02 Nisan 2024 13:08
Mehmet Yaşar Altundağ & Abdullah Esin
5 önemli trend ile 31 Mart seçimlerini analiz ettik.
31 Mart 2024 Mahalli Seçimlerinde gözlemlenmesi gereken ilk olgu, seçime katılımın düşmesi oldu. 2019 Mahalli Seçimlerinde seçime katılım yüzde 84 olurken bu oran 2023 Genel Seçimlerde yüzde 87'ydi. Fakat geçtiğimiz seçimdeki seçime katılım oranı yüzde 78'te kaldı. 2023 seçimlerinde 2019 seçimlerine kıyasla seçmen sayısı 4 milyon artmış olmasına rağmen kullanılan oy sayısı 2019'un gerisinde kaldı.
Partilerin oylarını incelediğimizde sandığa gitmeyen seçmenlerin en çok hangi partileri etkilediğini daha iyi anlıyoruz. 2019 seçimlerinde 20.5 milyon oy alan AK Parti, 2024 seçimlerinde ancak 16.3 milyon oya ulaşabildi. Bu, AK Parti için 4.2 milyon gibi çok yüksek bir oy kaybı demek. MHP'nin oyu da 2019'a kıyasla 2024'te 1.1 milyon azalmış.
Bu tabloyu, 2023 seçimleri üzerinden hesapladığımızda ise durumun vehametini daha iyi kavrıyoruz. 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı yaklaşık 27 milyon oy aldı. 2024 seçimlerinde YRP'yi dahil ettiğimizde dahi Cumhur İttifakı'nın oyu yaklaşık 21.6 milyon yapıyor. Cumhur İttifakı, henüz 10 ay önce gerçekleşmiş seçimlerden yaklaşık 6 milyon daha az oy almış. 14 Mayıs 2023'teki Millet İttifakı'nın ise aldığı yaklaşık 19 milyon oy, 2024'te aynen korunmuş. Dolayısıyla seçime katılım oranındaki düşüş ezici çoğunlukta AK Parti - MHP seçmeninde gerçekleşmiş.
2024 seçimlerinde ilk kez mahalli bir seçime giren YRP ise 2.8 milyon oy alarak en çok oy alan üçüncü parti oldu. Böylece AK Parti'den kopan oyların önemli bir kısmının nereye gittiğini anlamış oluyoruz. AK Parti - MHP ittifakında yaşanan 5.3 milyonluk oy kaybının önemli bir bölümünü YRP kendi hanesine devşirmiş.
CHP'nin ise oyunu 2019'a kıyasla 2024'te 3.3 milyon artırdığını görüyoruz. 2019'da yaklaşık 14 milyon oy alan CHP, 2024'te 17.3 milyon oy almış. Kazandığı yeni oyların önemli bir bölümünün İYİ Parti'den geldiğini, İYİ Parti'nin 2019'a kıyasla 1.7 milyon oy kaybettiğini gözlemleyerek anlıyoruz. Nitekim seçim bölgelerindeki performansları incelediğimizde İYİ Parti'den CHP'ye doğru geçiş doğrulanıyor.
Öte yandan seçime katılımdaki düşüşün tamamen Cumhur İttifakı seçmeninde gerçekleştiğini varsaymak doğru olmaz. Hem CHP'nin İYİ Parti dışında kazandığı 1.6 milyon fazladan oyu hem de 2023'e kıyasla 2024 seçimlerinde katılımın düştüğü halde Millet İttifakı'nın iki seçimde aldığı aynı oy sayısını açıklayabilmemiz gerekiyor.
Bu durum açıkça ortaya koyuyor ki Cumhur İttifakı seçmeninden de CHP'ye doğru bir oy geçişkenliği olmuş.
AK Parti'nin ilk kez bir seçimde ikinci parti konumuna düşmesi partinin siyasi söylemdeki hegemonik meşruiyetine ağır bir darbe indiriyor. Ayrıca CHP'nin Cumhur İttifakı seçmeninden oy devşirerek birinci parti olması, CHP'nin Türkiye'nin merkezindeki yeni parti olarak filizlendiği tezini kuvvetlendiriyor.
2024 seçim sonuçlarıyla beraber ilk yapılan yorumlardan biri milliyetçiliğin irtifa kaybettiği, eskisi kadar güçlü bir ideoloji olmadığı ya da 2023 seçimleri ile beraber tartışılmaya başlanan milliyetçilik yükseliyor tezlerinin revize edilmesi gerektiği oldu. Fakat biz milliyetçiliği zayıflamasından ziyade, Türk milliyetçisi partilerin stratejik önemlerini tam olarak kullanamadığı ve kaybettiğini düşünüyoruz.
