Gündem

Zühtü Arslan, Erdoğan'ın da katıldığı törende konuştu: Görüş farklılıkları gerekçesiyle AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal zemini yoktur

AYM Başkanı Arslan, Erdoğan'ın atadığı yeni üye Akçil'in kisvesini giydirdi

08 Şubat 2024 11:19

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, hakkında hak ihlali kararı verdikleri Can Atalay'la ilgili yargıda yaşanan krizinden sonra ilk kez Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında konuştu.

Konuşmasında "Bireysel başvuru Türk yargı tarihinin en büyük yargı reformlarından biridir” vurgusu yapan Arslan, "Kesinleşen bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında da artık anayasayı yorumlamak ve uygulamak konusunda nihai yetki Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Bu bağlamda temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM’nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra görüş farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur" dedi.

Arslan, "Elbette Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını ve anayasa hükümlerini beğenmeyebilir, bunlara katılmayabiliriz. Ancak bir hukuk devletinden katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir zorunluluktur" ifadelerini kullandı.

Arslan'ın konuşmasının ardından Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Yılmaz Akçil, yemin ederek cübbesini giydi.

Erdoğan, Ayasofya’nın ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını hukuka uygun bulan kararlarda imzası bulunan Danıştay 10. Daire Başkanı Yılmaz Akçil'i AYM üyeliğine atadı. Akçil, emekli olan Muammer Topal'ın yerine atandı. Erdoğan, daha önce Cumhurbaşkanı olarak Anayasa Mahkemesi'ne 7 üye atamıştı. Anayasaya göre, Topal gibi bu yıl görev süresi dolan AYM Başkanı Zühtü Arslan ile Muhammed Emin Kuz'un yerine gelecek isimleri de Erdoğan atayacak. Böylece 15 üyeli AYM'nin 10 üyesini Erdoğan atamış olacak.

Programda, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Sayıştay Başkanı Metin Yener, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım da yer aldı. 

Anayasa Mahkemesi'nin yeni üyesi Yılmaz Akçil'in Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda düzenlenen yemin töreninde konuşan Zühtü Arslan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“AYM yeliğine Danıştay kontenjanından seçilen ve bugün yemin edecek olan Yılmaz Akçil'i tebrike diyorum. Bu törenin benim için ayrı bir önemi var. Sayın Akçil burada bu salonda cübbesini giydireceğim son yemiz olacak. Dolayısıyla ettiğimiz yemine giydiğimiz cübbeye dair görüşlerimi sizlerle son kez paylaşacağım. AYM olarak göreve başlarken anayasayı ve temel hak ve özgürlükleri koruyacağımıza, büyük Türk milleti önünde söz veriyoruz. Verilen sözün tutulması anlamına gelen ahde vefa ahlaki ve hukuki bir ilkedir. Günümüzde ahde vefa ilkesinin yaşlanan ters dalgalarla zedelendiğini görüyoruz.

Adaletin sembollerinden biri hiç kuşkusuz cübbedir. Cübbelerimiz adaleti ve onun omuzlarımıza yüklediği ağır sorumluluğu temsil etmektedir. İnsanlar o cübbe karşısında haksızlıkların giderileceğine inanırlar. Sayın cumhurbaşkanım giydiğimiz cübbelerin anlam ve önemini ifade etmek için genç hakim ve savcılara anlattığım bir kıssadan hisse var:

'Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır ve ona sorar; 'Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?' Derviş kendini savunur... 'Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı...' Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der... 'Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadı. Kuş itiraz eder Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım...' Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısas'ın yerine getirilmesini ister. 'Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın' diye emreder... Ancak bu emre Kuş itiraz eder: Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi başka kuşlar bundan sonra onu derviş sanıp aldanmasın.' Üzerimizdeki cübbeleri toplumun adalete güveninin sembolüdür.

"Bireysel başvuru Türk yargı tarihinin en büyük yargı reformlarından biridir"

Bireysel başvuru Türk yargı tarihinin en büyük yargı reformlarından biridir. Bireysel başvurunun kabul edilmesindeki amaç anayasa koyucunun ifadesiyle bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasını sağlamak ve bu suretle sorunu ülke sınırları içinde çözerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru sayısını azaltmaktır.

