17 Kasım 2021

Sessizleştirme Harekâtı-5: Öfkenin akı, öfkenin karası

Bir kadının haysiyetini kollayan bu yazıların asıl muhatabı, kadının sırf kadın olduğu için yaşadığı deneyime gözünü kapatmayı reddeden okurdur…

Bu yazıda iki tür öfke gözünüze çarpacak, bir ak, öbürü kara. Pınar Dinç'in Umut Özkırımlı tarafından maruz kaldığı baskı, bunaltma, hacker mesajlarıyla korkuyla sınıra dayanan bir kadının ak öfkesi, öbürü ise az önce saydıklarımın bir kadının iç dünyasında ve sosyal hayatında neye mal olduğunu hiçe sayan ve kendi konumunu korumaya çalışan bir erkeğin kara öfkesi.

Konuyu takip edenler bilir. Son birkaç yıldır, tacize uğradığını söyleyen bir kadının kişiliği ve yaşamı üzerine akıl almaz yıkıcılıkta sistematik tekrarlanan bir anlatı kurulmuştu. Kadının özel yaşamı, cinselliği, anneliği, profesyonel yeterliği dahil her ayrıntı magazinleştirilmişti. Gelgelelim kimseden mutlak hakikatmiş gibi önüne konulan bir anlatıya iman etmesi beklenemez. Duyup okuduklarında kadın düşmanı bir iz gören, anlatıdaki çelişkileri fark eden, eski bir hıncı gözleyen, her şey bir yana toplumsal cinsiyet kodlarını aklından çıkarmayan başka insanlar da var. O insanların önüne servis edilen umacı masalından kuşku duyma hakları yok sayılamaz. Sadece erkeğin söz aldığı, kadının sesinin tümüyle kesildiği eril düzeneğe razı olmayanlara yazılıyor bu yazılar. Karşılığı olduğu için okunuyor. Birileri bir kadınla ilgili bir hikâye anlattı diye başkalarının o hikâye üzerine yazma iradesi otomatik iptal olmuyor. Kendinden emin o büyük anlatıcının, sorumluluk almadıkça, tereddüt etmedikçe kalıplaşan otoriter dili, Sessizleştirme Harekâtı'nın sebebidir zaten. Dolayısıyla bu yazı dizisine katlanmak, sadece feminizm konusu değildir, daha da ötesi erişkin insanın demokratlık sınavıdır.

Sessizleştirme Harekâtı'nın 'eksik parçalara' duyduğu içtenlikli merakı, hakaretamiz yakıştırmalarla hiçe sayanların amacını anlamıyor değilim. Öne sürdükleri tek dayanak temyize açık bir dava hükmü. Ama o hüküm de tümüyle yanlış biliniyor ya da kasıtlı bir biçimde Umut Özkırımlı'nın aklanmasıymış gibi öne sürülüyor. Oysa bu dava, tacizin varlığı ya da yokluğu konusunda yargılama yapan bir dava değildi. Davanın konusu, Pınar Dinç'in paylaşımları üzerinden Umut Özkırımlı'nın aleyhine bir itibarsızlaştırma suçunun oluşup oluşmadığıydı. Dava hükmünü sanki aklanmaymış gibi sunan Umut Özkırımlı'nın, kamuoyunu yanıltmasına ortak olmayı yeğleyenler içinse söyleyecek fazla bir şey yok. (Dava dosyasını dikkatle çalışıyorum, az sabır.)

Farkındayım. Çoğu kişi boşa düşmek istemez. Koyduğu yargıda inat eder. Söz söylemek, kendini öne sürmektir çünkü. Geri adım atarsa etinden et kopacak gibi korkar. Vaktiyle verdiği her hükmü kişiliğiyle temin etmiştir çünkü. Hüküm sallanırsa o kişilik de defo alır. Bu gibisi için konu ne toplumsal cinsiyettir ne de adalet; asıl konu kendisidir. Bir kadının haysiyetini kollayan bu yazıların asıl muhatabı ise, kadının sırf kadın olduğu için yaşadığı deneyime gözünü kapatmayı reddeden okurdur. Şimdi hacker meselesine geri dönebilirim.

Hacker meselesi

Umut Özkırımlı'nın, 5 Haziran 2020'de yaptığı açıklamasında hacker konusunu nasıl anlattığını aşağıda okuyacaksınız. Bu açıklamada ne yok? Pınar Dinç'in uğradığı zorbalık yok, Hacker'in tehdit ederek kadından para istediği yok, Umut Özkırımlı'nın Hacker'a 1000 dolar ödediği yok. Umut Özkırımlı'nın bu vakayı nasıl yönettiği yok. Hikâyeyle ilgili soru işaretlerini baştan savuşturan, başka bir deyişle 'önalan' bir anlatı var. Açıklamada ilgili bölümse şöyle:

"4 Mart 2018'de sosyal medya hesaplarım hacklendi. Hacker, timeline'ıma kendisini Pınar Dinç'i hacklemek için tuttuğumu iddia eden bir mesaj koydu. Olayı aynı gece ve ertesi gün polise bildirdim; polise hackerle olan yazışmalarımı ve banka dekontlarımı da verdim. Üniversite güvenliğini bilgilendirdim. Daha önce Luca'nın adına sahte bir Instagram hesabı açılmış, para toplanmaya çalışılmıştı. Ayrıca 3 Temmuz 2017 günü yaptığımız bir yazışmada Pınar Dinç Facebook hesabının daha önce de hacklendigini söylemişti. Polis bu bilgiler üzerine dosyayı kapattı.

Tüm bu önlemlere rağmen Pınar Dinç, muhtemelen ilişkimizin ortaya çıkması korkusuyla, hackerın benim tarafımdan tutulduğunu iddia etmeye devam etti. 6 Mart 2018 tarihinde kendisine attığım bir email ile artık iletişimde kalamayacağımızı belirttim. Yani arkadaşlık ilişkisini ben bitirdim. O günden sonra Pınar Dinç ile hiçbir şekilde temas kurmadım.

Bu email üzerine 7 Mart tarihinde ortak bir arkadaşımızdan Pınar Dinç'in birlikte kazandığımız Marie Curie projesinden çekilmemi talep ettiğini, kabul etmezsem benim hakkımda taciz şikayetinde bulunacağını söyleyen bir mesaj aldım. Luca'nın tedavisi nedeniyle Barselona'ya gitmek üzere olduğum için kendi fikrim olan (yazışmalar mevcut) projeden çekildim. 22 Mart 2018 tarihinde Pınar Dinç fakülteye taciz şikâyetinde bulundu. Fakülteye kanıt olarak sadece ayrılık sürecinde yaşanan Kasım-Aralık 2017 tarihli konuşmalar sunulmuştu. Bu konuşmalarda hiçbir tehdit unsuru yoktu."

Şimdi Hacker konusundaki gelişmelere, Pınar Dinç'in şikâyet dosyasındaki ayrıntıları ekleyerek biraz daha odaklanalım. 

4 Mart 2018

Önceki yazımı Pınar Dinç'in Hacker ile yaptığı görüşmede bırakmıştım. "Yoksa acı çekeceksin. / Herkesin hayatına zarar verebilirim" Hacker'ın son sözleriydi. Yazışmada Hacker, spesifik konulara değinerek "Belki sen onunla savaşacaksın, senin yüzünden işini kaybedecek" demiş, Luca'nın fotoğrafını göndererek onun kim olduğunu sormuştu. Umut Özkırımlı tarafından tutulduğunu, ama kadınlara saygısı olduğu için bunu yapmadığını, ama Umut'un kanser hastası bir oğlu olduğunu, o yüzden ona parasını iade etmek istediğini, bu yüzden kadının ona 500 dolar ödemesini istediğini söylemişti. Kadın için son derece ürkütücü bir yazışma olduğu herhalde yadsınamaz.

