25 Aralık 2024

Kars: Beyazın eksikliği 

Kars, karla özdeşleşmiş bir şehir. Turizm sezonunun açılması ile Kars’ta buruk bir sevinç var çünkü kar yok

Sayısız medeniyetin izlerini taşıyan Kars’ta turizm sezonu başladı. Doğu Ekspresi’nin ilk seferi ile şehirde beklenen hareketlilik var ancak kar yok. Kayak tesisleri hâlâ kapalı. 

Ve bu güzel şehir, yalnızca geçmişin görkemi ile değil, Ani Antik Kenti’nde görüldüğü üzere bugünün ihmalleriyle de dolu. 

Ani Antik Kenti

Bazı şehirler bazı mevsimler ile özdeştir. Kars böyledir. Sadece kış mevsiminde anımsanır. Peki bir şehir nasıl anımsanır? Şairlerin en güzel yanıtı her zaman şiirdir. Cevat Çapan’ın, dizeleri şöyle:

“…At üstünde Kars’a yaklaşıyoruz
Yağmur değil yıldız yağar
Temmuz gecelerinde gökten!” 

Çapan neredeyse hiç yazılmayanı, Kars’ın yazını yazmıştır. 

Ya Cemal Süreya’ya ne demeli?

“Öyle güzel ki ölürüm artık Beyaz uykusuz uzakta
Kars çocukların da Kars’ı
Ölüleri yağan karda
Donmuş gözlerimin arası” 

Cemal Süreyya, 1961 yılında Kars’ı görmeden yazdığı için rahatsızlık duymuştur, ancak Rimbaud’nun ‘Sarhoş Gemi’yi, denizi görmeden yazdığını duyunca da avunmuştur.

Karsız Kars

Daha önce defalarca ziyaret ettiğim Kars’a elbette kar hayali ile gittim. Dizlerime kadar bata çıka karda yürümek, soğuğun işlediği kemiklerimi varillerde yakılan ateşlerde ısıtmak, Aşıkların atışmalarını duymak ve bir hayale bakar gibi tabyalarına bakmak için. Ancak uzak tepelerdeki beyaz dışında, kar yoktu. Onun yerine buz gibi bir soğuk ve Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi menülerinde dudak uçuklatan fiyatlar vardı. 

Yine de Kars, karla kaplı olmasa bile, karın hissi ile karşıladı beni. Beyazın soğuğu, şehrin ruhunda hep duruyor.  

Kars Kalesi

Tarihten gelen

Kars, tarihin derinliklerinden süzülen bir sınır kenti. M.Ö. 3000’lerde Hurrilerle başlayan bu tarih, Urartulardan İskitlere, Sasanilerden Bizans’a, Selçuklulardan Moğollara, Osmanlı’ya kadar birçok medeniyetin izlerini taşır. Yalnızca bir sınır hattı değil, aynı zamanda kültürlerin, dinlerin kesişim noktasıdır.

Yine şehre müthiş bir anlam veren Ani, zamanın ötesine geçen bir medeniyetin simgesidir. Bagratuni Ermeni Krallığı’nın görkemli mirasını taşıyan bu şehir, 10. yüzyılda ticaretin ve kültürün kalbi olmuş, İpek Yolu’nun Anadolu’ya açılan kapısı olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Taş kiliseleri, ihtişamlı surları ve kervansarayları, bir zamanlar hüküm süren medeniyetlerin yankısını bugüne taşır.

Tigran Honents Kilisesi

Ani, Paganizmden Zerdüştlüğe, Hristiyanlıktan İslam’a geçişin izlerini taşır. Dönüşümlerin her biri, taşlarında birer hikâye olarak kazılıdır. Ancak jeopolitik gerilimler ve kültürel ihmaller, bu hikayelerin bir kısmının gölgede kalmasına neden olmuştur. Son dönemdeki kazı politikalarında salt Selçuklu mirasının ısrarla öne çıkarılması, bu kadim kentin taşıdığı çok katmanlı kültürel zenginliği tam olarak yansıtmaktan uzak. Ani’nin taşlarının Ermeni, Bizans, Moğol ve daha birçok medeniyetin izlerini de taşıdığını anımsamakta fayda var.

Kazı alanında araçlar

UNESCO tarafından 2016 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınan Ani Kenti, 78 hektarlık bir alana yayılan büyüleyici bir tarihin hazinesi. Ziyaretçiler Aslanlı Kapı’dan adım attıkları anda, bu kadim şehrin görkemiyle karşılaşırlar. Ancak Ani’nin bu onurlu statüsü, yeterli güvenlik ve restorasyon anlayışıyla desteklenmekten çok uzak.  

Aslanlı Kapı

Kalıntılar zarar görüyor

Tarihi dokunun korunması gerekirken, 2021 yılından beri var olan elektrikli araçların kullanımını kolaylaştırmak için yollar toprak atılarak düzleştirilmiş. Kiralanan bu araçlar zaman veya sağlık kısıtları olan ziyaretçiler için önemli bir kolaylık sunsa da bu düzenleme tarihi kalıntıların göz ardı edilmesine neden oluyor. Daha da kötüsü, araçlar henüz kazı yapılmamış alanların üzerinden geçiyor ve bu alanlara zarar veriyor.

