04 Kasım 2021

Sessizleştirme Harekâtı-3: Eksik parça

Haziran 2020'de Pınar Dinç'i, "varsa" somut yazışmaları açıklamaya çağıran Umut Özkırımlı'nın, yazışmalar ortaya çıkınca "ihlal" tepkisi vermesi oldukça çelişkili…

Düşünüyorum da, bu yazı dizisinin adını Sessizleştirme Harekâtı koymakla ne kadar yerinde karar vermişim. Bütün ayrıntıları dikkate alarak özenle kaleme aldığım bu yazılar bir yandan büyük bir övgüyle karşılanırken, öte yandan, korumaya çalıştığım politik burç tümüyle görmezden gelinerek kişiliğime ve üretimlerime her yönden saldırılıyor. Her ne söylenirse söylensin arzulandığı gibi incitilebilir olma konumunu kabul etmiyorum. Muhtaçlık ve ilgi üzerinden kendini tanımlayan o vasıfsız mağduriyet koltuğuna geçmeyeceğim. Hiçbir saldırı, hiçbir aşağılama, hiçbir çarpıtma bu yazı dizisinin iç dengesini sarsmayacak.

Yazılarımdan sonra, Umut Özkırımlı Twitter paylaşımında bana Sema Dinç olarak hitap etmiş. Hukuki yollarla susturduğu kadının soyadını adıma ekleyerek siber zorbalıktan söz etmesi oldukça manidar, yaptığı doğrudan siber zorbalık değilmiş gibi. Dahası dava ederek susturduğu kadına benim üzerimden saldırmaya devam ediyor. Beni susturulmuş bir kadının susmayan alter egosu olarak tanımlıyor sanırım. Paylaşımındaki saygısızlığın sorumluluğunu üstlenmiyor bile. Ne idüği belirsiz, ‘kendine söz söyleme tekeli biçmiş bir çıkar grubu'ndan söz ederek muğlak, çerçevesi belirsiz, gerçek dışı bir düşman güruh tanımı yapıyor. Bu yöntemleri Türkiye toplumu son 20 yıldır çok iyi biliyor.

Kadın kadının yurdudur

Umut Özkırımlı şunu hiç anlamıyor sanırım. Kadın kadının yurdudur. Bu yurdun ne tanışıklığa gereksinimi vardır ne de kişisel sempatiye. Kadınlar aidiyetleri, ülke sınırlarını tanımazlar. Kadının yurdu küreseldir. Yeri gelir kişisel olarak hiç sevmediğiniz birinin arkasında durarak mücadelesini verdiğiniz toplumsal yaranın sesi olursunuz. Özellikle feminist kadınlar, suçluluk duygusuyla ortodokslaşmış dostluk bağları kurmazlar, birbirlerini zayıflatmazlar, cemaatin ruhu uğruna politik ilkelerden ödün vermeye gönül indirmezler. O yüzden bir kadın başka bir kadının uğradığı eziyeti gördüğü anda sorumluluk alır. Söz konusu özneden izin dahi almadan.

Ben bu yazı için ne Pınar Dinç'ten izin alırım ne de başkasından. Çünkü bu olay hem etik hem de yargısal boyutta kamusallaşmış, toplumsal cinsiyet kodlarıyla işleyen tahakküm baskısını bire bir örnekliyor. Bu belgeleri yayınlarken zevk alıyor da değilim. Ama meydanda şarlatan, iftiracı, yalancı, kötü, mahlukat gibi sayısız hakaretle bir kadın taşlanırken, onun bu denli yalnız bırakılmasını, verdiği seminerin videosunun, gece yarısı kararnamelerine benzer metotla silinmesini, Orta Doğu bilincini sırtından atamamış, hızla cemaatleşip kutuplaşan insanların özneyi bırakıp birbirini yemesini seyretmeyeceğim. Daha da önemlisi, Pınar Dinç'in deneyimi sadece ona ait değil. Başka kadınlara da ait.

