29 Kasım 2021

Sessizleştirme Harekâtı - 6: Israrlı takip

Kimse dünyanın sahibi değildir. Başkasının hayatı kimsenin oyuncağı değildir. Sorumluluk almadıkça, kendini hizaya çekmedikçe hiçbir yara kapanmaz…

Sessizleştirme Harekâtı yazı dizisini bu bölümden yakalamış okura küçük bir açıklama yapayım. Bu yazı dizisi Umut Özkırımlı ile ilgili değildir. Kendisine zarar veren bir erkeği içinde bulunduğu üniversite kurumuna şikâyet etmesiyle başlayıp, taciz/ısrarlı takip sonuçlu idari karara varan, daha sonra erkeğin açtığı defamation/gross defamation (İtibarsızlaştırma/ ağır itibarsızlaştırma) davasında alınan hükmün kamuoyunu yanıltacak biçimde aklanma olarak servis edilmesiyle iftiracı kadın imajına büründürülen Pınar Dinç’in, henüz kimse tarafından tam anlatılmamış serüvenidir. Dahası bu serüven, toplumsal cinsiyet örüntülerini birebir yansıtması nedeniyle sadece Pınar Dinç’in değildir. Sessizleştirme Harekâtı yazı dizisi, her bakımdan tipik seyreden bir kadın deneyimidir. Tacize uğradığını ifşa eden her biricik kadın için bu hikâye farklı aşamalarda ortak bir yaşantıdır.

Bu yaşantıyı aktarırken hem Pınar Dinç’in, Umut Özkırımlı’nın üniversiteye sunduğu şikâyet dosyasının ve izni alınmış belgelerin -asla dışına çıkmadan, olan belgeye olduğu gibi yer vermekle kalmayıp, söz konusu davada davalı ve davacı dosyalarını, mahkeme ses kayıtlarını, Umut Özkırımlı’nın sosyal medyada, söyleşilerinde, medium ve thetrial blogunda yayımladığı belgeleri kronolojik olarak bir araya getirip Pınar Dinç’in sesinin yer verilmediği, verilse bile cımbızlama ve çarpıtılmış çevirilerle kadının bütün varlığının nefret malzemesine çevrildiği versiyona karşı süreci ciddiyetle ve emekle temize çeken bir toplamdır bu yazılar.

Her geçen gün Türkiye’deki bazı kurumlar, feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ndeki ilkelere sadakatle, hukuk sisteminin henüz işlevselleştiremediği değerlere sahip çıkarak kurum içi etik yasalar geliştiriyorlar. LBGTI+’ları taciz ve dışlamadan koruyan etik yasaları gözeten yayın grupları, bazı belediyeler (Beşiktaş ve Mersin’deki Akdeniz belediyesi buna birer örnek), ilerici işletmeler, bazı üniversiteler, birkaç şirket, birkaç yayınevi, bazı sivil tolum örgütleri, sanat galerileri, tek tük etik kurullarını oluşturmaya başladı. Ağır aksak da olsa bu girişimler elbet yayılarak artacaktır. Hayat hiçbir zaman olduğu yerde kalmıyor. O yüzden bu yazı dizisinin aynı zamanda kurumsal bir deneyimi de aktardığı gözden kaçmasın.

Desen: Selçuk Demirel

Yazı dizisinin başından beri Umut Özkırımlı’nın verdiği tepkiler benim için hiç şaşırtıcı olmadı. Tam beklediğim gibi, hiçbir özgünlük barındırmayan, suçlayıcı cümlelerle bol bol ünlem kullanan, sözü büyük harfle NOKTA, SON diye bitiren maçist ve buyurgan dilin kültürel kodlarına biz kadınlar kaç bin yıldır aşinayız. Umut Özkırımlı’nın kendi yayımladığı belgeler dahil her belgenin ve vaktiyle yaptığı birçok konuşmanın sıklıkla tersine düşen, odaklanılan konuyu tümüyle ilgisiz bir yerinden tutup suyu bulandıran, anlık tepkiyle üste çıkmaya çalışan, yer yer saldırgan, öfkeli, ama günün sonunda mağduriyeti iktidar koltuğu haline getiren; ne kadar hükmedici, suçlayıcı ve tehditkâr olsa da sonuçta hep açık veren, bence çok tutarsız söylemlerine zaten hazırlıklıydım. Bu yazıların kronolojik gidişatını tanımayarak tekzip-yanıt polemiğine çekme uğraşısına ne ayıracak zamanım var ne de dizdiğim bütünlüklü düzenek bu söz dalaşına müsaade ediyor. Yayımladıklarıma katlanılması zor olsa da sabretmekten başka çare de yok gibi görünüyor. Çizdiği profilin DARVO kalıplarını çağrıştırması işimi kolaylaştırıyor tabii.

DARVO huyları

DARVO, uygunsuz davranışlarından ötürü itham edilen kişinin verdiği tipik tepkileri ifade eden bir kısaltma. Bu konuda daha tatmin edici bir yazıyı şuradan (https://velvele.net/2021/10/12) okuyabilirsiniz. DARVO, taciz faillerinin başvurduğu bir yol olarak tarif edilse de kişilerin olumsuz bir şeyle itham edildiği başka durumlarda da ortaya çıkan bir davranışlar örüntüsüdür. DARVO terimi Oregon Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Dr. Jennifer J. Freyd’in çalışmasına dayanıyor. Freyd bu terimi 1997 yılında türetmiş, ancak DARVO davranış kalıbını daha çok #MeToo Hareketi üzerinden ele alıyor.

DARVO’nun açılımı şöyle:

İnkâr et (Deny),

Saldır (Attack),

Mağduru ve Faili Ters Çevir (Reverse Victim and Offender)

Düşünün ki itham edilen kişi söz konusu uygunsuz davranışlarından ötürü vaktiyle defalarca özür dilemiş olmasına karşın (bknz: “İfşa Son Çaredir” yazım), söz konusu hareketlerini sürdürmesinden ötürü şikâyet edildiğinde tümüyle yaptıklarının sorumluluğunu reddederek inkâra geçiyor. İdari kararı tanımıyor. Karşı atağa geçerek kadını şikâyet ediyor. Sonuç alamasa da zaman geçtikçe kadını şantaj, iftira ile suçluyor. Hakkında yayılan olumsuz kanaati tersine çevirmek için günün sonunda kadına defamation davası açıyor. Ardından kadının aleyhine verilen dava hükmünü alıp defamation davalarına hiç kafa yormamış kamuoyuna çarpıtarak sunuyor. Bu hüküm vesilesiyle kadının mücadele aygıtlarını elinden alarak asıl mağdur, asıl ifşacı, asıl ısrarlı takip edilen, asıl taciz edilen masum bir erkeğe dönüşüyor. Bu arada meydana çıkarılıp her yönüyle teşhir edilen kadın ise sadece şantajcı, iftiracı değil, aynı zamanda kötü insan, kötü akademisyen, fikir hırsızı da oluyor. Kadının sahip olduğu her şey bahşedilmiş gibi bütün nitelikleri alaşağı ediliyor. İşte bu savaş metoduna DARVO diyoruz.

DARVO kalıbının en büyük kurnazlığı, ithamı sürdürenleri siber zorba, nefret dolu, çıkar grubu oluşturan çeteci diye yaftalamak. Kendisine inanmayanlara, kuşku duyanlara ya da en temel haklarıyla gördükleri manzarayı sorgulayanlara devlet ağzıyla suç isnat etmek. DARVO’nun stratejisi yalnızca hasmane duygular beslediği kişileri değil, eğer ses çıkarırlarsa deneyimlerinin inkâr edileceğini, saldırılacaklarını ve suçlanacaklarını düşünerek susmaya itilen başka kişileri de etkiliyor.

Yine de göz var izan var. DARVO kalıpları ısrarla deşifre edildiğinde geriye ne DARVO kalır ne de DARVO’yu salonda misafir gibi ağırlayan o kültürel doku.

Bir iki maddi örnek için, Umut Özkırımlı 18 Kasım günü yayınlanan tekzibinde şöyle diyor:

Sn Sema Kaygusuz senaryo yazmayı, @t24comtr sitesi de bu asılsız iddiaları yayınlayarak hem devam eden hukuk sürecini baltalamayı, hem de özel hayatın gizliliğini ihlal etmeyi sürdürdüğü için yine cevap hakkı doğdu. @KaygusuzSema @DOGANAKINT24 1/

Bu DARVO’nun A’sı saldırıya denk düşüyor. Ortada bir kurgu yok, senaryo yok. Yazıların çerçevesi ve yayın çizgisi çok belli “Eksik Parça” yazımda uzun uzadıya anlattım. Kaldı ki Umut Özkırımlı haberleşmenin gizliliği ilkesini ne tanımış ne de uygulamış biri. 1,5 yıl önce Medium.com’da bazı özel yazışmaları yayımlamıştı zaten, (hemen aşağı koyuyorum, Pınar Dinç’in ismi cismi her şey açık.) 2020 Aralık ayında dava sürecindeyken de thetrial blogunda Pınar Dinç’le yaptığı yazışmaları yayınlayan yine kendisi. "Varsa" somut yazışmaları açıklamaya çağıran da Umut Özkırımlı'ydı. Gelgelelim pervasızca yaptığı yayınlarla ‘haber’i ve daha sonra mahkeme kararını kendi ölçüleriyle yayarak alenileştirmenin sonuçlarına katlanamıyor şimdi.