5 Mart 2018

1 - Pınar Dinç ertesi sabah üniversitenin IT bölümüne giderek durumu anlatır. Bilgisayarı gözden geçiren teknisyenler ve İsveçli meslektaşları bunun adi suç olduğunu, derhal polise gitmesini önerirler. Pınar Dinç 12.07'de polis merkezinde şikâyette bulunur.

Belgede FRİTEXT kısmının altında şunlar yazıyor:

SUÇ

Bilinmeyen fail, hesaplarını ele geçirmekle tehdit ederek para koparmaya çalışmıştır.

KOŞULLAR

Pınar Dinç'e WhatsApp uygulaması üzerinden tanımadığı bir kişi ulaşmış, bu kişi kendisinden 500 dolar ödemesini istemiştir. Aksi takdirde sosyal medya hesaplarını hackleyecektir.

Numara Amerika Birleşik Devletleri ile bağlantılıdır.

EKLER

WhatsApp'ten taranan konuşmalar.

2 - Umut Özkırımlı'nın Twitter'da paylaştığı polis tutanağı tarihi 5 Mart 2018 saat 12:38. Pınar Dinç'in polise gitmesinden tam 31 dakika sonra.

(Görsel 1 / 7 Kasım 2021)

(Görsel 2)

FRİTEXT kısmının altında şunlar yazıyor:

GİRİŞ

Umut, tutanak düzenlemek için karakola gelir.

SUÇ

Bilinmeyen bir kişi whatsapp ve sosyal medya hesaplarını hackler ve para ödemesi için baskı yapar.

KOŞULLAR

Umut'u hacklemekle tehdit eden bir kişi aradı, ama kendisi onu ciddiye almadı. Daha sonra kendisi whatsapp, facebook, paypal ve diğer hesaplarının kimliği belirsiz bir kişi tarafından ele geçirildiğini fark etti. Hacker durmak için 1000 dolar ödeme istedi. Umut bir Western Union hesabına toplam 8005 SEK ödedi.

KARAR

Ön soruşturma başlatılmadı.

SEBEP

Suçun soruşturulamayacağı açıktır.

MOTİVASYON

Suçla bağlantılı olabilecek bilinen herhangi bir faile götüren izler bulunmadığından, daha fazla soruşturma yapılması gerekmektedir. Western Union Para Transferi alıcı için kimlik gerekliliğine sahip değildir.

Peki ne demişti Umut Özkırımlı:
"Ayrıca 3 Temmuz 2017 günü yaptığımız bir yazışmada Pınar Dinç Facebook hesabının daha önce de hacklendigini söylemişti. Polis bu bilgiler üzerine dosyayı kapattı." Polis tutanaklarında böyle bir bilgi var mı? Yok.


(Görsel 3 / 7 Kasım 2021)

 

Her şey aklıma gelirdi de bir erkeğin kendisini şikâyet eden kadının sayfalarca mektubundan bir paragrafı alıp kanıt diye göstermesi aklıma gelmezdi, hem de kadının cümlesini bir yerden cımbızlayıp İngilizce cümlesini kasıtlı yanlış çevirip çarpıtarak. Belgeyi ilk kez paylaştığı halde önceden paylaşmış olduğunu söylemesi de ayrı konu.

3 - O halde Pınar Dinç'in şikâyet dosyasından hacker saldırısıyla ilgili bölümü tam okuyalım.

"4 Mart 2018'de Umut'un hesabından 'merhaba nasılsın' diye bir mesaj aldım. 'İyiyim sen nasılsın' diye cevap verdim. Sonra mesajlar tuhaflaştı. Whatsapp'ından da mesajlar almaya başladım. Hacklendiğini anladım. Onu telefonla aradım, bana mesaj gönderenin o olup olmadığını sordum. 'Hayır' dedi, ben de ona muhtemelen saldırıya uğradığını, durumla ilgilenmesini söyledim. Pazar günüydü, kızımı ertesi güne hazırlamam gerekiyordu. Ben de Umut'u engelledim, telefonumu bir kenara bıraktım. Tekrar baktığımda Türkiye'deki arkadaşlarımdan ve akrabalarımdan hacker'ın Umut'un hesabından yaptığı paylaşımın ekran görüntülerini aldım:

"Umut Pınar Dinç'i hacklemem için beni tuttu, ama ben Umut'u hackledim"

"Kadınlara saygı duyan hacker ile canlı sohbet - whatsapp +15188......"

Altüst oldum. Umut'un facebook duvarında benim adım ve soyadım yazılıydı. Umut'un facebook'ta yaklaşık 5.000 arkadaşı var ve duvarında sadece benim adım ve soyadım vardı. Hacker da benimle iletişime geçiyor, beni koruduğunu söylüyordu, beni hacklemedi ama Umut'u hackledi.

Umut'a bunun utanç verici olduğunu, onu suçlamadığımı söyledim. Ama adımın orada olması beni küçük düşürdü ve utandım. Benden bir şekilde özür dileyen bir yazı yazmasını istedim. Metin üzerinde birlikte çalıştık ve şunları yazdı:

"Sevgili arkadaşlar, bazılarınızın fark etmiş olabileceği gibi, bugün Facebook hesabım geçici olarak saldırıya uğradı. Sorun şu anda çözülmüş görünüyor. Bu olay hakkında yerel polisi de uyardım. Adı hacker'ın paylaşımlarında geçen meslektaşım Pınar Dinç'ten ve Facebook'taki arkadaşlarımdan bu durumun verdiği rahatsızlıktan dolayı özür dilerim."

Ertesi gün Umut, birçok kişinin gönderiyi görmediğini, farkına varmamaları için bu son gönderiyi silmenin daha iyi olacağını söyledi ve ben de tamam dedim. Aynı gün, 5 Mart 2018, davayı Lund Üniversitesi'ndeki IT departmanına götürdüm, gerçekten hiçbir şey yapmadılar. Bilgisayar korsanı benimle iletişim kurmaya devam etti, sonra benden 500 dolar para istedi. Umut'a bunu anlattım, hacker'ın da ondan para istediğini söyledi. Daha sonra polise gittim. Umut peşimden geldi ve o da şikâyette bulundu. Emniyetten ayrıldım ve Umut beni telefonla aradı ve hacklendikten sonra panik olduğu için hacker'a 1000$ ödediğini ve beni korumak istediğini söyledi. Şok oldum, hacker'a para verdiğine inanamadım. Ona "hiçbir zaman hackerlara para ödenmez, deli misin? 1000 dolar çok para!" dedim. Daha sonra ona bu olay hakkında bana söylemek istediği bir şey varsa, şimdi söylemesi gerektiğini söyledim. Hayır dedi.

