03 Mayıs 2024

Vekilleri kura ile seçsek ne olur?

Birçok ülkede seçimlere az sayıda vatandaşın katılması, politikanın çeşitli kademelerinde görülen yolsuzluklar vb. demokrasinin nasıl sürdürüleceği konusunda endişeye ve bu nedenle araştırmalara yol açmıştır. Siyasette temsil edilmediğini hisseden seçmenlerin sayısı az değildir. Acaba milletvekillerinin seçilme yöntemleri bu aksaklıklara yol açan önemli bir unsur mudur? Öyle ise nasıl düzeltilmelidir?

Bugün yürürlükte olan siyasi sistemlerin sıradan vatandaşları dışlayacak şekilde işlediğine inananların sayısı az değildir. Seçtiğimiz milletvekillerinin çoğu bambaşka aktörlerin, özellikle belli grupların, güçlülerin çıkarlarını öncelleyen siyasi partiler tarafından yönetiliyorlar.

Siyaset bilimci John Dryzek'in Avustralya'nın federal parlamentosu konusunda söyledikleri, birçok parlamento için geçerlidir: "Partili siyasetçiler birbirlerini dinlemiyor, düşünmüyor ve fikirlerini değiştirmiyorlar." Dryzek'e göre, iyi müzakerenin başarısının temel ölçütü, ilgili kişilerin fikirlerini değiştirmeye istekli ve yetenekli olup olmadıklarıdır. Parti siyaseti, politikacıların bunu yapma yeteneğini kısıtlamaktadır. Bu düzende vekiller, parlamentoda söz aldıklarında birbirlerini ikna etmek için değil, bu konuşmaları izleyen kamuoyunu belli yönlerde etkilemek için konuşuyorlar. 

Demokrasinin sorunlarını çözmek için formüller arayanlardan bir kısmı, siyasi temsilcilerin parti süzgeçlerinden geçerek aday olup seçilmeleri yerine bir çeşit kurayla görevlendirilmelerini önermektedirler. Buna "sortition"(sıralama) diyenler var. Bu yolun, özel çıkarlara ve siyasi partilere bağlı seçilmiş yetkililer yerine, vatandaşlara daha yararlı politikalar geliştirebilenlerin görevlendirilmesine yol açacağına inanılıyor.

Dryzek, üyeleri kura ile seçilecek bir meclisinin oluşturmasını öneriyor. ABD vatandaşlarının mahkeme jürilerinde görev yapmak üzere çağrıldıkları gibi, herhangi bir yetişkin vatandaş da hayatının bir döneminde bu mecliste görevlendirilebilmelidir. Dryzek'in "Halk Meclisi" olarak adlandırdığı bu meclisin üyeleri, bir ceza davası konusunda karar belirlemek yerine, mevzuatı müzakere edip oylayacak, böylece ülkenin nasıl yönetileceğine karar vereceklerdir.

Belki önce, sadece partilerin daha az engel olabileceği yerel düzeydeki meclislerin üyeleri kura yoluyla saptanabilir. Paris'te kurayla seçilen ve yerel gündemin belirlenmesinden sorumlu olan bir Yurttaşlar Meclisi vardır. Belçika'nın Ostbelgien kentinde de kurayla seçilen bir yerel konsey mevcuttur. Bunların her ikisi de daimi organlardır. Avrupa'nın birçok yerinde belirli konuların tartışılması için geçici yurttaş meclisleri oluşturulur. 

2008 ekonomik krizi, Britanya'da Brexit referandumu, 2016 ABD başkanlık seçimi ve buna paralel olarak sosyal medyanın "sahte haber", "seçmen manipülasyonu" konularında artan etkisi, demokrasinin hastalıklarına dair tartışmaları tetikledi. 2013'te İrlanda'daki Yurttaşlar Meclisi, 2010'da İzlanda'daki anayasal reforma ilişkin Yurttaşlar Komitesi gibi çeşitli deneyler yoluyla kura, siyasi arenada yeniden gündeme geldi. Konu, 2017 deki Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de tartışıldı.

12 Ekim 2012'de bazı akdemisyenler The Policy Institute ile işbirliği yaparak "Demokratik Bir Teori Olarak Piyango" başlıklı bir çalıştay düzenlediler. Farklı konularda araştırma yapmış olan bu akademisyenler, modern demokrasilerde kura kavramını tartışmak için bir araya geldiler. Toplantının sonucunda yayımladıkları raporlarda kura usulünün siyasi sürece katkıda bulunabileceği belirtidi.

