25 Ocak 2024 15:04
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hakkında ikinci kez ‘hak ihlali’ kararı verdiği cezaevindeki Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmemesine karşı arkadaşları ve meslektaşları, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde Atalay'ın mektubunu okudu ve basın açıklaması yaptı. Atalay mektubunda, "Bildiğimiz anlamda avukatlık yapmaya devam edebilmek için dahi Anayasa’nın askıya alınmasına itiraz etmek, memlekete sahip çıkmak zorundayız" dedi.
Basın açıklaması Can Atalay'ın mektubunun okunmasıyla başladı. Atalay, mektubunda şunlara değindi:
“Olağanüstü olağanlaştırılmaya, tümüyle keyfi kuralların belirsizleştiği bir rejimi yerleştirmeye çalışıyorlar. Bu kuralsızlık, hukuksuzluk hali memlekete zarar veriyor. Anayasa'nın açık hükmüne rağmen yapılanlar, söylenenler karşısında durmak memlekete sahip çıkmaktır. Bu Anayasa'yı askıya alma haline TBMM'ye ortak etmeyeceklerini ummak istiyorum. Bildiğimiz anlamda avukatlık yapmaya devam edebilmek için dahi anayasanın askıya alınmasına itiraz etmek, memlekete sahip çıkmak zorundayız. Memlekete, anayasaya, hukuka ve mesleğe sahip çıkan her birinize teşekkür ediyorum. Silivri'den selamlar.”
Basın Konseyi Başkanı Pınar Turancı, konuşmasında Anayasa Mahkemesi'nin kurallarının herkes için bağlayıcı olduğunu belirterek şöyle konuştu:
Sesimizi çoğaltmak, hak, hukuk, adalet demek çok kıymetli. Bu bir Adalet Nöbeti'dir. Aslında hukuksuzlukta geldiğimiz bu noktadan utanç duyuyoruz ve çok üzülüyoruz. Bu gri tabloda yol alamadığımızın farkındayız. Yarınlar için üzülüyoruz, korkuyoruz. Hukukun olmadığı iklimlerde aydınlığa çıkılamayacağının farkındayız. Demokrasi için tüm varlığımızı adadığımız bu vatanda; hak, hukuk, adalet içinde yaşamak istiyoruz. Anayasa, yaşamsal direğimizdir. Anayasa Mahkemesi kararları hukukun en üstüdür, vicdandır, haktır. Herkes için bağlayıcıdır, tartışılmaz. 'Benim hukukum, senin Anayasan, benim mahkemem' olamaz. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmediği düzende nefes almak istiyoruz.
Biz gazeteciyiz. Yasama, yürütme, yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvet, basının bir neferiyim. Hukukun egemen olduğu, basın ve ifade özgürlüğünün yaşatıldığı ülkede var olmak hedefimizdir. Biz böyle yola çıktık. Cumhuriyet’in 100. yılında tüm değerleriyle barışık bir ülkede hayat bulmak, yaşamak 85 milyonun hakkıdır. Eşitlik ve Cumhuriyet’in değerini yitirmeden var olmak istiyoruz. Can Atalay'ın bu değerler ışığında özgürlüğe kavuşması ve milletin vekili olarak meclisteki yerini almasının bir hak olduğunu Çağlayan Adliyesi’nden bir daha haykırıyoruz. Halkın seçtiğinden, düşüncenin yayılmasından, ifade özgürlüğünden korkmayın. Biz gazeteciler, yıllardır tehditlerle, haksız gözaltılarla, ağır sansürlerle görevimizi yapıyoruz. Tutuklanıyoruz. Hiç önemli değil. Bu koşullarda gazetecilik yapmanın çok ağır bedelleri olduğunu biliyoruz ve yaşıyoruz. Bu dayanılmaz zorluğun altında kalan gazeteciler mücadeleye devam ediyorlar. Ama direneceğiz. Yılmadan, bıkmadan, umudu yitirmeden hak, hukuk, adalet yolunda özgür irade için, demokrasi için hep beraber direneceğiz.
Ocak ayı biz gazeteciler için çok zor bir aydır. 8 Ocak'ta Metin Göktepe'yi bir haber peşinde koşarken yitirdik. 19 Ocak'ta Hrant Dink'i kahpe kurşunlar aldı bizden. 24 Ocak'ta Uğur Mumcu Ankara'da evinin önünde, aracının içinde öldürüldü. 1 Şubat'ta Abdi İpekçi bizden koparıldı. O günlerin Milliyet'inden gelen bir gazeteciyim. Onları kahrettiler, bizden kopardılar. Hepimiz bunları yaşadık, yaşamaktayız. Tek bir isteğimiz var. Hukukun yerine gelmesini istiyoruz. Can Atalay mutlaka özgür kalacak. Başka yolu yok."