Daha sonra Lund Üniversitesi güvenliğinden Magnus ile temasa geçip durumu anlatıp kendimi aşağılanmış ve utanmış hissettiğimi söyledim. Temelde yapacak fazla bir şey olmadığını, polisin bunu gerçekten takip etmeyeceğini söyledi. Facebook ile iletişime geçmemi önerdi, bunu yaptım ama onlardan bir yanıt alamadım. Bazen, biri bir bilgisayar korsanını işe aldığında, bilgisayar korsanının şantaj yapmak için kendisini tutan kişiye döndüğünü öne süren çevrimiçi yazılar gördüm. Bilgisayar korsanının kendisini işe alan kişiden 1000$ istediği bildirilen vakalar vardı."

Not: Aşağıdaki haber gibi.

(Görsel 4)
 

"Bilgisayar korsanı beni taciz etmeye devam etti, "Umut nerede" "onu öldürdün mü" "ona zarar verme" "oğlu kansermiş, bana öyle dedi" gibi sorular sordu. O gün kızımın okulunda onun önünde sinir krizi yaşadım. Ben hareket edemez halde ağlarken meslektaşım S. gelip kızıma bakmak zorunda kaldı.

Umut'a bir e-posta yazdım, onunla ilgili zaten güven sorunum olduğunu söyledim, ikimizin de bu durumdan aklanmamızı istedim ve neler olduğunu takip edebilecek birine bilgisayarlarımızı götürmekte istekliydim. Mesajımı hakaret olarak aldı, onu suçladığımı söyledi, onunla iletişim kurmamamı istedi. Daha sonra onu Facebook'ta arkadaşlıktan çıkardım ve sonra Umut'un beni engellediğini fark ettim.

O zamandan beri her gün bu sorunla uğraşıyorum. 6 Mart'ta ertesi gün olayı polise bildirdim, polis davayı düşürdü. Yalnız hissettim, kimse umursamadı. Bu konuyu Dalia'yla [kendisi CMES'in eski direktörüymüş] ya da başka biriyle konuşmakta hâlâ istekli değildim."

4 -

5 Mart 2018

Umut Özkırımlı 1 no'lu tweet gönderisinde paylaştığı uzun mail, polise gittikleri gün 5 Mart 2018 tarihli, gece 22:21; güvenlik yönetimi alanında uzman Per Gustafson'a yazılmış.


(Görsel 5 / 7 Kasım 2021)

Merhaba Per

Uzun zaman oldu, bu yüzden kendime hatırlatmam gerektiğini düşündüm!

Ciddi bir şekilde dün sosyal medya hesaplarım geçici olarak hacklendi ve birisi birkaç saatliğine Facebook'umun kontrolünü ele geçirdi. Bu arada benim zaman tünelimde kendisini bir meslektaşımın (Pınar Dinç) hesabını hacklemesi için tuttuğumu yazdı ve "hack hizmetlerini" ilan etti. Bu bir para koparma girişimiydi, bu yüzden kendi messenger'ım aracılığıyla benimle iletişime geçti ve gönderileri silip hesabımı geri vermek için 1000 USD istedi. Aptalca, bunu meslektaşımı koruyabileceğimi düşünerek yaptım. (Ayrıca, aramızda kalsın, cuma günü oğlumun kanserinin üçüncü kez nüksettiğini öğrendik; bu sefer fazla zamanı yok ve bildiğimiz bir tedavi de yok. Bu yüzden kendimde değildim ve panik içinde adamdan kurtulmak için parayı gönderdim).

Ama sabah onu [Pınar Dinç] taciz etmeye başladı ve onu tuttuğumu kanıtlayan "konuşmalar" karşılığında 500 USD istedi.

Bugün ikimiz de polise giderek olayı bildirdik. Polise tüm detayları bildirdim; ödemenin sosyal media paylaşımlarından sonra yapıldığını kanıtlayan banka hesabımı onlara verdim. Ve söylemeye gerek yok, böyle bir konuşma yok. Polis benden bilgisayar korsanıyla etkileşime girmememi istedi, bu yüzden onu engellendim. Ama meslektaşım bu işin özüne inmek istiyor ve onunla hâlâ temas halinde. Görünüşe göre bu gece adam ona onunla temasa geçmem gerektiğini söylemiş.

Yani burada gerçekten zor durumdayım. Ben asıl kurbanım; tüm hesaplarımı güvence altına almak için elimden geleni yaptım ve her şeyi polise bildirdim. Ama meslektaşımın bu adama inandığından şüpheleniyorum. Gösterebileceği bir şey yok ama ben -Türkiye'den ve Rusya'dan- iyi bilgisayar korsanlarının "kanıt" üretebileceğini biliyorum (Türkiye'de yüksek profilli bir davada, bir muhalefet milletvekili Twitter'da teröristlerle sohbet etmekle suçlandı. Bunun tamamen fabrikasyon olduğunu kanıtladı ama leke kalıyor).

Herhangi bir öneri? Bunun neden ve nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim olmadığı için pek bir şey yapabileceğimi sanmıyorum. Polise de makul gelen bir teori, sosyal medyada görünür olduğum için dikkat çekmem ve oğlumun tedavisi için on gün içinde 250.000 USD toplamamın hikayesinin her yerde, İsveç gazeteleri de dahil olmak üzere, büyük haber olması. Hatta oğlumun adına bağış isteyen sahte bir Instagram hesabı olduğunu öğrendik! Ve arkadaşımın [Pınar Dinç] dahil olmasının nedeni muhtemelen birkaç ay öncesine kadar yakın temas halinde olmamızdı. Bilgisayar korsanı sohbetlerimi gözden geçirseydi, onun iyi bir hedef olabileceğini fark ederdi (geçen yıl içinde yakın temasta olduğum başka kadın yok -- BU PARÇA GİZLİDİR; ama her şey hakkında bilgi sahibi olman gerektiğini düşündüm.)

Her neyse, güvenlik görevlilerimiz her ihtimale karşı seni de bilgilendirmemi istedi. Benimle konuşmak istersen yarın öğleden sonra ve çarşamba müsaitim. Sonra oğlumun tedavisi için Barselona'ya uçuyorum.

Uzun e-posta için özür dilerim.

En iyi dileklerimle,

Umut.

5 - Pınar Dinç bir daha polise gittikten sonra Umut Özkırımlı'ya e-mail gönderir

6 Mart 2018 17:05

Umut Merhaba, Bugün hacker'in bana son söylediklerini iletmek üzere polise gittim. Bana dosyanın kapandığını söylediler. Çok üzüldüm, ne demek bu dedim falan. Neyse bana dosyayla ilgilenen polisin ismini verdiler yarın konuşacağım.

Lund üniversitesinin officer'ıyla da konuştum. O da pek anlamlı bir şey söylemedi. Ona bu olayın hem seni hem beni çok zor durumda bıraktığını, beraber çalışma ortamımıza ve repütasyonumuza zarar verdiğini, ikimizin de bu olaydan aklanarak çıkmamız gerektiğini anlattım.

Bir önerisi facebook'a durumu rapor etmek oldu, ki ben şimdi bunu yapacağım.

Ancak beni anlayacaksındır ki yaşanılan şeyler sonrasında var olan güven problemim iyice arttı. Bildiğin breakdownlar yaşıyorum. Seninle

17:47

Bitirmeden göndermişim, devam ediyorum:

Seninle sağlıklı bir iletişim kurabilmemiz, çalışabilmemiz için bu tatsız meseleden ikimizin de -özellikle senin- aklanarak çıkması gerektiğini düşünüyorum. Sana güvenmiyorum derken bu meselede seni suçlu görüyorum dediğimi düşünme. Ama yaşanan tatsız şeylerden ötürü maalesef sonsuz güven hissi duymam mümkün değil. Tedirgin ve moralsizim. Saldırıya uğradım senin gibi, ve sorumlusunun ortaya çıkmasını ve hiç olmazsa senin masumiyetinin kanıtlanmasını çok önemli buluyorum.