O zaman dava süreci baltalanmıyor muydu peki? Demek baltalanmıyordu. Ama T'24’te yayımlayınca Umut Özkırımlı ışık hızıyla mağdur oluveriyor. Üstelik Pınar Dinç’in şikâyet dosyasının kimi yerlerini kendi deyimiyle carpetmax yayımlayan kendisiyken, manipülatif dayatılan işaretli yerlerdense belgeyi kesintisiz okumayı tercih edenlere saygı göstermiyor.

Senaryoya gelince; toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle erkek egemen kültür arasındaki uçurum fark edileli beri dünya kadar film çekildi. Gaslight (1940), Sanık (1988), North Country (2005), Prensim (2015), Apple Tree Yard (2017), Big Little Lies (2017), Sibel (2018), I May Destroy You (2020), Unbelievable (2019) aklıma gelenlerden sadece birkaçı. Ayrıca bu kadar tipik bir DARVO’luğun ilgi çekeceğini pek sanmıyorum. Blogunda hangi kadınlardan bahsettiğini yazacakmışım, bu ne abes bir talep! Devam edelim. Umut Özkırımlı:

Bu şekilde hem üniversite, polis ve IT firmalarını atlatarak nasıl bir hacker tuttuğumu, kurulduğu 2017 yılından beri kişisel bloğum olarak tanıttığım, 62 takipçili thevoid.blog'un nasıl anonim olduğunu, orada hangi kadınlardan bahsettiğimi anlatabilir. 4/

Kendisi hacker tuttu mu tutmadı mı bilemem. Umut Özkırımlı’yı ifşalayan kişi Hacker, başkası değil. Hacker’a bir sebeple 1000 dolar ödeme yapan da Umut Özkırımlı. Ne demişti Hacker? “Umut Pınar Dinç’i hacklemem için beni tuttu, ama ben Umut’u hackledim.”

Blogunda hayatına giren kadınlardan söz ettiği, Umut Özkırımlı’nın ve Pınar Dinç’in yazışmalarıyla belgelendi. Orada hangi kadınlardan bahsettiğini neden yazacakmışım, anlayamadım? Bu ne abes talep böyle. Kendilerine hayat kurmuş biricik şahsiyetleri alıp “Umut Özkırımlı kadınları” diye onları adlı adınca sıralayıp meydana sürecek zihniyet kelimenin tam anlamıyla mizojinidir. Umut Özkırımlı’nın başrolünü oynadığı fotoromana bugünün değerlerinde yer kalmadı. Kaldı ki yazımın çerçevesini, tercihlerimi tane tane açıkladım, fazlası okura hakaret olur.  The Void bloğunun nasıl başlayıp nereye evrildiğini Umut Özkırımlı’nın yazışmalarda kendi sözleriyle belirtmiş olması yeterince açık.  “İfşa Son Çaredir” yazımdan ilgili yerleri anımsayalım, DARVO’nun saldırı yöntemini unutmadan:

[2017-12-15, 21:16:35] Umut: hikayimi yarin yollicam. aksamustu. kopenhagdan dondugunde okursun muhtelemelen.

(…)

[2017-12-20, 19:46:17] Pinar: O hikayenin devaminda ben varim ve sakin ama sakin benim kismimi oraya o sekilde koyma umut. Cok rica ediyorum.

[2017-12-20, 19:47:16] Umut: Tabii ki koymicam sakin ol

[2017-12-20, 19:47:20] Pinar: Blogunu okumuyorum. Son postunu gorunce hissettim bana yolladigin seyi paylastigini. Anonim demekle anonim olmuyo bu yazilar. Lutfen ozenli ol benim kismima geldiginde

[2017-12-20, 19:47:36] Umut: Hicbir seyden korkma ve cekinme.

(…)

[2017-12-20, 20:08:32] Pinar: Sana guvenmiyorum

[2017-12-20, 20:08:48] Pinar: Hikayenin sonunda kendime dair tek bir sey bile gormek istemiyorum.

[2017-12-20, 20:09:06] Pinar: Ve simdi yazdiklarina bakmak zorunda kalacagim icin ayrica da sinirliyim

[2017-12-20, 20:10:01] Umut: Seninle kavga etmeyecegim Pinar. Bosuna ugrasma. Tamam, devamini da yayinlamam, okumazsin. Ok mi?

(…)

[2017-12-20, 20:12:01] Pinar: Benim kismima asla gelme. E...'de kalsin o hikaye.

[2017-12-20, 20:12:07] Pinar: Illa yayinlayacaksan

 

[2017-12-20, 20:14:01] Pinar: Beni yaptigim her seye (senle konsmak sana guvenmek bu yaptiklarini yapmayacagina inanip buraya gelmek vs vs ) pisman etme daha fazla

[2017-12-20, 20:14:02] Umut: Cok buyuk bir hata yaptim; kendime ve sana zarar verdim. Utaniyorum, kendimi duzeltmeye calisiyorum. O hata yuzunden alti aydir tanidigin birini tanimadigini iddia etmeni de anlamiyorum. Arna anlamam gerekmiyor. Senin hiseettiklerini hissedemem. O yuzden ne istersen yaparim diyorum. Tamam mi?

[2017-12-20, 20:14:35] Umut: Ozur dilerim ozur dilerim ozur dilerim

[2017-12-20, 20:15:31] Pinar: Kendine iyi gelecek bir sey yaptigini dusunmuyorum. Hala. Bence hala hayal alemindesin ve iyilesmiyosun su anda. Kendine zarar vermeue devam ettigine inaniyorum tum kalbimle. Ve perisan olmani istemiyorum. Arkadasin olarak soyluyorum bunu. Hala yanlis yoldasin.

[2017-12-20, 20:15:50] Umut: Tamam, ne yapayim?

[2017-12-20, 20:16:07] Umut: Kendimden nefret etmek disinda ne yapayim? Cunku o saglikli degil

[2017-12-20, 20:16:17] Pinar: Keske bilsem. Arna bu yaptigin degil. Tum samimiyetimle soyluyorum. Blog buyuk hataydi. Zamanlama olarak.

[2017-12-20, 20:16:38] Pinar: Bu yuzden hie bakmadim hie okumadim bugune kadar

[2017-12-20, 20:17:04] Umut: Peki. Sana zarar verme algisi yarataeak bir sey bile yapmak istemiyorum. Sadeee kanser hikâyesini anlatieam bundan sonra

Orta Doğu Araştırmaları Merkezi/Lund Universitesi  Psiko Sosyal rapor:

Umut Özkırımlı hakkında başkalarının da şikâyetçi olduğu soruşturmanın sonucunda ortaya çıkan Psiko-Sosyal raporun Pınar Dinç şikâyetiyle ilgili özet kısmının orijinalini ve çevirisini göreceksiniz. Bu rapor, kurum içi soruşturmaları inceleyen 3. taraf müfettişe aittir. Pınar Dinç ve Umut Özkırımlı’nın beyanlarından ve yapılan incelemelerden sonra bir değerlendirme. Dikkatinizi çekerim, bu soruşturmada Umut Özkırımlı, ne Pınar Dinç’in tarafından şantaja maruz kaldığından ne danışmanlıktan çıkması için tehdit edildiğinden söz ediyor. Ayrıca Marie Curie bursu kazanan Fire projesinin asıl fikir sahibi olduğuna dair bir iddia da bulunmuyor.

Summary of the investigation

X's version in brief: X describes that they had a student/teacher relationship in their home country many years ago. Contact between them resumed as a result of X applying to Lund University. X and Y were both single parents and they were soon in daily contact, albeit remotely. During spring 2017, X came to Sweden on a visit and they started a more intimate relationship. However, she was clear from the start of their relationship that she did not want to be his girlfriend; she did not harbour any such feelings. This was accepted by Y. In August 2017, X moved to Sweden and the parties' children also became friends. They socialised a lot and even shared everyday chores. It took a while before a Swedish bank account was organised. Y therefore helped X with certain financial matters that she continuously reimbursed him for. She also drove his car from time to time as he had lost his driving license. She was also introduced to Y's large contact network in the workplace. Everything worked well until the end of November, when she wanted to return to merely having a friendship. Y got very upset as he had fallen in love. Since she ended their romantic relationship, Y has shown behaviours and actions that X has perceived as harassment. Her experience is that he uses various master suppression techniques. E.g. via email/text message; staying physically close by in meetings with other people; wanting X's attention; writing text messages to colleagues that X and Y are in a romantic relationship; wanting to write about their unhappy love affair in a public blog but being stopped by X; vilifying her; blaming her for his actions and his state of mind; hiring a hacker who harasses and extorts; entering her full name in a public EU portal with the intention of damaging her reputation. Regarding the hacker events, the police and security office at the University have been involved and the activities reported to the police. X tried immediately to get Y to accompany her to an IT company to find out about the background but Y refused at the time. Later on, he offered to go but X thinks that it is now too late and everything has been deleted.

In early March, she placed a request with the director to change supervisors as she had lost all trust .

In her statements and emails to the investigator, X has shown various extracts from parts of their correspondence. These messages show her clear boundary-setting and his acceptance that the relation was to be considered as a friendship despite the intimacy. The way the tone of the emails/text messages changed when the romantic relationship was to turn into a friendship can also be verified. (See appendices 3-7)

Y's version in brief: Y describes that he initially did not even remember her as a student but that he heard from a friend that she was applying for a placement in Lund and offered to act as a reference . He had previously helped fellow citizens to come to the University . He himself cannot return to his country for political reasons and is keen to help others find a better life. He had also made similar efforts to support others before X applied to Lund University.