İYİ Parti’den istifa eden eski Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem ise konuşmasında karara uyulmamasının hukuk yoluyla anayasaya bir darbe teşebbüsü olduğunu belirterek şunları söyledi:
Kaç defa bu hazirun bir araya gelerek bu ülkede hakkı, hukuku, adaleti hatırlatmak, siyasileri muktedirleri uyarmak, bu ülkeye hukuk gelsin. Demokrasi gelsin diye bir araya geldi. Biz artık saymaktan usandık. Bir araya geliyoruz çünkü tek bir kişinin hakkının hukukunun ihlal edilmesi bütün bir milletin, bütün bir toplumun hakkının hukukunun ihlal edilmesi demektir. Bir araya geliyoruz çünkü hukukçuların demokraside hakkı hukuku anlatmaktan başka çareleri yoktur.
Milletvekili Sayın Can Atalay'ın anayasaya aykırı olarak Anayasa Mahkemesi iki kere verdiği ihlal kararına aykırı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında olmak yerine tutulmasının hukuka, adalete, demokrasiye aykırılığını haykırmak için buradayız. Ve Can Atalay örneği aslında bir kişiye yapılan hak ihlalinin, hukuk ihlalinin bütün bir millete yapıldığının en tipik örneklerinden bir tanesidir. Can Atalay hakkında verilen hüküm Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin ve Yargıtay'ın aslında hukuki olarak hukuk yoluyla anayasaya bir darbe teşebbüsüdür.
Bakın maalesef ki hukuku siyasetin ve iktidarın emrine verdikleri için, hizmetine verdikleri için, milletvekili Can Atalay bugün hapiste. Hiç kimse bugün anayasanın bu bariz ihlalini bize hukukla falan anlatmaya kalkamaz. Yargıtay'ın Sayın Başkan’ına buradan sesleniyorum, sakın ola ki bu hazirunun aklıyla alay etmeye kalkmasın. Sakın bu ülkenin hukukçularının aklına hareket etmeye kalkmasın. Tabii ki Yargıtay da tabii ki mahkeme de tabii ki hukukçular da ve tabii ki her bir vatandaş da Anayasa Mahkemesi'nin bir kararını beğenmeyebilir, eleştirebilir. Ama ona uymak zorundadır."
Can Atalay'ın annesi Şükran Atalay ise şunları söyledi:
"Çağ açıp kapatan Fatih Sultan Mehmet demiş ki 'Kadıyı satın alırsan devlet çürür. Devlet çürürse devlet çöker' Canım oğlum ve arkadaşlarının hiçbir suçu olmadığını biliyorum. Beraat iki kere 'Hak ihlali' durumunda bile birileri dedi ki 'Bunları mahkum edin.' Bu mahkumiyet devam ediyor. Benim oğluma 'terörist' dediler, hepsini reddediyorum. Biz her türlü şiddete, fiziksel şiddete karşıyız. Bunu hepsi çok iyi biliyor. Benim oğlum bir çakı bıçağı bile taşımadı. Hatay halkı onu tanımadan oy verdi. Bütün toplumsal olaylarda hiçbir menfaat gözetmeden, beş kuruş para almadan vatanı için çalıştı. Memleketini sevdi. Bütün suçu memleketini sevmek. Sizlerle de onu sevdiğiniz için ve dayanışma gösterdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. İnşallah güçlünün adaleti değil, adaletin gücü galip gelecek."