Üç önemli nedenden ötürü Türk milliyetçiliği güç kaybediyor demek erken bir saptama olacaktır: Birincisi, yerel seçimlerin dinamikleri ile genel seçimin dinamikleri oldukça ayrı. Genel seçimlerde gündemde olan güvenlik, dış politika, göç politikası ve savunma politikaları gibi konular; milliyetçiliğin kendini daha baskın bir şekilde hissettirdiği alanlar. Yerel seçimlerdeki seçmenlerin hassasiyetleri ise milliyetçi ideolojiyle pek alakalı değil. Dolayısıyla yerel seçim üzerinden yapılan milliyetçilik analizleri yersiz olacaktır.
İkincisi, 2023 seçimleriyle beraber yükselen Türk milliyetçiliği tezini de sayısal ya da demografik bir hakimiyetten ziyade ideolojik söylem hakimiyeti üzerinden okumak gerekiyor. 1999 ve 2015 seçimlerinde de yüzde 20'lere yaklaşan MHP fenomeni mevcuttu. 2023 seçimlerinde ise Türk milliyetçileri kazananı ve kaybedeni tayin eden konumuna ulaştı.
Çünkü iktidarın da uzun bir süredir işlediği beka söyleminin ve sık sık vurguladığı yerli ve milli anlatısının yardımıyla Türk milliyetçiliği; siyasal alanda neyin makul olduğunu ve kimin düşman olduğunu belirleyebiliyor. Bu manada DEM ile ilişkilerden tutun olası sınır ötesi operasyonlara kadar CHP ve DEM dışında rejiimin çizdiği sınırların dışında bir parti göremiyoruz. Bu kırmızı çizgiler, yerel seçimlerle de bozulacak kadar silik değil.
Üçüncüsü Türk milliyetçiliği zaten yerel siyasette pek etkin olan bir tarihsel bakiyeye sahip değil. Zaten az olan bu birikimlerini son dönemde MHP AK Parti'ye, İYİ Parti de CHP'ye vakfetmişti. 2024 seçimleri özelindeki bir diğer önemli durum seçmenlerin genel eğiliminin kazanacak adaya oy vermek şeklinde gerçekleşmesi. İstanbul'da DEM'in ve İYİ Parti'nin adaylarının çok düşük oylar almasını bu şekilde açıklayabiliriz. Bütün bu sebepler bize gösteriyor ki Türk milliyetçiliği söylem gücünü ve seçmen davranışını belirlemedeki gücünü kaybediyor demek için henüz çok erken. Fakat İYİ Parti'nin, CHP'yi tam karşısına alarak ve 10 ay boyunca tamamen anti-CHP siyaseti yürüterek başarılı bir kampanya yürütmediği aşikâr.
Zafer Partisi ise seçmenler tarafından AK Parti'ye kazandırmayalım düşüncesiyle daha az tercih edilmiş. Bu sürecin sonunda ise kazanan CHP oldu. CHP'nin ittifaksız ve kimseye minnet eylemeden tek başına kazanabildiğini görmesi CHP'ye özgüven vereceği gibi bu partilerle masaya oturduğunda elinin daha güçlü olmasını sağlayacaktır. Milliyetçi partilerin elinde CHP'ye karşı daha az veto gücü ve kırmızı sınırları belirleme imkanı olacaktır.
2023 Genel Seçimleri öncesinde sıklıkla dile getirilen ancak seçim sonuçlarının ardından yanlış olduğu düşünülen bu önerme 2024 Yerel Seçim sonuçlarıyla birlikte doğrulanmış oldu. Cumhur İttifakı seçmeninin önemli bir bölümünün sandığa gitmemesi, gidenlerin ise yine kayda değer bir bölümünün Yeniden Refah Partisi ve CHP'ye destek vermesi seçmendeki alternatif arayışını doğrulayan gelişmeler olarak görülebilir.
Cumhur İttifakı'nın kalesi olarak görülen Şanlıurfa'da ve Yozgat'ta YRP'nin; Manisa'da CHP'nin kazanması iktidar seçmeninin alternatif arayışlarının güçlendiğini ve doğru adaylar etrafında birleşebildiğini gösteriyor. En azından Adıyaman örneğinde olduğu gibi sandığa gitmeyen Cumhur İttifakı seçmeni, değişim talebini dolaylı yoldan ifade ediyor.
2028 Genel Seçimlerine ilişkin bir analiz yapmak için henüz çok erken olsa da yereldeki alternatif arayışı, YRP'nin sağ cenahta yükselen yıldızı ve CHP'nin Anadolu'nun içlerine kadar genişleyen etki alanı doğru kullanıldığı takdirde 2024'teki çok renkli Türkiye haritası 2028'de yeniden ortaya çıkabilir.