Y says that they had an agreement that X was not his girlfriend but that they would support each other as friends and single parents. However, he fell in love and therefore became very upset when she only wanted a friendship. Driven by jealousy and affected by alcohol, he acted in a way he deeply regrets at a Christmas party in December 2017 and apologised for his behaviour. His explanation for the hacker is that Y and X had very frequent contact and could therefore be identified as a suitable "victim" for blackmail. It was also public knowledge that he spent a lot of money on his son's cancer treatments, i.e. has financial resources, which was another reason for his being a suitable victim for blackmail. He tried to find out who and what was behind this with an IT security company, but without success.

To the interview questions on whether their health has been negatively affected by what happened, they both replied yes. They also both worry about what will happen in the future and about potential negative consequences from the report. Both state that they feel vilified by the other party.

Before the Skype conversation with the former director, the investigator received a document briefly describing what happened at the end of 2013 and during 2014 in connection with Y. No verbal warning was issued but there are emails etc. that describe various perceptions and activities that were carried out at the time. During the interview, it is also mentioned that there is a history of Y being keen to have "disciples". 

Soruşturma özeti:

X [Pınar Dinç]’in kısa versiyonu: Yıllar önce kendi ülkelerinde öğrenci/öğretmen ilişkisi içinde olduklarını anlatır. X'in Lund Üniversitesi'ne başvurması sonucunda aralarındaki temas yeniden başlar. X ve Y [Umut Özkırımlı] bekar ebeveynlerdir ve kısa sürede uzaktan da olsa günlük temas halindedirler. 2017 baharında X, İsveç'e ziyarete gelir ve daha mahrem bir ilişkiye başlarlar. Ancak, ilişkilerinin başından beri onun kız arkadaşı olmak istememekte açıktır; bu tür duygular beslemiyordur. Bu Y tarafından kabul edilir. Ağustos 2017'de X İsveç'e taşınır ve çocukları da arkadaş olur. Hayli sosyalleşir,  hatta günlük işleri paylaşırlar. İsveç'te bir banka hesabının düzenlenmesi biraz zaman alır. Bu nedenle Y, sürekli geri ödeme yapan X'e bazı mali meselelerde yardımcı olur. Ayrıca kadın, ehliyetini kaybetmiş olduğu için zaman zaman erkeğin arabasını kullanmıştır. Kadın Y’nin çalışma ortamındaki geniş iletişim ağına da tanıtılır. Kadının sadece bir arkadaşlığa dönmek istediği Kasım ayına sonuna kadar her şey iyi gitmiştir. Y aşık olduğu için çok üzülmüştür. Kadının romantik ilişkiyi sonlandırmasıyla, Y X'in taciz olarak algıladığı davranış ve eylemleri sergilemiştir.

Kadının deneyimi, erkeğin ustalıklı baskı tekniklerini kullanmasıdır. Örneğin. e-posta/kısa mesaj yoluyla; diğer insanlarla yapılan toplantılarda fiziksel olarak yakınında durmak; X'in dikkatini istemek; meslektaşlarına X ve Y'nin romantik bir ilişki içinde olduğunu söyleyen mesajlar göndermek; herkese açık bir blogda mutsuz aşkları hakkında yazmak istemek ama X tarafından durdurulmak; onu kötülemek; eylemleri ve ruh hali için onu suçlamak; taciz eden ve şantaj yapan bir bilgisayar korsanı tutmak; itibarını zedelemek amacıyla kadının adını halka açık bir AB portalına yazmaktır. Hacker olaylarıyla ilgili olarak üniversitedeki polis ve güvenlik ofisi müdahil olmuş ve faaliyetler polise bildirilmiştir. X, arka planı öğrenmek için hemen Y'yi bir bilişim şirketine eşlik etmesi için ikna etmeye çalışmış ama Y o anda reddetmiştir. Daha sonra gitmeyi teklif etmiştir ama X artık çok geç olduğunu ve her şeyin silindiğini düşünür.

Mart ayının başlarında, kadın tüm güvenini kaybettiği için direktörden danışmanını değiştirme talebinde bulunur.

X, araştırmacıya verdiği ifadelerde ve e-postalarında, yazışmalarının bölümlerinden çeşitli alıntılar göstermiştir. Bu mesajlar onun net olarak sınırlarını koyduğunu ve erkeğin de yakınlığa rağmen ilişkinin bir dostluk olarak görmesi gerektiğini kabul ettiğini gösteriyor. Romantik ilişkinin bir arkadaşlığa dönüştüğü durumunda e-postaların/metin mesajlarının tonunun nasıl değiştiği de doğrulanabilir (Ek 3-7).

Y'nin [Umut Özkırımlı] kısa versiyonu: Y, başlangıçta kadını bir öğrenci olarak bile hatırlamadığını, ancak bir arkadaşından onun Lund'a da bir iş başvurusunda bulunduğunu ve ona referans olmayı teklif ettiğini anlatır. Daha önce de aynı vatandaşlığa sahip olan (kişilerin) üniversiteye gelmelerine yardım etmiştir. Kendisi siyasi nedenlerle ülkesine dönemez ve başkalarının daha iyi bir yaşam kurmasına yardım etmekte isteklidir. Erkek, X Lund Üniversitesi'ne başvurmadan önce de başkalarını desteklemek için de benzer çabalar göstermiştir.

Y, X'in onun kız arkadaşı olmadığı konusunda anlaştıklarını, ancak arkadaş ve bekar ebeveyn olarak birbirlerini desteklemek konusunda ortak kararda olduklarını söyler. Ancak, erkek aşık olmuştur, bu nedenle kadın sadece bir arkadaşlık istediğinde çok üzülür. Kıskançlık ve alkolün etkisiyle Aralık 2017'de bir Noel partisinde şimdi çok pişman olduğu şekilde davranır. Hacker için yaptığı açıklama, Y ve X'in çok sık temas halinde olması ve bu nedenle şantaj için uygun bir "kurban" olarak tanımlanabilmesidir. Ayrıca oğlunun kanser tedavilerine çok para harcadığı, yani mali kaynaklara sahip olduğu da kamuoyu tarafından biliniyordur, bu da şantaj için uygun bir kurban olmasının bir başka nedenidir. Bir IT güvenlik şirketi ile bunun arkasında kim ve ne olduğunu bulmaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştır.

Mülakatta yaşananlardan sağlıklarının olumsuz etkilenip etkilenmediği sorusuna ikisi de evet cevabını verdi. Her ikisi de gelecekte ne olacağı ve raporun olası olumsuz sonuçları hakkında endişelidirler. Her ikisi de karşı taraf tarafından aşağılanmış hissettiklerini belirtir.

Eski direktörle [Leif Stenberg]  yapılan Skype görüşmesinden önce müfettiş Y (UÖ) ile ilgili 2013 sonu ve 2014 boyunca neler olduğunu kısaca açıklayan bir belge aldı. Sözlü bir uyarı yapılmamıştır ancak vaktiyle oluşturulan çeşitli algı ve etkinlikleri tarif eden e-postalar vs vardır. Görüşme sırasında Y'nin "mürit" edinmeye istekli bir geçmişi olduğundan da söz edilmiştir.

***

Bu raporda müfettiş, daha sonra mahkemede de konu olacak Umut Özkırımlı’yla ilgili 2013 sonu ve 2014 yılı boyunca neler yaşandığıyla ilgili eski bir şikâyet belgesini gündeme getirmiştir.

Mahkemede Umut Özkırımlı ifadesinden:

Avukat: Karşı tarafın iddiası senin sistematik olarak öğrencilere veya meslektaşlarına bir tacizde bulunduğun iddia ediliyor. Bu 2013 yılındaki mektupta da çıkmış.

Umut Özkırımlı: Karşı taraf 2013’teki olayı doğru aktarmıyor. 2013’te üç hocaya yönelik şikâyet yapıldı üç erkek. İki heteroseksüel bir gay. Eee soruşturma, öğrencilerden böyle bir şey gelince öğrenci derneklerinin önünde bu direktör, o dönemki direktör, merkezin direktörü öğrencilere şikayetlerinin ne olduğunu sordu. Bu toplantılarda öğrenci temsilcileri de vardı. Bir hiçbir şikâyette bulunulmadı ve hiçbir soruşturma yapılmadı. Şikâyetin ne olduğu söylenmedi. Dolayısıyla hiç kimse hakkında diğer üçümüz hakkında da soruşturma yapılmadı. Ayrıca bütün bu süreci hah ayrıca öğrencilerin bir kısmı da bizi destekledi. Bütün bunları uzun bir mektupla bir önceki direktör Leif Stenberg açıklayan bir mektup yazdı.  Ve bunu da bu soruşturmada sunduk. Dolayısıyla bu soruşturma zaten (anlaşılmıyor) uyarının verildiği soruşturmada, bu dikkate … biliniyordu. Bunun dışında çalıştığım hiçbir ülkede hiçbir zaman bu olay dışında hiçbir şikâyet hakkımda yapılmadı.

