12 Şubat 2023

Karşı propaganda başladı: Muhalefet ne yapmalı?

Karşı propaganda kampanyasına karşı, karşı-karşı söylem geliştirmek muhalefetin işi. Burada ne denmeli üzerine bazı önerilerim olacak

Depremden sonraki ilk 5 gün her açıdan tökezleyen iktidar, 6. gün propaganda enstrümanları açısından toparlanmaya başladı ve cumartesi sabahı itibari ile bir karşı propaganda kampanyası başlattı. Bu kampanyanın dört ayağı var ve temel hedefi de hükümeti sorumluluklarından arındırıp sandıktaki zararı en düşük seviyeye indirmek.

1) Hem sosyal medyada, hem geleneksel medyada, TV'lerde ve radyolarda dolaşıma sokulan "Asrın Felaketi" söylemi: Bu söylem, Kahramanmaraş merkezli depremlerin tarihte yaşanan en büyük depremler olduğunu iddia ediyor. Depremlerin şiddeti, sayısı, derinliği, hava koşulları, coğrafi zorluklar gibi faktörler dolayısı ile yapılabilecek şeylerin kısıtlı olduğunu, dolayısı ile dünyadaki tüm devletlerin bu afet karşısında çaresiz kalacaklarını vurguluyor. Bu da dolayısı ile 20 yıllık iktidarın bu konudaki sorumluluğunun üzerine bir örtü seriyor.

2) Suriyeli karşıtı "yağmacılar" söylemi: Ümit Özdağ vb. tarafından öncülüğü yapılan bu ırkçı söylem, kimi zaman gerçek olaylar kimi zaman hızla yalanlanan provokasyonlar üzerinden, deprem bölgesindeki yardımları ve evleri yağmalayan bir grup gözü dönmüş Suriyelinin var olduğuna halkı ikna etmeye çalışıyor. Bu söylemin iki etkisi var: Bir yandan, iktidara yönelik toplumsal tepkiyi Suriyeli göçmenlere yönlendirip, iktidarın elini rahatlatıyor. Bir yandan da bu da afetteki toplumsal ve siyasi krizin, kriminal bir atmosfere bürünmesini, böylece de OHAL benzeri seçim sürecinde muhalefeti sınırlayacak güvenlik uygulamalarının meşrulaştırılmasını sağlıyor.

3) Komplo teorileri: Yukarıdaki ilk iki söylem merkezi olarak kurgulanırken, tabanda, halk arasında, kulaktan kulağa dolaşıma giren/sokulan şehir efsaneleri halkın depremi yorumlama ve tartışma kanallarını "trolleyerek" konuyu gerçek siyasetten ve hükümetten uzaklaştırıyor, hatta hükümeti yine mağdur durumuna sokmaya çalışıyor. Akdeniz'e yanaşan ABD askeri gemileri, depremden önceki hafta kapanan konsolosluklar bu komplo teorilerinin temel unsurları. Hatta, bu depremi ABD'nin Kürdistan'ın kurulması için gerçekleştirdiği söyleniyor.

4) Henüz tam olarak başlamayan ama yakında muhtemelen başlayacak olan "seçim ertelenmeli" söylemi: Çok muhtemelen, ilk olarak MHP lideri tarafından dile getirilecek olan bu söylemde, "Asrın Afeti" yaşandığı için bu seçimlerin 2024'e ertelenmesi gerektiği baskın bir şekilde vurgulanacak.

Bu karşı propaganda kampanyasına karşı, karşı-karşı söylem geliştirmek muhalefetin işi. Burada ne denmeli üzerine bazı önerilerim olacak:

1) "Asrın Felaketi" söylemi: Herkesin depremin fiziki şiddetinin farkında. Ama, bu depremin on binlerce insanın hayatını kaybettiği bir trajediye dönmesinin sebebi, hükümetin 20 yıldır sorumluluklarını yerine getirmemesi:

  1. Şehirleri ve binaları depreme dayanıklı hale getirecek zaman vardı, rant uğruna bu yapılmadı.
  2. Deprem afet yönetimi konusunda hazırlıklar yapılmadı hem kurtarma faaliyetleri hem yardımın ulaştırılması konusunda devlet kurumları hazır değildi.
  3.  TSK'nın deprem kurtarma faaliyetlerine ilk birkaç kritik günde katılmamasının açıklanabilir bir tarafı yok.
  4. AFAD ve Kızılay yetkinliğini kaybederken, AKUT başta olmak üzere sivil toplum örgütleri tasfiye edildi, bu da arama kurtarma faaliyetlerini engelledi.
  5. Yüzlerce insanın hayatının kurtarılmasını sağlayan Twitter kapatıldı.
  6. Bu ve benzeri sebeplerden, depremdeki kayıp en az birkaç kat arttı. Dolayısı ile bu "Asrın Felaketi" değil, "Asrın Hezimeti"dir, iktidar da 1999 depremindeki siyasetçiler gibi enkazın altında kalmıştır.