Bu nedenle facebook'a yazmanın dışında eğer yapabileceğimiz bir sey varsa (ne bilim, bu işlerden anlayan birisine bilgisayarlarımızı göstermek, vs.) lütfen yapalım.

Luca ile ilgili bu kadar zor ve her zamanki gibi önemli bir dönemde inan seni hırpalamak gibi bir niyetim yok. Tersine, hem kendimi hem seni korumaya çalışıyorum.

Haberleşmek üzere.

Pınar

6 - Umut Özkırımlı'dan Pınar Dinç'e yanıt (thetrial blogundan)

6 Mart 22.21

Pınar

Her ne kadar aksini iddia etsen de yazdıklarından bu olayın arkasından benim olduğumu düşündüğün anlaşılıyor. Geçmişte yaptığım bazı hatalar yüzünden bugüne kadar her konuda olabildiğince alttan aldım, olaylara senin bakış açınla yaklaşmaya çalıştım. Ama hesabını hacklemek icin hacker tuttuğumu düşünen, bana bu olaydan "aklanarak" çıkmam gerektiğini yazan biriyle konuşacak bir şeyim yok.

İşe yaramayacağını düşünsem de kayıt altına almak için bir kez daha özetleyeyim.

Bana söylediğin kadarıyla hesabın hacklenmedi; benim hacklenen hesabımda ise seni zor durumda bırakacak bir resim, video, vs. yoktu. Dolayısıyla neden endişelendiğini bilmiyorum. Bunun ötesinde adamın timeline'ima koyduğu postları kaldırması için 1000 dolar para ödedim ve bu sayede post'lar kaldırıldı (bildiğin üzere o post'larda hesap hacklemek icin birini tutmakla suçlanan benim. Bu saçmalığa inanmayı seçen birileri varsa, onlara göre sen "victim"sin, bense "criminal"). Ayrıca durumu hemen polise ve Lund Üniversitesi güvenlik şefi Per Gustafsson'a bildirdim. Son olarak sana olayın yaşandığı gece ve sonrasında defalarca söylediğim gibi, Stockholm'deki bir cyber security firmasıyla çalışarak çalınan (ikincil, 92 takipçili) Twitter hesabını 6 saatte geri aldım ve deactivate ettim. Şu anda kendi hesaplarıma kendim bile verification'siz giremiyorum. Google ya da başka bir mecraya seni-beni zor durumda bırakacak "fake" bir malzeme konarsa söz konusu firma google ile iletişime geçerek bunu hemen kaldırtacak. Özetle, adamla iletişimi keser ve sosyal medya hesaplarını güvenlik altına alırsan sinirlerin bozulmayacaktır.

Geldiğimiz noktada iletişimde olmamız - minimal bile olsa - bana zarar veriyor. Aslında çoktandır veriyordu ama geçmişte yaşadığımız güzel şeylerin hatırına (ki sana hala minnettarım zor günlerde bana destek olduğun için) ve kendi yanlışlarımı affettirmek için radikal bir adim atmak istemiyordum. Maalesef hayat koşullarım artık bu ekstra gerginliği kaldırmaya müsait değil. Bir-iki gün içinde Barcelona'ya gideceğim; ne zaman döneceğimi bilmiyorum. Döndüğümde duruma bakarız. O zamana kadar benimle hiçbir şekilde iletişim kurmazsan sevinirim.

Kendine iyi bak... Umut

P.S. Bu gece Facebook hesabım yine hacklenmeye çalışıldı; security engelledi. Dikkatli ol.

Kuşku

Umut Özkırımlı için gerçekten zor bir durum. Hacker'a 1000 dolar ödemek zorunda hissetmesi ayrıca büyük külfet. Ama öte yandan para gönderebilmek için hacker'dan Western Union hesabını bir şekilde aldığı, Pınar Dinç gibi tehdit edildiği, zorbalığa uğradığı, yani ödemeye zorlandığı bir dayatma yaşamış olmalı. 1000 dolar az para değil. Bu dayatmayı kanıtlayabilmek için Umut Özkırımlı'nın görüşme kayıtları açıklaması daha akıllıca olurdu. O izlerin peşinden gitmek yerine, Rusların işin içine girdiği; Türkiye'de muhalif bir vekili suçlu duruma düşürmek için sahte kanıt üreten bilgisayar korsanlarını, vaktiyle Luca için açılan sahte Instagram hesaplarını anlatan tahmini teorilere gerek kalır mıydı o zaman? Şantaj yapmak için çocuğunu kullanan, işten atılma korkusu gibi özel şeyleri konu eden bir suçluyla hesaplaşma hakkını niçin teslim ediyor Umut Özkırımlı? Pınar Dinç'i korumak için 1000 dolar ödediğini söylüyor… "Benim hacklenen hesabımda ise seni zor durumda bırakacak bir resim, video, vs. yoktu" demiş olmasına karşın kadını ne tür bir şeyden koruduğunu anlayamıyoruz.

Bir de Pınar Dinç açısından bakalım, bir meslektaşıyla kurduğu dört aylık yakınlığı sona erdirmesiyle boğucu mesajlar atan, sınırı aşıp her seferinde özür dileyen bir erkek var karşısında. Kadın mesleki desteğinden ötürü erkeğe borçlandırılmış hissediyor; erkek bir partide kendini yaralamış, ilgi göstermediği için kadına sitem ediyor; arkadaşlarıyla eğlendiğinde sorun çıkarıyor, başka erkeklere kadını sahiplenen tehditkâr mesajlar atıyor; ayrıca erkeğin hayatındaki kadınları anlattığı blog hikâyeleri yüzünden kadının iyice huzuru kaçmış, üstüne bir de "Umut Pınar Dinç'i hacklemem için beni tuttu" diyen bir hacker'la görüşmek zorunda kalıyor. Bu durumda kim olsa karşısındakinden aklanmasını isterdi. Umut Özkırımlı'nın kayıtları gösterememesi bir yana sadece telefon numarasını değil, kullandığı telefonu dahi değiştirmiş olması, Pınar Dinç'te derin bir kuşku uyandırmış olmalı. Bu kuşkuyu ortadan kaldıracak akla yatkın hiçbir açıklama yapılmaması ayrıca büyük bir açmaz değil mi?

İşlerin bu noktaya gelmesiyle Pınar Dinç için Umut Özkırımlı'yla birlikte çalışmak artık imkânsızdır. Gittikçe artan gerilimden kaçınmak için tek yol bütün bağları koparmak. Sonunda Marie Curie'den kabul gören projesinde danışmanı değiştirme kararı alır. Umut Özkırımlı'yı artık danışman olarak istemiyordur. Burs Pınar Dinç'in bursudur, proje Pınar Dinç'in projesidir. Bu şartlarda danışmanı değiştirme inisiyatifi tamamen Pınar Dinç'te. Üstelik proje henüz resmi olarak başlamamış, Pınar Dinç o sırada hâlâ başka bir proje yürütüyor. Önünde daha altı ay var.

Danışman değişikliğiyle ilgili gelişmeleri anlatmadan önce Marie Curie bursuyla ilgili bir parantez açmam gerekiyor.