***

2015’e geri dönelim

Oysa 2015 yılında başka bir kadın tarafından önce Lund Üniversitesi’ne, ardından Türkiye’deki özel bir üniversiteye e-posta yoluyla ifşa niteliğinde bir şikayet mektubu gönderilmiş, ancak her iki kurum da bu metne sessiz kalmıştır. İfşayı yapan kadının adını saklı tutmak koşuluyla ilgili kurumlardaki akademisyenlere ve birkaç meslektaşa gönderilen e-postayı kendisinin izniyle yayımlıyorum. Maili yazan kadının zorbalığa uğramaması için bilenler varsa da adını açıklamamasını altını çizerek rica ediyorum.

1 Mart 2015

Konu: Bir taciz vakasını bildirme

Merhabalar,

Öncelikle sizleri epey nahoş bir olaydan dolayı bilgilendirme gereği duyduğumu söyleyerek başlamam lazım. Bundan dolayı hepinizden özür dilerim.

Umut Özkırımlı ile bildiğiniz üzere geçmişte bir ilişkim oldu. Kendisiyle çok da barışçı olmayan bir ayrılık sürecinden sonra, Umut ne yazık ki bana düşmanca bir tavır içine girdi. 4-5 sene önce bir ayrılık gerçekleşmesine rağmen, Umut her gün beni stalk ediyor. Twitter'da hemen her gün beni hedef alan ve son derece ağır ifadeleri içeren tweetler atıyor (dileyenlere bu tweetleri sunmaya hazırım.)

Bunun bullying olduğu kesin. Fakat bence bir harasment yani taciz unsuru da var.

Malum, kadına yönelik şiddet ve taciz konusunda adımlar atılması gerektiği inancındayız hepimiz. Ben de kendi hayatımda bu adımı atmaya karar verdim ve Umut Özkırımlı aleyhinde bir harasment şikayetinde bulundum. Niyetim kendisinin işinden falan olması değil, tek istediğim benimle ilgili devam eden bu uygunsuz davranış biçimine son vermesi.

Kendisi hakkında bu tarz şikayetlerin daha önce de gerçekleştiğini de bildiğinizi düşünüyorum.

Sizleri (ortak tanıdıklar) bu konuda en başından bilgilendirmenin konu hakkında sağlıklı bir iletişim olması açısından önemli olduğunu düşündüm.

Tekrar özür dilerim sizleri bu konu hakkında rahatsız ettiğim için. Ve anlayışınız için teşekkürler.

Selamlar

***

Yıllar önce bu ifşayı yapan kadın Sessizleştirme Harekâtı yazı dizisinin yayınlanmasıyla 27 Ekim 2021 günü, zamanında e-posta gönderdiği akademisyenlerden iki kişiye oldukça öfkeli şu mesajı attıktan sonra bana ulaştırarak paylaşmama izin verdi.

İlgili bölümün Türkçesi:

Umut, bölümüne yaptığım şikâyet sonrası, sizden nasıl da referans mektupları aldığıyla ilgili böbürleniyormuş. Benimle bir kere bile konuşmadan ona destek verdiniz.

Bir tacizciyi güçlendirdiniz. Bundan sonraki kurbanlarını taciz etmesine yardım ettiniz. Onun rezil hareketlerine meşruiyet sağladınız.

Size yazıklar olsun. (…)

Onun eylemlerinde sorumluluğunuz ve kurbanlarına bir özür borcunuz var.” 

***

19 Nisan 2018

2018’e geri dönelim. Soruşturma ile ilgili karar beklenirken Pınar Dinç, Umut Özkırımlı’yla iş ilişkisinin bitme sebebinin kurum içinde örtülmemesi için bir haysiyet çizgisi çeker. Kurum, tahmin edileceği gibi kendi saygınlığını korumak yönünde reflekslere sahiptir. Pınar Dinç ise Umut Özkırımlı’nın oğlunun hastalığı nedeniyle danışmanlıktan çekildiği algısını kabul etmez ve bunu yazdığı mailde açıkça bir şekilde ifade eder.

Sevgili Anneli,

Danışman değişikliğinin sebebinin Umut'un oğlunun hastalığı olarak BELİRTİLMEMESİ benim için çok önemli, çünkü bu doğru değil. Bu nedenle, tüm saygımla, resmi mektubumda böyle bir ifadeyi kabul etmiyorum. Umut hakkında resmi bir şikâyette bulundum ve sonuç ne olursa olsun beni taciz eden biriyle çalışamam, çalışmayacağım. Bence mevcut üslup, kuruma veya Umut'a zarar vermeden, zaten resmi ve nesnel bir ifade şekliydi.

Bu yüzden lütfen süreç hakkında beni bilgilendirin, lütfen. Bu benim için çok önemli ve bunu son derece ciddiye alıyorum.

Çok teşekkürler,

Saygılarımla,

Pınar

1 Haziran 2018 Umut Özkırımlı’ya yazılı uyarı

Yukarıda yayımladığım Psiko-Sosyal raporun ardından Umut Özkırımlı Lund Üniversitesi dekanlığından yazılı uyarı alır. Kovulmamış, disiplin cezası almamış, yalnızca yazılı uyarı almıştır. İlginç olan şu; söz konusu idari karar Pınar Dinç’e 21 Ağustos 2018 günü resmi olarak iletilir. Yani yazılı uyarının ayrıntılarını 80 gün sonra öğrenir. Kurumun, ele aldığı şikâyet dosyasıyla ilgili aldığı kararı iletilmekte muhataplarıyla eşit ilişki kurmadığı anlamına da geliyor bu.

Noter tasdikli idari kararın sonuç bölümünü tekrar yayınlıyorum, kararın tam metni Eksik Parça yazımda mevcuttur:

Hem öğrenci hem de çalışan olarak, işveren sizin tarafınızdan tacize/cinsel tacize maruz kalındığı ile ilgili ihbarda bulun(ul)du. Ayrıca, bir çalışan söz konusu kişiyi tehdit ettiğinizi tecrübe etti.  İşveren, olayları soruşturmuş ve daha sonrası bir çalışana tehditte bulunduğunuzu, bir çalışanı taciz ettiğinizi ve bir öğrenciyi ayrımcı muameleye maruz bıraktığınızı tespit etmiştir. Ayrıca hem öğrenci hem de çalışanı dolaylı olarak, olayları misilleme yoluyla karşılayarak Ayrımcılık ve İnsan Hakları Koruma Yasasındaki misilleme yasağına aykırı hareket ettiniz. İşveren, özellikle mağdur kalanlarla ilgili olarak üstlenmeniz ve bağlı kalmanız beklenen mesleki rol konusunda olanları çok ciddiye almış olup, yukarıda belirtilen yükümlülükleri , aşağıda açıklanan şekilde ihmal ettiğinizi belirtir.

-     Defalarca uygunsuz davranışlarda bulunmuş ve çalışanı ve öğrenciyi  tacize maruz bırakmıştır.

-      Eylemlerin  işletme, çalışanlar, öğrenciler ve CMES (The Center For Middle Eastern Studies) Ortadoğu Araştırmalar Merkezi Biriminin  çalışma ortamı için olumsuz sonuçlar yaratmasına sebep olmuştur.

-     Öğretim görevlisi için normal kabul edilecek ortam dışında ve bağlı olunmayan durumlarda , iş görevi ötesinde  temas talep ederek, bağımlı bir konumdaki öğrencilerle ilgili olarak tekrar tekrar uygunsuz şekilde hareket etti.

-     Çalışanlara misilleme tehdidinde bulunarak, Ayrımcılık ve İnsan Hakları Koruma Yasasındaki misilleme yasağını ihlal etme suçunu işlediniz.

Bundan sonra yapman gerekenler:

- Lund Üniveritesi'nde geçerli olan yasalara, kurallara, düzenlemelere ve rutinlere uymak,

- Diğer çalışanlara ve öğrencilere hak ihlal edici saldırgan veya taciz edici olmayan bir şekilde davranarak daha iyi bir çalışma ortamına katkıda bulunmak,

- İşveren, çalışanlar ve öğrenciler ile olan ilişkilerde profesyonelce hareket etmek.

- Ayrıca sizi taciz/ayırımcılık için ihbar eden kişilerle ilgili olarak misilleme yapamayacağınızı veya bu kişilere karşı misilleme ile tehditte bulunamayacağınızı hatırlatırız.

İşveren, yapmış olduğunuz eylem ile ilgili olumlu bir değişiklik bekliyor. Bu yazılı uyarı, size yükümlülüklerinizi hatırlatmak ve belirsizlik veya eksik bilgi olması durumunda bunları açıklığa kavuşturmak için yapılmıştır. Size yapılan bu hatırlatmaya uymanız gerekmektedir.

Yazılı bir uyarı, verilen bir ceza veya disiplin cezası değildir. Uzun vadede istihdam ilişkisinin tekrar tekrar ihlali iş akdinin feshine sebebiyet vereceğinin farkında olmanız için dikkatiniz çekilir.

Christofer Edling Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı

***

Karar sonrası soruşturmayı yürüten iki meslektaş Pınar Dinç’le bir toplantı yapar. Pınar Dinç bu toplantıda, alınan kararın ne içeriğine hakimdir ne de ayrıntılarına. Toplantıda dile getirdiği en temel talep, Umut Özkırımlı’yla niçin çalışmak istemediğinin kurumsal çerçevede net bir şekilde ifade edilmesidir. Aşağıda görüleceği gibi toplantının çerçevesi böyle.

