28 Ocak 2024

‘Türkiyeli kadınlarda porno’, ‘Müstehcen’ belgeseli gibi yapımların yaratıcısı olan ve artık porno yönetmeni olarak anılmak istemeyen Mihriban Tandoğan anlatıyor

'Müstehcen' belgeselinin yönetmeni Mihriban Tandoğan'ın kapısını çaldım; belgeseli, son görüşmemizden bu yana neler yaşadıklarını, OnlyFans'te neler olduğunu ve sansürü konuştuk.

BluTV’de yayınlanan ‘Müstehcen: OnlyFans’ın Türkiye’de yasaklı yolculuğu’ isimli belgeseli izlediniz mi? Başrollerinde OnlyFans içerik üreticilerinden Merve Taşkın ve Nina var.

Görmeyenler için platformun yapım hakkında verdiği bilgiyi aktarayım:

“‘Müstehcen’, OnlyFans’ın Türkiye’deki yasaklı yolculuğunu, uzmanların ve bu platformdaki içerik üreticilerinin gözünden ele alıyor. Belgeselde, çıplaklık ve cinsellikle ilgili içerik üretiminin internet tarihindeki izlerini inceliyor, adını sıkça duyduğumuz bu mecranın kamuoyunda görünürlüğü ile başlayan tartışmaları farklı bakış açıları ile dinliyoruz. Fenomen isimlerin gördükleri ilgiyi ve aldıkları tepkileri, takipçilerin motivasyonlarını ve bu etkileşim dolu dünyanın sırlarını öğreniyoruz. Heyecanlı bir seyir sizi bekliyor.”

Merve Taşkın ve Nina

24 dakikalık bu yapımı izledikten sonra künyeye baktığımda, yönetmen koltuğunda oturan tanıdık bir isim gördüm: Mihriban Tandoğan

2021 yılında kendisiyle ilginç bir söyleşi yapmıştık. Filmleri çıplaklık içerdiği için bazı festivallerce ‘pornografik’ bulunmuş, seçkilere kabul edilmemiş -Viyana Porno Film Festivali hariç- ve bu duruma bir başkaldırı, eleştiri yöntemi olarak da kendi deyimiyle ‘bir Orta Doğu komedisi’ olarak porno filmler çekmişti.

Yazıyı okumaya devam etmeden önce kendisini biraz daha tanımak isteyenler için üç yıl önceki sohbeti buraya bırakıyorum:
 
Müstehcen belgeselini görünce tekrar Mihriban’ın kapısını çaldım; belgeseli, son görüşmemizden bu yana neler yaşadıklarını, OnlyFans'te neler olduğunu ve sansürü konuştuk.
 

- Belgesel fikri nasıl çıktı?

Geçen sene uzun metraj bir filmim için May Production le görüşüyordum. Filmim ile ilgili son değerlendirmeyi yaptığımız görüşmede, şirket beni onurlandıran bir teklif sundu. Sanatımı parlatmak ve beni daha tanınır bir yönetmen kılmak için önce bir belgesel ve ardından birlikte dizide çalışmayı teklif etti.

Açıkcası benim açımdan değerliydi bu teklif. Belgeselin konusunu sordum ve ‘Onlyfans’ dediler. OnlyFans benim için yeterli bir başlık değildi. Çıplaklık ve cinsellik üzerinden tanınmış ve müstehcen içeriklerin paylaşıldığı bir platform olarak ele alındığından ‘Türkiyede çıplaklık ve cinselliğin dijitalde atktarımları’ üzerine kapsamlı bir belgeseli daha yerinde buldum ve bunu önerdim.

Aynı zamanda Türkiye'de üreten; çıplaklık ve cinsellik sansüründen mağdur bir sanatçı olarak bazı hassasiyetlerle bu çalışmaya dahil olabileceğimi belirttim. Anlaştık ve belgeseli üç bölüm olacak şekilde hazırlamaya başladık.

Mihriban Tandoğan

- Bu üç bölüm neye yoğunlaşacaktı?

Birinci bölüm OnlyFans içerik üreticileri hakkında olacaktı.

Merve Taşkın ilk bölümde tek başına yer alacaktı. Diğer katılımcılar uzmanlar ve profesörler olacaktı. Dijitalde porno içerik üretimi ya da müstehcen içerik sunmayı ele alan bir konusu olacaktı. Ancak sonra BluTV Merve'nin yanına birini daha istemiş. Başka biri daha dahil edildi.

