Gündem

AYM'nin Can Atalay kararının gerekçesi açıklandı: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

AYM kararında, "Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi. Gözler, gerekçeli kararı bekleyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne çevrildi

27 Aralık 2023 01:14

T24 Ankara
 
AYM'nin Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan TİP Milletvekili Can Atalay hakkındaki ihlal kararına uyulmaması üzerine verdiği ikinci ihlal kararının gerekçesi açıklandı. Yüksek Mahkeme, "Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına" şeklinde karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirterek kritik bir değerlendirmede bulundu. AYM, Daire'nin söz konusu kararı için, “Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Hakkındaki Kanun'a aykırı olduğu gibi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda veya diğer kanunlarda bulunmayan bir karar türüdür. Böyle bir karar türünün olması da mümkün değildir” dedi. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve "keyfi kararlara" müsaade edilemeyeceğini belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının  yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin de altını çizen AYM, yerel mahkeme ile kararı uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiğini vurguladı. AYM, “Sonuç olarak, mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir” dedi.
 
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık'ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla; "bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. Yüksek Mahkeme, Atalay'a da 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. AYM'nin, hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kısa kararı gönderdiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise gerekçeli kararı bekleyeceğini duyurdu.
 
Yüksek Mahkeme'nin Atalay hakkındaki gerekçeli kararı, 27 Aralık tarihinde açıklandı. AYM'nin 31 sayfadan oluşan gerekçeli kararının ardından, gözler tahliye kararı vermesi beklenen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çevrildi.

“Türk hukukunda bulunmayan bir karar verildi”

AYM'nin, Atalay kararının uygulanmamasına ilişkin verdiği ikinci ihlal kararının Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçesinde, Yargıtay’ın kriz yaratan kararıyla ilgili de önemli eleştiriler ve değerlendirmeler yapıldı.

Mahkemelerce Atalay’ın hükümlü statüsünün sürdürülerek, AYM’nin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmediği vurgulanan kararda, “Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa'nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durum ortaya çıkmıştır” denildi. Yüksek Mahkeme’nin, ilk ihlal kararının anımsatıldığı gerekçede, “Buna rağmen mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi.

“Yargıtay’ın yeniden yargılama yetki ve görevi yok”

Gerekçede, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı için, “Anayasa ve 6216 sayılı Kanun'a aykırı olduğu gibi 5271 sayılı Kanun'da veya diğer kanunlarda bulunmayan bir karar türüdür. Esasen Anayasa'nın bireysel başvuru hakkını güvence altına alan 148. maddesi ve bireysel başvuru kararları dâhil Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığımı düzenleyen 153. maddesi karşısında böyle bir karar türünün olması da mümkün değildir” değerlendirmesi yapıldı.

“AYM’nin ihlal kararlarından sonra yapılacak yeniden yargılamalarda, ihlal hangi aşamada gerçekleşirse gerçekleşsin Yargıtay'ın doğrudan görevli olduğuna dair bir kanun hükmünün bulunmadığı” vurgulanan kararda, bunun tek istisnasının “AYM’nin tespit ettiği bir ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için ilgili mahkemenin Yargıtay olduğuna Anayasa Mahkemesince karar verilmiş olmasına" dikkat çekildi. Atalay’ın yargılamasında ise Anayasa Mahkemesince İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ilgili mahkeme olarak belirlendiği kaydedilen kararda, bu nedenle Yargıtay’ın yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmadığı anlatıldı.

TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

“Anayasa’ya açıkça aykırı hareket edildi”

İlk karara rağmen dosyayı Yargıtay'a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de görevini yerine getirmediği ve Atalay’ın haklarını gözeten bir yargılama yapmadığını belirten AYM, mahkemenin dosyayı Yargıtay’a göndererek Anayasa'ya aykırı hareket ettiğini kaydetti. Kararda, “Sonuç olarak, mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa'nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa'nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir” denildi.

“Bireysel başvuru, uyulması zorunlu kararların alındığı bir yoldur”

Bireysel başvurunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini iddia eden bireylerin olağan hukuk yollarını kullanarak sonuç alamadıkları bir durumda son çare olarak başvurdukları bir hak arama yolu olduğuna dikkat çekilen kararda, “Bu nitelikteki bir hak arama yolunda verilen kararların yerine getirilmemesi, bireylerin ve toplumun hukuk devletine olan inancını zedeler ve temel Anayasal düzene zarar verir” ifadeleri kullanıldı. Kararın devamında, “Bireysel başvuru hakkının yalnızca AYM’ye erişim ve ‘bağlayıcı olmayan’ bir karar alınması ile sınırlı şekilde yorumlama ve bireysel başvuruyu teorik bir hak olarak görmek, başvurucuların AYM kararının icra edileceğine dair meşru beklentilerine de zarar verir. Halbuki, bireysel başvuru Anayasa’da uyulması zorunlu ve bağlayıcı kararların alındığı bir yol olarak düzenlenmiştir” denildi.