Her ne içsel dirençtir bilemiyorum, bu yayının bireysel bir yayın olduğuna birçokları inanamıyor. Erişkin-özgür bir bireyin tanık olduğu çarpıklığı düzeltme girişimine bilesiye yüz çeviriyorlar. Dünyadan ve bireyin özgünlüğünden bu kadar ümit kesilebilir ancak. Ne ki, başka bir kadının, bir edebiyatçının, gerçekler için kavga verme gücü diye bir şey de var, değil mi? Kimse değişime duyduğum büyük inancı yok saymasın lütfen. Fonlama, kankacılık, çıkar grubu oluşturma gibi asla kanıtlayamayacakları türlü tevatürlerle söz sarf edenlerin -ki bu gerçekten sarfiyat- bizzat kendilerine saygısızlık ettiklerini anımsatırım. Kurdukları dilin ciddiyetsizliğinden bizzat kendileri sorumludur.

Özel hayatın gizliliği ve yalan beyan meselesi

Özel hayatın ifşası konusunda gösterilen hassasiyet (!) için söylemek istediğim birkaç şey var. Bu yazı dizisini yalnızca alenileşmiş dosyalardaki belgelere yer vererek kaleme alıyorum. Hem ben işimi gayet ciddiye alıyorum hem de T24 bu konuda çok ciddi bir yayın organı. Etik ya da hukuki kusur işlemeden, kılı kırk yararak yapılıyor bu yayın.

Umut Özkırımlı, yukarda işaret ettiğim tweeti paylaşmasının ardından T24'e avukatı aracılığıyla bir tekzip gönderdi. T24 yayın ilkelerine göre, yargı kararına dayanan bir "tekzip metni" vasfı taşımasa da "cevap hakkı" kapsamında aynen yayımlandı. Çok da iyi oldu.

Tekzip metnine değinmeden önce hikâyenin en başına dönelim. Umut Özkırımlı, 6 Haziran 2020 tarihinde T24'te de yayımlanan açıklamasında tam şöyle demişti:

Yukarıdaki açıklamayı kendi rızasıyla, kimsenin zorlaması olmadan yazan Umut Özkırımlı'nın, konuşmaların şikâyet/soruşturma/dava dosyasında yer alıp almaması bir yana; "varsa" somut yazışmaların açıklanmasını teklif ettiği halde, yazışmalar ortaya çıkınca "ihlal" tepkisi vermesi oldukça çelişkili.

Umut Özkırımlı'nın bu açıklamadaki meydan okuyuşuna karşılık istersem her şeyi yayınlayabilirim. Bana ulaşan kadınlardan yayınlama ve yayma izni aldığım halde, Umut Özkırımlı'nın onlarla yaptığı yazışmaları; elden ele mail kutuma düşen, Umut Özkırımlı'nın birlikte olduğu bazı kadınların cinselliklerini, psikolojik problemlerini şiirlerle bezeyerek anlatılaştırdığı, zamanında bloglarından birinde ‘anonim' formülüyle uyarına getirip yayınladığı, tepki üzerine kaldırmak zorunda kaldığı yazıları da yayınlayabilirim. Dahası, haber değeri taşıdığı için, sosyal medyada caps olarak yayılan, Umut Özkırımlı'nın başka kadınlarla yaptığı tuhaf yazışmaları da yayınlayabilirim. Oysa yapmıyorum. Pınar Dinç tarafından Lund Üniversitesi'ne sunulduktan sonra yakın tanıklardan dayanışmacı kadınlara, oradan başka kadınlara ulaşan, sonra bilgi havuzlarında birikenler içinde dosyanın dışına asla çıkmıyorum.

Gelin görün ki, Umut Özkırımlı, beni ve T24'ü "haberleşmenin gizliliğini ihlal"le suçlarken, kendisi Pınar Dinç ile yazışmalarını bir yerinden keserek referans gözetmeden rahatlıkla kamuoyu ile paylaşabiliyor. Dikkatinizi çekerim, aşağıdaki paylaşımında, yazışmaları gerek duyduğu ölçüde kamuoyuna açarken, son tartışmada öne sürdüğünün aksine, Pınar Dinç'in üniversiteye sunduğu yazışmaların bulunduğunu bizzat kendisi söylüyor.