2) Yağmacılar Söylemi: Deprem bölgesindeki asayiş olaylarının sebebi deprem sonrasında kamu otoritesinin halka yeterli desteği sağlayamamasıdır ve bir kaosun oluşmasıdır. Öfkemizi Suriyelilere yönlendiren her argüman, iktidarın argümanıdır.

3) Komplo Teorileri: Komplo teorileri, doğaları gereği yanlışlanması zor, hatta imkânsız argümanlar, aşı karşıtlığı meselesinde veya Lozan'ın gizli maddesi meselesinde bolca tecrübe ettik. Bu depremin ABD tarafından yaptırılmadığını bir insana kanıtlamak, gerçekten mümkün mü, bilemiyorum, aynı Lozan'ın gizli maddesi olmadığını kanıtlamak gibi. Ancak, bu da iktidarın taban gücünü ayakta tutan en önemli enstrümanlardan birisi. Komplo teorilerinin yayılmasını yavaşlatmak için, mesela Naci Görür'ün ve diğer bilim insanlarının bu depremin olacağını çoktandır söylüyor olduğunu vurgulamak etkili olabilir. Burada en önemli mesele, muhalif siyasi partilerin, tabandan ve sosyal medyadan yayılan komplo teorilerinin özellikle günümüz Türkiye'sinde siyasetteki önemini kavramaları, konunun uzmanlarından görüş ve öneri almaları ve depremin hakikatine dair argümanları sürekli canlı tutmaları. Dezenformasyon ve komplo teorileri çokça çalışılan bir konu ve Türkiye'de de bu konunun uzmanı birçok önemli akademisyen var.

4) Seçim Ertelenmeli Söylemi: 6271 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu 5. Maddesi çok açık: "Seçimin geri bırakılması MADDE 5 – (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediğine dair karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı seçimi bir yıl geriye bırakılır. (2) Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir." Dolayısı ile, savaş hali dışında, seçimin ertelenmesi mümkün değil. Burada muhalefetin böyle bir ihtimali kati surette reddetmesi ve seçimin mutlaka yapılmasını sağlaması gerekir. Bu konuda, "ama, fakat, belki" şeklinde gri alanlara yer açılmaması çok önemli.

Muhalefetin bir arada ve diri bir şekilde halka sahip çıkması ve gerçekleri çekinmeden dile getirmesi şu anda her zamankinden daha önemli.

Tüm halkımızın ve depremde yakınlarını kaybedenlerin başı sağ olsun.

Yazarın Diğer Yazıları

Anksiyete ve eleştirellik krizinde bir muhalif seçmen

Seçimlere 3 ay kala, muhalif seçmenin bir anksiyete krizi yaşamakta olduğunu düşünüyorum. Ve bu da, seçimi muhalefetin kazanacağı gerçeğini görmemizi engelliyor

Covid-19 önlemlerine kimler uymuyor?; Türkiye'de bir kamu sağlığı tehdidi olarak erkekler ve ataerki

Hepimiz etrafımıza baktığımız zaman, bazı insanların önlemlere daha çok uyduğunu, bazılarının ise bunları ciddiye almadığını görüyoruz. Covid-19 önlemlerini umursayıp umursamamak neye göre değişiyor? Bu soruya cevap bulabilmek için, istatistiksel bir analiz gerçekleştirmeye karar verdik

Covid-19 ve ev ofis sömürüsü: Dünyanın tüm beyaz yakalıları, birleşin!

Beyaz yakalı arkadaşlarıma sesleniyorum. Ne kadar eğitimli olursanız olun, maaş karşılığında haftalık 40 saat (inşallah!) emeğinizi satıyorsunuz ve o maaşı almazsanız da geçinecek başka bir şeyiniz yok. Dolayısı ile cuma günleri tiyatroya, temmuz ayında da Selimiye’ye gidiyor olabilirsiniz ama sizler de işçisiniz.