12 Şubat 2023 09:30
Pazartesi (6 Şubat) sabaha karşı saat 04.17'de Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 büyüklüğünde, saat 13.24'te de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, uluslararası yardımı da içeren dördüncü seviye alarm verdiklerini açıkladı. Daha önce 7 gün milli yas ilan edildiğini duyuran Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremden etkilenen bu 10 il için 3 ay süreyle OHAL ilan etti. OHAL kararı, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Depremin yedinci gününde de arama-kurtarma çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay , depremlerde saat 00.00 itibarıyla 24 bin 617 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.
7,7 büyüklüğündeki depremin derinliği 7 kilometre olarak ölçüldü, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, yaklaşık 180 km'lik bir kırık meydana geldiği bilgisini paylaştı.
Denetime tabi kamu binaları depremde yerle bir oldu. İskenderun ve Antakya'daki devlet hastaneleri, Hatay'daki polis evi, havalimanları ve otoyollar, kullanılamaz hale geldi. Arama-kurtarma ekiplerinin çalışmaları, aralıksız sürüyor.
T24 yazarları, 10 ilde yıkıma neden olan depremi farklı boyutlarıyla değerlendirdi.
"Burası Hatay…
Burada büyük çok büyük bir trajedi yaşanıyor.
Adana'dan otoyoldan 'Hatay-Halep' yazan trafik işaretinden sapınca, İskenderun'dan itibaren ağır tablo yüze çarpıyor.
Okun gösterdiği iki yön de harabe…
Halep önce iç savaş ardından son depremin de vurmasıyla tam bir yıkım yaşıyor. Hatay son depremle büyük bir yıkımla karşı karşıya."
TIKLAYIN | Murat Sabuncu yazdı: Deprem notları Hatay: Deprem notları Hatay: Kulağımdan hiç gitmeyecek ses durun gitmeyin; unutmayacağım görüntü bankta kafa diken profesör ve bir fotoğraf
"Adana'dan Hatay'a doğru yol alırken Belen'den sonra büyük yıkımın başladığını biliyorduk. Ama görmek başka…
Hatay'dayız… Hani Hataylıların deprem meydana geldikten 48 saat sonra kimsenin gelmediğini haykırdığı, yalnız hissedenlerin coğrafyasındayız."
TIKLAYIN | Candan Yıldız yazdı: Dayanışma için gelenler olmasa kalbi zar zor atan bir insan gibi Hatay
"Benim annem, babasını hiç görmemiş. O doğduktan tam kırk gün sonra Erzincan depreminde ölmüş babası. Posta işletmesinde görevliymiş. Bir tur dönüşü arkadaşı Erzincan'da mola vermesini ve bir geceliğine misafiri olmasını istemiş. 27 Aralık 1939 gecesi meydana gelen depremde hem dedem hem de misafir olduğu aile enkaz altında kalmış. Annem, babasına verilen madalyayı ve albümünü -belki de diğer çocukların yanında daha dik durmak için- sürekli okula götürüp gösterirmiş, zaten madalya ve albüm de okulda çalınmış. Geriye, babasının yazdığı günlüğün sayfalarından birinde kendisiyle ilgili küçük bir not kalmış: 'Bugün güzeller güzeli bir kızım oldu!'"
TIKLAYIN | Şengün Kılıç yazdı: Bir can kaç para?
"Saçmalıkların bence en kötülerinden birisi de yardım için çırpınan iki kişi yani Oğuzhan Uğur ve Haluk Levent için ileri geri konuşan, saçmalayan insanlar. Son dönemde artan endişeler nedeniyle insanlar yardımlarını iletmesi için Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur'a yönelince de, önce bu iki gönüllü adamı karalamaya çalışanlar ortaya çıktı."
TIKLAYIN | Ahbap sitesine siber saldırı düzenleyecek kadar kötü olanlar kim?
"Evrende tüm canlı yapıların kendilerini koruma ve yaşamlarını sürdürme refleksleri vardır. Aynı şekilde toplumlar da benzer refleksleri gösterirler.
An itibarı ile altı binin üzerinde konut yıkılmış; ağır hasarlı değil, tümüyle yıkılmış konutlar söz konusu. Rakamlar nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu anlatıyor.
Toplum olarak çok ciddi bir travma içindeyiz. Her şey, çok değil 20 yıl önce yaşadıklarımızın ağır bir tekrarı gibi."
TIKLAYIN | Güneç Kıyak yazdı: Kronik travmamız: Deprem
"Şili, tıpkı Türkiye gibi bir deprem ülkesi… Ancak Türkiye'den farklı olarak Şili'de binalar 8'den büyük depremlere bile dayanabiliyor.
Nasıl mı? Yanıtı çok basit:
Türkiye'den farklı olarak Şili, depremlerden ders aldı ve sert imar kuralları uyguladı. Bu da sıkı bina yönetmeliğine uygun yapılan, sıkı denetlenen dayanıklı binalar anlamına geliyor.
