Türkiye'nin en önemli şairlerinden Ülkü Tamer, 81 yaşında hayata veda etti
Şair, yazar, çevirmen, verdiği eserlerle yarım yüzyıldır Türkçe edebiyatın her alanında en önemli isimlerden biri, Ülkü Tamer Bodrum’daki evinde yaşama veda etti. Ülkü Tamer’den geriye şiir, öykü, anı ve şiir antolojilerinin yanı sıra, aralarında Shakespeare, Çehov, Brecht, ve Ibsen gibi dünyaca ünlü yazarların eserlerinin de bulunduğu 70’ten fazla çeviri kaldı.
1937’de yılında Gaziantep’te doğan Ülkü Tamer, 1958 yılında Robert Kolej’inden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde okudu. Milliyet Çocuk, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi dergilerin yönetiminde görev aldı. 1959’dan sonra yayımladığı yedi şiir kitabı 1986’da Yanardağın Üstündeki Kuş adıyla tek bir kitapta topladı. Dört öyküsünün yer aldığı Alleben Öyküleri ile 1991 yılında Yunus Nadi Öykü Armağanı’na layık görüldü. Edith Hamilton'ın Mitologya kitabının çevirisiyle TDK 1965 Çeviri Ödülü'nü kazanırken Bir Adın Yolculuktu adlı kitabıyla da Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü'ne değer bulundu.
Memet Fuat, Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’nde Ülkü Tamer için, “İkinci Yeni'nin, çağdaş İngiliz şiirini yakından izleyen, çeviriler yapan. Batı etkilerine açık bir şairiydi. Özellikle 1960'ların ikinci yarısında yazdıklarıyla kapalı şiir anlayışının kusursuz örneklerini verdi. Toplumsal sorunlara yönelirken de şiirinin düzeyini düşürmedi. Yapıtlarında doğayı, doğanın ince güzelliklerini olduğu kadar, insanların sanatsal ürünlerini de değerlendirdi” diyerek şairin İkinci Yeni’ye dâhil edilebilecek 1950-60 arası üretimiyle toplumsal ve sol çizgide diyebileceğimiz ‘60 sonrası şiiri arasındaki farkla birlikte tutarlılığı en iyi şekilde özetler.
Erdal Öz ise Ülkü Tamer’i 6 Ekim 1957 tarihli Pazar Postası’nda şu sözlerle anlatır: “Robert Kolejde okuduğuna bakmayın; kasket giyer. Kasket giyince de Raj Kapor’a benzer. Oniki yaşındayken yazdığı “Duygular Konuşuyor” adlı bir perdelik okul oyunu Remzi Kitabevi tarafından basılmıştır. “İkinci Yeni” şiirler yazardı, şimdi vazgeçti sanıyorum. Biletini daha aydınlık şiirler için almış gibi. Daha, şiirde mi, hikâyede mi demir atacağı belli olmadığından, öyle oturmuş bir kişiliği de yok. Şimdilik, öncü-yeni olmak uğruna çoğu kere şiiri, hikâyeyi de karanlık izbelerde bırakıyor. Salt, öncü-yeni olmayı bir yana atıp hikâyeci ya da ozan olmayı daha bir öne aldığı gün, çok yakından bildiğim cin gibi zekâsı ve yaratıcı yeteneğiyle, Behçet Kemal Çağlar’ın öğrencisi olduğuna da aldırmadan, onu daha aydınlık, daha havadar pencerelerde göreceğime inanıyorum." (K24)