17 Ocak 2025

Dinazorlar iyi ki yok oldular!

Dikta rejimlerinde ülkeleri yönetenler, ebediyen iktidarda kalmak için her yola başvururlar; değişim -onlar açısından- felakete yol açar. Öyle ise diktatörlük, bir ülkede yaratıcılığa, olumlu sonuçlara yol açan değişimlere engeldir

Memeli hayvanlar yeryüzünde ilk olarak en az 170 milyon yıl önce belirdiler. 66 milyon yıl önce dünyaya büyük bir asteroidin çarpması, dinozorların neslinin tükenmesine yol açtığında memeliler varlıklarını sürdürdüler. Memelilerin boyutlarının dinazorlarınkinden çok ufak olması gibi bazı niteliklerinin, yok olmamalarına yol açtığına inanılır.

Dinazorların yok oluşlarını izleyen ilk 10 milyon yıl içinde memeliler, önce giderek irileştiler, sonra da daha büyük beyinler geliştirmeye başladılar. Sonuçta insanlar da türedi.

Ünlü paleontolog Steve Brusatte, "Dinozorların yerini alan memeliler başlangıçta oldukça aptaldılar ama felaketten milyonlarca yıl sonra birçok memeli türü, yeni ekosistemler oluşturmak için birbirleriyle rekabet ederken daha büyük beyinler geliştirebildiler" demiştir.*

Bu muazzam olay, “değişme”nin “gelişme”ye yol açtığını yansıtan birçok olgudan bir tanesidir. Değişmenin olumlu gelişmelere yol açtığını yansıtan bir örnek daha sunalım:

14. yüzyılda Avrupa'da insanların üçte birini yok eden veba salgınının eninde sonunda rönesansa yol açtığı bilinir: Veba salgınının yayıldığı tarihten önce dinin, kitabın dediklerini yerine getirirse dünyada sakin bir hayat yaşayacağına, ölünce de cennete gideceğine inanan insanlar, kitaba uymakta kusur etmedikleri halde birden bire anasını, babasını, karısını , çoluğunu, çocuğunu yok eden bu salgınla karşılaşınca, işleri güçleri dua etmek olan din adamlarının da hastalanıp yittiklerini görünce, “Dinin her şeye çare olmadığı”, kilisenin her konuda yol gösterici olamayacağı sonucuna varmışlar, bu gelişmeler, aklın, bilimin ön almasına neden olmuştur . Burada da değişme, eski koşullardan sıyrılmaya, gelişmeye yol açmıştır.

Değişme sadece doğal nedenlerle gerçekleşmez, sosyal koşulların el verip vermemesi de bu açıdan önemli sonuçlara yol açar: Bir ülkede değişime uygun koşullar geçerli ise orada değişimlere neden olacak yaratıcı düşünceler yürürlüğe konabilir.

Ülkemizden bir örnek verelim: Kızıma bakan bir kadın anlatmıştı:

-Bizim köyde az kalsın kıyamet kopuyordu.

-Nasıl?

-Katırın biri yavrulamıştı! Köyün bilmişleri, bunun bir kıyamet habercisi olduğunu söylemişlerdi.

-Ne yapıldı?

-15 metre derinliğinde bir çukur kazıldı, katır ve yavrusu katledilip içine atıldı. Sonra kat kat beton dökülerek çukur kapandı; böylece kıyamet önlenmiş oldu.

Katırlar nadir de olsa bazen gebe kalır ve doğururlar. Ancak, insanların çoğunun bildiklerinden, görüp duyduklarından kıl payı farklı olana bile tahammül edemedikleri bir yerde, yaratıcılık alan bulamaz, yenilik pek güç gerçekleşir.

Ünlü Osmanlı gezgini Evliya Çelebi'den de bir olgu sunalım:

Çelebi’nin verdiği bilgilere göre örnek vereceğimiz olay şöyle gerçekleşmiştir: “Silahtar Kara Mustafa Paşa Sivas valisi iken Turhal nahiyesinden bir grup köy halkı toplu halde paşanın huzuruna gelip bir kutu içinde bir beyaz fil yavrusu getirmişlerdi. Paşaya, ‘Bu filceğizi bizim köyümüzden henüz bakire bir kız doğurdu. Şimdi hakimimiz, kızın babasını, annesini, akrabalarını hapsettirdi. Bu filceğiz de yaşıyordu. Subaşı onu ebeye boğdurdu. Sultanımızdan rica olunur, anlayışlı ağa kulunuzu gönderip, kızı ve annesini hapisten çıkartarak huzurunuzda hakkı yerine getirirseniz’ diye rica ettiler. 

Divanda bulunanlar bu fil çocuğu görüp hayrette kaldılar. Paşa bana, ‘Evliya Çelebi, Bu görevi sana verdim, hepsini divana getirelim, görelim kız oğlan kız ola ve insan oğlundan ola fil doğura. Bu ilahî sırdır. Tez var, bunu yapanların hakkından gelip divana getir’ dedi. 

Ben bu olmayacak işi duyunca dedim ki ‘Bu kabahati edenin hakkından gel buyurdunuz. Bunu yapan, yaptığından sual olmayan Rabbül-alemindir, yaratma hikmetini göstermek için böyle yapmıştır. Ben kimin hakkından geleyim? Sultanım, bu sırrı yaymayınız. Bütün dünyada Osmanlı ülkelerinde kadınlar fil doğurur imiş, diye destan olur. Hemen bu davaya göz yummak gerekir.’ **

Evliya Çelebi, o çağda sıradışı bir olay gerçekleştiğinde bunu bir olumsuzluğun belirtisi kabul eden Sivas Valisi ve orada yaşayan halktan farklı biri olduğundan, zekâ kat sayısı, görgüsü elverdiğinden olayı farklı algılamış, kızın fil doğurmadığını, doğanın, nadir görülen anormalliklerden birine sahip bir bebek olduğunu muhtemelen anlamış, kimsenin hapse atılmaması, cezalandırılmaması için yaratıcı bir açıklama yapmıştır.

Öyleyse?

Bütün bu gerçeklerden, gözlemlerden belki beklenmedik ama alabildiğine önemli bir sonuç çıkmaktadır:

Dikta rejimlerinde ülkeleri yönetenler, ebediyen iktidarda kalmak için her yola başvururlar; değişim -onlar açısından- felakete yol açar. Ülkenin tüm kurumlarında mevcut nizamın değişmemesini güvenceye almak için ancak yönetimin varlığını pekiştirecek değişimlere izin verilir. 

Öyle ise diktatörlük, bir ülkede yaratıcılığa, olumlu sonuçlara yol açan değişimlere engeldir, giderilmesini gerektiren binlerce nedenden biri de işte budur.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni yılda ekonomiyi pekâlâ düzeltebiliriz!

Ekonomi, düzelmeyip gün geçtikçe böyle battıkça artık önyargısız olmak ve farklı gelir arttırıcı yollara başvurmaktan başka bir çare kalmamıştır

Chicken sexing / Civcivlerin cinsiyetlerini anlamanın güçlüğü

En başarılı civciv cinsiyeti belirleme eksperleri, ellerine alıp inceleyebildikleri yaratıkları bile güç değerlendirebiliyorsalar, kadın doğumcunun kalın palto giymiş hamileyi teşhiste zorlanması mazur görülebilir

Uyuşturucu alışkanlığının ilacı bulundu mu?

Yıllardır alınagelen sosyal, siyasal, polisiye, tıbbi, velhasıl tüm önlemlere rağmen konu çözülememekteydi

"
"