Toprak atılan yol, Ani Antik Kenti
Elektrikli araçlar, Ani Antik Kenti

Dünyanın herhangi bir yerinde asla izin verilmeyecek bu tür bir uygulamanın Ani gibi bir miras alanında gerçekleştirilmesi, yalnızca ihmalkarlık değil aynı zamanda bu kadim şehre karşı yapılan bir haksızlık. Ani’nin taşıdığı tarihsel ve kültürel anlam, bu özensizliği asla hak etmiyor.

Ebu’l Menuçehr Camiinde paralı namaz

Kentin içinde etkileyici mimarisi ile yer alan ve Anadolu’nun ilk Türk camisi olarak ifade edilen Ebu’l Menuçehr Camii 2021 yılında restore edilerek ibadete açıldı. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın emriyle Şeddâdoğlu Ebu’l Menûçehr tarafından yaptırılan camii, ören yerinde olduğu için ilk paralı camii olma unvanını da taşıyor.

Açıldığı dönemde zayıflıkları nedeni ile ziyaretçi almasının sakıncalı olduğu ifade eden uzmanlar yapının ibadet açılmasının tehlikesi olduğunu belirtmişti. 

Ebu’l Menuçehr Camii

Rusya’dan filigranlı görseller

Daha da şaşırtıcı olan, tarihi eserlerin yanına konulan bilgi tabelalarının bazılarında, Rusya Bilimler Akademisi’nden alınan düşük çözünürlüklü fotoğrafların kullanılması. Kuruma ait filigranlı olan bu görseller, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ya da Avrupa Birliği fonlarının nereye harcandığına dair bir soru işareti yaratıyor. Yüksek bütçeli bir koruma projesinde bu zihniyet hayal kırıklığı. İnsan, bu özensiz yaklaşımın Ani’nin müthiş görselliğine ve kentte yaşayan fotoğraf sanatçılarına yapılan bir saygısızlık olduğunu düşünmeden edemiyor.

Filigranlı fotoğraf

Güvenlik yetersiz

Ani Kenti’ni gezerken girişteki güvenlik görevlisi dışında hiçbir yetkilinin varlığına rastlamıyorsunuz. Bu kadim yapılar, doğanın ortasında, ne yazık ki yeryüzündeki en büyük tehlike olan insana karşı savunmasız bir şekilde bırakılmış durumda. Koruma çalışmaları yapılan bazı alanlarda yalnızca “girilmez” yazılı tabelalar ve derme çatma güvenlik yığıntıları dikkat çekiyor. Böylesine değerli bir mirasın bu kadar yetersiz koruma önlemleriyle baş başa bırakılmış olması üzüntü verici.

Girilmesi yasak alan

Kars, yalnızca karın değil, hak ettiği özeni görmemenin eksikliğini de hissediyor. Sayısız medeniyetin izlerini taşıyan bu şehir, geçmişin görkemiyle bugünün ihmalleri arasında sıkışmış bir durumda. Ani Antik Kenti'nin sessiz çığlığı, Baltık mimarisinin dökülen taşları ve korunamayan kültürel değerleri, Kars’ın taşıdığı eşsiz mirası her geçen gün tehdit ediyor. Ancak bu kadim şehir hala bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Bu sesi duymak ve Kars’ın hak ettiği özeni göstermek, yalnızca bugünün değil, geleceğin de borcu.


Sonraki yazı: Doğu Ekspresi

Yazarın Diğer Yazıları

Karadağ: Hayaller ve gerçekler

Karadağ, adalet sistemin yetersizliği ile adı çeşitli suç davalarına karışmış isimlerin de gözünden kaçmıyor. Son yıllarda başta Sedat Peker, Faruk Fatih Özer, İlker Baş, Volkan Reçber gibi isimler ziyaretleri ya da vatandaşlıkları ile gündeme gelmişti

Karadağ’a ait olmak

Karadağ'da 2019 yılından ev alan Mehlika Alemdağ: Hiçbir yere tam anlamıyla ait hissetmemiş biri olarak, burayı gördüğümde “Sanırım Karadağ’a ait olabilirim” dedim; çok sıcak, huzurlu bir yer

Budva'da hayat: Üç girişimcinin deneyimleri

Karadağ’da dövme stüdyosu açan İbrahim Buğday, ülkenin fırsatlarla dolu olduğunu söylerken kahvaltıcı işleten Mesut Öbge, Karadağ'a yerleşmek isteyenlerin planlı ve hesaplı olması gerektiğine dikkat çekiyor. Hediyelik eşya dükkanını işleten Yener Çevik de turist sezonunda trafiğin yoğunluğundan dolayı ulaşımın zorlaştığını belirtiyor.

"
"