İkinci bölüm daha toplumsal alanda ve yeni dönemin spiritüel farkındalık yaratan içerik üreticileri ile özellikle tantra felsefesinde cinselliğin nasıl aktarıldığı olacaktı. Müstehcen kavramını da tantranın ışığında ele alacaktık. Aslında varoluşsal bir yere değiniyor. Doktorlar ve psikoterapistler de olacaktı bu bölümde, çünkü hepsinin cinsellikle ilgili bir başlığı var ve bu konuda uzmanların görüşleri çok değerli. Daha toplumla iletişim kuran bir ikinci bölüm var yani.

Üçüncü bölümde ise ‘sanatta cinsellik' konusu işlenecekti. Çünkü sanat olduğu günden beri hem çıplaklık hem cinsellik var. Hatta benim görüşüm sanatın kendisi cinselliktir, iletişimdir. Ancak bazı toplumlar hem sanatı hem de cinselliği öcü bulurlar. Bakınız Türkiye 2024. Biraz buna dikkat çeken bir bölümdü.

Ancak projenin sadece birinci bölümü tamamlanabildi.

- Neden? 

OnlyFans, bugün Türkiye'de erişim engeli olan bir platform. Müstehcen içerik sunduğu ve bu içerikleri pazarladığı için erişimi yasaklandı.

OnlyFans’in popüler olduğu tarihe bakarsak pornhub ile ilişkisini, dijitalde diğer fotoğraf video paylaşabildiğimiz alanlara gelen sansürlerle birlikte buradaki içerik üretici sayısının arttığını ve onlyfans gibi içerik üreticilerin para, fan kazanabildiği platformların doğduğunu görebiliriz.

Aslında tüm dijital uygulamaların bize sunduğu şey ‘görünürlük’ ve ‘beğenilme’.

Yani aslında bu platformları kullananların ortalama yaşlarına bakarsan; görünmeyen, takdir edilmeyen ya da onaylanmaya ihtiyaç duyan herkesin belli bir personası ve içeriği ile kendilerine alan yarattığını anlayabiliriz. Yani sporcu da, sanatçı da, aşçı da, model de, seks işçisi de, porno içerik üreticisi de var OnlyFans'te tıpkı diğer tüm sosyal medya platformlarında oldukları gibi. 

- Tamam ama neden burası bu kadar popüler oldu, işin sırrı ne?

Aslında OnlyFans çıplaklık ve cinselliğe diğer uygulamalar kadar sansür koymadığı için şimdilik daha çok tercih ediliyor. Birçok OnlyFans içerik üreticisi bundan üç sene kadar önce içeriklerini Instagram'da paylaşabiliyordu.

Detaylı okuması yapıldığında aslında pornografi ya da pornonun zaten sosyal medya ile internetin yarattığı, desteklediği bir alan olduğunu görebiliriz. Isırılmış elma logosundan ötürü ‘Steve Jobs’ pornosunu mu yaşıyoruz acaba dedirtiyor bana.

"Görünür olmak bir tabu, görüneni ve göstereni yargılamaksa bir hobi."

Mihriban Tandoğan ve Nina

- Müstehcen kavramını sence nasıl ele alıyoruz? 

Açık saçık, 'orasını burasını paylaşan' ya da cinsellik ve çıplaklık üzerine yazı yazan, sohbet eden, kısaca her tür içerik paylaşımını müstehcen kavramı ile ele alıyoruz. Bir erkek yapsa bunu yine böyle mi ele alırız, yoksa bu bakış açımız sadece kadınlara yönelik mi? 

Bu bir tabu. Görünür olmak da bir tabu. Görüneni ve göstereni yargılamaksa bir hobi.

Evet çıplaklık ve cinsellik bir tabu ve bunun değiştirilemez, sarsılamaz tabu formuna saygı duyuyoruz. Ben projeye birinci bölüm kurgu aşamasındayken veda ettim. Devam edemedim çünkü yapımcınız, BluTV ve bazı katılımcılar da bu tabuyu sürdürüyordu. 2.ve 3. bölüm neden çekilmedi bilmiyorum.

- Ne gibi tabularla karşılaştın?

Bu belgeselde ben Merve Taşkın'la çalışmak istedim. Çünkü Merve, Türkiye'den OnlyFans’i en iyi kullanan kişi ve içerikleri gerçekten şahane. Belgeseli hazırladığım süreçte de ‘Müstehcenlik’ sebebiyle yargılanıyordu.  