"AYM toplumun her kesiminden yapılan başvuruları özenle incelemekte ve karara bağlamaktadır"

Anayasa Mahkemesi yaşama hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki tüm hak ve özgürlüklerle ilgili olarak yüz binlerce karar vermiş, bunu yaparken de başvurucunun kimliğine hiçbir zaman bakmamıştır. Bu bağlamda aralarında ağır cezalara mahkum edilmiş ve cezaları kesinleşmiş olanların da bulunduğu hemen her siyasi görüşten milletvekilinin ve siyasetçinin hak ihlali iddiaları incelenmiş, bunların bir kısmında ihlale hükmedilmiştir. Kısacası Anayasa Mahkemesi toplumun her kesiminden yapılan başvuruları özenle incelemekte ve karara bağlamaktadır. Tüm bu kararlarla birlikte anayasa koyucunun öngördüğü gibi bireysel başvurunun sorunu ülkemizin hukuk düzeni içinde çözme işlevi önemli ölçüde yerine getirilmiştir.

"AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal zemini yoktur"

AYM toplumun her kesiminden yapılan başvuruları özenle incelemekte ve karara bağlamaktadır. Tüm bu kararlarla birlikte Anayasa koyucunun öngördüğü gibi bireysel başvurunun sorunu ülkemizi hukuk düzeni içinde çözme işleri önemli derecede yerine getirilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanım bireysel başvuruyla ilgili olarak yanlış anlaşılan bu vesile ile bir kez daha  ifade etmek istiyorum. İlk olarak AYM anayasa şikâyeti olarak da anılan bireysel başvuruda temyiz incelemesi değil anayasaya uygunluk denetimi yapmaktadır. Bu anlamda norm denetiminde olduğu gibi bireysel başvuruda da Anayasa Mahkemesi’nin baktığı herhangi bir anayasal hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediği hususudur. Ancak norm denetiminden farklı olarak bireysel başvuruda normların yorumu ve uygulanması sonucu tesis edilen kamu günü işlemlerinin anayasallık denetimi yapılmaktadır.  Bu şekilde yapılan anayasallık denetiminin de kanun yolu denetiminden farklı olduğu açıktır. Diğer yandan norm denetiminde olduğu gibi bireysel başvuruda da AYM önündeki  bireysel başvuru yoluyla getirilen anayasal uyuşmazlığı anayasanın hükümlerini yorumlamak ve uygulamak suretiyle karara bağlamaktadır. Kuşkusuz bireysel başvuru sürecinden önce temyiz mercileri dahil tüm mahkemeler anayasayı yorumlayabilmektedir. Bireysel başvuruya konu uyuşmazlıkla ilgili aşamalarda ilk derece mahkemesi, istinaflar, temyiz mercileri anayasayı yorumlamakla da yükümlüdürler esasen. Ancak anayasanın 148. Maddesine göre bireysel başvuru olağan kanun yolları tüketildikten sonra yani kural olarak karar temyiz aşamasından geçip kesinleştikten sonra bireysel başvuru ile AYM önüne gelebilmektedir. Kesinleşen bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında da artık anayasayı yorumlamak ve uygulamak konusunda nihai yetki Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Bu bağlamda temyizden geçerek kesinleşmiş yargı kararlarından sonra AYM’nin verdiği karar ve yaptığı yorumdan sonra görüş farklılıklarının bulunduğu gerekçesiyle AYM kararlarına uyulmamasının hiçbir anayasal ve yasal zemini yoktur.

"İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektiriyor"

Son olarak bireysel başvurunun etkili olabilmesi, ihlalin giderilmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi ihlalin tespiti yanında bu ihlalin nasıl giderilebileceğini ve ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermek zorundadır. Bu Anayasa Mahkemesi'ne, anayasa ve kanunlarla yüklenen bir yükümlülüktür. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektiriyor. Bunun yolu da ihlal şayet yargı kararından kaynaklanıyorsa bu yargı kararının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir.

"AYM kararlarını beğenmeyebiliriz ancak bu kararlara uyulması anayasal bir zorunluluktur"

Elbette Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını ve anayasa hükümlerini beğenmeyebilir, bunlara katılmayabiliriz. Ancak bir hukuk devletinden katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir zorunluluktur. Nitekim Anayasa'mızın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları kesin olup yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Esasen Anayasa'da 153'üncü madde diye bir madde olmasaydı da bu sonuç değişmeyecekti. Zira ihlal kararlarının icrası sadece Anayasa'nın 153'üncü maddesinin bir gereği değildir. Kararların uygulanması aynı zamanda ve her şeyden evvel Anayasa'nın hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini sağlayan bir toplum sözleşmesi olmasının, bu sözleşmeye sadakat yükümlülüğünün ve ahde vefa ilkesinin zorunlu bir sonucudur."


Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi

Yerel mahkemenin dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)  Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire 3 Ocak'ta açıkladığı kararda, “AYM'nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırıldı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa'nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirtti, AYM'nin kararının "jüristokratik" bir davranış olduğunu savundu.

Atalay ile ilgili “hakkındaki yargılamanın durdurularak tahliye edilmesine” yönelik ilk AYM kararına uymayan ve anayasaya aykırı davrandıkları gerekçesiyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ikinci kararda AYM'nin “Kararlarıma uyulması zorunlu” mesajı vermesine sert tepki gösterdi. Bu kararı “hukuki değerden yoksun” olarak niteleyen ve ortada uyulacak bir karar bulunmadığını belirten Daire, Atalay’ın tahliyesi talebini yeniden geri çevirdi ve vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi.

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI - Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, AYM’yi yerden yere vurdu: “AYM, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini bile tartışmaya açabilir”


Yerel mahkeme AYM'yi yine dinlemedi: Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay'a gönderildi

Anayasa Mahkemesi'nin ikinci kez verdiği ihlal kararının gerekçesini açıklanmasının ardından toplanan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın hakkında AYM kararını uygulamayarak, dosyayı bir kez daha Yargıtay'a gönderdi.

Anayasa Mahkemesi'nin ikinci kez "hakları ihlal edildi, tahliyesi gerekir" kararı verdiği TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili düğüm yine çözülemedi. AYM'nin ilk kararından sonra dosyayı Yargıtay'a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tavrını sürdürdü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Atalay kararı nedeniyle "suç işlemek"le itham ettiği ve kararını uygulamadığı AYM'nin bir kez daha hak ihlali kararı verirken ihlali gidermekle yerel mahkemenin görevli olduğunu açıkça belirtmesi de durumu değiştirmedi. AYM kararından sonra önce gerekçeli kararı bekleyeceğini bildiren, gerekçeli karar bugün yayımlanmasına rağmen 11 saat boyunca müzakere yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararda "yetkili makamı belirlemekle AYM yükümlüdür, yerel mahkeme belirleyemez" denilmesine rağmen Atalay dosyasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne yeniden gönderdi. Yerel mahkemenin bu kararına karşı hem AYM'nin hem de Yargıtay'ın nasıl bir tutum alacakları ise merak konusu oldu.

TIKLAYIN - Yerel mahkeme AYM'yi yine dinlemedi: "Anayasa'ya aykırı" uyarısına rağmen Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay'a gönderildi

TIKLAYIN - Can Atalay'ın avukatları: Üç hakimin derhal bu gece HSK tarafından açığa alınması gerek


AYM'den ikinci hak ihlali kararında, mahkemeye "Gereğini yapın" demişti

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık'ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı. AYM, Anayasa'nın 148. maddesinde güvence altına alınan "bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. 

Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine oybirliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay'a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.

Can Atalay'ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM'nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Avukatlar, AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti.

TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

Gerekçeli karar: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

AYM, 21 Aralık'ta verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini ise 27 Aralık'ta açıkladı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararının gerekçesinde, Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmayarak “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve "keyfi kararlara müsaade edilemeyeceğini" belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle bir yetki vermediğinin altını çizen AYM, yerel mahkeme ile AYM kararını uygulamayan ve AYM üyelerini "suç işlemek"le itham eden Daire’nin Anayasa'ya açıkça aykırı hareket ettiği vurguladı.

AYM kararında, "Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi.

TIKLAYIN - AYM'nin Can Atalay kararının gerekçesi açıklandı: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

TIKLAYIN - Siyasi parti liderlerinden Can Atalay tepkisi: Hatay'ın iradesini gasp etmekten vazgeçin; yeri cezaevi değil, Hatay halkının yanı!


AYM'nin ilk ihlal kararı ve Yargıtay vurgusu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Atalay'ın "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkı ile "kişi hürriyeti ve güvenliği" haklarının ihlal edildiği sonucuna varmış, ayrıca Atalay'a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Yüksek Mahkemenin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Atalay'ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Atalay'ın durumunun, Anayasa'nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Atalay'ın, TBMM'de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay'ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, "Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa'nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir" tespiti yapılmıştı.