2014'te Şili'nin başkenti Santiago'da bulunan BM Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu'nda (CEPAL) üç aylık bir yaz okuluna gittiğimde, okulun ilk günü bize şunu söylemişlerdi:
"Bu ülkede çok sık deprem olur. Siz buradayken de deprem olabilir, sakın korkmayın. Deprem olursa bulunduğunuz binayı terk etmeyin, binalar güvenlidir, asla yıkılmaz."
Depremde binaların yıkılmadığı bir ülke… Japonya'dan değil, Türkiye gibi "gelişmekte olan ülke" konumunda olan Şili'den bahsediyoruz. Güney Amerika'nın Güneybatı kıyısında yer alan ve bölgenin en müreffeh ülkelerinden biri olan Şili, 19,5 milyon nüfusa sahip, doğal kaynak açısından zengin, kişi başına gelirin görece yüksek olduğu (2021'de 16 bin dolar) bir ülke."
TIKLAYIN | Esra Akgemci yazdı: Şili ve Türkiye: Binalar yaşatır, binalar öldürür
"Almanya'nın gözü kulağı, depremin hemen ardından Kırıkhan'a giden ISAR arama kurtarma ekibindeydi. Dr. Daniel'in, belli ki orada öğrendiği birkaç cümle Türkçe ile 'Zeynep hanım korkma' sözleri hepimizi büyülemekle kalmadı, ekranlara kilitledi. Zeynep hanım neredeyse 50 saatlik bir çabanın sonunda çıkarıldı. Dr. Daniel'in verdiği röportajı ne yalan söyleyeyim göz yaşlarımı tutamayarak izledim ve alçakgönüllüğüne ona sımsıkı sarılarak yanıt vermek istedim. ISAR ile bölgeye WDR muhabiri olarak giden gazeteci dostum Jens Eberl'e iki kez sarılarak ödeyeceğim minnettarlığımı. Ne yazık ki Zeynep hanım hayata tutunamadı."
TIKLAYIN | Fulya Canşen: Almanya'nın Türkiye'ye yardım seferberliği
"Türkiye'deki depremler Yunan yayın organlarının birinci gündem maddesini oluşturmaya devam ediyor. TV kanalları, Radyo istasyonları ve gazetelerde yayınlanan uzun ve dramatik röportajların yanı sıra Yunanistan'ın her bir kentinde insani yardım kampanyaları ve kan bağışları merkezleri anons ediliyor."
TIKLAYIN | Stelyo Berberakis yazdı: 'Düşmanlıklardan' zaten var olan dostluklara
"Afet demeden, kader demeden yine gönüllüler, yine her yerdeler...
Peki, bu yeni nesil sivil inisiyatifin özellikleri neler?
Bir buçuk yıl önce tecrübe ettiğim ve yaşadığımız bu acı dolu günlerde de takip ettiğim kadarıyla anlatmak istiyorum.
En başta kaderci değiller, sorguluyorlar ve ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak için oradalar.
Konuşmak yerine eylemciler, laf değil iş üretiyorlar. Masal yerine yaşanmış hikâyeler daha çok ilgilerini çekiyor da denebilir.
Toplanan yardımların yerine ulaşacağına inanmıyorlar. Bunun için fazlaca nedenleri var. Bu nedenle toplanan yardımların yerine ulaşmasında bizzat görev alıyor ya da nezaret ediyorlar.
Teknolojiyi iyi kullanıyorlar. Organizasyon kabiliyetleri yüksek ve kurdukları organizasyonu otorite kabul ediyorlar.
Ayrıcalık ve liderlik kriterleri; bilgi ve fedakârlık.
Siyaset onları ilgilendirmiyor ama yine de uyumlular, uzlaşmacı tutumları var.
İş birliğine açıklar. Toplumsal duyarlılıkları paha biçilmez. Vicdanlılar! (bunu daha başka ifade edebilirim belki sonra) ve dayanışma ruhu sanki genlerinde var.
Bireysel iletişimlerde bencil sanıyorsunuz fakat şaşırtıcı derecede paylaşımcılar.
En çok eleştirildikleri (iktidar çevreleri provokatör yakıştırması yapıyor) konuda; kesinlikle provokasyona açık değiller, Yani sorgulayıcılar, sorumlular ve asla onlardan provokatör çıkmaz.
Bir şey daha, onlarla iş birliği içindeyseniz kararları birlikte alın. Dayatmacı olmayın, ezbere karar almayın, o kararlarda hatalı olduğunuz görülürse güven problemi yaşarsınız."
TIKLAYIN | Serdar Gündoğ yazdı: Gönüllüler kaderci olmadıkları için her yerdeler
"Eğer gerçekten sismik bir alarmın ilk sancıları içindeysek -kanıtların gösterdiği gibi- liderler hem yeni bir çağ olasılığına hazırlanmalı hem onu şekillendirmek için toplumu konumlandırmalı hem de geçmiş felaketleri eğitim merkezleri olarak kullanmalıdır.