Merve'nin sosyal medyasına girdiğinde direkt seni OnlyFans sayfasına yönlendiriyor, tek link olarak o var. Merve'nin Onlyfans’ini bulmak çok kolay, hatta arama motoruna Merve Taşkın OnlyFans yazsan bile çıkıyor.

Bu sayfa yapım şirketi tarafından bulunamadı ve hiç merak edilmedi. Bu kadın ne paylaşıyor, neden yargılanıyor, biz neden bu belgeseli çekiyoruz -ki bu soruya yapım şirketi tarafından hiç yanıt alamadım-, bu durum bir sansür olduğunu düşündürttü bana. Ve bu sansür sebeplerini merak ettim.

Merve Taşkın yargılandığı dosya için Çağlayan Adalet Sarayı'nda. Ocak 2023

Acaba çalıştığım yapım şirketi neden utandı?

Merve’nin çekimlerine dahil olan bazı kişiler, çekimin ardından -ki o sırada onay vermelerine ve eğlenmelerine rağmen- belgeselde görünmekten neden çekindiler? Neden? Acaba onlar neden utandı?

- Başka neler oldu

Benim orada olma niyetim, çıplaklık ve cinselliği konuşulabilir kılmak. Dolayısıyla buna göre sorular hazırlamışız ve bu sorular herkes tarafından onaylanmış. Ancak bir süre sonra enteresan şeyler olmaya başladı ve ben şöyle şeyler duydum:

“Çıplaklık ve cinsellikle ilgili herhangi bir çalışma yapan kişinin psikolojisine yönelelim, çünkü muhtemelen psikolojisinde bir problem var. Ya da aile geçmişinde büyük bir problem var ve bu kişi o yüzden böyle şeyleri tercih ediyor, biz önce bu detayı alalım.

Ya da bu detayı aldıysak daha çok bu tarafını kullanalım kurguda. Bir de feministler bu paylaşımları yapan kişileri erkek egemen kültüre hizmet şeklinde yorumluyormuş, bu görüşe ağırlık verelim’’

Burada kesinlikile bir sorun var, o da şu; toplumun utanç tabusu, bu sözleri söylenenin bir kadın olması da alışık olduğumuz utanç yargısı olan ‘orospu-eskort’ kelimesi ile karşılaşmak. 

Bu arada kurguyu ben değil, yapımcımız yaptı. Böyle tercih etmezdim ben. Bu da projeden uzaklaşma sebeplerimden biri ama yapımcımız ısrarla bunu tercih etti…

"Eskorttan tavsiye mi dinleyeceğiz!"

- Yani Merve ya da diğer OnlyFans kullanıcılarının bir psikolojik sorunu olduğunu ileri sürüp bunun nedeninin sorulması mı istendi bu belgeselde?

Tam olarak değil, o dönem Merve ile başka bir belgesel çeken 140journos konuyu böyle ele almıştı.

140journos Merve'nin yaşamını dinlerken, ailesi ve doğduğu yerin hikâyesinden ötürü Merve'ye bir psikolog seansı yapmasını uygun gördüler ve öyle yayınlandı belgesel.

Merve ile konuştuğumda "annemi belgesele dahil etmeye çabalıyorlar" demişti. Ben de "psikolog da ekleyecekler mi" demiştim,  "yok artık" deyip gülmüştü ama eklediler.

Yapımcımız bu konuşmamıza üzüldü. Çünkü o da 140journos'un içeriği ele alış biçimini savunuyordu. Yani detaylı bakarsan aynı yargı. Bu yargının tam olarak nereye dokunduğu ya da nereye gidebileceği ile ilgili pek düşünülmüyor.

140journos'un Merve Taşkın videosu için hazırladığı görsel:



Videonun duyuru metni ise şöyle:

Gündüz kuşağının ana teması olan Anadolu’nun ahlaki değerlerine sıkı sıkıya bağlı olduğu söylenir durur.

İfşaları, skandalları ve yaşam tarzıyla tartışmalı bir şöhrete kavuşan Merve Taşkın, yalnızca bedenini değil türk toplumunun ahlâk anlayışını da ifşa ediyor.

Bir psikolog seansında ortaya dökülenler…

140journos’tan “türk ifşa”, link profilde.

 

Beni en çok etkileyen ve tetikleyen şu olmuştu. Röportajlar esnasında bir konuda Merve’nin fikrini alıyorum; 

"Çıplak fotoğraf çekerken insan kendi bedenini görüp, kendi bedenini güzelleyebilir. Kendi bedeni ile tanışabilir ve barışabilir. Bunu çekmek aslında anormal bir şey değil, hatta normal ve seni rahatlatabilir, özgüvenini yükseltebilir” gibi bir açıklaması var.