TIKLAYIN | Türkiye tarihinde bir ilk: AYM kararına uymayan Yargıtay, Can Atalay hakkında 'hak ihlali' kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu!

“AYM kararları dikkate alınmayabilecek tavsiye kararları değildir”

Anayasa’nın, Anayasa Mahkemesi’ni diğer bazı anayasal ve yasal kurumlardan farklı olarak “istişari nitelikte görüş bildiren bir organ olarak düzenlemediğine” dikkat çekilen kararda, “AYM kararları, mahkemeler veya kamu gücünü kullanan diğer organlar tarafından dikkate alınmayabilecek tavsiye veya temenni mahiyetinde kararlar olmadığından bu kararların bağlayıcılığı Anayasa’da özel olarak düzenlenmiştir” ifadelerine yer verildi. Kararın devamında, “Nitekim Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin başvuruya konu kararı dışında, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin kararlarının bağlayıcı olduğuna dair Yargıtay ve Danıştay’ın müstakar (yerleşik) kararları dikkate alındığında Türk hukukunda bu konuda bir uygulama sorununun da bulunmadığı görülmektedir” değerlendirmesi yapıldı.

Yargıtay’ın kararı “ayrıksı”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun benzer bir dosyada AYM kararlarının bağlayıcı olduğuna ilişkin iradesine vurgu yaptığı da hatırlatılan kararda, şöyle denildi:

“Dahası başvuruya konu ayrıksı karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesinin çok sayıda kararında AİHM'in, Anayasa'nın 153. maddesinin altıncı fıkrasından doğan bağlayıcı niteliğini dikkate alarak, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin kararlarma uygulamada riayet edilmesinden ve etkin bir şekilde uygulanmasından şüphe duyulmasına yer olmadığı yönündeki görüşü aktarılmış ve ‘Asıl olamın haksız, ölçüsüz bir müdahaleye maruz bırakılan temel hakkın bir an önce teslimi olduğuna göre, sair çatışma ve tartışmaların bu değerin önüne geçmesine hukuk düzeninin tekliği' ilkesi de müsaade etmez’ denilmek suretiyle hukuk sisteminin bütünlük değerine atıfla mahkemelerin hukuk sisteminde bütünlüğü sağlayacak yorumu benimsemeleri gerektiği ortaya konulmuştur (bkz. §§ 25, 26). Dolayısıyla uygulamada bireysel başvuruya ilişkin olanlar da dâhil olmak üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına dair bir tereddüt bulunmamaktadır.”

“Herhangi bir merciin AYM kararlarını denetleme yetkisi bulunmamaktadır”

Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu hakkındaki Kanuna göre, AYM kararlarının kesin olduğu vurgulanan kararda, “Anayasa'da ve anılan Kanun'da Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı başvurulabilecek herhangi bir merci öngörülmemiştir. Dolayısıyla kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa'ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde, herhangi bir merciin bu kararın Anayasa'ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır” denildi.

“Keyfi kararlara müsaade edilemez”

Yüksek Mahkeme kararında, mahkemeler ve kamu gücünü kullanan diğer organların AYM kararını uygulamaktan veya gereğini yerine getirmekten hiçbir şekilde kaçınamayacağı vurgulanarak, “Türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü bulunan mahkemelerin ve kamu gücünü kullanan diğer organların, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfi kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Dolayısıyla bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluk doğuracağı açıktır” denildi.

“Anayasa koyucunun iradesine aykırı yorum ve uygulama”

Kararda özetle şu ifadeler kullanıldı: “Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi, herhangi bir yargısal makama Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma yetkisi de vermemektedir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için hükmettiği yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar.. Anayasa'nın açık düzenlemesi ve bireysel başvurunun işlevleri nazara alındığında Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa'nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen ve Anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.

“Tüm güvenceler anlamsız ve işlevsiz hale getirildi”

Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi başvurucu yönünden Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan bireysel başvuru hakkına ilişkin tüm güvenceleri anlamsız ve işlevsiz hâle getirmiştir. İhlal kararından sonra yeniden yargılanmaya başlanmamış, başvurucu mahkumiyet hükmünün infazı durdurularak tahliye edilmemiş ve seçilmiş bir milletvekili olarak yasama faaliyetine katılamamıştır. Bu itibarla, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması ilgili hakka ilişkin güvencelerin yer aldığı Anayasa'nın 67. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.

“Hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hale geldi”

Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen halen mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında hükümlü statüsüyle ceza infaz kurumunda tutulmaktadır. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ile başvurucunun ceza infaz kurumunda hükümlü statüsünün devam ettirilmesi hukuki dayanaktan yoksun hâle gelmiştir. Anayasa Mahkemesi kişilerin -Anayasa Mahkemesi kararına rağmen- özgürlüklerinden yoksun bırakılmaya devam edilmelerini, tutulmanın keyfiliğine sebebiyet veren bir durum olarak kabul etmektedir. Bireylerin özgürlüklerine yönelik müdahalenin keyfi olmaması, olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde dahi uygulanması gereken temel bir güvencedir.

