04 Temmuz 2024

Koleksiyoncunun kaleminden: Sezar salatası 100. yaşında

Tam 100 yıl önce bugün Meksika’nın küçük bir kasabasında doğaçlama olarak hazırlanan Sezar Salatası tüm coğrafyalara yayılmış, mutfakların vazgeçilmezi olmuş

Sezar salatası adını ilk kez duyduğumda aklıma Eski Roma İmparatorluğu’nun son lideri Jül Sezar gelmişti. Eminim siz de böyle bir çağrışım yaşamışsınızdır! Ölümünün üzerinden geçen 2000 yılın ardından gerek hitabet gücü gerekse de güçlü bir yazar olmasıyla hala hatırlanan dünya tarihine iz bırakmış bir liderin adını salata sipariş ederken yaşatmak -açık söylemek gerekirse- bana her zaman bir hoşluk yaşattı. Üstelik bir önceki yazımda detaylı olarak belirttiğim haliyle, Eski Roma İmparatorluğu’nda öğünlerin son derece önemli bir parçası olan salata çeşitlerinden birinin günümüze kadar gelmiş olabilmesi de mümkün olamaz mıydı?

Tabii ki olabilirdi ama baştan söyleyeyim, Sezar salatasının diktatörlüğü ile de nam salmış Jül Sezar ile ilgisi yok. Sezar salatasının öyküsü 20 yüzyılın başında içki yasağıyla boğuşan kaçakçıların, merdiven altı içki üreticilerinin, suç olmasına rağmen içki ticaretiyle uğraşanların ve tüm tehlikelere göğüs gererek içki içmeye çalışanların Amerika’sında geçiyor.

Amerikada alkollü içecek üretimi, taşınması ve satışı 1920 - 1933 yılları arasında yasaklanmış

Sezar Salatası ilk kez Meksika’nın Tijuana Kasabası’nda servis edilmiş  

Sezar salatasının ilk servis ediliş öyküsü, ülke çapında alkolün satılması, üretilmesi ile taşınmasının kanun dışı olduğu 1920 – 1933 arasında içki yasaklarından bunalan Amerikalıların alkollü bir şeyler içmek için birkaç günlüğüne kaçamak yaptığı yanı başlarındaki Meksika topraklarında bulunan Tijuana sınır kasabasında geçiyor.

Meksika'nın Kuzeybatısında, Amerika sınırın yanı başındaki bu küçük yerleşim yeri o günlerde su gibi içilen alkolün, envai çeşit tütün mamullerinin, dansın, kumarın, çılgın eğlencelerin ve kumarın yanı sıra uyuşturucu gibi, fuhuş gibi her türlü yasa dışı etkinliğin de yapıldığı bir kaçış noktasıymış. Yani kısacası vakti ve parası olanların aklına ilk gelen popüler eğlence, dinlence (!) merkeziymiş.

Küçük kasaba dediğime bakmayın, ana caddesinde 10 barmenin içki hazırladığı, 30 garsonun servise zor yetiştiği 255 metre uzunluğuyla dünyanın en uzun barının olduğu ve herkesin birbirine anlattığı şekliyle tepesinde kırmızı bir yel değirmeni olan Molino Rojo isimli bir gece kulübüne ev sahipliği yapan bir yerden bahsediyorum. Belki de o gün bugün hakkında en çok konuşulan, en çok yazılan – çizilen, anılara aktarılan dünyanın en ünlü sınır kasabasından!  

Değişik binaları ve sunduğu imkanlarla Meksika'nın Tijuana Kasabası yasaklar döneminde
Amerikalıların kaçış noktası olmuş

Bunların dışında neredeyse her köşesinde derme çatma kurulmuş yapılarıyla çok sayıda kulüp, bar ve lokantası olan her keseye hizmet veren bu kasaba o yıllarda Amerika’nın çok ünlü simalarını da ağırlıyormuş.

Clark Gable, Rita Hayworth, Lon Chaney, Jean Harlow, John Barrymore, WC Fields olarak bilinen William Claude Dukenfield gibi Hollywood'un en büyük yıldızları bile buranın müdavimleri arasındaymış. Bu yıllarda Tijuana Kasabası imkânı olan Amerikalılar için öylesine ünlü bir kaçış noktası olmuş ki, ağır sıklette dünya şampiyonu olan ilk siyah boksör unvanlı Jack Johnson, ünlü iş adamları, farklı sanat dallarının icracıları ve toplumun bilinen yüzleriyle Avenida Revolución isimli ana caddede karşılaşmak çok olağan bir şeymiş.

Amerika sınırın yanı başındaki Tijuana sınır kasabası, vakti ve parası olanların aklına ilk gelen
popüler kaçış noktası olmuş

Sezar salatası, ilk kez 4 Temmuz 1924 tarihinde servis edilmiş

Sezar salatasının ilk ortaya çıkış macerası hakkında ortaya atılan çok sayıda görüş var. Denilebilir ki, bu konu hem Amerika’nın önde gelen yemek yazarlarını, yakın tarih araştırmacılarını ve yaşanmışlıkları olanları yıllarca tartıştırmış hem de adı geçen aile bireylerini birbirine düşürmüş. Kimi Sezar salatasının söz konusu tarihten 5 yıl önce aynı yerde hazırlandığını yazmış, kimi de 1900'lerin başında Chicago'lu bir şef tarafından tasarlandığını ve adının da Julius Caesar'dan geldiğini savunmuş.