Bunun kurguda yer almasını istediğimde yapımcıdan şöyle bir tepki geldi:

"E yani eskorttan tavsiye mi dinleyeceğiz, oraya mı geliyoruz?"

Bu laf Merve’ye Twitter'da yazılan en çok yorumdan biriydi.

Kişi eskort dahi olsa, seks işçiliği de yapsa bizim konumuz o değil. Biz yaptığı şeyle ilgileniyoruz orada. Ve bu şekilde yargılamak aslında ‘sürtük utandırması/ slut shaming’ dedikleri şeye denk geliyor.

Bir kadın nasıl olur da erkekleşir? Ve erkekleştiği şey de ‘toksik erkek’ diye eleştirdiğimiz erkek. Bir kadın, başka bir kadını nasıl olur da sokaktaki o kadını ayıplayan erkeğin dilinden konuşur ve eleştirir.

"Nudity is not pornography/ Çıplaklık, pornografi değildir"

- Sen neden bu kadar içselleştirdin bu meseleyi?

Çünkü yapımcının söylediği gibi türde zorbalıklara maruz kalanlar ‘Nudity is not pornography / Çıplaklık, pornografi değildir’ sloganıyla savunulur. Hadi benim savunduğum olmasın; bu şekilde yargılamak, sekülerlerin güya eleştirdiği bu bakış açısının devamlılığını sağlamak neden?

Ve tesadüfen biz bu belgeseli gerçekleştirirken kadınlarla çalışıyoruz. Yani yapımcımız kadın, BluTV'den de bir kadınla iletişimdeyiz. Hikâyenin ilerleyen kısımlarında kurguyla ilgili söyle şeyler duymaya başladım; "erotik görüntüleri kullanmayalım".

Bu beni çok düşündürdü, hepsine soruyorum neden sansürlüyoruz?  ‘Toksik’ maalesef.

- Kırgınlığını atlatmak için bir şey yaptın mı?

'ZeyZey' diye bir film yazdım ve sosyal medyamda 'oramı buramı gösterdiğim' fotoğraflar paylaştım.


Mihriban Tandoğan

- ZeyZey ne demek?

 Zeynep ismi çok sık kullanılan bir isim bu ülkede. Ve anlamı da; babasının süsü demek.

Kadınların erkekleşiyor olması -toksik erkeklikten bahsediyorum- ve utanç duygusu, kadınların babasının süsü ve ziyneti olduğu için olabilir mi acaba diye düşündürdü. Tanrı ve baba ilişkisine de bakmalı bence, Lilit (Musevilik ve Hristiyanlık apokrif inançlarında Adem'in ilk eşi) bazı toplumlarda hâlâ kötü kadın.

Bu belgesel sürecinde de birçok Zeynep'le iletişimdeyiz. Yapımcımız ve projede yer almasını istediğimiz bazı kadınlar da Zeynep.

Rapçi Lil Zey başka konu yok gibi onlyfans içerik üreticilerini aşağıladığı bir şarkı yapıyor.


Lil Zey'in klibinden bir görüntü

Zeynep’ler de biraz utangaç ve biraz orada olmaktan çekiniyor. Ama bir şekil de varlar ve işin bir parçası olma güdüsü de taşıyorlar. O’ şekilde görülmekten çekiniyorlar, O’ kadın olmak biraz mesele. Filmin ismi oradan çıktı. Belki de benim katarsisim.

 ZeyZey, yaşadığım bu deneyimlerim sonucunda benim açımdan Türkiye'de yapılması gereken bir film, gösterilmesi gereken bir bakış açısı. Gösterildikten sonra da üzerine konuşulması gereken bir konu. Çünkü üzeri sürekli örtülen bir mesele. Tam zıt görüşü çok konuşuluyor ve çok göz önünde.

Örneğin kıyafetlerimiz, kıllarımız -saçımız dahil-, kanımız, güzelliğimiz çirkinliğimiz, estetiğimiz, oturup kalkmamız, sevgililerimiz, kocalarımız, kız kardeşlerimiz, annelerimiz, mesleklerimiz, utancımız, zevklerimiz, meraklarımız, sosyal medyamız, belki dinlediğimiz müzik, sesimizin tonu, gülüşümüz hatta gördüğümüz rüyaya kadar özellikle kadınlardan bahsediyorum... Nerede ve kiminleyiz? Üzerimizdeki baskıların yargıların farkında mıyız? 