Marie Curie Bursu

Hakkında kıyametler koparılan Marie Curie bursu hakkında kısa bir bilgi vereyim. Bu burs doktoralı akademisyenlere Avrupa Birliği Komisyonu'nun verdiği önemli bir fon. Hem akademisyen için hem de akademisyenin bağlı bulunduğu kurum için özel bir saygınlığı var. Tıp, bilgisayar mühendisliği, genetik bilimi gibi yüksek bütçeli bölümlere göre sosyal bilimlerde çalışanların araştırma bütçeleri kısıtlı olduğu için, sosyal bilimler üzerine çalışan bir akademisyenin bu fonu kazanarak okuluna getirmesi okula büyük avantaj sağlıyor. Fona konu olan araştırmayla ilgili yazılı ve görsel yayınların, yapılan saha araştırmasının, katılınan konferansların ödeneği bu fondan ödeniyor. Yani alınan fon direkt okula gidiyor, okul bu fondan vergiler, sigorta kesintileri ve kurumun sabit giderlerini kestikten sonra kalan parayı ücret olarak araştırmacıya ödüyor. Fonu kazanan akademisyenin aldığı ücret ise üniversitedeki diğer doktora sonrası araştırmacıların aldığı maaş ile aynı. Kadrosu olmayan akademisyen bu fon sayesinde iki yıl çalışmasını yapabileceği bir imkân elde etmiş oluyor. Fon yoksa, kadrosu yoksa çalışma güvencesi de yok. Yani öyle fona çökmek diye bir şey yok. Fonu kazanmak gerekiyor. Üstelik dedikodusu yapıldığı gibi Marie Curie bursu ya da Pınar Dinç'in kazandığı İsveç Enstitüsü fonu özellikle risk altındaki Barış Akademisyenleri'ne ya da KHK'lılara ayrılmış bir burs değil. (Elbette bu şekilde mağdur edilmiş akademisyenlere alanlarında çalışma imkânı sağlayacak burslar sağlanması kıymetli, o ayrı.) Basit bir araştırmayla bunu öğrenmek çok kolay oysa. Ama nefret ve dedikodu niyeyse kimilerini daha çok çekiyor. Üstelik fonu kazanan akademisyenin sorumluluğu büyük. Çok çalışması, sürekli etkinlik düzenlemesi, yayın yapması, toplantılar düzenlemesi, içinde bulunduğu bölümün görünürlüğünü artıracak her akademik etkinlikte işinin başında bulunması bekleniyor. Üretken ve disiplinli olması gerek. Bütün bu çalışmaları yaparken de uyum içinde çalışabileceği, üniversitede kadrolu olan bir akademisyeni danışman olarak seçmesi gerekiyor.

Pınar Dinç'in Marie Curie fonu kazanan projesinin adı Fire (Yangın). Bu projenin kökü 2015 yılında, yani fon başvurusundan iki yıl öncesine dayanıyor. Odaklandığı konuda yazdığı makale şuradan okunabilir. Dersim'deki devlet eliyle çıkarılan yangınları anlattığı bu yazıyı yayımladığında çözüm süreci bitmiş, savaş yeniden başlamıştı. Ülkesinde çağına tanıklık eden ve o sırada doktora adayı akademisyen bir kadının emeğinin "çalıntı proje" dedikodusuyla yok sayılması kelimesi kelimesine acımasızlık.

Pınar Dinç için devletin yangın operasyonunu çoktan zihninde dolaştırdığı bir konu. Sosyal medyada yapılan paylaşımları yakından takip eder.


(Görsel 6 / 20 Temmuz 2017)

Daha sonra 10 Ağustos 2017'de sosyal medyada bu konuyla ilgili paylaşımda 2015'te kaleme aldığı yazıyı ekler.


(Görsel 7 / 10 Ağustos 2017)

Bu paylaşımlardan sonra Umut Özkırımlı telefonla Pınar Dinç'i arar. Umut Özkırımlı Pınar Dinç'e bunun çok iyi bir fikir olduğunu, bu fikri 'araştırma projesi olarak yazmayı' önerir. Yani projelendirme fikrini ortaya atar, fikrin kendisini değil. Bu konudaki 12 Ağustos 2017 tarihli yazışmaları (resim 8) Umut Özkırımlı önce kapatılan Medium bloğunda, sonra thetrial bloğunda yayımladı. Yayımladığı yazışmanın açıklamasında Pınar Dinç'in iki yıl önce yayınladığı "Onca yıldan, onca acıdan sonra, devlet yine canını yakmak istiyor Dersim'in" yazısına atıf bulunmamaktadır.

Pınar Dinç, şikâyet mektubunda Umut Özkırımlı ile 15 gün birlikte yoğun çalışarak başvuruyu hazırladıklarını çekinmeden yazmış. Gelgelelim fikir Pınar Dinç'in doktorası boyunca takip ettiği, üzerine düşündüğü, hatta hakkında yazı yazdığı bir konu. Umut Özkırımlı da bunun farkında. Projeye perspektif katan environment (çevre) fikrini Pınar Dinç'in geliştirdiğini, kendi payının yüzde 30 olduğunu kendisi de söylüyor. Önceki yazımda ilgili whatsapp yazışmasını yayımlamıştım, bir daha okunsun.

[2018-01-26, 22:05:02] Umut: in bold

"Büyük harflerle"

[2018-01-26, 22:06:07] Umut: ENVIRONMENT PROJESI ORTAK! FIKIR BENDEN CIKTI. SEN GELISTIRDIN, YOKTAN VAR ETTIN. YAPACAK OLAN SENSIN. SEN BIRAKIRSAN BEN BU FIKRI GOMERIM. DOLAYISIYLA BU PROJEDE BENIM INTEL. PAYIM %30 ISE SENIN %70

Ne ki zaman geçince Umutlu Özkırımlı yukarıdaki kendi sözlerini yok sayarak kadına duyduğu ilgi hasmane duygulara dönüşünce thetrial bloğuna şöyle yazıyor:

"Proje fikrinin bana ait olduğu bizzat iddia sahibi tarafından da defalarca dile getirilmiştir. Bunlardan Lund Üniversitesi'ne de sunulan bazıları aşağıdadır. Proje ile ilişkim 7 Mart 2018 tarihinde kesilmiştir. Bu tarihten sonra düzenlenen akademik aktiviteler, yapılan yayınlar, vs. ile hiçbir bilgim ya da bağım yoktur" diyerek Pınar Dinç'le 12 Ağustos 2017'de, Dinç'in iki gün önce yaptığı sosyal medya paylaşımının hemen sonrasında ve henüz uyum içinde beyin fırtınası yaptıkları sırada geliştirdiği fikri ve aldığı övgüyü kullanmayı yeğliyor. Aşağıdaki yazışma Umut Özkırımlı'nın thetrial blogundan alınmıştır.


(Görsel 8 / 12 Ağustos 2017)

Sosyal bilimler, sanat, sinema gibi yaratıcılık gerektiren işlerle uğraşanlar gayet iyi bilir. Birlikte düşünen, bir fikrin etrafında toplanan kişilikler birbirini dinler, birbirlerine katkı sunarlar. Birbirlerine polenlerini saçarlar. Açık yüreklilikle teslim ettikleri bir fikrin, işler istendiği gibi yürümeyince gaspa uğramış gibi anlatılması olsa olsa öfkeden gelir. Böylesi olağan, dostane beyin fırtınalarında gelişen düşünsel dayanışmayı, işler değişince yok saymanın tek işlevi, kadının güvenilirliğine ya da akademik yetkinliğine gölge düşürmek. Kaldı ki bloğunda yukarıdaki paylaşımları yapan Umut Özkırımlı bir an gelir kendisi de istemeden aynı duruma düşebilir. Aşağıda okuyacağınız gibi. Pınar Dinç'in şikayet dosyasından:

Ocak 2018

Umut: İşle ilgili bir soru?