Bu başlık altındaki bir diğer önemli konu da Cumhur İttifakı seçmeninin alternatif arayışında Altılı Masa üyeleri Saadet, Gelecek, DEVA ve Demokrat Parti'nin artık bir aktör olarak görülmemesi. Bu dört sağ partinin toplam oy oranının yüzde 2'yi geçmemesi, 2023 Genel Seçimleri ardından yapılan analizleri de haklı çıkarmış oldu.
CHP'nin ittifaksız girdiği bu seçimde muhalefet oylarının çok büyük bir bölümünü kazanabilmesi ve YRP'nin sağ seçmenin en güçlü alternatifi hâline gelmesi diğer sağ partilerin önümüzdeki süreçte ne iktidar ne de muhalefet aktörleri tarafından eskisi kadar ciddiye alınmayacağına anlamına geliyor. Güçlü kurumsal kimliği ve ideolojik temsiliyetiyle Saadet Partisi'nin varlığını devam ettireceğini düşünsek de DEVA ve Gelecek Partisi'ne mensup milletvekillerinin önümüzdeki süreçte AK Parti, YRP ve CHP'ye geçmesi ve parti teşkilatlarının dağılması en güçlü seçenek olarak görünüyor.
Hem iktidar hem de muhalefet seçmenlerinin alternatif bir iktidar arayışı Haziran 2015'ten itibaren su yüzüne çıkmış bir gerçek. AK Parti ve MHP arasında Cumhur İttifakı'nın kurulmasıyla birlikte bu seçmen grubu bir süre daha iktidar çatısı altında toplansa da yerel seçimler alternatif arayışının güçlü bir şekilde devam ettiğini kanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesinin ardından hem siyaset alanı daraldı hem de TBMM zayıfladı. Bu tabloya bir de otoriterleşme sonucu muhalefet partilerinin giderek azalan etki gücünü de dahil ettiğimizde muhalefet bloğu için alternatif lider ve iktidar arayışlarının neden yerel yönetimlerde karşılık bulduğunu daha iyi anlıyoruz.
İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun, Ankara'da da Mansur Yavaş'ın belediyeler üzerinden hem yeni bir yönetim modelini hem de günlük hayatı kolaylaştıran ekonomik ve toplumsal politikaları hayata geçirebilmesi, iktidar ve muhalefet seçmenlerine alternatif bir iktidar modelini somut olarak sunabildi.
Merkezi yönetimin 2018'den beri daha da kişiselleşmesi ve muhalefet aktörlerinin siyasi alanın dışına itilmesi yerel yönetimlere önemli bir alan açarak yeni figürlerin, söylemlerin, yönetim modellerinin ve iktidar alternatiflerinin gelişmesine yol açtı. İttifaksız girilen seçimlerde hemen hemen bütün büyükşehirlerde muhalefet seçmenlerinin CHP adayları etrafında birleşmesi ve iktidar seçmenlerinin önemli bir bölümünün de muhalefet adaylarına oy vermesi alternatif iktidar arayışlarının yerelde karşılık bulduğunu ve kurumsal bir ittifaka gerek seçmenlerin liderler etrafında birleşebildiğini gösteriyor.
İYİ Parti'nin seçime ittifaksız girme kararı ve Meral Akşener'in yürüttüğü anti-CHP/İmamoğlu/Yavaş siyasetine başta parti oylarının yüzde 3,8'e kadar gerilemesi, İstanbul ve Ankara'da adayların yüzde 1'e dahi ulaşamaması seçmenlerin parti etrafında değil liderler etrafında birleştiğinin önemli bir göstergesi oldu.
DEM Parti'nin de İstanbul'da yüksek profilli adaylar çıkarmasına rağmen seçmeninin büyük bölümünün İmamoğlu'nu desteklemesi de büyükşehirlerde muhalefet liderlerine kazandırma motivasyonunun parti aidiyetinin önüne geçtiğini gösteriyor. Böylece 2023 Genel Seçimleri öncesinde güçlü bir lider etrafında bir taban ittifakı kurmak yerine tercih edilen elitler tarafından partiler arasında kurulan ittifak anlayışının tamamen yanlış bir strateji olduğunu görmüş oluyoruz.
CHP'nin lider adayları etrafında oluşturacağı taban ittifakını güçlendirmeye yönelik çalışması, önümüzdeki süreçte Türkiye'de uzun süredir beklenen iktidar değişimini gerçekleştirecek en etkili strateji olarak karşımıza çıkacaktır.
© Tüm hakları saklıdır.