Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin geçen 10 Ekim’de verdiği 2 numaralı karar metni var, elimde.
Dairenin başkan vekili ile dört üyesinin imzasını taşıyan dokuz sayfalık kararın konusu, yakın tarihin adı en çok duyulan yargı mensuplarından Savcı Okan Bato.
Savcı Okan Bato
İzmir Adliyesi’nde önce Cumhuriyet savcısı, sonrasında ise terör suçlarını soruşturmakla yetkili İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili sıfatıyla görev yaptı.
Görev yaptığı dönemde FETÖ’ye yönelik epeyce dosyaya imza attı. Hatta FETÖ adıyla henüz terör örgütü olarak tanımlanmadığı günlerde Fetullah Gülen grubunun, 15 Temmuz’u gerçekleştirmesinin iki ana gerekçesinden birisinin Bato’nun İzmir’de yürüttüğü Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki Gülenci komutanlarının isimlerinin belirlenmesi hakkındaki soruşturma olduğu bilinir.
Böylesi önemli dosyaları hazırlayan Bato’nun ismi, İzmir’de varlığı iddia edilen FETÖ borsası konularında yer aldı uzunca bir dönem.
Haklarında “FETÖ üyesi oldukları ifade edilen kişi ya da kişilerin, para veya maddi değeri yüksek hediyeler karşılığına adli soruşturmalardan kurtuldukları / kurtarıldıkları” uygulamasına verilen isim olarak tanımlandı FETÖ borsası.
Sonrasında, parlayan yıldızı bir anda sönüverdi. Önce İzmir’de 2019’da hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’nca (HSK) soruşturma başlatıldı.
Soruşturma konusu, FETÖ borsası merkezinde haksız mal edindiği, diğer deyişle görevi sırasında rüşvet aldığı iddialarıydı.
İzmir’deki başsavcılık görevinden alındı, tenzil – i rütbe ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’ne savcı olarak gönderildi. Kendisine yönelik adli yargılama devam ederken, Antalya’dan Erzincan’a savcı olarak tayin edildi. Bu göreve başlamayan Bato, emekli olmayı tercih etti.
Bir dönemin kudretli savcılarından Bato hakkında İzmir’de başlayan adli süreç, 2024’te geçen ekimde Yargıtay’da tamamlandı.
Bato’yla ilgili geçen yıl eylül ve ekimde üç ayrı Büyüteç’i kaleme aldım. 5 Eylül’de, 6 Eylül’de ve 20 Ekim’deki Büyüteç’lere bu linklerden ulaşmak mümkün.
Ve Yargıtay 7. Ceza Dairesi heyeti, 10 Ekim’deki toplantısında Bato’yu haksız mal edindiği iddialarının kanıtlanması gerekçesiyle 3,5 yıl hapis ile 40 bin lira adli para cezasına çarptırdı. Ancak aynı heyet; söz konusu cezayı, “cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası olumsuz lehine takdiri indirim nedeni” kabul etti.
Sonuç olarak, Bato’ya haksız mal edindiği gerekçesiyle 2 yıl 11 ay hapis cezası ve 33 bin 333 lira adli para cezasına çarptırdı.
Heyet, verilen ceza çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, cezanın ertelenmesine, başkaca indirim ve artırım yapılmasına yer olmadığına karar verdi. Ayrıca, yurttaşlık haklarından yoksun bırakılmasının yanı sıra yargılama sırasında Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nce üzerine şerh konulan ve Bato’ya ait İzmir Karşıyaka ile Çeşme’de birer ev ve İzmir Bayraklı’da bir ofis için zoralım kararı verildi.
Verilen tüm kararlara yönelik Bato’nun Yargıtay Genel Kurulu’nda itiraz hakkı var, elbette.
Savcı Bey’in izah edemediği mal varlığı
Peki Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin kararı nasıl oluştu?
Dosya içinde HSK’dan gelen mal varlığı araştırma raporu mevcut. Özetle, eski mal bildirimleri ile HSK müfettişine sunduğu mal bildirimi kapsamında yasal geliri ile örtüşmeyen 8.1 milyon lirayı izah edemedi.