Pınar: Yeap

Umut: Marie Curi'nin metodoloji bölümünden çalabilir miyim? …. tabii ki paraphrase etmem, uyarlamam vs gerekecek....

(Paraphrase etmek: anlamı bozmadan kendi kelimeleriyle yeniden yazmak)

Pınar: Çal canım niçin soruyorsun ki

Pınar: Beraber yazdık onu.

Umut: Olmaz, ethics ?

Umut: thanks

Pınar: Crafoord için ben sana sormalı mıydım yani

Umut: Biz S....'la bile hala sorarız.

Umut: Hayır

Pınar: Ok

Umut: Methot bölümünü daha çok sen yazdın, ondan.


(Görsel 9 / Ocak 2018)

Umut Özkırımlı çok daha sonra, yukarıda geçen yazışmaları ve geçen süreçteki eylemlerini hiçe sayarak 4 Ekim 2018 günü, Pınar Dinç'in şikâyetinden sonra eklenen şikâyetler dizisinde, ABD'deki taciz vakaları üzerine database oluşturan JB'ye attığı ve yanıt alamadığı "gizli" konulu mailinde şöyle diyecektir. Pınar Dinç'in şikayet dosyasından:

4 Ekim 2018

"Takip edeceğim yasal mücadele, karalama veya iftira (Kavanaugh, Cosby, Weinstein, vb.) için DEĞİL, "şantaj" için olacaktır. PD, beni beraber aldığımız bir Marie Curie projesinin danışmanlığından istifaya zorladı (aslında bu [proje] benim fikrimdi, benim metodolojimdi, bu PD'nin kendisi tarafından da onaylandı), eğer yapmazsam taciz şikayetinde bulunacağını söyledi. Kişisel sebeplerden dolayı derhal istifa ettim (aşağıya bakınız). Yine de 15 gün sonra şikâyette bulundu."

Oysa Marie Curie projesindeki metodolojiyi Pınar Dinç'in geliştirdiğini Umut Özkırımlı kendi sözleriyle (Görsel 9) çok daha önceden teslim etmişti.

7 - 

7 Mart 2018

Pınar Dinç, Umut Özkırımlı ile bağlarını tümüyle koparmakta kararlıdır. Bu fikrini aynı zamanda bulundukları merkezin araştırma koordinatörü olan arkadaşı S.'ye açar. (S) bu hikâyenin en önemli tanıklarından biri. Umut Özkırımlı'nın 20 yıllık arkadaşı. Birçok yazışmada adı geçen (S) Pınar Dinç'le de dost olmuştur. İkinci yazımda Pınar Dinç'i ziyaret ettiği bir akşam Umut Özkırımlı'nın Pınar Dinç'e duygusal yatırım yaptığını, onu sahiplenerek "sevdiğim kadından uzak dur" anlamında sınır belirlediğini anlatan yine aynı kişi (S). Umut Özkırımlı'nın elini kestiği gece, "Seni aradığımda S... telefonu açıp seninle konuşmamam gerektiğini söylüyor. S... benim 20 yıllık arkadaşım" diye söz ettiği kişi yine (S). Pınar Dinç Hacker'la yazışmadan sonra sinir krizi geçirdiğinde gelip kızına bakan da (S). Umut Özkırımlı'nın yarattığı sorunu dengelemeye çalışan bir erkek arkadaş. Bu arkadaş 7 Mart günü Umut Özkırımlı'ya bir mesaj gönderiyor. Üstüne vazife alarak iki arkadaşını da rahatlatacak bir ara çözüm üretmek gibi bir niyeti var aslında. Yazdığı mesajın ileride mahkemede kanıt olarak sunulacağını ve kadına karşı kullanılacağını öngöremiyor. Aşağıdaki yazışma Umut Özkırımlı'nın thetrial bloğundan alınmıştır.


(Görsel 10 / 7 Mart 2018)

(S): "Umut bu aramızda kalsın. Hâlâ "iş yerinde hiçbir kadına zarar vermeyeceğinden emin olmak isteyen" ve geçmişini araştıran Pınar'ı sakinleştirmeye çalıştım. Sana karşı yapmayı düşündüğü şikâyetten onu neyin vazgeçireceğini sordum. Danışman düzenlemelerini değiştirmek istiyor ve bunun mümkün olup olmadığını anlamak için Avrupa Komisyonu'nu arıyor. Aptalca ve tehlikeli bir şey yapacağı için hiçbir koşulda onunla iletişime geçme. Sanırım ona (benim aracılığımla) kişisel sebeplerden dolayı istifa edeceğini söyleyebilirsin. Bence takıntılı bir şekilde geçmişini araştırmaktan ve olası şikâyetten vazgeçmesinin tek yolu bu."

Bu mesajın en çarpıcı cümlesi gözden kaçmasın, "[Pınar] iş yerinde hiçbir kadına zarar vermeyeceğinden emin olmak istiyor."

İşin ilginç yanı (S) bugün bile Pınar Dinç'e istemeden zarar verdiğinin farkında. Umut Özkırımlı'ya bu mesajı yazan (S) davadan sonra 'zamanında Umut Özkırımlı'nın danışmanlıktan çekilmesi için attığım beceriksiz bir adımdı' dediğini, 'mesajı bu şekilde kullanacağını tahmin edemediğini', 'çok özür dilediğini' sürece tanık olan meslektaşları çok yakından biliyor.

Neyse, konumuza dönelim. Mesajı alan Umut Özkırımlı 20 yıllık arkadaşından gelen uyarıya kulak vererek, CMES'in o dönemki direktörü ve direktör yardımcısına bir e-posta atarak danışmanlık görevinden çekildiğini yazıyor. 

8 - 

9 Mart 2018

Danışmanlıktan çekildiğini bildirdikten sonra Umut Özkırımlı CMES'teki portala bir mail atıyor. Henüz meslektaşlarının tam bilmediği Hacker konusunu anlatan bir açıklama metni bu. Ama mailde büyük harflerle önceki yazışmalarında bulunmayan yeni bir bilgi var.

"HEDEF TEK BİR KİŞİ DEĞİLDİ, ÖRNEĞİN BELİRLİ MESLEKTAŞ, AMA KONTAKLARIMDAN BİR SEÇKİYDİ (Hacker CMES, Lund ya da İsveç ile hiçbir ilgisi olmayan insanlardan oluşan bir whatsapp grubu kurdu)"

Oysa söylenenlere göre Hacker, Umut Özkırımlı'nın rehberindeki birkaç kişiye "Umut Pınar Dinç'i hacklemem için beni tuttu, ben Umut'u hackledim" mesajı attığı. Başkalarına giden mesajlarla ilgili ne kayıt var ne de söz konusu whatsapp grubuyla ilgili bir iz. Yani bu konuda hiçbir bilgi teyitli değil.