Dekanlık uyarının tam metnini, Pınar Dinç’e karar alındıktan 80 gün sonra iletir. Kurum, üniversite-kadrolu hoca- doktora sonrası misafir akademisyenden oluşan her üç bileşeni dengelemeyi gözeten bir tutum almış gibi görünüyor.

11.06.2018 Karar sonrası toplantı, metin noter tasdiklidir

Amblem mevcuttur

LUND ÜNIVERSİTESİ                                                                   Dosya numarası: P 2018/2877

SOSYAL BİLİMLER FAKÜLTESİ

1

Sosyal Bilimler Fakültesi

Andréa Björk, Personel Müdürü

 

Toplantıda hazır bulunanlar:

Andréa Björk, Personel Müdürü

Pınar Dinç, Doktora sonrası araştırmacı

Christofer Edling, Dekan

Soruşturma açılması başvurusuna atfen geri bildirim

Bir taciz ihbarı nedeniyle Fakülte, yapılan soruşturma ve işverenin görüşü yanısıra alınan önlemler ile ilgili geri bir bildirim yapmıştır.

Geçmis

Pınar Dinç, 20 Mart tarihinde aynı birimde kıdemli Üniversite ögretim görevlisinin tacizine uğradığı ihbarında bulundu.  Birim, Fakülte desteği ile dışardan bir danışmana görev vererek, yapılan ihbar için bağımsız bir soruşturma yürütmüştür.

Geri bildirim ve alınacak önlemler

Dekan Christofer Edling, toplantının arka planı hakkında ve yürütülmüş soruşturmaya dayanarak işverenin görüşünün, eylemin taciz olarak görülmesi yönünde olduğu ile ilgili bilgi verdi. Ayrıca dekan, Lund Üniversitesi’ndeki istihdam ilişkisinin içeriğini hatırlatmak için, öğretim görevlisine durumun ciddiyeti ve eylemin uygunsuzluğunun yazılı bir uyarı yoluyla bildirildiği konusunda da bilgi verdi.  Öğretim görevlisi işverenin konu ile ilgili görüşüne katılmıyor.

İşyeri çalışanlarının yansıtmaları

Pınar Dinç, genel olarak soruşturmanın sonucundan dolayı bir rahatlama ifade ederken, aynı zamanda CMES (The Center For Middle Eastern Studies)  Ortadoğu Araştırmalar Merkezi için bazı endişeler içinde olduğunu da ifade etmiştir.

Pınar Dinç, komisyona bildirilen süpervizör değişikliği nedenlerindeki değişiklikleri onaylamadığını belirtmek istemiştir.

***

08 Ağustos 2018

Gelgelelim sessizlik uzun sürmez. 8 Ağustos günü Pınar Dinç’e bir mail gelir. Umut Özkırımlı’nın satın aldığı ölüm temalı kitaplar, satış sitesi Adlibris üzerinden Pınar Dinç adına Umut Özkırımlı’nın Lund adresine sipariş verilmiştir. Dışarıdan bakınca basit bir sakar eylem olarak değerlendirilebilir elbette. Oysa Pınar Dinç bu siteye ne kayıt olmuştur ne de Umut Özkırımlı’nın önceki siparişlerinde böyle bir karışıklık yaşanmıştır.

***

Umut Özkırımlı Adlibris siparişleri yüzünden hakkında oluşan kuşkuya yanıt olarak,  bilgisayarındaki ‘Ayarlar’ sekmesinin ‘Şifre Yöneticisi’ dökümünde Pınar Dinç’in daha önce kendisinin bilgisayarından açtığını iddia ettiği Adlibris şifresini kanıt olarak göstermiştir. Bu mümkün. Öte yandan kesinliği tartışmalı. Adlibris hesabına girince başkasının e-mail adresiyle onay gerekmeden hemen hesap açılabiliyor. Aşağıdaki örnekte görülebileceği gibi hayatımda hiç karşılaşmadığım ve bilgisayarımı kullanması imkânsız Lund Üniversitesi dekanı Christofer Edling adına bir hesabı kolaylıkla açabildim, (alfabetik listede 3. sırada). Adlibris’ten herhangi bir kitap alırsam sipariş maili doğrudan dekana gidecektir. Ya da sipariş sırasında dilediğim kişinin e- posta adresini yazabiliyorum. Kanaat oluşturmakla kanıt arasındaki fark böyle bir şeydir.

 

***

Pınar Dinç durumu anlamak için hemen Adlibris’e yazar. Merak ettiği, kendi mailiyle bir hesap açılıp açılmadığıdır. Adlibris’ten gelen yanıt şöyle: “Kimse sizin mailinizle bir hesap açmadı, ama o [Umut Özkırımlı] maalesef yanlışlıkla kitap sipariş ederken sizin mailinizi kullanmış.”

 

***

20 Ağustos 2018

Pınar Dinç bu tuhaf gelişmeyi ve Adlibris’ten aldığı yanıtı, soruşturmayı yürüten bölümden ilgili kişiye iletir, gelen yanıt şöyle: “Bunun bir hata olduğundan kuşkuluyum ama 'Adlibris'in söylemesi gereken bu. Bu bilgiyi bir yardım çağrısı mı yoksa bir tehdit olarak mı görmeliyiz bilmiyorum. Her durumda, bu rahatsız edici.”

Bununla birlikte, Pınar Dinç, siparişle ilgili e-posta aldığında hâlâ karar metnini resmi olarak almamıştır. Hem soruşma sürecinin son durumunu öğrenmek, hem de bu kitap siparişinin yarattığı kaygıyı anlatmak için Dekan’a ve Andréa’ya e-posta yazar.

Sevgili Christofer ve Andréa,

Umarım her şey yolundadır ve iyi bir yaz geçirmişsinizdir.

Geçen hafta ADLIBRIS'ten Özkırımlı Bey'in verdiği ve ölümle ilgili dört kitapla ilgili bir siparişin faturasını içeren bir e-posta aldım (Aldığım makbuzun ekran görüntüsünü ekte görebilirsiniz). Tahmin edeceğiniz gibi böyle bir e-posta almak beni şaşırttı ve açıkçası bu benim için oldukça rahatsız ediciydi. Daha önce hiç ADLIBRIS'ten kitap sipariş etmedim ve U.Ö'nın siparişleri için daha önce herhangi bir e-posta almadım, bu yüzden gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. ADLIBRIS ile e-posta adresimin kendilerine ne zaman verildiği ve ödeme ayrıntılarıyla ilgili daha fazla araştırma yapıyorum. Ayrıca bugün, bir hafta sonra, kitapları teslim etmesi gereken firmadan Özkırımlı Bey'in kitapları teslim almasını isteyen bir not aldım.

Bu beklenmedik yazışma kaygılarımı yeniledi.

Bu nedenle, bu vesileyle bir kez daha, bildiğim kadarıyla kamuya açık bilgi olması gereken resmi şikayetime dayanan UÖ hakkındaki soruşturmanın resmi sonucunu sormak için kullanıyorum.

Yine de rahatsız olduğumu söylemeliyim çünkü soruşturmanın sonucuna dair, üçüncü tarafın ‘takip şeklinde taciz’ olduğunu söyleyen raporu dışında net bir bilgiye sahip değilim. Aldığım tek resmi mektup, UÖ uyarısının içeriğine dair net bir açıklama olmaksızın yapılan toplantının sadece bir özeti tutanaktı. Ancak, haziran ayında bana bildirdiğiniz gibi, şikayetimde size sunduğum tüm mektup ve belgeleri  [UÖ’nın] istediğini/aldığını biliyorum. Bu durumda ben, tacize uğrayan kişi olarak soruşturma ve sonucu hakkında net bir bilgiye sahip değilim, oysa beni taciz eden kişi olarak [UÖ] oldukça fazla bilgiye sahip.

Bunun da ötesinde, ölümle ilgili kitapların faturalarını almaya başladım. Kendisinden resmi bir özür almadım- ve üstelik soruşturmanın sonucunu değiştirmemesine rağmen kendisinin kararı “kabul etmediğini” söylediniz- ve şimdi o, söylenenlere göre, sabatikal izin almış gibi bunu ödül olarak sosyal medyada ilan ediyor. Umarım gözümün korkmuş olduğunu anlamışsınızdır. Bilgi ve şeffaflık eksikliği beni daha çok endişelendiriyor.

Anlayışınız için şimdiden çok teşekkürler,

Saygılarımla,

Pınar

***

Sanıyorum İsveç gibi demokratik bir ülkede de olsa, akademide taciz/ısrarlı takip soruşturmalarının onca kurumsal geleneğe karşın nasıl ağır aksak işlediğini gösterebilmişimdir. Kadınla erkek arasındaki eşitsizlik, erkekle kadın arasındaki hiyerarşi tarafından belirleniyor gibi. Çifte standartlı taktiklerle kurum tarafından oyalandığını hisseden kadın, şikâyet ettiği erkekle eşitsiz koşullarda, doğru düzgün bilgilendirilmeden sürekli hakkını aramak zorunda kalıyor. Burada yer veremeyeceğim kadar çok aynı konu etrafında dolanan mektuplar, mektuplara yanıt mektuplar, sorular, yanıtlar var. Hiç bitmeyen bir meşguliyet.

Pınar Dinç yukarıdaki sert ve gayet açık mektuptan sonra nihayet resmi kararı edinebilir. Kitap siparişi konusunda ise kurumun aldığı pozisyonu öğrendiği başka bir mail alır: “Sevgili Pınar, üniversitenin resmi hukuk danışmanından aldığımız tavsiyeyle Umut Özkırımlı’nın dolaylı ya da doğrudan seninle iletişime geçmemesi bir kez daha hatırlatılacak."

