İttihat ve Terakki Partisi
Ocak ayındaki son açıklamaya göre 129 siyasal partimiz var... Listeye baktığımızda eskiden bellediklerimizin çoğunun yok olmadığını, Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Ecevit’in partilerinin yeni yöneticilerle yollarına devam ettiklerini görüyoruz.
Eskilerin devamı olduklarını iddia edenlerinkinden başka partiler de varmış ama varlıklarını pek sürdürememiş, son listede yer alamamışlar: Mesela, Ufak Parti, Yeni Yüzler Partisi, Diriliş Partisi gibi...
Seçim öncesi evrede beş- on kişi bir araya gelip, eski bir partinin adını (denizde boş buldukları şeytan minaresi kabuklarını ev edinen yumuşakçalar gibi) üstlenip siyasete atılanların neden öyle davrandıklarını anlamıyordum. Olasılıklar arasında emekliye ayrıldıktan sonra evde canın sıkılması ve kahveye gitmenin bu sıkıntıya çare olacak bir yöntem olarak benimsenmemesi, yerli ve yabancı TV dizilerinin iç açmaması gibi olasılıklar vardı ama son seçimde bu partilerin boş zamanları değerlendirmenin çok ötesinde, oldukça yararlı girişimler olduklarını kavradım: Seçime kadar dişini sıkar, sabırla beklersen, seçim arifesinde aniden gündemde belirebilirsin, şöhretin, mahallenin sınırlarının ötesinde, bazen çok ötesinde yankılar uyandırabilir. Koca, koca partilerin başkanları ile konuşur, onlarla yan yana durur, bir sürü basın mensubu karşısında demeçler verirsin.
Apartman yöneticin ve az ötedeki marketin Kayseri sana artık "başkanım" diye hitap etmeye başlar, askerlik ve sınıf arkadaşlarının bir süre gözdesi olursun.
Şairlerin Sultanı Baki, meşhur gazelinde "Kadrüñi seng-i musallâda bilüp ey Bâkî Turup el baglayalar karşuña yârân saf saf" demişti. A. Menderes Üniversitesi’nden Hasan Gültekin’in yorumuna göre,"Ey Bakî! Dostların senin değerini ve şairlik kudretini sen hayattayken bilemediler; ancak musalla taşında seni önlerinde görünce saygıyla durup saf saf el bağlayacaklar." demek isteyen şairin söylediklerini daha geniş bir kapsamda yorumlarsak onun, "insanların değerleri bazen kısıtlı sürelerde, bazen de iş işten geçtiğinde kavranıyor" dediğini sezer, ufak tefek partilerin liderlerinin yıldızlarının neden ancak böyle kısıtlı zamanlarda parladığını anlayabiliriz.
Ufak partilerin liderlerinin alın yazıları bin bir gece masallarındaki Şehrazat’ınkine benzer: Sultan, Şehrazat’ı anlattığı merak çekici öyküler sona erdiğinde itlaf ettirecektir. Ufak partilerin liderlerinin de gündemde kalmalarının süresi, lafı uzatabilme yetenekleriyle doğru orantılıdır. Söyleyecekleri tükendiğinde kamuoyu bu kimseleri bir kenara iter, genellikle önceki siyasi mevtalar gibi yok olur giderler.
Bu ufak tefek liderlerin nasıl kıvırdıklarını iyice gözlemledikten sonra ilk fırsatta böyle bir adı büyük, kendi ufak, bir merdiven altı partisi kurmaya karar verdim. Emekli olduktan sonra canı sıkılan ya da doyurucu bir işi olmayan yurttaşlarımdan birkaçını toplayıp bir parti kuracağım.
"İttihat ve Terakki" mi yoksa "Yeniden İttihat ve Terakki" mi olacağına henüz karar vermiş değilim. Kararım kesinleştikten sonra Enver Paşa’nın, Talat Paşa’nın ve Cemal Paşa’nın resimlerini çoğaltıp, Bab-ı ali’de merkez için bir kat tutup bunlarla donatacak, partinin kuruluşu ile ilgili evrakı Valiliğe verdikten sonra Enver Paşa’nın ve Talat Paşa'nın Şişli'deki Abide-i Hürriyet Tepesi'nde bulunan mezarlarını ziyaret ederek faaliyete geçeceğim.
Bir dahaki seçimlere kadar beklemem... En yakındaki ara seçimlerin arifesinde önce Kılıçdaroğlu’na gider birkaç ilin belediye başkanlıklarını verirse onu destekleyeceğimi söyler, kabul etmezse basın toplantısı yapar, her felaketin Kılıçdaroğlu’ndan kaynaklandığını ileri sürer, yönümü Erdoğan’a çeviririm.
Unutmamam gereken bir husus var: Bu ülkede partiler sık sık kapatılıyor; bunun önlemini alacağım: Bir de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurdurup onu, partim kapatıldığında katılacağım yer olarak yedekte tutacağım.
İlk seçimde oyların yüzde altmışını alacağım konusunda hiçbir şüphem yoktur.