(Görsel 11 / 9 Mart 2018)

Bugün Umut Özkırımlı tarafından Hacker konusunun vardığı boyutsa şöyle:

7 Kasım 2021 günü yaptığı paylaşımda, 21 Temmuz 2017'de Pınar Dinç'le yaptığı mesajlaşmayı paylaşarak, bilgisayarına yüklü Remote Desktop programından ötürü Pınar Dinç'in yaşadığı hacklenme korkusunu bir hacker olayı gibi ilgili kamuoyuna sundu. "Yani ilk kez başına gelmiyordu ve o olayda hacklenen doğrudan kendi hesabıydı. Eski sevgilisi ve eski kocasından şüpheleniyordu" diyerek. Ama bir yandan da bu söyleminde haksız sayılmaz Umut Özkırımlı; eski sevgililerin ne yapacakları hiç belli olmuyor, sevgili olmak isteyip reddedilenlerin de. Umut Özkırımlı'nın paylaştığı belgeye dikkatli gözlerle bakılırsa sunduğu yazışma 21 Mart 2018 günü PDF olarak 15:43'te dropbox'a kaydedilmiş. Yani Pınar Dinç'in resmi şikayetinden 1 gün önce.

 


(Görsel 12 / 7 Kasım 2021)

Hacker mesajlarını önceki yazımda okudunuz. Böylesi ürkütücü bir yazışmaya maruz kalmanın verdiği korkuyu, kullanıcıyı ana sunucuya bağlı tutan bir programdan ötürü yaşadığı eskide kalan bir kaygıya iliştirmenin anlamı nedir? Ayrıca ne ilgisi var? Niçin gerek duyuluyor buna?

Yukarıdaki yazışmalardaki tedirginlik, Pınar Dinç'in Hacker'la bire bir yaşadığı deneyimi küçültüyor mu peki? Kadının vaktiyle güvendiği bir erkeğe ilettiği bir kaygının bu şekilde servis edilmesi, kadına yaşatılan utancın, şantajın, güvenlik korkusunun azımsanması değil mi? Hak mücadelesi veren bir kadının ulu orta bu şekilde yıpratılmasını birazcık adalet duygusu olan kimse içine sindiremez. Kaldı ki konu Pınar Dinç değil. Başından beri değildi. Konu her şey. Kullanılan dil, saldırı, kadını çepeçevre kuşatan ve operasyona dönüşen hınç. 3. sayfa haberlerinde rastladığımız kadının aleyhine üretilen dayanaklar dizisi şimdi çok daha sofistike bir şekilde çıkıyor karşımıza. Üstelik daha iddialı, başkalarının aklını öngöremeyen bir dille.

9 -

9 Mart 2018

Sözü çok uzatmadan Pınar Dinç'in Umut Özkırımlı'dan tümüyle kopma arzusuyla danışmanı değiştirmek istemesine geri dönelim. Yaşadığı süreci anlatmadan süpervizör değişikliği talebini gerekli yerlere bildirir. 9 Mart günü meslektaşı RB'den gelen bir maille Umut Özkırımlı'nın danışmanlıktan çekildiğini öğrenir.

"Evet, Umut'tan bir e-mail aldık, danışmanlıktan çekiliyor."

Dikkatinizi çekerim, Umut Özkırımlı projeden çekildiğini kendi bildirmiştir. Pınar Dinç bir nebze rahatlamıştır.


(Görsel 13 / 9 Mart 2018)

10 - 

13 Mart 2018

Pınar Dinç 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir yazı yayımlar. Yazının başlığı "Herkesin bildiği bir hikâye".

Alıntı: "İnsan küçükken bilmediğinden, anlamadığından susuyor. Ergenken korkusundan, utançtan. Olgunlaşırken, ne bileyim, düzelir diye bir şans daha verdiğinden, kendini ve sevdiklerini koruduğunu sandığından susuyor. Güç bela başarıyoruz birçok şeyi, meşakkatli yollardan geçerek. Sonra zorlu yollardan geçerek elde ettiğimiz başarılara laf gelmesin diye susuyoruz. El alem ne der diye susuyoruz. Suçlanmaktan, 'o da MÜSAİTmiş' demelerinden korktuğumuzdan susuyoruz. Daha da acısı, bazen tacizcimize türlü sebeplerle sempati duyduğumuz, belki acıdığımız, yaptığı iyi şeylere haksızlık etmek istemediğimiz için susuyoruz."

11 - 

14-19 Mart 2018

Yeni danışman için PP ve T iyi bir seçenektir. Pınar Dinç hemen onlarla iletişime geçer. Ama Umut Özkırımlı'nın olası danışmanlarla görüşmeler yaptığını öğrenir.

Pınar Dinç'in şikâyet mektubundan:

"Ondan sonra T ve ardından PP ile danışmanlık üzerine görüştüm. GIS ve uydu görüntüleri metodları konusunda uzman olduğu için iyi bir danışman olacağını düşündüğüm PP ile iyi geçen bir toplantı yaptım 14 Mart'ta. PP Umut'a bir mail göndermek istediğini ve bir meslektaşıyla herhangi bir gerginlik yaşamak istemediğini söyledi. Onu tümüyle anladığımı ve kararına saygı duyduğumu, ama Umut'un danışmanlıktan çekildiğini, çekilmemiş olsaydı bile danışman değişikliği talebinde bulunacağımı açıkça belirttim.

19 Mart günü PP'den bizim toplantımızdan sonra bir e-posta aldım ve Umut'un kendisiyle temas kurduğunu öğrendim. Bir kez daha Umut arkamdan bir şeyler çeviriyor, yoluma taş koyuyordu. Alt üst oldum, çok üzüldüm. Bunu D.'ye anlattım, bunun [danışman konusunun] benim inisiyatifimde olduğunu ve üzülmemem gerektiğini söyledi." 

12 - 

21 Mart 2018

Pınar Dinç dişini sıkmaktan yorulmuştur. Danışman değiştirmek istemesinden sonra Umut Özkırımlı'nın aldığı ikili tutum, nihayet kadını öfkelendirir. Apak bir öfkeyle kendi saygınlığı, iş disiplini, özsaygısı için kavga vermek zorunda olduğunun bilincindedir artık. Bırakın bir kadın olmayı, bir kız çocuğunun annesi olarak, daha önce alttan alarak yönetmeye çalıştığı sürecin aleyhine işlediğinin şimdi farkındadır. Güçlü ve etkin bir rol alması gerekiyordur. Belli ki onun gururunu kendisinden başka kimse korumayacaktır. Dekan'la konuşarak geri çekilmek istemediğini, bu çetrefil yumağında kaybolmayı istemediğini sözlü olarak belirtir. Umut Özkırımlı'yı şikâyet etmekte kararlıdır. Dekan şikâyeti işleme almak için Pınar Dinç'ten yazılı bir beyan ister.

21 Mart akşamı CMES'te Nevruz şenliği kutlanacaktır. Pınar Dinç hiç gitmek istememesine karşın Hacker olayından sonra sağlam ve dik durduğunu göstermek için şenliğe katılmaya karar verir. Evden çıktığı sıra, bu son gelişmelerden haberdar olan bir öğrenci, Umut Özkırımlı'nın öğlen saatlerinde gönderdiği mesajı Pınar Dinç'e iletir. Mesaj Pınar Dinç'in şikâyet dosyasından:

Umut Özkırımlı'dan öğrenciye "Selam. CMES'teyim. Akşamki partiye gelme ihtimalim de var. Bu arada bilgin olsun, ortalığı karıştıracak bir şeyler yapacağım. Seni tamamen dışında tutmak için detay vermeyeceğim. Notlar verilene kadar mesele toptan çözülmüş olacak. Ne M...'nun ne senin çekineceğin bir şey kalacak, işimize odaklanacağız. Not: Yanlış anlama olmasın; olayın sen ya da sizinle hiç ilgisi yok. Bambaşka bir şey ama yapılması gerekiyor."