Bazı siyaset bilimcileri, bu yöntemi, yasama organı için seçilenleri, kuraya benzer usullerle saptanmış vatandaşlarla değiştirmek yerine iki sistemin karışımını öneriyorlar. John Gastil ve Erik Olin Wright (2019) biri seçim, diğeri de kura yoluyla görevlendirilmiş iki yasama meclisinin oluşturulmasını uygun görmüşlerdir.

Kura ile seçilenlerin oluşturduğu halk meclisinin, yasalar konusunda yetkili olması, yasaların uygulanmasına ait yetkilerin ise klasik yöntemle seçilmişlerin yer aldığı bir kademenin işlevi olarak kabul edilmesi düşünülebilir.

Kura sisteminin benimsenmesi kolay mıdır?

Değildir; çünkü çoğumuz, oy vermenin gerçek demokrasinin temel taşı olduğunu düşünürüz ve demokrasiye doğru gidişi, "özgür ve adil" seçimlerin yapılmasına göre değerlendiririz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bile oy vermenin temel haklarımızdan biri olduğunu söyler.

Oysa yöneticilerin kura benzeri yöntemlerle görevlendirilmesi düşüncesi yeni değil.

Bu uygulama antik Atina'da geçerli olmuştur. Usul, Orta Çağ'da terk edilmiş, ancak Rönesans'ta Bologna (1245), Vicenza (1264), Novara (1287) ve Pisa'da (1307) ve özellikle Venedik'te (1268) zamanla yeniden benimsenmişti. Venedik, aristokrat ailelerin kontrolünde olan bir oligarşiydi. Bu yerde aristokrat ailelerin aralarında oluşabilecek gerilimleri önlemek amacıyla, en yüksek yönetici rütbesi olan doge'u atamak için, seçim-kura karışımı tuhaf bir sistem kullanılırdı. Bu son derece karmaşık sistem ile yolsuzluklar önlenmiş, süreç meşruiyet kazanmıştı. Tarihçiler, kura usulünün Venedik'in kültürel, ekonomik ve politik gelişimiyle örtüştüğü konusunda hemfikirdirler.

İhtiyaç ne kadar acil olursa olsun çözüm formüllerinin kolayca benimsenmeleri beklenmemelidir; bazı coğrafyalarda bu özellikle güçtür. 1957'de Ankara'ya büyük bir cami yapmak amacıyla açılan yarışmayı kazanan Mimar Vedat Dalokay'ın projesinin inşaatına 1962'de başlandıktan sonra "Kubbesi yok, camiye değil eve benziyor" gibi tepkilerle yadırgandığını, tepkinin yaygınlaşması üzerine uygulanmasından vazgeçildiğini, yerine İstanbul'da 16 yüzyılda inşa edilmiş camilerin betonarme benzerlerinden olan Kocatepe camisinin dikildiğini anımsarsak bu tür formüllerin ilk deneneceği yerlerden biri olamayacağımıza kesin gözüyle bakabiliriz. Öyleyse ve konu bu çapta önemliyse tartışmaya ne kadar erken başlarsak o kadar iyi olur!


Kaynaklar

  1. https://isps.yale.edu/news/blog/2023/09/redefining-democracy…
  2. Legislature by Lot: Transformative Designs for Deliberative Governance
  3. Chaum, D., Random-sample voting
  4. https://www.internetjustsociety.org/cosmoblog/what-if-politicians-werent-elected

Yazarın Diğer Yazıları

AKP, CHP'nin gerisinde kaldı; başka bir şey olmadı mı?

İktidarın ikinci plana düşmesi çok önemlidir ama iktidarın dayanağı olan, her fırsatta vurguladığı düşünce ve inanç tarzının etkisini yitirmesi çok daha önemlidir ve kalıcıdır

AKP artık birinci parti değil! Sonra ne olur?

Otoriter bir rejimden demokrasiye geçiş ne zaman sona erer? Bu sorunun cevabını vermek öyle kolay değil; demokrasiye yöneliş ile demokrasinin pekişmesi arasında fark var. Demokrasinin, bir kez varıldığında, sonsuza dek duvarlarındaki muhallebileri yalayacağımız bir cennet olmadığını da unutmamız gerekir; demokrasi daha çok Tokat'ın bazı yörelerinde oynanan omuz halayına benzer, alttakilerin omuzlarına basmış, keyifle oynayan kimseleri taşıyanlar yorulduklarında sona erer

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir