12 Şubat 2023

Bir can kaç para?

Ailelerimizi darmadağın eden acılardan yine geldik inşaat işlerine. Soğuk resmi daireler ve sivil işbirlikçileri bir can kaç para?

Benim annem, babasını hiç görmemiş. O doğduktan tam kırk gün sonra Erzincan depreminde ölmüş babası. Posta işletmesinde görevliymiş. Bir tur dönüşü arkadaşı Erzincan'da mola vermesini ve bir geceliğine misafiri olmasını istemiş. 27 Aralık 1939 gecesi meydana gelen depremde hem dedem hem de misafir olduğu aile enkaz altında kalmış. Annem, babasına verilen madalyayı ve albümünü -belki de diğer çocukların yanında daha dik durmak için- sürekli okula götürüp gösterirmiş, zaten madalya ve albüm de okulda çalınmış. Geriye, babasının yazdığı günlüğün sayfalarından birinde kendisiyle ilgili küçük bir not kalmış: "Bugün güzeller güzeli bir kızım oldu!"

1939 Erzincan depremi aile tarihimizde hep çok önemli oldu. 1992 depreminden sonra kente gönderildiğimde aklımın bir tarafında hiç tanımadığım dedem vardı. Kuşkusuz 1939'un 7.9'luk büyüklüğüyle karşılaştırılamayacak bir depremdi 1992 depremi ama acıların kıyaslaması olmuyor, her kayıp insanın canını aynı şiddette yakıyor.

13 Mart 1992'de meydana gelen depremde 653 kişi öldü, 8057 bina hasar gördü veya yıkıldı.

Böyle öznel bir acının imar planlarıyla, yapı denetimleriyle, bakanlıklarla, belediyelerle ve bir dolu sevimsiz, soğuk yapılarla ve onların sonuç vermeyen toplantılarıyla ilgili olması her zaman kızgınlık uyandırıyor insanda. 1939'dan sonra kentin yeniden imar edilmesi planlandığında Avusturya'dan sipariş edilen "kurma ev"ler meselesi mesela. İnsanlar yıkıntılar içinde, kayıplarının acılarıyla yaşarken dokuz yıl Meclis'te sorunun nasıl çözüleceği konuşulmuş. Dokuz yılın sonunda Avusturya'dan hazır ev (kurma ev) alınmasına karar verilmiş ve kanunu da çıkartılmış. 1949'un Nisan ayında ilk kurma evler Erzincan'a getirilmiş ve kurulmaya başlanmış, aynı yılın ekim ayında da hak sahiplerine teslim edilmeye başlanmış. Planlamaya göre, üç bin kurma ev depremzedelere verilecektir ama ardı ardına dedikodular yayılmaya başlayınca üç bin ev hayal olur. Birinci söylenti, evlerin taksitlerinin ödenemeyecek kadar pahalı olduğudur. İkinci söylenti ise, tuvaleti içinde olan bir evde yapılan ibadetin geçerli olmadığıdır. Sonuçta depreme dayanıklı üç bin evden sadece 652'si yapılabilir. Avusturya'dan önce İskenderun limanına, oradan da trenlerle Ankara üzerinden Erzincan'a getirilen ev malzemeleri, talep az olduğundan tren garında vagonlarda bekletilir. Devlet Demiryolları da Kızılay'dan navlun parası isteyince İmar İskân Bakanlığı ve Kızılay tek çare olarak gelen malzemeyi Ankara'ya göndermekte bulur. Kullanılmayan malzeme ise yıllarca -ve hâlâ- sürecek bir dedikodunun doğmasına neden olur: Saraçoğlu mahallesi, Erzincan depremine gönderilen yardımlarla yapıldı!

1992 depreminden sonraki Erzincan seyahatimde kurma evler hâlâ ayaktaydı, depremde yıkılanlar ise birçoğu onların yerine yapılan çok katlı apartmanlardı. Görüştüğüm bir yetkili kurma evlerin artık çok değerli olduğunu ancak 1949'dan 1992'ye kadar geçen sürede bu evlerin yüzde 80'inin ardı ardına yapılan imar değişiklikleriyle yerlerini apartmanlara bıraktığını söylemişti.

Ailelerimizi darmadağın eden acılardan yine geldik inşaat işlerine. Soğuk resmi daireler ve sivil işbirlikçileri bir can kaç para?

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. 

Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Otomobil uçar gider

1960’larda dede Turan Feyzioğlu’nun makam aracı en az yirmi yaşındaki Chevrolet SW iken, 2000’lerde torun Metin Feyzioğlu’nunki sıfır yaşında Volkswagen 2.0 TDI idi. Türkiye’nin makam aracı itibarı tam çözülmüşken nereden çıktı bu tasarruf tartışmaları

Dağlılar’dan Yaylacılar’a

Muhalefet zor, parti içi muhalefet daha zor, lidere karşı çıkmak ise çok çok zor ve de bir kişinin ne kadar keskin muhalefet yaptığı bir ölçü değil… Örneğin; bir bakanlık kaptı mı, partisinin en önde savunucusu olabilir!

Diyarbakır ilçe, Van belde olsun

Bir yerde seçim mi kaybettin, eskiden olsa illiğini elinden alır, rütbesini ilçeliğe indirirdin! Neyse ki Türkiye büyük bir gelişme kaydetti de sadece seçilenin mazbatasını vermeyerek iş hallediliyor. Peki fatura kime kesilecek? Onun da kolayı var: Sarol Formülü!