Kararda; şöyle denildi:
“(…) Bato ile ailesinin mal varlıklarının, mal bildirimle ilgili mevzuata uygun hareket edilmediği, sanığın mal varlığında gerçekleşen tasarruf edilebilir miktarın yaklaşık 10 katı tutarındaki artışın miras yoluyla intikal ettiğinin, kıymetli maden varsa bunların miktar ve değerinin, veraseten intikal eden başka bir taşınır varsa aynı bu şekilde taşınırların değerinin ortaya konulması gerektiği halde, sanık tarafından herhangi bir somut veri sunulmadığı, bu nedenle sanığın yaptığı harcamalardaki artışların sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olmadığı ve atılı suçun sübuta erdil gözetilerek, sanığın eylemine uyan 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’na aykırılık suçundan dolayı aynı kanunun 13. maddesi uyarınca suç tarihlerinde tespit edilen mal varlığındaki artışın, tasarruf edilebilir rakamın 10 katından fazla oluşu, suçun işlendiği yer ve zaman, sanığın güttüğü amaç ve saik ile kastının yoğunluğu gibi hususlar dikkate alınarak takdiren ve teşdiden (şiddetlendirme, kuvvetlendirme, miktarını, gücünü artırma, Y.N.) alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle sanığın mahkumiyeti cihetine gidilmiştir. (…)”
Bato’nun savunmasındaki ilginç bilgi
Bu arada, Yargıtay’da Eylül 2023’teki duruşmaya katılan kendisini savunurken şöyle demişti:
“(…) Disiplin soruşturması sırasında dosyada mevcut tanık beyanlarını incelediğinizde de göreceğiniz üzere; bir Allah’ın kulu ‘Okan Bato benden rüşvet istedi’, ‘Okan Bato benden maddi menfaat temin etti’ diyemez iken maalesef şu anda olmayan bir şeyin olmadığını savunma durumunda bırakıldım. Hakkımdaki iddialar tamamen kurgu olup, özellikle her aşaması ama altını özellikle çiziyorum, her aşaması başta Sayın Bekir Bozdağ’a, Sayın Kenan İpek, Sayın Halil Koç ve Sayın Mehmet Yılmaz’a bilgi verilerek alınan Bayram Bozkurt ifadesi sonrası birilerinin şahsi kin ve intikam duygularının tatmini amacıyla cezalandırılmamın istenmesinin hangi terör örgütünün ekmeğine yağ süreceğini de takdirlerinize bırakıyorum. Ben kesinlikle herhangi bir suç işlemedim. Onurumla, şerefimle, namusumla bana tevdi edilen görevi tüm üst amirleri ile istişare ederek yetkimin alındığı güne kadar yerine getirdim. Bu bakımdan müsterihim. (…)”
Bato’nun söz konusu ifadesiyle ilgili iki ekleme yapmak gerekli zannımca.
İlki, savunmada adı geçen Bayram Bozkurt. Bozkurt, Erzincan’da İliç savcısıyken, dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’e yönelik yürütülen Ergenekon soruşturması sırasında Efe kod adıyla gizli tanıklık yaptı. FETÖ’cü olduğu anlaşılan Bozkurt, 15 Temmuz’dan kısa süre sonra İzmir’de yakalandı ve Savcı Bato tarafından sorgulandı.
İkincisi ise; ilk maddeyle bağlantılı olarak, Bozkurt’un alınan ifadesi anlık olarak adı geçen isimlere neden bildirilmiş? Bozkurt’un verdiği bilgilerden kim/kimler rahatsız oldu da Bato, kendisi hakkında soruşturmalar başlatıldığını ima ediyor?
* * *
İstanbul Emniyeti’ndeki tayinler
Emniyet teşkilatının yakından takip ettiği süreç sonrasında İstanbul Emniyet Müdürü atanan Selami Yıldız, Eyüp Sultan’daki sabah namazı ve duasının ardından görevine başladı.
Kolları sıvayan Yıldız, yıllarca çalışmasının yanı sıra gerek personelden sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, gerekse Emniyet İstihbaratı’nın en tepesindeki isim olmasının verdiği bilgi birikimiyle başladığı yeni görevinde kentteki polis birimleri üzerinde ilk kadro operasyonuna imza attı, geçen hafta.
Yıldız’ın talebi ve İstanbul Valisi Davut Gül’ün onayıyla epeyce üst düzey polis müdürü görevlerinden alındı, farklı görevlere getirildi.
Yayımlanan atama listesine bakıldığında ortaya çıkan tabloyu, “Yıldız’ın selefi Zafer Aktaş’ın kadrosunun üzerinden silindirle geçti” şeklinde yorumlamak yanlış olmaz.
Özetlemek gerekirse, Aktaş döneminde birinci sınıf emniyet müdürü rütbesine terfi eden ancak mevcut görevlerine devam eden isimler, aktif görevden ayrılıp terfilerini aldı. Yıldız, çalışmak istemediği bu isimlerle yollarını ilk günden ayırdı.
Mesela Aktaş’ın beraberinde Adana’dan getirdiği Asayiş Şube Müdürü Şinasi Yüzbaşıoğlu, görevden alınan isimlerden. Adana’da çalıştığı dönemde Yıldız’la arası pek iyi olmadığı bilinen Yüzbaşıoğlu’nun yolu Yıldız’la, bu kez de İstanbul’da kesişti.
Yıldız’ın “silindirle geçti” yorumlarına neden olan atamaları çerçevesinde, asayiş, kaçakçılık suçlarıyla mücadele, terörle mücadele, organize suçlarla mücadele, mali suçlarla mücadele, tanık koruma, İstanbul Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı, Boğaziçi Köprüleri koruma gibi merkez birimlerinden sorumlu müdürler değiştirildi.
Yanı sıra Beyoğlu, Başakşehir, Bahçelievler, Başakşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Şişli, Fatih, Kadıköy, Maltepe, Pendik, Kağıthane gibi sürekli göz önünde bulunan ve günlük yaşamın çok hareketli olduğu bölgelerin polis müdürleri de başka göreve atandı.
Kentteki 39 ilçeden 20’sinin, merkezdeki 54 şubeden 21’nin bir numaralı isimlerini değiştirdi.
İstanbul’da işler yolunda gitmemiş mi?
Şimdi bu tabloya bakınca, ki yeni atamalarda çok kritik görevler var; Yıldız’dan önceki Zafer Aktaş döneminde istenilen kamu güvenliği tablosunun sağlanmadığını söylemek mümkün.
Diğer deyişle, Yıldız’ın “kan değişikliği”ne aldığı isimleri ve birimleri görünce, ülkenin en büyük kentinde istenilen performansın elde edilemediği anlaşıyor, maalesef.
Yıldız, daha ilk haftasında geniş kadro değişikliğine gittiğine göre, durum o kadar vahim demek ki!
Aktaş döneminde kritik yerlerde görev alan polis müdürlerinin, göreceli biçimde daha etkisiz birimlere atanması dikkat çekici.
Ayrıca, Yıldız’ın İstanbul dışından getirdiği beş polis müdürünü trafik, istihbarat, terörle mücadele, bomba imha, narkotik suçlarla mücadele, siber suçlarla mücadele, kaçakçılık suçlarıyla mücadele, mali suçlarla mücadele birimlerinden sorumlu yapması durumu daha net ortaya koyuyor.
En az bu birimler kadar önemli olan ve adli soruşturmalarda “gizli tanık” süreçlerini takip eden tanık koruma biriminin de hem şube müdürü hem de sorumlu il emniyet müdür yardımcısı değiştirildi.
Şaşırtan görevden alma: Hanefi Zengin
Listede dikkat çeken bir atama ise, Aktaş’ın Terörle Mücadele Şube Müdürü iken görevden alıp Çekmeköy İlçe Emniyet Müdürü yaptığı, Yıldız gibi Emniyet İstihbaratı’nda görev yapmış Abdurrahman Soğuksu’nun Beyoğlu ilçe müdürü yapılması oldu.
İstanbul’daki atamalarda, daha önce sivil toplum örgütlerinin eylemlerinde, göstericilere yönelik sert müdahaleleriyle tepki çeken ve sonrasında Güvenlik Şube Müdürü iken Başakşehir İlçe Emniyet Müdürü yapılan Hanefi Zengin, Yıldız’ın atamalarında bu görevinden alınarak personel emrine çekildi. Zengin, aktif polisliği personel emrinden çıkıncaya kadar geçici olarak askıya alındı.
Zengin gibi personel emrine alınanlar arasında Avcılar, Kadıköy ve Zeytinburnu İlçe Emniyet Müdürlerinin yer alması dikkati çekti.
Madalyonun diğer tarafında ise; her ne kadar İstanbul Valisi Davut Gül, yaklaşık 18 ay birlikte çalıştığı Zafer Aktaş’ın görevi devretmesinden sonra, yönettiği kenti “dünyanın en güvenilir kentlerinden olduğunu” açıklasa da Yıldız’ın getirdiği atanma listesine onay vererek kamu güvenliğindeki başarısız tabloyu zımni biçimde kabul etmiş oldu.
Depo yangınlarını unutmamak lazım!
Son olarak İstanbul Emniyet Müdürü Yıldız’a küçük bir not iletip yazıyı bitireyim. Yakın çevresinde akçeli işlerle ilgisi bulunmadığı iddia edilen Yıldız, Nisan 2021 ve Haziran 2022’de, Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şubesi’ne ait Kumkapı’daki yeddi emin deposunda çıkan yangını incelemeye alsın bakalım.
Bildiğim kadarıyla her iki yangından sorumlu olanlar, basit bir soruşturma sonucunda küçük idari cezalarla vaziyeti kurtardı.
Ama, aslında söz konusu yangın neden çıkmış? Aslında neler olmuş? Depodaki tütün ve tütün mamülleri gerçekten yanmış mı? Yoksa nereye uçmuş? Bu soruların yanıtlarını, emniyet camiasında hemen herkes biliyor.
Akçeli işlerle bağı olmadığı iddia edilen istihbaratçı polis müdürü Yıldız, gidebilirse bu işin üzerine gitsin. Bakalım sonuçta neler gün ışığına çıkacak?
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü.
Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan " Komonist Masası'nda Nazım Hikmet " adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .
|