Fakat bunların gerçekleşmesi için asıl gereken maddi kaynaklar değil, kültürel bir dönüşüm.
Kamu yönetiminde sistematik düşünce yapısı değişmeden ve rant sisteminin inşaat sektöründeki aşındırıcı etkileri sonlandırılmadan bir sonraki depreme hazırlanmamız mümkün değil.
Başaramadığımız taktirde ise her jenerasyon aynı acıyı yaşayacak."
TIKLAYIN | Mehmet Önal yazdı: Depremle gerçek mücadele kurtarma operasyonları bittikten sonra başlamalı
"1999 depremi sırasında, Ankara'da Dışişleri Bakanlığında Personel Dairesinin başındaydım. Bakanlığımız, yurt dışından gelen arama kurtarma ekiplerinin ve dost ülkelerin yolladıkları yardım malzemelerinin, İstanbul Atatürk Havalimanından, sorunsuz biçimde ve gecikmeden, deprem mahallerine sevki görevini de üstlenmişti. Depremin ilk gününden itibaren, müsteşarımız rahmetli Korkmaz Haktanır, her sabah muntazaman düzenlediği koordinasyon toplantılarında, yurt dışından gelen ekipler ve yardımlar konusundaki gelişmeleri yakinen izledi. Büyükelçi Haktanır'ın, her gün öğle saatlerinde, Başbakanlık müsteşarının önderliğinde yapılan ve ilgili bakanlıkların katıldıkları koordinasyon toplantılarına da iştirak ettiğini hatırlıyorum."
TIKLAYIN | Hasan Servet Öktem: Demokrasimizin depremle sınavı
"Sanıyorum, siz de aynı şekilde düşünüyorsunuz, biz toplum olarak yaşanmışlıklardan az ders çıkaran bir toplum düzenine sahibiz. Meriç Nehri sık sık taştığında benzer şeyler konuşur, geçmişteki haberlere benzer şekilde manşetlere taşır, öncekilere benzer halde üzülürüz.
Orman yangınlarında aynı acıları yaşar, yanan orman arazileri için aynı şeyleri söyleriz. Her ne kadar müthiş bir dayanışma içinde felaketzede kardeşlerimize el uzatsak da önceden tedbir almayı hep ihmal eder, her zaman yaşadığımız acılar sonrasında birlik-beraberlik cümleleri kurarız.
Bugün çok yerde söylenen şu ki, enkaz altında kalan sistemdir, kazanan sürdürülebilir istikrarsızlığımızdır. Sorun yıllardan beri süre gelen hantal merkezi yapıdır, yerel yönetimleri görmezden gelmedir. Yöresinde seçilmiş insanlara güvenmeyen, yöresinin sorunlarını bilen, çözümleri için seçenekler üreten vatandaşlarımıza destek olmayan tekçi yapıdır. Katiline, tecavüzcüsüne, yandaşına ceza veremeyen, kontrol mekanizmaları büyük ölçüde çalışmayan, suçlusunu kutsayan, liyakate değil sadakate göre çalışarak birbirinin pisliğini örten erkten mertlik beklemek saflık değil mi?"
TIKLAYIN | İrfan Yalın yazdı: Sürdürülebilir istikrarsızlık
"Herkes bilsin ki Erdoğan ve küçük ortak Bahçeli'nin asıl amacı seçime gidilirken OHAL gerekçesiyle muhalefetin sesini, temel hak ve özgürlüklerin durdurulması yoluyla kesmektir."
TIKLAYIN | Ergin Cinmen yazdı: Erdoğan'ın OHAL tuzağı!
"Hüzün geldi, türküler bitti
Yaşadığın coğrafya, kaderindir. Doğruluğu defalarca kanıtlanmış kesin bilgi.
İnsanın içi yanıyor, burnunun direği sızlıyor, gözü kararıyor. Binlerce canın düşüncesi; ne geceler gece, ne lokmalarda tat var. Umut kalmadı. Biliyorum, güzel günler göreceğiz yine de. Ama şimdi o günlerin hayali bile çok uzakta."
TIKLAYIN | Fatih Türkmenoğlu: Hüzün geldi, türküler bitti
"Depremden sonraki ilk 5 gün her açıdan tökezleyen iktidar, 6. gün propaganda enstrümanları açısından toparlanmaya başladı ve cumartesi sabahı itibari ile bir karşı propaganda kampanyası başlattı. Bu kampanyanın dört ayağı var ve temel hedefi de hükümeti sorumluluklarından arındırıp sandıktaki zararı en düşük seviyeye indirmek."
TIKLAYIN | Erdem Yörük yazdı: Karşı propaganda başladı: Muhalefet ne yapmalı?
© Tüm hakları saklıdır.