Not: Paylaşımda yapılan tarihsel sapmayı daha sonraki yazılarımda inceleyeceğim.

Hukuki düsturlar birileri için kolayca ihmal edilebilirken başka birileri için mutlak yasa olamaz. Doğrusu bu itirazın bendeki tek karşılığı, Umut Özkırımlı'nın kamuoyuna belletmeye çabaladığı versiyonun kendi cümleleriyle yıkılması tehlikesi karşısında düştüğü çaresizliğin bir ifadesi olmaktan öte anlam taşımıyor oluşu.

Umut Özkırımlı'nın belge diye avukatına gelen maili paylaştığı twitte şikâyet tarihine işaret ederek suyu bulandırma çabasını anlıyorum. Ama paylaşımı gerçeği yansıtmıyor. Pınar Dinç'in şikâyet dosyası eksiksiz önümde. Dosyaların kendi numarası var.

Acaba Umut Özkırımlı'nın avukatı Sebastian Scheiman doğru dosya numarasıyla mı sordu soruyu? Aldığı yanıt tam olarak hangi soruya ilişkin? Bunu öğrenemiyoruz. Bu paylaşımda hiçbiri açık değil. Gelgelelim Umut Özkırımlı'nın paylaştığı şey, hikâyesini sürdürülebilir ve kalıcı kılmak için nitelikli bir içerik olmasa da işlevsel. Ama doğruyu yansıtmıyor.

Sessizleştirme Harekâtı yazı dizisinin başından beri bütün tahakküm organlarının kamuoyuna sunduğu versiyonun bir taktikler bütünü olduğunu iddia ettiğimi, bu iddiayı belgelerle kanıtlayacağımı belli ettim sanıyorum. Daha ikinci yazıda, Umut Özkırımlı küçük bir ayrıntıya yaslanma taktiğiyle kendi anlatısına el çabukluğuyla bir gerçeklik üretmeye kalkıştı.

Yalan Beyan, Özel Hayatın Gizliliği gibi parmağında oynattığı kelimeler Umut Özkırımlı için çok lüks artık. Üstüne basa basa tekrar edeyim; yukarıda alıntıladığım "yazışma varsa açıklasın" çıkışıyla Umut Özkırımlı bu kelimeleri sarf etme hakkını çoktan teslim etti. Bu türden küçük manevralarla kurduğu düzeneği görüyorum. Anlıyorum. Okuyorum. Eğer kendisi Pınar Dinç'in üniversiteye şikâyet dosyasında bu yazışmaların bulunmadığını iddia ediyorsa, buyursun dosyayı olduğu gibi kendi yayınlasın. Bu yazışmanın dosyada bulunmadığını kendisi kanıtlasın.

Umut Özkırımlı'nın avukatı aracılığıyla gönderdiği tezkip metninde şöyle yazılmış:
"Şöyle ki; mezkur yazışmalar, Lund Üniversitesi nezdinde yürütülen "Psiko-Sosyal Değerlendirme" dosyasına sunulmamıştır."

Ben "Psiko-Sosyal Değerlendirme dosyasına sunulmuştur" diye bir ifade kullanmadım zaten. Kaldı ki Psiko-Sosyal Araştırma Değerlendime dosyası, üniversitenin 3. taraf soruşturmasına sunduğu dosya. Yani sadece Pınar Dinç'in şikâyet dosyasıyla ilgili değil. Başkalarının da şikâyetlerinin değerlendirildiği genel dosyayı 3. tarafa sunan bir uygulama. Saplar samanlar bilinçli bir biçimde birbirine karıştırılıyor. Tekzibin en yerinde sözcükleri ise "mezkûr yazışmalar" olmuş.