“Yargıtay, Anayasa hükümlerini göz ardı etti”

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisi dâhilinde kalan bir dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermesiyle başlayan, Dairenin de Anayasa hükümlerini göz ardı ederek verdiği bir kararla şekillenen bu süreç Anayasa'nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun keyfi olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yol açmıştır. Bu durumda başvurucunun hükümlü statüsüyle hâlen ceza infaz kurumunda tutulması Anayasa'nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin güvencelerin yer aldığı 19. maddesine aykırılık teşkil etmektedir”

AYM'den ikinci hak ihlali kararı: Mahkemeye "Gereğini yapın" denildi

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık'ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı. AYM, Anayasa'nın 148. maddesinde güvence altına alınan "bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. 

Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine oybirliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay'a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.

Can Atalay'ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM'nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Avukatlar, AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti.

TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

Gerekçeli karar: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

AYM, 21 Aralık'ta verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini ise 27 Aralık'ta açıkladı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararının gerekçesinde, Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmayarak “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve "keyfi kararlara müsaade edilemeyeceğini" belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin altını çizen AYM, yerel mahkeme ile AYM kararını uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiği vurguladı.

AYM kararında, "Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi.

TIKLAYIN - AYM'nin Can Atalay kararının gerekçesi açıklandı: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

AYM'nin ilk ihlal kararı ve Yargıtay vurgusu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Atalay'ın "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkı ile "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiği sonucuna varmış, ayrıca Atalay'a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Yüksek Mahkemenin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Atalay'ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Atalay'ın durumunun, Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Atalay'ın, TBMM'de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay'ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, "Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa'nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir" tespiti yapılmıştı.

TIKLAYIN - AYM'nin Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararı: "Yargı, yasama dokunulmazlığının kapsamını belirleyemez"

Yerel Mahkeme AYM kararını uygulamadı

AYM, ihlale ilişkin kısa kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir "müzekkere" olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım'da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yolladı.

TIKLAYIN | AYM'nin Can Atalay'ı tahliye kararını reddeden mahkemeden tarih skandalı: 25 Ekim tarihli AYM kararı için 13 Ekim tarihli karar paylaşıldı!

TIKLAYIN | Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararına Yargıtay'ı işaret ederek uymadı!

Yargıtay AYM'ye "Yetkiyi aştı" dedi, suç duyurusunda bulundu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım'da Atalay için “hak ihlali” kararı vererek, tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını değerlendirirken, tarihe geçecek bir hükme imza attı. Yargıtay, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddederken, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin yetkilerini aştığını belirtti.

AYM üyelerinin “denetlenememenin verdiği rahatlıkla” hareket ettikleri, anayasada yeri olmamasına rağmen “yasa koyucu ve süper temyiz mahkemesi” gibi davrandıkları ifade edildi. Atalay kararında üniversitelerde başörtüsü yasağı getiren eski bir karara atıf yaptıkları ve bunun da daire tarafından “ironik” bulunduğu vurgulandı. Yargıtay, bu nedenle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı. 

TİP’ten milletvekili seçilmesinin ardından Atalay’ın tahliye talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu kararını yerinde bulmayan ve Atalay’ın tahliyesinin gerektiğine karar veren AYM’yi tanımadı. Yargıtay, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı.

TIKLAYIN | Türkiye tarihinde bir ilk: AYM kararına uymayan Yargıtay, Can Atalay hakkında 'hak ihlali' kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu!

TIKLAYIN - AYM üyelerinin soruşturulması bilmeceye dönüştü: 15 üyeli AYM’de 9 üye incelenecek ancak Genel Kurul en az 10 üyeyle toplanıyor

Yargıtay'dan AYM'ye ağır suçlama

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Yargıtay Başkanlığı tarafından 10 Kasım'da yapılan açıklamada, "Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır" denildi. Ayrıca açıklamada Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakıldığı öne sürüldü.

TIKLAYIN - Yargıtay'dan Anayasa Mahkemesi'ne ağır suçlama: Hukuk sistemini kaosa sürükleyecek vahim kararlar alıyor, anayasa koyucunun iradesini yok sayıyor!

Yargıtay kararı sonrası Atalay'ın avukatlarından ikinci başvuru

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararından sonra cezaevindeki Atalay’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye 1 Aralık'ta ikinci kez başvuru yapılmıştı. Avukatlar Atalay'ın; “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ikinci kez ihlal edildiğinin tespitini ve bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını talep ettiği belirtilmişti.

Anayasa Mahkemesi; Atalay'a ilişkin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan ikinci başvuruyu 21 Aralık'ta görüşme kararı almıştı. Yüksek Mahkeme, "bireysel başvuru hakkı"nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. "Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlaline ise oy çokluğuyla karar verildi. Atalay'a 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden AYM'nin kısa kararı, infazın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

TIKLAYIN - Can Atalay'ın avukatları harekete geçti: AYM kararının gönderildiği mahkemeye tahliye için başvuru yapıldı

TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?