Dolayısıyla bu filmi yapmak istiyorum ve de  yapımcı arıyorum. Özgün ve özgür düşünceye alan tanıyan, sinemayı, sanatı ve kadınlığı, kadın oluşu tüm boyutlarıyla önemseyen, bir yapımcı arıyorum. Gelsin, Zeyzey'i beraber yapalım.

Ardından filmi yayınlayacak bir platform arıyorum. Bu sohbet de bir çağrıdır ilgililere.

"Bir kadın, bir genç kadın, bir yaşlı kadın ne zaman 'oropsu' olur?
Bunun sınırları kimler tarafından belirlenir?"

- Konusu ne ZeyZey’in?

Kimi çevre izleyiciler için bir kadının toplumsal değerlerin içinde kendini bulmasını çıplaklık ve cinsellik üzerinden anlatıyor diye yorumlanabilir. Oysa utanç kavramını ele alıyor.

Bunların neden yaşandığını da sadece kendim düşünmek istemiyorum, toplumla beraber düşünmek istiyorum.

Evet, bir kadın meselesi var memlekette ama bu kadın meselesi sadece tecavüz ve görünür şiddetle alakalı değil. Psikolojik şiddetin çeşitli boyutları var. Bu şiddetin basit bir tanesi de kıyafetlere eleştiri, oropsu ve eskort yakıştırması.

Şunu sormak istiyorum. Bir kadın, bir genç kadın, bir yaşlı kadın ne zaman 'oropsu' olur? Bunun sınırları kimler ve ne tarafından belirlenir?


Mihriban Tandoğan

Örneğin benim bu yaz sosyal medyamda paylaştığım fotoğraflarım; beni takip eden, etmeyen, benimle iletişim kuran, hatta sinema yapımcısı bazı önemli erkek kişiler tarafından ‘eskort’ olduğum kanısını yarattı.

Bir sanatçı, bir yönetmen böyle görünmemeliymiş, ucuz bir görüntüymüş ve tahrik edici olduğu için de bu sıfatların yakıştırılması çok normalmiş.

'Orospu' ve 'eskort' arasındaki fark toplumumuz tarafından gerçekten en iyi bilinen şey galiba. Bir kadına  bu sıfatlar yakıştırıldıktan sonra kadınların da bunu kendi içlerinde sürdürüyor olmasının sebepleri nelerdir? Kırılganlık? Öfke? Bu soruların yanıtlanması gerektiğini düşünüyorum

- Erotizm ve pornografi aynı şey mi sence?

Kendi stilimde erotizm ve pornografi başka ifadeler taşıyor benim için. Bir kadının ya da erkeğin herhangi bir meyveyi yiyor olması bana erotik ya da pornografik gelmiyor. Bir insanın parmağını yalıyor olması, memelerine dokunuyor olması ve bunu seviyor olması da erotik ya da pornografik gelmiyor.

 Mihriban Tandoğan'ın yönettiği bir klipten sahneler.

Biz bunu ayıp, yasak ve günah çerçevesinde değil de diğer perspektiften sunabilirsek bakalım ne oluyor. Aslında kimse rahatsız olmayacak, biraz daha belki rahatlamış olacaklar ve özgür olacaklar.

- Porno film yönetmeni olarak anılmak seni rahatsız ediyor mu?

 Artık ediyor.

Bana genelde porno film yönetmeni diyenler benim işlerimi izlemediler. Seninle daha önceki sohbetimiz sırasında Viyana Porno Festivali sürecine girmiştim, ardından Berlin Porno Film Festivali süreci gelişti.

O sırada da dünya buna porno diyor, boşuna didişme Mihriban diye düşündüm. Çünkü sadece Türkiye'de değil, dünyanın neredeyse her yerinde çıplaklık ve cinsellik ‘tabu’.

Dolayısıyla pornografi ve porno dedikçe de aslında bu tabuyu sürdürmüş oluruz. Bir de pornografik görüntü, bir filmi porno film yapmaz. Porno film bir türdür. Nasıl ki korku filmine romantik komedi diyemezsek, benim filmlerime de aslında porno film demek sinema bilmemektir.

Dünyayı değiştirme, insanların, çeşitli toplulukların düşüncelerinde toptan devrim yaratma gibi fantastik hayallerim olmadığını kabul ettiğimde, ne diyorlarsa desinler, sadece izlesinler ve ben üretmeye devam edebileyim istedim/isterim.


Tandoğan'ın yönettiği 'Aldatma' filminden bir sahne 

'Aldatma'yı buradan izleyebilirsiniz.