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdiYerel mahkemenin dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire 3 Ocak'ta açıkladığı kararda, “AYM'nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırıldı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa'nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirtti, AYM'nin kararının "jüristokratik" bir davranış olduğunu savundu. Atalay ile ilgili “hakkındaki yargılamanın durdurularak tahliye edilmesine” yönelik ilk AYM kararına uymayan ve anayasaya aykırı davrandıkları gerekçesiyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ikinci kararda AYM'nin “Kararlarıma uyulması zorunlu” mesajı vermesine sert tepki gösterdi. Bu kararı “hukuki değerden yoksun” olarak niteleyen ve ortada uyulacak bir karar bulunmadığını belirten Daire, Atalay’ın tahliyesi talebini yeniden geri çevirdi ve vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi. GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI - Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, AYM’yi yerden yere vurdu: “AYM, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini bile tartışmaya açabilir” Yerel mahkeme AYM'yi yine dinlemedi: Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay'a gönderildiAnayasa Mahkemesi'nin ikinci kez verdiği ihlal kararının gerekçesini açıklanmasının ardından toplanan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın hakkında AYM kararını uygulamayarak, dosyayı bir kez daha Yargıtay'a gönderdi. Anayasa Mahkemesi'nin ikinci kez "hakları ihlal edildi, tahliyesi gerekir" kararı verdiği TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili düğüm yine çözülemedi. AYM'nin ilk kararından sonra dosyayı Yargıtay'a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tavrını sürdürdü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Atalay kararı nedeniyle "suç işlemek"le itham ettiği ve kararını uygulamadığı AYM'nin bir kez daha hak ihlali kararı verirken ihlali gidermekle yerel mahkemenin görevli olduğunu açıkça belirtmesi de durumu değiştirmedi. AYM kararından sonra önce gerekçeli kararı bekleyeceğini bildiren, gerekçeli karar bugün yayımlanmasına rağmen 11 saat boyunca müzakere yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararda "yetkili makamı belirlemekle AYM yükümlüdür, yerel mahkeme belirleyemez" denilmesine rağmen Atalay dosyasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne yeniden gönderdi. Yerel mahkemenin bu kararına karşı hem AYM'nin hem de Yargıtay'ın nasıl bir tutum alacakları ise merak konusu oldu. TIKLAYIN - Can Atalay'ın avukatları: Üç hakimin derhal bu gece HSK tarafından açığa alınması gerek AYM'den ikinci hak ihlali kararında, mahkemeye "Gereğini yapın" demiştiAnayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık'ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı. AYM, Anayasa'nın 148. maddesinde güvence altına alınan "bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine oybirliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay'a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti. Can Atalay'ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM'nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Avukatlar, AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti. TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi? Gerekçeli karar: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”AYM, 21 Aralık'ta verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini ise 27 Aralık'ta açıkladı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararının gerekçesinde, Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmayarak “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve "keyfi kararlara müsaade edilemeyeceğini" belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin altını çizen AYM, yerel mahkeme ile AYM kararını uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiği vurguladı. AYM kararında, "Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi. AYM'nin ilk ihlal kararı ve Yargıtay vurgusuAnayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Atalay'ın "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkı ile "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiği sonucuna varmış, ayrıca Atalay'a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti. Yüksek Mahkemenin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Atalay'ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Atalay'ın durumunun, Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Atalay'ın, TBMM'de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay'ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, "Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa'nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir" tespiti yapılmıştı. Yerel Mahkeme AYM kararını uygulamadıAYM, ihlale ilişkin kısa kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir "müzekkere" olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım'da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yolladı. TIKLAYIN | Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararına Yargıtay'ı işaret ederek uymadı! Yargıtay AYM'ye "Yetkiyi aştı" dedi, suç duyurusunda bulunduYargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım'da Atalay için “hak ihlali” kararı vererek, tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını değerlendirirken, tarihe geçecek bir hükme imza attı. Yargıtay, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddederken, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin yetkilerini aştığını belirtti. AYM üyelerinin “denetlenememenin verdiği rahatlıkla” hareket ettikleri, anayasada yeri olmamasına rağmen “yasa koyucu ve süper temyiz mahkemesi” gibi davrandıkları ifade edildi. Atalay kararında üniversitelerde başörtüsü yasağı getiren eski bir karara atıf yaptıkları ve bunun da daire tarafından “ironik” bulunduğu vurgulandı. Yargıtay, bu nedenle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı. TİP’ten milletvekili seçilmesinin ardından Atalay’ın tahliye talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu kararını yerinde bulmayan ve Atalay’ın tahliyesinin gerektiğine karar veren AYM’yi tanımadı. Yargıtay, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı. Yargıtay'dan AYM'ye ağır suçlamaYargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Yargıtay Başkanlığı tarafından 10 Kasım'da yapılan açıklamada, "Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır" denildi. Ayrıca açıklamada Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakıldığı öne sürüldü. Yargıtay kararı sonrası Atalay'ın avukatlarından ikinci başvuruYargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararından sonra cezaevindeki Atalay’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye 1 Aralık'ta ikinci kez başvuru yapılmıştı. Avukatlar Atalay'ın; “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ikinci kez ihlal edildiğinin tespitini ve bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını talep ettiği belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi; Atalay'a ilişkin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan ikinci başvuruyu 21 Aralık'ta görüşme kararı almıştı. Yüksek Mahkeme, "bireysel başvuru hakkı"nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. "Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlaline ise oy çokluğuyla karar verildi. Atalay'a 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden AYM'nin kısa kararı, infazın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI
|
© Tüm hakları saklıdır.