Genel kanı ve en çok kabul gören sav olayın kahramanı Caesar Cardini'nin kızı Rosa Cardini'nin anlattığı üzerinde kurulmuş ve Sezar salatasının ilk kez 4 Temmuz 1924'te Tijuana'daki Callejón del Travieso'daki Caesar's Place'de servis edildiği yönünde olmuş.

Tijuana Kasabasındaki 255 metre ile dünyanın en uzun barında 10 barmen, 30 garson aynı anda servis yapıyormuş.  

Denilen o ki, tam 100 yıl önce bugün, 4 Temmuz 1924 tarihinde sabaha karşı yani beklenmedik bir saatte, San Diego'dan gelen bir grup havacı mekâna girmiş; kahvaltı öncesinde yiyecek bir şeyler istemiş. Her günkünden değişik olarak bir anda ortaya çıkan aşırı bir müşteri yoğunluğu sırasında malzemeleri tükenen mutfakta o kadar az erzak kalmış ki, o an görevinin başında olan şef Caesar Cardini ve danıştığı çalışma arkadaşları bir anda ne yapacaklarını bilememişler.

Genel anlatıya göre, restoran sahibi İtalyan şef Caesar Cardini hem hiç yoktan iyidir diyerek hem de lokantasına gelenleri boş çevirmemek adına daha önce hiç denemediği şekilde elindekilerle bir şeyler hazırlamayı düşünmüş. Yoğun bir günün servisinden artan marul yaprakları, çiğ yumurta sarısı, parmesan peyniri, limon, çorbalar için hazırlanmış kızartılmış ekmek (kruton) parçaları ve elinde bulunanlarla karıştırdığı güzel görünümlü tabağı baharatlarla süsleyerek salata görünümlü olarak servis etmiş. Ve üstüne eski bir İtalyan sofra geleneğinden esinlenerek hazırladığı karışımı sos olarak eklemesi de işin tuzu biberi olmuş. Korkulanın aksine, salata yiyenlerin büyük beğenisini kazanmış.

İtalyan asıllı Caesar Cardini, sezar salatasının mucidi
olarak adını mutfak tarihine yazdırmış.

Sezar salatası ve Sezar salatası sosu tüm dünyaya yayılmış

O günden sonra Sezar salatası hakkında çok şey yazılmış, çok şey konuşulmuş. Bir kere şunu söylemek gerekir ki, 1920'lerde marullu salatalar Amerika’da çok modaymış, ülkenin dört bir yanında farklı farklı marul çeşitleri yetiştiriliyormuş. Hatırlayanlar olacaktır, daha önce Amerika Birleşik Devletleri'nin 3. Başkanı Thomas Jefferson’un tohumlarını getirttiği 17 farklı çeşit marulu bizzat bahçesinde yetiştirdiğini ve tanıttığını yazmıştım.

Tijuana'da genellikle doğranmadan yaprak olarak sunulan marullar Amerika'da “buzdağı” ve “tereyağlı” olarak anılan uzun, gevrek ve tatlı yapraklı egzotik görünüşte olanlardanmış. Bunlar Avrupa kökenliler tarafından da özellikle tercih ediliyormuş, çünkü Amerika dışında bu tipteki marulları bulmak zormuş.

Bir de sos konusu var; o da çok önemli. Denilen o ki, yumurtayı, parmesan peynirini, taze çekilmiş biber, limon suyu, tuz, sarımsak, zeytinyağı ve mutfakta o an elinin altında olan Worcestershire sosu ile karıştırınca ortaya kremalı, yoğun kıvamda ilginç bir sos çıkmış. Yeri gelmişken söyleyeyim, o günlerin dünyasında, elitlerin mutfağında son derece popüler olan Worcestershire sosu, 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere'nin Worcestershire kentinde John Wheeley Lea ve William Henry Perrins isimli iki eczacı tarafından –belki de- tesadüfen bulunmuş. Hamsi, pekmez, demirhindi, soğan, sarımsak ve diğer malzemelerle tatlandırılmış, fermente edilmiş sirke bazlı bir çeşniymiş.

Salatasıyla ünlenen Caesar Cardini'nin işleri açılmış. 

Sezar salatası sosu tescillenmiş

Adı geçen sos öylesine ilginç bir lezzet ve sunum yaratmış ki, tabağa yayılan hali yiyenleri kaşık kaşık içmeye, marulları sürerek tatmaya, tabakta bırakmamacasına yalamasına, sıyırmasına yol açmış.

Denilen o ki, Sezar salatasının asıl başarısı lezzetli sosundaymış. Yıllarca müşterilerin boş içki şişelerini sosla doldurma isteklerine şaşıran Cardini Sezar sonunda sosunun patentini 1948 yılında almış ve "Cardini'nin Orijinal Sezar Sosu Karışımı" ticari markası altında tescil ettirmiş.