Tandoğan'ın yönettiği 'Dalgalar' filminden bir sahne.

'Dalgalar'ı buradan izleyebilirsiniz. 


- Ama senin "Vay kardeşim, siz bunları erotik pornografik buluyorsunuz, alın ben de size o zaman porno çekeyim" dediğin bir dönem vardı değil mi?

Arkadaşlarımla beraber birlikte porno çekelim mi dediğim bir süre oldu ama hiçbir yerde yayınlamadım onu.

- OnlyFans’te de yok değil mi? Ben izlemiştim ama tabii kimseye açık değildi.

Hayır yok. Baya Orta Doğu komedisi olmuştu çünkü onlar. Filmle, sinemayla, sanatla alakası yok. Türkiye’de porno filmi neden olamıyor gibi bir belgesel yapılırsa orada kullanılabilir belki (gülüyor).

Ben de kabul etmediğim için porno çekmeyi o yüzden de öyle olmuş olabilir. Çünkü tür olarak aslında benim ilgim yok, muhtemelen belki tam oldurmak da istemediğim için öyle gelişti. Ama bu da bana çok yetti.  

Ve ben o zaman biraz sinirlenmiştim porno sizsiniz diyordum. Size sütyen dediğimde de aklınıza porno geliyor. Âdet dediğimde de çok garip, o da aklınıza porno getiriyor. Kanama sürecindeyim dediğimde zaten kafayı yiyorlar. Dondurmayı külahta yalarsam, o da onlar için pornografik…

Porno üzerine, cinsellik, hatta seks ve insanlık tarihi üzerine okuma yapmalarını tavsiye edebilirim onlara sadece…

- Seninle yaptığımız bir önceki sohbette; ‘Türkiye’nin ilk kadın porno yönetmeni Mihriban...’ dediğimde bu seni kırmıştı o zaman öyle mi?

Hayır. Tam tersi merak uyandırıyordu. Senden önce bu sıfat toplum tarafından verilmişti bana (Gülüyor). Benim niyetim filmlerim izlenmesiydi. Bu sıfat filmlerimin izlenmesine yardımcı oldu ve bana utanç, tabu ve cinsel travmalar konularda araştırma alanı sundu, keşfettiklerim yeni filmlerimin üretimlerimin ilhamıdır.  

'We need to talk' kartları ve Mihriban Tandoğan

- ‘Türkiyeli kadınlarda porno’ belgeseli vardı bir de; neydi ve neden yapıldı?

Türkiye'de çeşitli sosyokültürel yapıdan kadına, cinsiyet kavramı ve cinsellik ile ilgili soruların sorulduğu bir belgesel. Tam şu anda bu coğrafyada bu tarz sorulara çeşitli sosyokültürel yapıdan kadınların yanıtlarını ve cinsiyet cinsellik kavramlarına yaklaşımlarını merak ettim.

'Türkiyeli kadınlarda porno' belgeselini buradan izleyebilirsiniz. 

- Şimdi ne yapacaksın?

Zeyzey’i çekeceğim çok heyecanlı ve hazırım. Aynı zamanda Engin Günaydın'la yazmaya niyet ettiğim bir dizi fikrim var; ironik ve değerli bir çalışma.
 

'We need to talk' adında kart oyunum var. Yetişkin bireylerin oynaması, oynarken çeşitli kavramlar üzerine düşünmelerini amaçlayan bir oyun. Oyunun prezervatif markaları ile ortak reklamının yapılmasını  planlıyorum, ilgilenler benimle iletişime geçebilir.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Adnan Oktar mağduru baba Elvan Koçak’ın ‘Katarsis’i üzerinden sorular...

Bir çocuğun cinsel istismara uğramasını pornografik bir soruya dönüştürmekle hangi ‘Katarsis’ sağlanıyor? 

Deprem çocuğunun 'şah ve mat'ı: Hena, enkaz altında kalan satranç kupasına nasıl kavuştu?

"Enkaz altında kaldığına üzüldüğün, manevi değeri en fazla olan şey senin için neydi?”

Üç Michelin yıldızlı dünyanın en iyi restoranı, tüm tehditlere rağmen et menüsünü çöpe atıp neden vegan bir restoran oldu?

Et yiyen çoğu insan Amazon’u yok etmek istemiyor. Amazon’un korunmasından yanalar. Ne yazık ki marketlerden aldıkları etler ile ormansızlaşma arasındaki bağlantıyı fark edemiyorlar.