Toni Morrison'dan esinle bu fasılda son sözüm şudur: İnkâr politikalarının en büyük işlevi oyalamadır. Biri çıkar söz konusu belgenin dosyada bulunmadığını, ya da olabilecek başka dosyada olmadığını, yazışmalar varsa da yazışılmamış gibi olabileceğini söyleyip dikkat dağıtır. Sonra siz apak enerjinizi o yazışmanın o belgede olduğunu kanıtlamakla harcarsınız. Bu taktiklere kapılmamayı öğreneli çok oldu.

Eksik parça

Birçok kazanımlar elde eden kadın hareketinin hızla öğrendiği ilk şey, eksik parçanın ne olduğunu ortaya koymaktır. Okura çarpıcı bir örnek vereceğim şimdi.

Bilmeyenler için tekrar anımsatayım, Pınar Dinç'in şikâyet dosyası üzerine alınan Lund Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi kararının noter tasdikli çevirisiyle tam metnini vereyim önce.

Amblem mevcuttur
LUND ÜNİVERSİTESİ

Yazılı uyarı 1

01.06.2018

LUND ÜNIVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER FAKÜLTESİ
Dosya numarası: P2018/2877

Umut Özkırımlı

Sosyal Bilimler Fakültesi

Görevi kötüye kullanmak – yükümlülüklerin açığa kavuşturulması

İşbu bildirim, Lund Üniversitesi ile olan istihdam ilişkinizin içeriğinin bir hatırlatmasıdır.

Bir istihdam ilişkisinde, hem çalışan hem de işveren olarak birbirlerine karşı hakları olduğu gibi yükümlülükleri de vardır. İstihdam ilişkisinin devam edebilmesi için, tarafların karşılıklı olarak yükümlülüklerini tamamen yerine getirmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak, belirli davranışların kabul edilmez olduğu anlaşılmıştır.

Çalışanların yükümlülükleri arasında aşağıdakiler de vardır:

- Lund Üniversitesi'nde geçerli olan yasalara, kurallara, düzenlemelere ve rutinlere uymak,

- Lund Üniversitesi'nin 2017-2026 yılları için Stratejik planında ifade edildiği gibi, üniversitenin temel değerlerini bir bütün olarak izlemek,

- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda belirlenen yükümlülüklere uygun olarak, iyi bir çalısma ortamına katkıda bulunmak,

- Çalışanlara ve öğrencilere karşı doğru ve profesyonelce davranmak.

Hem öğrenci hem de çalışan olarak, işveren sizin tarafınızdan tacize/cinsel tacize maruz kalındığı ile ilgili ihbarda bulundu. Ayrıca, bir çalısan söz konusu kişiyi tehdit ettiğinizi tecrübe etti. İşveren, olayları soruşturmuş ve daha sonrası bir çalışana tehditte bulunduğunuzu, bir çalışanı taciz ettiğinizi ve bir öğrenciyi ayrımcı muameleye maruz bıraktığınızı tespit etmiştir. Ayrıca hem öğrenci hem de çalışanı dolaylı olarak, olayları misilleme yoluyla karşılayarak Ayrımcılık ve İnsan Hakları Koruma Yasasındaki misilleme yasağına aykırı hareket ettiniz. İşveren, özellikle mağdur kalanlarla ilgili olarak üstlenmeniz ve bağlı kalmanız beklenen mesleki rol konusunda olanları çok ciddiye almış olup, yukarıda belirtilen yükümlülükleri, aşağıda açıklanan şekilde ihmal ettiğinizi belirtir.

- Defalarca uygunsuz davranışlarda bulunmuş ve çalışanı ve öğrenciyi tacize maruz bırakmıştır.

- Eylemlerin işletme, çalışanlar, öğrenciler ve CMES (The Center For Middle Eastern Studies) Ortadoğu Araştırmalar Merkezi Biriminin çalışma ortamı için olumsuz sonuçlar yaratmasına sebep olmuştur.

