Kültür-Sanat

Alman Der Spiegel dergisinin kapağında bir Zülfü Livaneli romanı: Engereğin Gözü

Der Spiegel, 39 ülkeden en iyi 100 romanı seçti

Alman Der Spiegel dergisinin kapağında bir Zülfü Livaneli romanı: Engereğin Gözü

27 Mart 2025 13:00

Güncelleme: 27 Mart 2025 13:32

T24 Kültür-Sanat

Alman Der Spiegel dergisinin edebiyat editörleri tarafından hazırlanan "1925/2025 Arası En İyi 100 Roman" listesinde Zülfü Livaneli'nin "Engereğin Gözü" romanı da yer aldı. 

Edebiyatçı Eva Horn, eleştirmen Miryam Schellbach, yazar Michael Maar ve filozof Peter Sloterdijk'ten oluşan bir jüri, aralarında Virginia Woolf, Gabriel Garcia Marquez ve José Saramago gibi önemli yazaların da bulunduğu 39 ülkeden 100 romanı seçti.

Der Spiegel, Zülfü Livaneli hakkında, "Türk yazar ve besteci Zülfü Livaneli, Habeşistan'dan çalınan ve küçük yaşta hadım edilen siyah bir saray kölesinin bu yıkıcı hikâyesini anlatıyor" ifadelerini kullandı.

Engereğin Gözü hakkında

Engereğin Gözü, Zülfü Livaneli'nin yazdığı ve 17. Yüzyıl Osmanlı sarayında geçen psikolojik roman.

Romanda 17. yüzyılda Osmanlı sarayında yaşamış Etiyopyalı bir hadımın ve annesi tarafından tahtından edilmiş bir Osmanlı Sultanı'nın hikâyesi anlatılıyor.

1997 yılında Livaneli'ye "Balkan Edebiyat Ödülü"'nü getiren eser, çeşitli dillere çevrilerek İspanya(1998), İsviçre (2000), Yunanistan (2000), Kore (2001) ve Bulgaristan'da (2006) yayınlandı. 

Konusu

Romanda İstanbul'da çalışmaya başlayan bir Alman tarihçi, İstanbul Üniversitesi arşivinde bulduğu belgeleri inceler. Bir harem ağasının el yazmaları olan bu belgeler, onu yazan harem ağasının başından geçenleri anlatmaktadır. Köle tüccarları tarafından çölde yakalanıp İstanbul'a getirilen Habeş Süleyman, yolda hadım edilmiş ve köle pazarında saraya satılmıştır. Köle, sarayda harem ağası konumuna yükselir.

Harem ağasının büyük bir sadakatle bağlı olduğu padişah, tahtından indirilip bir harem dairesine bir kadınla birlikte kapatıldığında harem ağası, efendisinin yemek ve isteklerini karşılamakla görevlendirilir. Habeş Süleyman efendisine hizmet ederken kendisini basit ve değersiz bir köle olarak görmekle kraliyet ailesine denk birisi olarak görmek arasında gidip gelir. Öte yandan iktidar hırsına kapılmış Valide Sultan, oğlu gönlünü bir kadına kaptırdığı için saraydaki hakimiyetini kaybetmekten korkarak oğlunun yerine yedi yaşındaki torununu tahta geçirir. Ancak torununun kendisi yerine annesinin sözünü dinlediğini görünce onu öldürmeyi dener, başaramaz ve girişiminin cezasını yeniçeriler tarafından öldürülmekle öder.

Kapatıldığı harem odasında ölüm korkusuyla yaşayan eski padişaha saraydaki haberleri ileten harem ağası ona, eğer isterse iktidarı tekrar eline alabilmesi için Osmanlı tahtında oturan oğlunu öldürebileceğini bildirir. Padişah ise bu vicdansızlığı yapamayacağını söyleyerek kendi ölümü pahasına oğlunu yaşatmaya karar verir.