08 Şubat 2024

Bülent Forta: 90'lar pop müziği Özal liberalizminin armağanı

"Biz genelde yaptığımız müzik ve seçtiğimiz isimler açısından firma kimliğimizle biraz Anti-Kral TV'ci olarak tanımlanabiliriz. Kendi kataloğumuzu ve kendi seçtiğimiz müzik türünü Kral TV'nin çok itibar etmediği bir noktaya kurduk"

Bülent Forta, güncel politika ve müzik ile ilgilenenlerin yakından tanıdığı bir isim. ODTÜ öğrenciliği esnasında başlayan siyasi hayatı ile sonrasında Ada Müzik kurucu ortağı olarak müzik dünyasında önemli işlere imza attı. Türkiye'de müzik alanındaki telif hakları mücadelesinde uzun bir yolun alınmasında kilit role sahip. Sahibi olduğu Ada Müzik de bağımsız sanatçılar için önemli bir mevzi. Forta gerek 80'li yıllardan itibaren sürdürdüğü politik mücadele gerekse müzik dünyasındaki varlığı ile önemli bir tanıklığa sahip. Kendisi 90'lı yıllara dair sorularımızı yanıtladı.

- Türkiye'de dünya ile eşzamanlı olarak 1990'lı yıllarda bir müzik patlaması yaşadı. Ancak bunu sosyolojik olarak açıklamak lazım. Sizden bu değişim üzerine genel bir değerlendirme alabilir miyim?

Bence bunun birinci nedeni Türkiye'nin 90'lı yıllarda artık 12 Eylül'ün darbe günlerinden çıkıp doğrudan doğruya Özal liberalizmi ile tanışması oldu. Bu durum bir pop patlamasına yol açtı. Birkaç açıdan bu böyle. Biraz net politik argümanların ortadan kalktığı bir dönem. 90'lı yılların başında Berlin'de duvarın yıkıldığı ve dolayısıyla bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de bir poplaşmanın yaşandığı bir dönemdir. Dolayısıyla Türkiye'de pop müziğin patlamasını da getiren şey buydu. Daha önce belirgin olarak arabesk, Türk sanat müziği, Türk halk müziği gibi formlar vardı. Türkiye'de Anadolu rock müziği popa doğru dönüştüren de biraz bu dönemin ruhuydu. O yıllar batılı formların olduğu, popun arabeske ve arabeskin pop müziğe yaklaştığı bir dönem olarak çıktı. Bu sadece Türkiye'ye özgü bir şey de değil. Herkes kendini bireysel olarak ifade edebilmenin yollarından birini pop müzikte buldu. İkincisi ise müzik sektörüne sermayenin girmesiydi. İlk defa Raks gibi dev bir firma doğrudan müziğe yatırım yapmaya başladı. Bunun üzerine profesyonel prodüktörler, firmalar geldi.

- Bir müzik kanalı olarak Kral'ın ortaya çıkması da o yıllara rastlıyor. Oyunun kuralları da böylece değişmeye başlamış oldu. Siz de o dönemde Unkapanı'nda yapımcıydınız, neler oldu?

Kral TV aslında bir Türk MTV'si olarak ortaya çıktı. Televizyonda videoyla müziğin birleşmesi sonucunda müzik ve starlar yapısında değişimlere yol açtı. Sadece ses değil aynı zamanda görselliğin ön plana çıktığı, sadece melodinin değil figürlerin, dansların da ortaya çıktığı bir dönem başladı. Pop müziğin yapısını değiştirmeye başladı. Sonuç olarak ses ve görüntü birbirini taşıyan iki unsur olarak ortaya çıktı. Öyle ki müzik sektörünü domine etmeye başladı. Kral TV'de videosu yayınlanmayan bir müzik sonuç olarak geniş kitlelere ulaşamadı. Hayatımıza DJ'lerden sonra VJ'ler girmeye başladı. Kral TV çok uzun bir süre popüler müzik sektörünün taşıyıcısı olan kurumlardan bir tanesi oldu.

Bülent Forta

- Bunun Türkiye için iyi kullanıldığını söyleyebilir miyiz?

Kral ile plak şirketleri arasında kurulmuş olan ilişkiler çok istenilen bir yere taşınmadı. Ama sonuç olarak Kral döneminde ve 90'lı yıllarda, bugün de zevkle izlediğimiz bir sürü şarkıcı topluma sunulduğu ve şarkıların patladığı da bir dönemi yaşadık.

- Siz Ada Müzik olarak nasıl baktınız sürece?