 

***

14 Eylül 2018

Dekan Umut Özkırımlı’ya bir mail atar. E-posta sanki iki kişiyi konu ederek doğrudan Umut Özkırımlı’ya hitap eder. Mail Pınar Dinç’e gönderilmez. Durumun ve tarafların ortalaması alınan dil bir kez daha karşımıza çıkar. Yine de teması kesmek üzerinden yaptığı vurgu önemli; “dolaylı ya da doğrudan hiçbir etkileşime girme.” Ne de olsa ısrarlı takip konusu istenmeden iletişime geçmek, olmadık yerde karşına çıkmak değildir. Varlığını bir şekilde sürekli hissettirmektir. 

Sevgili Umut,

İkinci olarak, senden tekrar rica ediyorum, Pınar Dinç’le dolaylı ya da doğrudan hiçbir etkileşime girme. İki tarafın da önlerine bakmadığı ya da bakmak istemediği yönünde göstergeler alıyorum. Her ikiniz de aynı iş yeri çalışanları olduğunuz için, eylemleriniz, dahil olanların ötesinde çalışma ortamındaki herkesi doğrudan etkiliyor ve dolayısıyla bu (durum) müdahale etmek zorunda kalacağım benim problemime dönüşüyor.

 ***

 

 

Şikâyet dosyasından paylaştığım bu yazışmada Dekan’ın bu tedbirli ama hafif sert dilinden anlaşılacağı gibi, Pınar Dinç huzurlu çalışma şartlarını kurgulama konusunda gerçekten bir başınadır. Sürekli dikkatli, sürekli tetikte olmak zorundadır. İstediği tek şey Umut Özkırımlı’yla asla temas etmeden çalışmaktır. Yakında başlayacağı Marie Curie bursu kazanan FIRE projesinde yayınlanacak makale ve kitaplarda, mevcut ya da önceki danışmanı (bu kişi Umut Özkırımlı oluyor) bilgilendirme yükümlülüğü ile ilgili özel bir hüküm olmamasına karşın, kendini güvenceye almak ister. Çünkü Umut Özkırımlı çıkacak yayınlarda adının konulması talebini dolaylı olarak Pınar Dinç’e duyurmuştur. Pınar Dinç bunu önce dönemin direktöründen, sonra yanında sendika temsilcisinin de bulunduğu toplantıda duymuş, hakkını savunmak zorunda kalmıştır.

Oysa Pınar Dinç projeye katkı sunacak kişileri kabul etmek ve değerlendirmek konusunda inisiyatif sahibi tek kişidir. Sanıyorum sorun da bu. Kadının bu kez proje sahibi olarak daha güçlü bir konumda olması. Bursun asıl sahibi olması. İdari karara rağmen akademideki sessiz iş birliği Pınar Dinç’i öfkelendirir. Onun gururunu tamir edecek ne resmi bir özür vardır ne de ödenen bir bedel. Umut Özkırımlı hem hiçbir şey yapmamış gibi hayatına devam ediyor, hem de FIRE projesinde imza sahibi olmayı istiyordur. Bunun üzerine Pınar Dinç, Umut Özkırımlı’nın o dönem ziyaretçi araştırmacı olarak bulunduğu ve kendisinin de önceki yıl doktora derecesini aldığı London School of Economics’e yazarak müdahaleci bir hamlede bulunur.

Bu mektup kimisi için feminist bir ifşaat, kimisi için itibarsızlaştırıcı bir harekettir. Umut Özkırımlı için de öyle olmalı ki bu mail kulağına gelince dava dosyasına koymak için resmi olarak maili istetecek, mahkemeye taşıyacak, ancak zaman aşımından ötürü Pınar Dinç ceza almayacaktır.

1 Ekim 2018

Sayın Prof. Glendinning ve Prof. Featherstone,

Bu e-postayı, London School of Economics Avrupa Enstitüsü bünyesinde bulunan LSEE (Research on South-East Europe) üyesi olan Dr. Umut Özkırımlı hakkında sizi bilgilendirmek için yazıyorum. Bir LSE mezunu olarak (2017 yılı, Department of Government’ta Siyaset Bilimi alanında doktora derecesi), Dr. Özkırımlı'nın yakın zamanda öğretim görevlisi olarak çalıştığı Lund Üniversitesi’nde taciz/cinsel taciz soruşturması geçirdiğini size bildirmeyi vatandaşlık görevim ve mesleki sorumluluğum olarak görüyorum. Haziran 2018'de Dr. Özkırımlı'ya gönderilen karar mektubunda, ‘bir meslektaşını tehdit ettiği, bir meslektaşını taciz ettiği ve bir öğrenciye saldırgan muamelede bulunduğu” belirtiliyor. Karar yazısında ayrıca Dr. Özkırımlı'nın ‘Olaylar nedeniyle hem öğrenciyi hem de çalışanı dolaylı olarak misillemeyle tehdit ederek Ayrımcılık Yasası'ndaki Yasağı ihlal ettiği’ belirtilmektedir.

EDI ofisinden Dr. Monastiriotis ve Bayan Chan'ı bu e-postaya ekliyorum, böylece onlar da bilgilendirilir. Bir meslektaşınız ve mezununuz olarak bu e-postayı aldığınızı teyit ederseniz sevinirim.

Saygılarımla, Dr. Pınar Dinç 

***

Daha sonra Umut Özkırımlı, Pınar Dinç’in Michigan Üniversitesi’ndeki Profesör Julie Libarkin’le bağlantıya geçtiğine dair bir duyum üzerine Libarkin’e bir e-posta yazar. Feminist aktivist Julie Libarkin, ABD akademisindeki tacizi ve tacizci akademisyenleri ifşa eden bir veri tabanı açmıştır.  Ancak bu veri tabanında Umut Özkırımlı’nın adı yoktur. Ama Umut Özkırımlı işkillenmiştir. Julie Libarkin’e oldukça uzun ve ayrıntılı ve son derece gereksiz bir e-posta yazar. Julie Libarkin böyle bir e-posta aldığına şaşırmış olmalı.

Mektubu okurken Umut Özkırımlı’nın Pınar Dinç ile ilgili anlatısının Psiko-Sosyal raporda özetlenen ifadesine göre nasıl suçlayıcı bir tona evrildiğini görebileceksiniz. Pınar Dinç şantajcı, kötü yürekli, fikir hırsızı bir kadındır artık. DARVO kanunları çalışmaya devam eder. Pınar Dinç'in şikâyet dosyasından aktarıyorum…

4 Ekim 2018

Sayın Profesör Libarkin;

Birdenbire yazdığım için özür dilerim ama sanırım konunun aciliyeti bu istenmeyen e-postayı mazur gösteriyor.

Lund Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi'nde (CMES) siyaset bilimi profesörü ben Umut Özkırımlı, şu anda Barselona Uluslararası İlişkiler Merkezi'nde (CIDOB) ve Londra'da Güney Doğu Avrupa Araştırmaları'nda (LSEE) misafir araştırmacı olarak görev yapmaktayım. Birkaç meslektaşım, CMES'te doktora sonrası araştırmacı olan PD'nin adımı "Akademik Cinsel Suistimal Veri Tabanına" eklemek için size ulaştığını bildirdi. Size hangi kanıtın sunulduğunu bilmiyorum (hiçbiri yok). Sosyal Bilimler Fakültesi'nin verdiği İsveççe bir doküman olan uyarıyı ve bir olasılıkla suçlayan kişinin beyanının size gönderildiğini varsayıyorum.

Sizi "o dedi- ben dedim" türünden argümanlarla sıkmayacağım ya da suçlayanı itibarsızlaştırmaya çalışmayacağım. Ancak kariyerimi kesinlikle mahvedecek böyle bir listeye beni dahil etmeden önce, bu davayı özellikle karmaşık hale getiren bir dizi konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Söz konusu uyarı, cinsel suistimal veya taciz için DEĞİL, suçlayanların kariyerine zarar verecek bir şey yapma olasılığını önlemek içindir. Böyle bir şey yaptığım veya yapacağıma dair hiçbir kanıt yok; tam tersine, PD'nin kariyeri söz konusu olduğunda destekleyici olmaktan başka bir şey yapmadığımı göstermek için fakülteye bir dizi belge         sağladım.

Soruşturmanın, Anglosakson dünyasındaki soruşturmalardan farklı olarak herhangi bir hukuki statüsü yoktur. Ne avukat ne de psikolog olan dışarıdan sözleşmeli bir  müzakereci tarafından yürütülür. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, süreç bir dizi usul ve esasa ilişkin hatalarla doludur. Nihai kararı reddettim ve şu anda hem suçlayanlar hem   de Fakülte hakkında yasal işlem başlatıyorum.

Takip edeceğim yasal meydan okuma, karalama veya ince (bir la Kavanaugh, Cosby,  Weinstein, vb.) için DEĞİL, "şantaj" için olacaktır. PD, bir araya geldiğimiz bir Marie Curie            projesinin süpervizörü olarak beni istifaya zorladı (aslında bu benim fikrim metodolojimdi, PD'nin kendisi tarafından da teyit edildi), eğer olursa taciz şikayetinde  bulunacağını söyledi. Yapmıyorum. Kişisel sebeplerden dolayı derhal istifa ettim  (aşağıya bakınız). Yine de 15 gün sonra şikâyette bulundu.

