ve sindirmek kısa vadede eleştirilene fayda sağlar gibi gözükse de aslında süreç içinde oldukça yıpratıcı ve zarar vericidir" notunu düştü.
Arınç, "Sorgulamayan bir toplum köleleşmeye mahkumdur" diye uyardı.
Bülent Arınç’ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:
"'Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse bir şey düşünmüyor demektir.' Mevlânâ. Fikir dünyamız durağanlıktan uzak, dinamik ve özgür olmalıdır. Her bireyin aynı şeyi düşünmesi mümkün olmadığı gibi bunun için gayret etmek, herkesi bir düşünce etrafında toplamak ve çok sesliliği yok saymak topluma bir fayda sağlamaz.
İfade özgürlüğü hem anayasada yer aldığı hem de AK Parti’nin iktidara geldiği günlerde hükümet programında ve Avrupa Birliği hedefinde kullandığı en önemli argümanlarından biriydi. Kopenhag Kriterleri içerisindeki siyasî ve hukukî kriterlerden bütün özgürlüklerin bileşkesi saydığımız ifade özgürlüğünü en başa aldık ve bu konuda yasal düzenlemeler yaptık. Uygulamalarla toplumsal barışa hizmet edecek farklı düşünceleri, bir özgürlük alanı içerisinde bir araya getirdik ve bunda başarılı olduk. Bu bizim hem yurtiçindeki barışımıza yol açtı hem de insanların birbirlerini daha iyi anlamalarına ve birbirlerine tahammül etmesini sağladı. Ayrıca AB nezdinde ve tüm dünyada Türkiye’nin özgür bir ülke olduğunu, herkesin fikirlerini ve düşüncelerini korkmadan ifade edebildiğini ortaya koydu. O dönemlerde bu yaptıklarımız ile %50 oy oranını yakaladık. Elbette burada hükümet olarak sağlık, ulaşım vs. gibi alanlarda yapılan yatırımlar oldukça etkili olmuştur ancak ifade özgürlüğünün toplumda doğurduğu atmosferin de etkisi azımsanmayacak durumdadır. 31 Mart Seçimlerinin ardından ortaya çıkan tablonun sebepleri üzerine düşünüldüğünde yukarıda zikrettiğim dönemin aksine ifade özgürlüğü konusunda bazı kısıtlamalara gidiliğini ve bunun da toplumda rahatsızlık yarattığını düşünüyorum.
Eleştiri hakkı hakaret, bühtan ve tahkir içermediği müddetçe müdahale edilemez olmalıdır. Altında imzamız olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararlarındaki mevcut ilkeleri benimsemiş ve bu ilkeleri yasalarımıza da derc etmiştik. AİHM kararlarındaki çok önemli bir karar da şudur: Siyasetçiler herkesten çok eleştiriye açık ve tahammüllü olmalıdır, eleştiri ne kadar ağır olursa olsun, bütün bunları kabullenmeli ve bundan istifade etme yolunu seçmelidir. Millî Görüş dönemini bilenler hatırlayacaktır, TBMM’de en sert eleştirileri yapan grup bizdik ve bu siyaset tarzı halk nazarında takdir ile karşılanmıştı. Bunun üzerine de adım adım iktidara yürüdük.
Eleştiriler elbette haksız ve yersiz olabilir. Bunun karşısında yapılması gereken bu eleştirilere mümkünse somut örneklerle cevap vererek kendi fikirlerimizi ifade etmektir. Eleştirileri çeşitli argümanlar ile susturmak ve sindirmek kısa vadede eleştirilene fayda sağlar gibi gözükse de aslında süreç içinde oldukça yıpratıcı ve zarar vericidir.
Bu konu hakkında pek çok fikir adamının görüşleri aktarılabilir. Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç özellikle doğu ve batı arasındaki İslam üzerine Şah eserinde şunları aktarır: Eleştiri, düşünmenin ruhudur. Eleştiri olmayan yerde düşünce donuklaşır. Hakikati aramak için eleştiri gereklidir. Eleştiri hakikatin güneş ışığıdır. Özgürlük insanın yanlış yapma hakkını da içerir. Ancak eleştiri olmaz ise bu yanlışlıklar düzeltilmez. Sorgulamayan bir toplum köleleşmeye mahkumdur.
Hasılı ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı fikir dünyamızın ve buna bağlı olarak siyasetten gündelik yaşama kadar her alanda dinamizmin ana aktörüdür. Fikirlerin özgürce tartışılmadığı-ifade edilmediği bir ortam ise durağan ve tek sesli bir ortam doğurur ki o da terakkinin önündeki en büyük engeldir.”
TÜSİAD Olağan Genel Kurulu'nda yapılan “Politik hayatta olağanüstü olaylar” başlıklı sunumda son zamanlarda gazeteciler, iş insanları ve politikacılara yönelik baskılar ile TSK’dan ihraç edilen teğmenlere yer verilmişti. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın iktidara yönelik eleştirileri büyük yankı uyandırmıştı. TÜSİAD toplantı sonrasında iktidar kanadınca topa tutulmuştu. TIKLAYIN - TÜSİAD’dan yıllar sonra büyük çıkış: Politik hayatta olağanüstü olaylar, çöken bir sistem… Son zamanlarda yaşanan bir olay da Antalya’da yaptığı konuşma nedeniyle "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla Ankara’da gözaltına alınıp İstanbul’a getirilen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Kayseri dosyası kapsamında tutuklanması. Özdağ’ın Kayseri'de geçen yıl yaşanan, mültecilerin hedef alındığı olaylarda "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" öne sürülmüştü. |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - İstanbul ve Sabiha Gökçen havalimanlarında kar alarmı; yüzlerce uçuş iptal edilecek TIKLAYIN - Mehmet Y. Yılmaz | İklim değişikliğine bağlı zihnî küşayiş TIKLAYIN - İstanbul'da kuvvetli kar beklentisi: Yollar, havalimanları ve okullar nasıl etkilenebilir? TIKLAYIN - Ankara'da şüpheli ölüm: Hedef gösterilen yaşlı kadın yanarak öldü |
© Tüm hakları saklıdır.