Biz genelde yaptığımız müzik ve seçtiğimiz isimler açısından firma kimliğimizle biraz Anti-Kral TV'ci olarak tanımlanabiliriz. Kendi kataloğumuzu ve kendi seçtiğimiz müzik türünü Kral TV'nin çok itibar etmediği bir noktaya kurduk. Ortaçgil, Bulutsuzluk Özlemi, Leman Sam, Zuhal Olcay gibi isimleri kataloğa kattığımız zaman Kral TV dışında çok ciddi bir müzikal hayat patlamıştı sokakta. Yani Türkçe Rock'ın parladığı, türkü ve rock barların ortaya çıktı bir dönem. Biz biraz gözümüzü seyirlik bir televizyon ilişkisine değil sokağa döndürmüştük. Özellikle Mor ve Ötesi, Kumdan Kaleler gibi grupları ortaya çıkartmaya çalışan bir çizgi izledik. Televizyonda para vererek müzik yayınlanmasını da doğru bulmuyorduk. Başka bir müzikal yoldan gitmenin doğru olduğunu düşündük. Bugün geldiğimiz noktada o günlerde yaptığımız 90'ların içerisindeki bütün grupların, bütün şarkıcıların ciddi bir alternatif piyasa yaratması da düşünüldüğünde iyi ki de dışında durmuşuz diye düşünüyorum.

- Şule Bekrioğlu ile konuştuğumda "Bize klip yollamadıkları için Ada ve benzeri firmaların sanatçılarına yer vermedik" dedi.

Çok haksız sayılmaz. Biz o dönem biraz muhafazakâr davrandık. Klip ile şarkıyı özdeşleştiren çok fazla şey yapmadık. Doğrusunu söylemek gerekirse Zuhal Olcay'a klip çektiğimizde Kral yayınladı. Ama genel olarak klibin müziğin üstüne basması konusunda bizim o zaman bir tür reaksiyonumuz vardı. Prodüksiyona 10 lira harcıyorsunuz klibe 50 lira harcıyorsunuz. Dolayısıyla bunun çok sağlıklı bir yol olmadığını düşünüyordum.

Bülent Forta

- Sizce o dönemin hasarları var mı? Daha doğru yayın politikaları uygulansa daha farklı olur muydu?

Yok, o popüler müziğin biraz alaturka şekliydi zaten. Daha nitelikli bir yere taşıyabilecek bir şey yoktu. Çünkü bir patlama var, getirdiği bir kâr var. Kültürü tek başına soyut ekonomi dışında bir şey olarak düşünemeyiz. Onun piyasası vardı ve o piyasayı değerlendiren doğru bir girişimdi. Sonrası kişiselleşti. Cem Uzan "Ben taşı koysam burada olur" diye Gönül Gül'ler gibi isimleri yayınladı. Prestij Müzik protesto etti, onun yerine ikame etmek için Şahin Özer'in albümleri ön plana çıkartıldı. Aslında olmaması gereken bir rekabetin de parçası haline geldi.

- Bunun izleri var mı?

Tabii ki var. Türkiye'de şu anda pop müzik bence patinaj yapıyor. O günlerde daha farklı bir şey kurulmuş olsaydı daha farklı bir noktada olurduk. Ama Kral'ı günah keçisi haline getirerek açıklanabilecek bir şey değil. Türkiye'deki müzik endüstrisinin serencamı böyle oldu.


Yarın: Reyhan Karaca anlatıyor...

Dizinin diğer yazıları

Yazarın Diğer Yazıları

Uğur Yücel: Beyoğlu bir patetik sonattır, kulak verirsen için parçalanır

"Binlerce yıldır insanları esaret altına almış ve bizler tarafından kimsesizler mezarlığına gömülmüş bir abideyi, İstanbul'u simgeler Beyoğlu"

Aylin Aslım: Olmayan bir kültürün hegemonyasını yaratamazsın

"Neyi başaramadılar biliyor musunuz? Yolu kültür sanatla hiç kesişmeyenlerin dahi hırsla arzuladığı o 'kültürel hegemonya'yı yaratmayı"

Cem Selcen: Beyoğlu direniyorsa olur

Cem Selcen, "Beyoğlu herhangi bir yer değildir" diyor. Beyoğlu kültürünü bir simge olarak gören Selcen, Refah Partili Beyoğlu Belediyesi'nin 90'larda meyhanelerin siyah perde ile kapatılması çağrısına bir Beyoğlu Festivali ile yanıt verdiklerini ifade ediyor