Kızı Rosa ile birlikte kurulan “Caesar Cardini Foods” Şirketince şişelenen ve satışa sunulan soslar çok kısa sürede Amerika ve Meksika’da popüler hale gelmiş; dünyanın her yerinden gelen taleplerle restoranların, evlerin mutfaklarına girmiş.

Sezar salatasının çok beğenilen sosu 1948 yılında patent altına alınmış,
satışa sunulmuş.   

İtalya’dan fırsatlar ülkesi Amerika’ya

Farkında olmadan, hatta malzemesizlikten elindekilerle tasarladığı salatayı tüm coğrafyalarda tanınan, her kültürün mutfağına bir şekilde girecek hale getiren Caesar Cardini, 1910'larda İtalya'dan ABD'ye göç etmiş, önce Kaliforniya'da sonra da Sacramento'da ve San Diego'da restoran işletmeyi denemiş. Alkol yasağından dolayı tutunamayan Caesar Cardini, Meksika’ya geçerek Tijuana'ya taşınmış ve bildiği işe devam etmiş.

Kardeşi Alex Cardini’nin de yaşam öyküsü ilginç! İtalyan ordusu saflarında 1. Dünya Savaşı’na katılan ve asıl mesleği pilotluk olan Alex, 1926 yılında abisi Caesar’ın Tijuana’daki restoranında çalışmaya başlamış. O ara popülerliği yakalama yolunda basamakları çıkmaya çalışan Sezar salatasının sosu üzerinde çeşitli varyasyonlar geliştirmeye çalışan Alex’in en önemli hamlesi salatanın sosuna ançuez, yani İtalyan ve Akdeniz mutfağına özgü hamsi gibi, sardalya gibi küçük balıklardan yapılan bir ezme eklemesi olmuş.

Yolunuz Meksika'ya Tijuana Kasabasına düşerse orijinal mekanda sezar salatası sipariş etmeyi ihmal etmeyin

Alex’in geliştirmiş olduğu mayonezli ve ançuezli sos çok tutulmuş, o da adı günden güne ünlenmekte olan bu yeni salataya “pilot salatası” anlamına gelen “aviator’s salad” adını vermiş ama Sezar adı baskın gelmiş.

4 Temmuz 1926'da Amerika Birleşik Devletleri Bağımsızlık Günü'nü kutlamak amacıyla büyük bir grubun Caesar Cardini'nin restoranına gitmesi ve Sezar salatası istemesi kısa sürede gelenekselleşen bir ritüele dönüşmüş. Sezar salatası kısa bir süre içinde -ne zaman başladığı tam olarak bilinmese de- her yılın 4 Temmuz günü Amerika Birleşik Devleti sınırları içinde resmi olarak kutlanan, hatırlanan günler arasına alınmış.

Şöyle bir baktım internette çok sayıda Sezar salatası ve sosu tarifi var. Tavuklu, ızgara köfteli, yoğurtlu, sarımsaklı, yumurtalı, hardallı, peynirli, közlenmiş biberli-patlıcanlı, ton balıklı, turplu, karabiberli, her türden salata malzemeli vs. Bugün ağız tadınıza en uygun olanlardan hazırlanmış bir Sezar salatası tabağının sofranızda olmasını temennisiyle…

4 Temmuz sezar salatası günü kutlu olsun...

Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

https://www-kitchenproject-com

https://www-florette-es

https://www-ngenespanol-com

https://www-bbc-com

https://www.nationaldaycalendar.com

https://www.bottiglialv.com

İrfan Yalın kimdir?

Koleksiyoncu İrfan Yalın 1962 yılında İstanbul'da doğdu. 9 Eylül Üniversitesi, Aydın Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu. Objelerin – belgelerin peşinde "Popüler Tarih ve Kültür Yaşanmışlıkları araştırmacısı.

Bizimev TV'de yayınlanan "Koleksiyoncu" programı sunucusu - yapımcısı. Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek topladığı el sanatlarını sergilediği Kadıköy'deki "Artemis"in kurucusu.

Koleksiyonculuğun özendirilmesi adına amatörce çalışan, sergi, sempozyum, sunu ve derleme çalışmaları içinde kültürel değerlere gönül bağımlısı…

Yazarın Diğer Yazıları

Koleksiyoncunun kaleminden: Da Vinci’den önceki ve sonraki “Son Akşam Yemeği” tablolarının öyküsü

“Son Akşam Yemeği” temalı çizimler Leonardo Da Vinci’den tam 1300 yıl önce de tasarlanmış

Koleksiyoncunun kaleminden: Kurabiyenin öyküsü

İnsan kurabiye ile yüzlerce yıl öncesinde tanışmış; kurabiye sevince de kedere de eşlik etmiş

Koleksiyoncunun kaleminden: Eski gazetelerden kasım ayı gündemleri

Geçmişin gelecekle bağını kuran “eski gazete koleksiyonları” kültür hazinelerini sararmış sayfalarında saklıyor

"
"