TIKLAYIN - AYM'nin Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararı: "Yargı, yasama dokunulmazlığının kapsamını belirleyemez"

Yerel Mahkeme AYM kararını uygulamadı

AYM, ihlale ilişkin kısa kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir "müzekkere" olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtay'a gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım'da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yolladı.

TIKLAYIN | AYM'nin Can Atalay'ı tahliye kararını reddeden mahkemeden tarih skandalı: 25 Ekim tarihli AYM kararı için 13 Ekim tarihli karar paylaşıldı!

TIKLAYIN | Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararına Yargıtay'ı işaret ederek uymadı!

Yargıtay AYM'ye "Yetkiyi aştı" dedi, suç duyurusunda bulundu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım'da Atalay için “hak ihlali” kararı vererek, tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını değerlendirirken, tarihe geçecek bir hükme imza attı. Yargıtay, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddederken, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin yetkilerini aştığını belirtti.

AYM üyelerinin “denetlenememenin verdiği rahatlıkla” hareket ettikleri, anayasada yeri olmamasına rağmen “yasa koyucu ve süper temyiz mahkemesi” gibi davrandıkları ifade edildi. Atalay kararında üniversitelerde başörtüsü yasağı getiren eski bir karara atıf yaptıkları ve bunun da daire tarafından “ironik” bulunduğu vurgulandı. Yargıtay, bu nedenle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı. 

TİP’ten milletvekili seçilmesinin ardından Atalay’ın tahliye talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu kararını yerinde bulmayan ve Atalay’ın tahliyesinin gerektiğine karar veren AYM’yi tanımadı. Yargıtay, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı.

TIKLAYIN | Türkiye tarihinde bir ilk: AYM kararına uymayan Yargıtay, Can Atalay hakkında 'hak ihlali' kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu!

TIKLAYIN - AYM üyelerinin soruşturulması bilmeceye dönüştü: 15 üyeli AYM’de 9 üye incelenecek ancak Genel Kurul en az 10 üyeyle toplanıyor

Yargıtay'dan AYM'ye ağır suçlama

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Yargıtay Başkanlığı tarafından 10 Kasım'da yapılan açıklamada, "Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır" denildi. Ayrıca açıklamada Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakıldığı öne sürüldü.

TIKLAYIN - Yargıtay'dan Anayasa Mahkemesi'ne ağır suçlama: Hukuk sistemini kaosa sürükleyecek vahim kararlar alıyor, anayasa koyucunun iradesini yok sayıyor!

Yargıtay kararı sonrası Atalay'ın avukatlarından ikinci başvuru

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararından sonra cezaevindeki Atalay’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye 1 Aralık'ta ikinci kez başvuru yapılmıştı. Avukatlar Atalay'ın; “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ikinci kez ihlal edildiğinin tespitini ve bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını talep ettiği belirtilmişti.

Anayasa Mahkemesi; Atalay'a ilişkin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan ikinci başvuruyu 21 Aralık'ta görüşme kararı almıştı. Yüksek Mahkeme, "bireysel başvuru hakkı"nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. "Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlaline ise oy çokluğuyla karar verildi. Atalay'a 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden AYM'nin kısa kararı, infazın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

TIKLAYIN - Can Atalay'ın avukatları harekete geçti: AYM kararının gönderildiği mahkemeye tahliye için başvuru yapıldı

TIKLAYIN - Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

 

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI

TBMM tarihinde bir ilk; Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen Can Atalay'ın milletvekilliği düşürüldü!

TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki, Gezi davasında 18 yıl hapse mahkûm edildiğine ilişkin karar TBMM Genel Kurulu’nda 30 Ocak'ta okundu. Meclis'te bir ilk yaşandı ve Anayasa Mahkemesi’nin iki kez bu konuda hak ihlali kararı vermiş olmasına rağmen Genel Kurul'da Can Atalay kararı okunarak Atalay'ın milletvekilliği düşürüldü. Genel Kurulu yöneten TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ'a, kararı okuduğu sırada anayasa kitapçığı fırlatıldı.
 
Kararın okunmasının hemen ardından TBMM internet sitesinde yer alan, "Milletvekilliği Sona Erenler" sayfasına Can Atalay da eklendi.