- Öğretim görevlisi için normal kabul edilecek ortam dışında ve bağlı olunmayan durumlarda, iş görevi ötesinde temas talep ederek, bağımlı bir konumdaki öğrencilerle ilgili olarak tekrar tekrar uygunsuz şekilde hareket etti.

- Çalışanlara misilleme tehditinde bulunarak, Ayrımcılık ve Insan Hakları Koruma Yasasındaki misilleme yasağını ihlal etme suçunu işlediniz.

Damga mevcuttur: Halmstad Noterliği

İmza mevcuttur:

Bundan sonra yapman gerekenler:

- Lund Üniveritesi'nde geçerli olan yasalara, kurallara, düzenlemelere ve rutinlere uymak,

- Diğer çalışanlara ve öğrencilere hak ihlal edici saldırgan veya taciz edici olmayan bir şekilde davranarak daha iyi bir çalışma ortamına katkıda bulunmak,

- İşveren, çalışanlar ve öğrenciler ile olan ilişkilerde profesyonelce hareket etmek.

- Ayrıca sizi taciz/ayırımcılık için ihbar eden kişilerle ilgili olarak misilleme yapamayacağınızı veya bu kişilere karşı misilleme ile tehditte bulunamayacağınızı hatırlatırız.

İşveren, yapmış olduğunuz eylem ile ilgili olumlu bir değişiklik bekliyor. Bu yazılı uyarı, size yükümlülüklerinizi hatırlatmak ve belirsizlik veya eksik bilgi olması durumunda bunları açıklığa kavuşturmak için yapılmıştır. Size yapılan bu hatırlatmaya uymanız gerekmektedir.

Yazılı bir uyarı, verilen bir ceza veya disiplin cezası değildir. Uzun vadede istihdam ilişkisinin tekrar tekrar ihlali iş akdinin feshine sebebiyet vereceğini farkında olmanız için dikkatiniz çekilir.

Christofer Edling
Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı

12.11.2020
Evrak no:112/8
Amblem ve imza mevcuttur

LUND ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Fakültesi 

Tam olarak yayınladığım karar ve yazılı uyarıdan sonra bir dizi yazışma, yeni şikâyet dosyaları, yeni yazılı uyarılar, itirazlarla geçen ve şimdilik davayla sonuçlanan gerçekleri beşinci yazımdan itibaren yazmaya başlayacağım. 

Dikkat çekmek istediğim eksik parça şu. Umut Özkırımlı mahkeme kararı çıktıktan sonra Artık Konuşma Sırası Bende-1 videosu yayınlayarak, her biri tartışmalı, çürüttüğünü iddia ettiği tezlerini yayınladı ve mahkemeden dekan Christofer Edling'in tanıklığının, sadece kendi avukatının sorularına yanıt verdiği kısmının ses kaydını paylaştı.

Umut Özkırımlı ses kaydını paylaşmadan önce şöyle söylüyor: "Burada aktardıklarım da avukatım Sebastian Scheiman biraz önce sıraladığım iddialarla ilgili olarak dekana sorduğu sorular ve bu sorulara aldığı yanıtlar. Kayıtlara altyazı eklemek zorunda kaldım çünkü mahkeme tarafından atanan yeminli tercümanların çevirileri duyulmuyordu. Ancak kaydın kendisi açık ve net İsveççe bilen herkes rahatlıkla altyazısız olarak bu açıklamaları dinleyebilir. Ayrıca bu kayıtlar kamuya da açık. Yine isteyen herkes Lund Bölge Mahkemesi'ne bir e-mail atarak bu kayıtları edinebilir. Videonun metninin bloğumda yayınlayacağım. Mahkemenin e-mail adresini ve dava numarasını da o metinde paylaşacağım. Şimdi gelin birlikte mahkemeye gidelim."

Bu özgüvenli sunumdan sonra Umut Özkırımlı dekanın ifadesinin son 4 dakika 20 saniyesine, dolayısıyla Pınar Dinç'in avukatının sorularına verdiği yanıtlara videosunda yer vermedi. Yayınlamadığı o eksik parçada ne vardı acaba? Merak özgürleştirir. Ne de olsa biz feminist kadınlar İsveççeden çok iyi çeviri yapabiliyoruz da. Gerektiğinde Ugandacadan, Arapçadan, Portekizceden yapabileceğimiz gibi.

