Jeopolitik olaylar 2025'te küresel ekonomiyi etkilemeye devam edeceğe benzer: Orta Doğu'daki ve Ukrayna'daki savaşlar, bu çatışmaların enerji fiyatları üzerindeki etkisi nedeniyle küresel ekonomi için risk oluşturuyor. Petrol fiyatlarındaki oynaklık her an ciddi inişlere, çıkışlara dönüşerek ekonomiyi büyük çapta etkileyebilir.
2025’ in başında küresel durgunluk korkuları artıyor ve birçok büyük ekonominin tahlilleri endişe verici olasılıklar yansıtıyor. Gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) iki çeyrekte üst üste daralması ile karakterize resesyon, ekonomik faaliyetlerde önemli bir düşüşü yansıtıyor.
Trump yönetiminin ekonomide olası korumacı politikaları endişelere yol açıyor. Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan Almanya, ciddi baskılar altında. Yüksek enerji fiyatları, jeopolitik gerilimler ve ABD ile Çin ile olası ticaret aksaklıkları sanayi sektörü üzerinde ağır bir yük oluşturuyor ve yavaşlama korkularını artırıyor.
Birleşik Krallık da resesyonun eşiğinde; revize edilmiş GSYİH rakamları 2024'ün üçüncü çeyreğinde sıfır büyüme göstererek durgunluğun sinyalini veriyor.
Bütün bu olasılıkların etkileyeceği bir Türkiye'de neler olabilir? IMF'nin Türkiye için 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 3,0, 2025 yılı büyüme beklentisi yüzde 2,7 olarak kaldı. IMF, Temmuz raporunda bu yıl için yüzde 3,6, gelecek yıl için yüzde 2,7 olan beklentisini dördüncü gözden geçirme değerlendirmesinde sırasıyla yüzde 3,0 ve yüzde 2,7 olarak revize edildi. Bu öngörü, 2025 in ekonomimiz konusunda daha iyi beklentiler yansıtmıyor.
Bu tahlillere yol açan ekonomik koşullar yıllardır sürmekte ve ne yapılsa düzeltilememektedir; öyleyse klasikleşmemiş gelir sağlama usullerini gözden geçirip bunların hangisinden yararlanabileceğimizi anlamaya çalışmamız gerekmez mi? Folu az ve yumurtası kıt zamanlarda gelir çoğalttığı bilinen eski yöntemlerden bir kaçına göz atmanın zamanı gelmiştir:
A. Çarlık Rusyasında arada sırada köylünün biri konu komşuya seslenirmiş:
-Bizim kilisenin eski papazı İgor’ u hatırladınız mı?
-Evet?
-Bu gece rüyamda onu gördüm.
-Ne dedi?
-Hasta teyzemin ölmeyeceğini söyledi.
Rüya görenin hasta teyzesi o ara ölmeyince halk rahmetli İgor ‘un ermiş olduğuna karar verirmiş: O zaman bu adamın mezarı açılır, kemikleri toplanır, papazlara özgü giysiler giydirilip kilisenin duvarında oluşturulan bir vitrine yerleştirilmiş.
Köyde ermiş bir kişinin mezarının bulunduğunu duyan komşu köylerin halkı akın akın adak adamaya gelirlermiş: Dindar turistlere barınma, beslenme ve hediyelik eşya sağlanması gerektiğinden vitrinlere yerleştirilmiş ermiş kimseler, Princeton Üniversitesi Ortaçağ Tarihi emekli profesörü Patrick Geary göre yalnız onları bulunduran köyler için değil, aynı zamanda o köylere giden yol üzerindeki manastırlar, kiliseler ve kasabalar için de önemli bir gelir kaynağı haline gelirlermiş.
B. ABD’li yazar Truman Capote,“ Tiffany'de kahvaltı” başlıklı romanında özgün bir gelir sağlama yöntemi anlatmıştır:
Köyün birinde çocuklar yeni yumurtadan çıkmış civcivlerin arasında bir tanesinin üç bacaklı olduğunu görünce bu tuhaf civcivi “Korku ve Eğlence Müzesi” adını verdikleri bir bahçede büyüklere 5 sent , küçüklere de 2 sent karşılığında göstermeye başlamışlar. Yazar, müze, üç bacaklı civcivin ölmesi nedeniyle kapatılıncaya kadar çocukların 20 dolar topladıklarını söylüyor.
C. Tumbleweed, ABD’de kurak yerlerde yetişen, kuruduğunda, dibinden koparak küresel kütleler oluşturan ve rüzgâr estiğinde uzaklara kadar yuvarlana yuvarlana hızla giden bir çalıdır. Hollywood’daki film yapımcılarına göre çölde fırtınayı en iyi yansıtan görsel malzeme bu çalıların rüzgar etkisiyle yuvarlanıp uçuşmasıymış. Çölümsü bölgelerden bu bitkileri toplayıp film yapımcılarına satanlar iyi para kazanırlarmış.
D. Cerrahpaşa’da okuyan iki tıp öğrencisinden dinlemiştim:
-Bir gün ilginç bir ilan okuduk: ”Başka bir ülkeye taşınmak zorundayız. Tibet Mastifi cinsi köpeğimizden ayrılmak zorunda olmamız bizi çok üzmektedir. Onu, ciddi ve şefkatli bir köpeksevere vermek istiyoruz.”
Hemen gugullayıp baktık, erkeklerin boyu 70 santimi bulurmuş ve 40-70 kilo çekerlermiş. Dişileri daha ufak olurlarmış.
Tibet köpeğinin sahiplerine gittik; “Bizim de böyle bir köpeğimiz vardı. Çalındığından beri depresyondayız” dedik; sonra hayvana dair ne okumuşsak hepsini çalınmış köpeğimize baktığımızda öğrendik deyip bir bir saydık. Sevindiler, köpeklerine iyi bir yuva bulduklarına inanarak onu mama kabı ve tasmasıyla beraber bize verdiler.
Tibetliyi bir hafta sonra sattığımızda çok iyi para kazanmıştık.
Ekonomi, düzelmeyip gün geçtikçe böyle battıkça artık önyargısız olmak ve farklı gelir arttırıcı yollara başvurmaktan başka bir çare kalmamıştır.