Suçlayanın yakından tanıdığı ve altı ay boyunca bir aile olarak yaşadığımız için çok iyi  tanıdığı 5.5 yaşındaki oğlum Luca, ölümcül hasta olduğu için, fiili soruşturma sürecinde kendimi gerektiği gibi savunamadım. 4 yıllık nöroblastomla mücadelesini kaybedeceğini  soruşturma sırasında öğrendik; yaklaşık dört ay sonra, 5 Temmuz 2018'de 23.43'te öldü. Bütün bu süre boyunca zihinsel-duygusal olarak hasar gördüm ve son günlerimi oğlumla     geçirirken bununla uğraşamazdım. PD bunu biliyordu ve şikâyetin zamanlamasının kasıtlı olduğundan kuşkulanıyorum- ama doğrulayamıyorum-.

Şu anda Lund Üniversitesi'nden idari izindeyim ve yasal bir mücadele başlatma sürecindeyim ismime sürülen lekeyi temizlemek için değil (dürüst olmak gerekirse bu en        az önemsediğim şey) çünkü ben burada bir "adi suç" kurbanıyım, şantajın. Ayrıca İsveç'in Eşitlik Ombudsmanı'na cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle şikâyette  bulunacağım (evet, #metoo çağında bir erkek olarak). Deniz Kandiyoti, Nira Yuval-Davis  gibi tanınmış feminist akademisyenlerin öğrencisi oldum ve bir erkek olarak bir kadının bakış açısını asla tam olarak kavrayamayacağımın, tacizin geleneksel anlamda kanıt gerektirmediğinin tamamen farkındayım.

Ayrıca metoo hareketinin kadınların kurumsallaşmış ataerkilliğe karşı mücadelesinde boğuk seslerin duyulmasını sağlayan bir dönüm noktası olduğuna inanıyorum. Tam da bu nedenle, hareketin bütünlüğüne zarar vereceğinden, kişisel gündemleri ve şikayetleri teşvik etmek için bir silah olarak kullanılmaması gerektiğine inanıyorum.

Bu veri tabanını oluştururken kullandığınız metodolojiyi incelemeye vaktim olmadı (ancak ilk bakışta çok ince bir çizgide yürüdüğünü ve birçok masum insanı riske atabileceğine inanıyorum).  Eğer düzgün bir soruşturma yapılır da cinsel kabahat işlediğim sonucuna ulaşılırsa bu e-postayı tutup ismimle beraber yayınlayabilirsiniz. O zamana kadar ve eğer bu e-postamı ikna edici bulmazsanız, size karşı-kanıtlarımı sunabilirim (8000 kelime ve 31 ekten oluşan bir dosya)

Yasal süreç sona erdiğinde sizi bilgilendireceğime söz veriyorum ve sizden ismimi veri tabanınıza yazmanızı rica edeceğim. Ben yanlış yapmayı reddeden biri değilim; Sorumlu olduğum herhangi bir suiistimalin bedelini ödemeye hazırım.

Zaman ayırdığınız için çok teşekkürler.

İyi dileklerle, Umut Özkırımlı

Mobil: …”

 

Mektuptaki bir iki iddianın perde arkasını tekrar hatırlatayım:

“Nihai kararı reddettim ve şu anda hem suçlayanlar hem de fakülte hakkında yasal işlem başlatıyorum.”

Umut Özkırımlı fakülteye dava açmamış, bu mektubu göndermesinden üç hafta sonra üniversiteye Pınar Dinç’i şikâyet etmiştir. “Soruşturmanın, Anglosakson dünyasındaki soruşturmalardan farklı olarak herhangi bir hukuki statüsü yoktur. Ne avukat ne de psikolog olan dışarıdan sözleşmeli bir müzakereci tarafından yürütülür” diye küçümsediği sistemi kendisi için tekrar kullanmayı yeğlemiştir.

PD, bir araya geldiğimiz bir Marie Curie projesinin süpervizörü olarak beni istifaya zorladı…”

Pınar Dinç Hacker olayından sonra Umut Özkırımlı ile kesinlikle çalışmak istemediğine karar vermiştir. “Öfkenin akı, öfkenin karası” yazımda uzun uzadıya belgelerle anlattım.

“PD, bir araya geldiğimiz bir Marie Curie projesinin süpervizörü olarak beni istifaya zorladı (aslında bu benim fikrimdi, metodolojimdi, PD'nin kendisi tarafından da teyit edildi.)”

Bakınız:

2018-01-26, 22:05:02] Umut: in bold

"Büyük harflerle"

[2018-01-26, 22:06:07] Umut: ENVIRONMENT PROJESI ORTAK! FIKIR BENDEN CIKTI. SEN GELISTIRDIN, YOKTAN VAR ETTIN. YAPACAK OLAN SENSIN. SEN BIRAKIRSAN BEN BU FIKRI GOMERIM. DOLAYISIYLA BU PROJEDE BENIM INTEL. PAYIM %30 ISE SENIN %70

Bakınız Ocak 2018

Umut: İşle ilgili bir soru?

Pınar: Yeap

Umut: Marie Curi'nin metodoloji bölümünden çalabilir miyim? …. tabii ki paraphrase etmem, uyarlamam vs gerekecek....

(Paraphrase etmek: anlamı bozmadan kendi kelimeleriyle yeniden yazmak)

Pınar: Çal canım niçin soruyorsun ki

Pınar: Beraber yazdık onu.

Umut: Olmaz, ethics ?

Umut: thanks

Pınar: Crafoord için ben sana sormalı mıydım yani

Umut: Biz S....'la bile hala sorarız.

Umut: Hayır

Pınar: Ok

Umut: Methot bölümünü daha çok sen yazdın, ondan.

 

“Ayrıca İsveç'in Eşitlik Ombudsmanı'na cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle şikâyette bulunacağım (evet, #metoo çağında bir erkek olarak)”

Bulunmamıştır. İsveç'in Eşitlik Ombudsmanı'na şikâyette bulunan Pınar Dinç’tir. Kadının bu girişimi üniversitede alınan idari kararın bir devlet aygıtı tarafından resmileşmesini sağlamıştır. Bu arada anlaşılıyor ki Umut Özkırımlı için de İsveç'in Eşitlik Ombudsmanı’nın kararı epey önem arz ediyor.

***

30 Ekim 2018

Umut Özırımlı Pınar Dinç’i ve bir öğrenciyi taciz ve karalama iddiasıyla üniversiteye şikâyet eder. Üniversitenin kendisiyle ilgili soruşturma sürecinin usulüne pek itibar etmese de, hatta kendisiyle ilgili alınan idari kararı tanımadığını söylemiş olsa da, aynı soruşturma dinamiğine bir şikâyette bulunmakta sorun görmemiştir. Hukuki statüsü olmayan, ne avukat ne de psikolog dışarıdan sözleşmeli bir müzakereci tarafından yürütülen bu soruşturma biçimi şimdi Umut Özkırımlı’ya lazım olmuştur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, süreçte bir dizi usul ve esasa ilişkin hatalar yapacak olsalar da.

Görüldüğü üzere, hemen her sosyal medya paylaşımında 2,5 yıldır sessizleştirildiğini iddia eden (DARVO mağdurla yer değiştirerek onun kelimelerine el koymakta ustadır çünkü) Umut Özkırımlı Türkçe sustuğunda İngilizce uzun uzadıya devam ederek bir an bile sessiz kalmamıştır.

Umut Özkırımlı’nın şikâyetinin dayanakları özetle şöyle:

1- Beraber çalışacağı bir meslektaşına birileri "o cinsel tacizci ile çalışma" denmiş,

2- Birisi Umut Özkırımlı’ya, Pınar Dinç'in Julie Libarkin ile iletişime geçip kendisini veri tabanına ekleteceğini söylemiş,

3- Bir gazeteciyle yaptığı röportajın yayımlanmaması için konuşulmuş,

4 - Viyana'da çalıştığı kuruma, Pınar Dinç tarafından cinsel tacizci olduğu yönünde mail gitmiş,

5- Bir öğrenci ve Pınar Dinç katıldıkları konferanslarda ve akademik ortamlarda Özkırımlı ile ilgili bilgi paylaşmış.

Şaşırtıcı olan şu ki Umut Özkırımlı bu 5. maddenin altına -sanki bir kadının yaşadığı deneyimi kimseye aktarmaya hakkı yokmuş gibi- “suçlamasını” doğrulayacak akademisyenlerin adlarını referans olarak sıralar. Sabancı Üniversitesi’nden, İstanbul Politikalar Merkezi'nden, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden, Yeditepe Üniversitesi’nden, Bahçeşehir Üniversitesi’nden birçok profesörü adlı adınca kendine tanık gösterir. Ancak bu akademisyenlerin birçoğu böyle bir dosyada tanık tutulduklarından haberdar bile olmadıkları gibi içlerinde çok öfkelenenler de olur. Network diyorlardı değil mi? Networkçülük müydü yoksa? Nasıl olsa arkamda dururlar beni ortada bırakmazlar, diye atılan adımlara ne deniyordu peki?