Umut Özkırımlı'nın yayınlamayı tercih etmediği Dekan Christofer Edling tanıklığının deşifresi tam şöyle:

Avukat: Ben şimdi biraz şaşırdım sizin burada söylediklerinizi duyduğumda. Çünkü psiko-sosyal soruşturma sonrası yazılan analizde ne dediğinizi hatırlıyor musunuz? Pınar ile…?

Dekan: Siz böyle söylediğinizde hatırlıyorum demeye cesaret edemiyorum, çünkü siz çok yakın zamanda okumuşsunuz gibi geliyor.

Avukat: Bu yazılı uyarıda ne yazdığınızı hatırlıyor musun?

Dekan: Hayır, onu da söylemeye cesaret edemem. Bana hatırlatabilirsiniz.

Avukat: Evet, sanırım bunu yapabilirim ve daha sonra yorum yapabilirsiniz. Aslında bunu tanığa göstermeyi düşündüm, burada ne yazdığınızı, bunun için...

Mahkeme/Diğer: Ve hangisi, yazılı uyarının kendisi mi?

Avukat: Evet, sanırım aslında bu psiko-sosyal incelemedeki analizle başlayacağım ve sonra bir dosya ekimiz vardı, bakalım, burada var...

Mahkeme/Diğer: 38 [38. belge]

Not: Sözü geçen psiko-sosyal inceleme metninin çevirisini yeri gelince yayınlayacağım.

Avukat: 38 evet doğru. Çünkü anlıyorum ki, Christofer, siz diyorsunuz ki taciz olmadığı sonucuna ulaştınız. Ben şimdi öyle anladım dediğinizi?

Dekan: Evet. Ya da cinsel taciz dedim galiba, değil mi?.

Avukat: Bir bakalım, bu psiko-sosyal incelemenin 4. sayfası. Burada analiz başlığı altındaki yeri okursak. Şöyle ortalara bakalım biraz [belgeyi gösteriyor]… "Ancak" ile başlıyor, görüyor musunuz? İşaretleyicimi buraya koyuyorum. Burada diyor ki "öte yandan, x'in [Pınar Dinç] güvenini kaybettiğini ve danışman değiştirmek istediğini ifade ettiği gerçeği ışığında" yazıyor. Böyle okursam tercümanın zamanı olur mu? Evet "AB portalındaki özellik ayrım gözetmeksizin ve x'in [Pınar Dinç] taciz edilme deneyiminin pekişmesi olarak görülebilir. İncelemeyi yapan taraf, yukarıda tasvir edilenlere dayanarak, y'nin [Umut Özkırımlı] x'e [Pınar Dinç] yönelik davranışının ısrarlı takip şeklinde taciz olduğunu değerlendirmektedir"

Dekan: Mm…

Avukat: Şimdi size bunu okuduğumda bunu hatırladınız mı?

Dekan: Evet, ısrarlı takibi hatırlıyorum, sanırım bu önceki soru konseptle [tacizle] ilgili.

Avukat: Yani daha çok bununla mı ilgiliydi?

Dekan: Evet.

Avukat: Kavramsal bir...

Dekan: Evet, yani bunu hatırlıyorum.

Avukat: Ve sonra sanırım, daha sonra burada ek 39'a geçiyorum [ekranda yazılı uyarıyı gösteriyor]. Bu yazılı uyarıyı davacının avukatı çok ciddi değil gibi gösterdi, ama ben sizin ifadelerinizden bu şekilde anlamıyorum. Bu sizden giden bir yazı... Tanıdınız mı?

Not: 39 no'lu belge yukarıda paylaştığım karar metnindendir.

Dekan: Kesinlikle, evet, ama ben ciddi olmadığını söylemedim, değil mi?