(Görsel 14 / 21 Mart 2018)

Bu müphem, hedefi belirsiz gibi görünen mesaj hem çok şey anlatıyor hem de hiçbir şey. Diyelim, Pınar Dinç'le hiç ilgisi olmayan son derece anlamsız bir mesaj olsun. Ama düşünün ki üniversitede bir hoca sınırları tamamen ihlal ederek öğrencisine ortalığı karıştıracak bir şey yapmaktan, yapılması gereken bir şeyi yapmaktan söz ediyor. Hiyerarşik çerçevenin hiçe sayıldığı, öğrenciyi doğrudan konunun içine çeken tuhaf bir mesaj.

Pınar bu mesajı gördükten birkaç dakika sonra bir e-posta alıyor. Marie Curie projesi ile ilgili işlerin yürüdüğü portala Umut Özkırımlı tarafından bir mesaj atıldığını o zaman öğreniyor. Maile dikkatle bakılırsa herkesin görebileceği şekilde ortak portala yazıldığı görülecektir. Düşünün ki yuvarlak bir masa çevresinde herkes toplanmış ve şikâyet etmek üzere olduğunuz biri sizin adınızı geçirerek yine "gizli" konulu bir başlık açıp projenizle ilgili kişisel ve gizli bir şeyler söyleyeceğini açıkça yazıyor. Evet, Umut Özkırımlı açıklamasında da dediği gibi hacker olayından sonra Pınar Dinç'le hiç bire-bir temas etmiyor. Ne ki temas adı üstünde sadece bire-bir ilişki kurmak değildir. Bugünün dijital dünyasında temasın bin bir türlü hali var. Aşağıdaki yazışma Umut Özkırımlı'nın thetrial bloğundan alınmıştır.

19.00 civarı

EU Portal: "Sevgili Elena, Pınar Dinç'in aldığı ve benim süpervizörlüğümdeki, Marie Curie Bursu ile ilgili olarak size veya Marius'a ulaşabileceğim bir telefon numarası verebilir misiniz? Konu kişisel ve gizli, bu yüzden bunu genel portal üzerinden tartışmamayı tercih ederim.

En iyi dileklerimle, Umut Özkırımlı"


(Görsel 15 / 21 Mart 2018)

Portaldaki mesajı gören Pınar, ortalığı karıştıracak bu yazışmayı görünce öfkeyle dekana ve direktöre e-mail yazar. Umut Özkırımlı'nın hiçbir sorumluluk almadan kişisel bir mazeretle danışmanlıktan çekilecek olmasına razı değildir.

19.17

"Merhaba, AB portalından Marie Curie süpervizörlüğü ile ilgili bir bildirim aldım. İstifa etmesine izin vermeyeceğim, bu şekilde değil. Bugün erken saatlerde Dalia'dan rica ettiğim gibi Umut'un süpervizörlük görevinden alınması için acil işlem yapılmasını rica ediyorum. Aslında bu daha önce yaptığım bir başvuru, ancak ayrıca resmi bir e-posta da gönderebilirim.

Bunu uzun zaman önce yapmalıydım.

Saygılarımla,

Pınar"

Pınar Dinç panik ve öfkeyle merkezdeki şenliğe geldiğinde Umut Özkırımlı da oradadır. Meslektaşlar yine kaygı ve öfke içinde gördükleri Pınar Dinç'in çevresini sararlar. Umut Özkırımlı üst kata çıkarak Facebook'ta şu postu paylaşır:

19:00 suları Umut Özkırımlı:

"İki gece önce, sevgi dolu bir kalp olan Julie ile yemekte, ikimizin de çok özlediği eski dost Fred'i yad ediyor, sevgi ve insanlık hali ile ilgili felsefe yapıyorduk. Bu akşam ofisimde oturuyorum, saat akşam 7, yalnızım, burada ne yaptığımı düşünüyorum… Lund artık evim değil. Ev, kendinizi yalnız hissettiğiniz, kayıtsız veya düşmanca [davranan] bencillerle çevrili olduğunuz yer değildir. Üzgünüm Lund. Sanırım yollarımız yakında ayrılacak." 


(Görsel 16 / 21 Mart 2018)

Pınar'ın mesajı üzerine dekandan hemen yanıt gelir:

20.07

"Teşekkürler Pınar, araştırma servisi birimine müdahale etmelerini (ve portal ekran dökümünü ekleyerek) isteyen bir mesaj gönderdim. İkinizi de haberdar edeceğim.

En iyi dileklerimle, Christofer"

O gece dekan üniversitenin araştırma projeleriyle ilgilenen birimiyle bağlantı kurarak duruma müdahale edilmesini ister. Ertesi gün Umut Özkırımlı muğlak ve şüphe uyandıran bir mesaj yerine, daha net bir mesaj yazar. 

22 Mart 2018

Umut Özkırımlı'dan EU portala:

Sevgili Marius, Size bahsedeceğim konu (5 yaşındaki oğlumun tıbbi durumuyla ilgiliydi - habis ve çok agresif bir çocukluk kanseri türü olan nöroblastoma ile mücadele ediyor ve şu anda durumu kritik) bambaşka ve ciddi bir konu yüzünden ikinci planda kaldı. Resmi bir soruşturma başlatıldığından, bu sorun çözülene kadar sizi arayamayacağım veya sizinle iletişime geçemeyeceğim. Sadece sizi bilgilendirmek istedim.

En iyi dileklerimle, Umut.


(Görsel 17 / 22 Mart 2018)

Aynı gün Pınar Dinç şikâyet dosyasını resmen dekanlığa sunar. Umut Özkırımlı'nın danışmanlıktan çekilmesi onun için yapıcı bir çözüm değildir artık. Yüzleşilmesi, hesaplaşılması gereken taciz konusunda hakkını aramakta kararlıdır. Bir daha hiçbir kadının böyle bir şey yaşamaması için çok zor ve yıpratıcı bir yola adımını atar.

Devamı gelecek...

Yazarın Diğer Yazıları

Sessizleştirme Harekâtı-7: Haysiyet ve dava

Bu kez süreci özetlemekle yetinmek zorundayım, çünkü hukukçu Dilek Bektaşoğlu Sanlı'nın, hukuk ve adalet arasındaki tarihsel mesafeden başlayarak Lund Bölge Mahkeme kararını nesnellikle açıklayan yazısına daha çok yer vermek istiyorum

Sessizleştirme Harekâtı - 6: Israrlı takip

Kimse dünyanın sahibi değildir. Başkasının hayatı kimsenin oyuncağı değildir. Sorumluluk almadıkça, kendini hizaya çekmedikçe hiçbir yara kapanmaz…

Sessizleştirme Harekâtı-4: İfşa son çaredir

Aynı anda hem kanıt isteyen hem de kanıtları görmeye katlanamayan kimilerinin düştüğü çifte standardı tamir etmek mümkün değil. Ama bir kadının nasıl bu noktaya geldiğini anlamak için bu yazışma ve belgeleri yayınlamak zaruri hale geldi; hele ki onun yazışmaları, mailleri ortalığa saçılmışken.