Konunun saçaklanıp odağın şaşmaması için dosyada adı geçen akademisyenlerin adlarını vermiyorum. Birçok akademisyenin Umut Özkırımlı’nın şikâyet dosyasında adlarının geçmesinden ne kadar rahatsız olduklarını anlatan e-postaları da yayınlamayacağım. Başından beri yazdım yine tekrarlayayım, benim derdim ne tek tek kişiler ne de tek tek kurumlardır. Akademinin de azade olmadığı kadına yönelik şiddeti önlemekteki kurumsal sorunları bir bir göstererek, böyle bir duruma dahil olan-olmayan, tanık olan-olmayan herkesin bir ölçüde kırılganlaşabileceğini, hiçbir şey olmasa bile öfke çekeceğini; böylece toplumsal bir sorunun kişilere indirgenerek çözümsüzleşeceğini görün görün görün diye yazıyorum bunları. Her nerede ve nasıl olursa olsun şiddet daima kolektiftir. Sessiz kalındığında bir gün gelip doğrudan insanın gözünün içine bakar ve bu bakış çok gürültülüdür.

Umut Özkırımlı şikâyet mektubunu şu sözlerle bitirir:

Pınar Dinç ve bir öğrenci tarafından sistematik olarak taciz edildiğimi hissediyorum. Bana yönelik "tacizkar" eylemler "sağlığımın bozulmasına" yol açarak iyileşmememe ve yeni araştırma projelerime odaklanamamama neden oluyor. Bu olayları İsveç polisine de "förtal" (iftira) olarak rapor edeceğim çünkü olanlar sadece mesleki kariyerimi ve itibarımı değil, aynı zamanda oğlumun adına üstlenmeyi planladığım hayır projelerini de etkiliyor. Özellikle bu sonuncusu benim için kesinlikle kabul edilemez.

“Bu çalışanlar (Pınar Dinç, bir öğrenci), beni "ödüllendirilmekle" çalıştıkları kurumu suçlayarak (Bunlarla ilgili Pınar Dinç'in sosyal medya paylaşımları bana arkadaş ve meslektaşlarım tarafından gönderildi) ayrıca çalışma ortamını da hedef aldıklarını belirtmek isterim. Önceki e-postamda belirttiğim gibi o kadınla [Pınar Dinç] ya da CMES'ten bir başkasıyla Mart 2018'den bu yana iletişim kurmadım). Dahası, IWM gibi prestijli bir kurumun rektörü olan Profesör Shalini Randeria bu özel konulardan haberdar edilmiştir ve bu benim itibarımı olduğu gibi Lund Üniversitesi'nin de itibarına yapılmış bir darbedir.

Özkırımlı’nın ‘taciz’ kanıtları

“Sistematik olarak taciz edildiğini hisseden” Umut Özkırımlı’nın Pınar Dinç ile ilgili şikâyet dosyasında gösterdiği kanıtlar şunlardır:

Kanıt 1

Kanıt 2

Kanıt 3

Kanıt 4

 

Kanıt 5

Yukarıdaki görsel Pınar Dinç’in Umut Özkırımlı ile söyleşi yapan gazeteciye gönderdiği bir Whatsapp mesajının ekran görüntüsü. Yazışmanın çerçevesi çok iyi anlaşmıyor. Sanıyorum Pınar Dinç ve bir öğrenci kendi deneyimini gazeteciye aktarmak istemiştir. Gazetecinin “hangi kız? :)” sorusuna ne demeli, hiç akıl yürütemedim. İşin tuhaf yanı bu gazeteci yazışmanın ekran görüntüsünü alarak Umut Özkırımlı’ya göndermiş, Umut Özkırımlı da şikâyet dosyasında bunu kanıt olarak sunmuştur.

Kanıt 6

Yukarıdaki görseller, Facebook’ta Pınar Dinç’in Admir Skodo ve Julia A. Gonzales ile Jezebel’de yayımlanan New York Üniversitesi’nde gerçekleşen bir taciz vakası üzerine yapılan sohbetlerin ekran görüntüsü. Umut Özkırımlı, Pınar Dinç’in her postuyla / paylaşımıyla çok meşgul. Hepsi onunla ilgili olabilir çünkü. Bir ima bile olsa buna tahammülü yok. Pınar Dinç’in taciz üzerine tek söz etmemesi gerekiyor hatta.

Türkçesi şöyle:

Pınar Dinç: Susanlar, tacizcileri koruyanlar, onlara şu ya da bu nedenle destek veren herkese yazıklar olsun. Tacize uğrayan kişinin neler yaşadığından habersizler, ancak profesörün ne kadar "akıllı" olduğunu veya ne kadar "depresif" olduğunu düşünebilirler. Saçmalık! Bu insanlar rezil olacak. Er ya da geç.

Pınar Dinç: Ayrıca beni rahatsız eden şey, bir yıllığına (en azından ücretsiz) izin verilmiş olması ve yani hepsi bu kadar mı??? Birini üç yıl taciz ediyorsun ve sonra tatile mi çıkıyorsun? Ciddi mi bu? Sanırım bu kişi bu yüzden NYU'yu dava ediyor?

Pınar Dinç: “Bunun üniversiteler/kurumlar tarafından ele alınması gereken önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Sadece tacizin tekrarlanmasına neden olan bu davalarla uğraşırken genellikle kötü performans gösteriyorlar. Sonra bunlar dedikodu olarak duyuluyor ve tacize uğrayan birçok kişi "neden uğraşayım ki, hiçbir şey değişmeyecek" diye düşünüyor ve işin peşini bırakıyor. Eğer biri bir meslektaşına veya öğrenciye bir kez bile olsa tacizde bulunursa o kişinin üniversiteden atılması gerekir ve bu olay intihal gibi kayıtlara geçmelidir. Böylece kendi "masumiyeti" hakkında bir hikâyeyi başka bir yerde yeniden anlatamaz. Başkalarını manipüle edemez ve nihayetinde etkileşimde bulunduğu diğer insanlara zarar veremezler!”

Kanıt 7

Türkçesi şöyle:

“Sevgili Umut,

Haberin olsun, birkaç hafta önce İsveççe kararın bir kopyası bana gönderildi.

En iyi dileklerle,

D.”

Kanıt 8

Umut Özkırımlı’nın şikâyet dosyasında bir de bu mail var, niçin olduğunu anlayamadım. Türkçesi:

“Sevgili Umut (izninle)

Yeni fark ettim senin mobil numaran bizim veri tabanımızda yok.

Rica etsem gönderebilir misin?

Bazı konuları organize etmek için seni yarın aramam gerekiyor.

Teşekkürler,

K“

       ***

Önceki yazılarımda yayınladığım Pınar Dinç’in şikâyet dosyasını gördünüz. Kadınla erkeğin şikâyet dosyalarını kıyaslayınca iki ayrı mücadele türü görüyorum ben. Kadın haysiyeti için kavga veriyor, erkekse kariyeri ve mesleki itibari için. İlki et, ikincisi kabuk.  Anladığım şu: Üniversite bir çalışan erkekle ile ilgili idari bir karar alacak ve isteniyor ki bu karar sır gibi saklanacak. Yine de karar kulaktan kulağa yayılıyorsa kariyeri ve itibarı zedelenen erkek tacize uğramış hissederek usulen hiç beğenmediği ve reddettiği soruşturma bölümüne şu yukarıda görülen “kanıt”larla şikâyette bulunabilecek. Hiçbir ceza almadığı, karşılığında özür bile dilemediği yazılı bir uyarıyla yetinen idari kararın ardından olup bitenler derin bir sessizliğe gömülerek, tacize uğradığını düşünen kadınlar sadece söz konusu erkekten fiziksel olarak uzak kalabilmeye razı olup ‘neyse canım geçti gitti’ diyecekler. Ama erkek kadının adına kitap sipariş edebilecek ya da dünyanın bir ucundaki bir profesöre e-posta atarak kadını şantajcı ve hırsız diye karalayabilecek, sosyal medya postlarını depolayabilecek.

Olmaz.

Kimse dünyanın sahibi değildir.

Başkasının hayatı kimsenin oyuncağı değildir.

Sorumluluk almadıkça, kendini hizaya çekmedikçe hiçbir yara kapanmaz.

Ayrıca bu türden bir toplumsal yara kimsenin kişisel meselesi değildir, o yara yerkabuğuna aittir.

İyileşmiş olsaydı zaten yazılmazdı.

 

Devamı gelecek.

Yazarın Diğer Yazıları

Sessizleştirme Harekâtı-7: Haysiyet ve dava

Bu kez süreci özetlemekle yetinmek zorundayım, çünkü hukukçu Dilek Bektaşoğlu Sanlı'nın, hukuk ve adalet arasındaki tarihsel mesafeden başlayarak Lund Bölge Mahkeme kararını nesnellikle açıklayan yazısına daha çok yer vermek istiyorum

Sessizleştirme Harekâtı-5: Öfkenin akı, öfkenin karası

Bir kadının haysiyetini kollayan bu yazıların asıl muhatabı, kadının sırf kadın olduğu için yaşadığı deneyime gözünü kapatmayı reddeden okurdur…

Sessizleştirme Harekâtı-4: İfşa son çaredir

Aynı anda hem kanıt isteyen hem de kanıtları görmeye katlanamayan kimilerinin düştüğü çifte standardı tamir etmek mümkün değil. Ama bir kadının nasıl bu noktaya geldiğini anlamak için bu yazışma ve belgeleri yayınlamak zaruri hale geldi; hele ki onun yazışmaları, mailleri ortalığa saçılmışken.