Avukat: Hayır, ama soruyu cevapladığınız zaman muhtemelen o anlama geldi, biraz yönlendirici oldu. Şöyle yazıyor, 1 Haziran 2018…

Dekan: Evet.

Avukat: Belgeyi hatırladınız mı?

Dekan: Evet.

Avukat: Ve size asıl sormak istediğim, burada yazılanları, sarı ile işaretlenenleri teyit eder misiniz? Yani "Hem bir öğrenci hem de bir çalışan sizin taciz/cinsel tacizinize maruz kaldıklarını işverene bildirdiler. İşveren olayı soruşturdu ve bunun sonucu olarak bir çalışanı tehdit ettiğinizi, bir çalışanı taciz ettiğinizi ve bir öğrenciyi taciz edici ayrımcılığa maruz bıraktığınızı tespit edebildi. Ayrıca hem öğrenci hem de meslektaşlarınızı dolaylı olarak tehdit ederek ayrımcılık kanunundaki misilleme yasağını da ihlal ettiniz. İşvereniniz olanları çok ciddiye alıyor ve özellikle maruz kalanlarla ilgili olarak üstlenmeniz ve uymanız beklenen profesyonel rolle ilgili olarak yukarıdaki yükümlülükleri ihlal ettiğinizi söylüyor". Sonra burada üç nokta belirtiyorsunuz. Bunu hatırlıyor musunuz?

Dekan: Evet.

Avukat: Burada yazılanların yaşananların gerçeğe uygun bir tasviri olduğunu söylemek ister misiniz?

Dekan: Evet, ama tam olarak, ben biraz... Ben sadece bunun taciz olmadığını söyledim ama burada [yazılı uyarıda] söylüyorum ve ona bağlıyım. Dolayısıyla bu cinsel taciz değildi… Hayır, bunun dışında, tamamıyla doğru. Bunu ciddi görüyorum.

Avukat: Ciddi görüyorsunuz, anladım. O zaman teşekkür ederim. Başka sorum yok.

Mahkeme/diğer: Daha fazla soru sormayın lütfen

Mahkeme/diğer: O zaman sorgulama biter...

Dekanın ve avukatın sesinden dinlemek isteyenler için aşağıdaki linki açabilirsiniz. Avukat kadın sesi, Dekan erkek sesidir.

Üç bariz taktik dikkatinizi çekmiştir sanıyorum. Bunlardan biri, kendine hak gördüğü beyan ve yazma eylemini başkasına hak görmemek. Böylece kendi alenileştirdiği konuyu işine gelmeyince alenilik tartışmasına açmak ve çıkarmak. İki, söz konusu yaşamsal kesitlerin dosyalamadaki referanslarına değinerek dikkat dağıtmak. Üçüncüsü ise bütünlüklü konuşma ve yazışmaları eksikli kesitler halinde araçsallaştırmak.

Gerisi gelecek. Önceden de söylediğim gibi, bu dolaşık hikâyedeki sarmallarda bazen aynı yerlere uğrayarak, gözünü budaktan esirgemeden.

Yazarın Diğer Yazıları

Sessizleştirme Harekâtı-7: Haysiyet ve dava

Bu kez süreci özetlemekle yetinmek zorundayım, çünkü hukukçu Dilek Bektaşoğlu Sanlı'nın, hukuk ve adalet arasındaki tarihsel mesafeden başlayarak Lund Bölge Mahkeme kararını nesnellikle açıklayan yazısına daha çok yer vermek istiyorum

Sessizleştirme Harekâtı - 6: Israrlı takip

Kimse dünyanın sahibi değildir. Başkasının hayatı kimsenin oyuncağı değildir. Sorumluluk almadıkça, kendini hizaya çekmedikçe hiçbir yara kapanmaz…

Sessizleştirme Harekâtı-5: Öfkenin akı, öfkenin karası

Bir kadının haysiyetini kollayan bu yazıların asıl muhatabı, kadının sırf kadın olduğu için yaşadığı deneyime gözünü kapatmayı reddeden okurdur…

"
"