04 Ağustos 2024

İsrail - Hamas savaşında taraf tutarken düşünmemiz gerekenler

Hamas-İsrail çatışmasının, savaş etiğinin kriterleri açısından iredelenmesinin, o ya da bu tarafı suçlamanın kolay olmadığını görüyoruz. Peki, öyleyse bu savaşın sonlandırılmasını istemek için bayrak yakıp taraflardan birini lanetlemekten başka yol, ileri sürebilecek başka gerekçe yok mudur?

2023 Ekim ayının sonunda Hamaslıların İsrail'de bir müzik festivalinde eğlenlere saldırması, kimini katledip, kimini esir alıp götürmesiyle başlayan savaş sürüyor. Coğrafyamıza yakınlığı, çeşitli açılardan etkilenmemizin olasılığı, bu savaşı gereğince soğukkanlı ve objektif bir şekilde irdelememizi gerektirmektedir.

İsrail'in o tarihten bu yana sürdürdüğü askeri operasyonları "orantısız" olarak nitelendirenler, sivil can kayıplarının çok fazla olduğunu belirtenler, birçok ülkede İsrail yöneticilerini kınayan mitingler tertip ediyorlar. 

Silahlı çatışmalarda orantılı olmanın geçerliliği ve sivillerin gözetilmesi konusunda uyulması gereken standartlar nedir? Bu konuda yapılmış yayınlara baktığımızda savunma amacıyla güç kullanımı hem gerekli hem de orantılı olmalıdır. Ancak, ötedenberi devam etmekte olan silahlı çatışma bağlamındaki saldırılar, aynı sınırlamalarla bağlı değildir. İsrail devleti, Hamas'ın 2023 Ekim'deki saldırısına verdiği tepkinin, eskiden beri devam eden silahlı çatışmanın bir parçası olduğunu ve bu nedenle burada Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, 7. Bölüm, 51. maddede belirtilmiş olan meşru müdafaa gerekçesinin geçerli olduğunu belirtiyor. İsrail, sivil kayıpların çokluğunu, Hamas'ın silahlı elemanlarının, hastane, okul gibi sivil odaklarda konuşlanmış olmasına bağlıyor.*

Hamas-İsrail çatışmasının, savaş etiğinin kriterleri açısından iredelenmesinin, o ya da bu tarafı suçlamanın kolay olmadığını görüyoruz. Peki, öyleyse bu savaşın sonlandırılmasını istemek için bayrak yakıp taraflardan birini lanetlemekten başka yol, ileri sürebilecek başka gerekçe yok mudur?

Vardır .Bbunu özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının sonunda gerçekleşenleri karşılaştırınca anlıyoruz.

Birinci Dünya savaşı sona erdiğinde, Fransa'nın Başbakanı olan Georges Clemenceau, savaşın mağluplarından Almanya'nın en ağır şekilde cezalandırılması gerektiği konusunda ısrar ederek,Versay Antlaşması'nda şu maddelerin yer almasını sağlamıştı:

Almanya, Alsace-Lorraine sınır bölgesini (1871'deki Fransa-Prusya savaşında Fransa'dan alınan) Fransa'ya iade edecek. Bir miktar Alman toprağı Belçika'ya devredilecek. Fransa, Almanya'nın kömür zengini Saar bölgesini işgal edecek. İtilaf Devletleri, Ren Nehri'nin batısındaki tüm Alman topraklarını işgal edecek. Halkının çoğu Alman olan Sudetenland Çekoslovakya'ya verilecek. Baltık'taki Alman liman şehirleri Polonya'ya verilecek.

Ayrıca Almanya, İtilaf Devletleri'ne 33 milyar dolar tazminat ödemek zorunda bırakıldı.

Versay Antlaşması'nın getirdikleri, savaşın yıkım ve kayıplarına eklenince Alman halkının yaklaşık on sene ekonomik açıdan çok sıkıntılı günler yaşamasına, açlık çekmesine vb. yol açtı. Bu sırada hiperenflasyon ülkeyi çok sarstı ve Kasım 1923'e gelindiğinde 42 milyar Alman Mark'ının değeri bir Amerikan sentine eşdeğer oldu.

Bu kadar eziyet ve sıkıntı Alman halkında kolay tükenmez bir nefret duygusunun birikimine ve Versay'ın sonuçlarını tanımayacağını ilan eden Hitler gibi bir diktatörün iktidara gelmesine yol açtı.

Hitler'in saldırılarıyla başlayan İkinci Dünya Savaşı'nda milyonlarca insan öldü. 

İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Fransa'da başbakan Robert Schuman idi. Schuman, "Clemanceau'nun yaptığını tekrarlarsak üçüncü savaşın tohumlarını ekmiş oluruz." dedi ve savaşın galibi Müttefikler, bu sefer Alman halkını cezalandırmayıp , savaşın sorumlusu olduğunu düşündükleri sivil ve askeri yöneticileri cezalandırdılar.

Schuman, savaş için kömür ve çeliğin gerekli olduğuna inanıyordu: Bu nedenle Almanya ve Fransa'nın kömür madenleri ve çelik fabrikalarının bu iki ülke tarafından birlikte yönetilmesinin de sulhun korunmasında etkin olacağını ileri sürdü ve içinde hem mağlubun hem de kazanmışın yer aldığı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu da kuruldu.

Robert Schuman savaşların klasik sonucu konusunda binlerce yıldır süregelen tutum tarzına yani "Kazanan, kaybedene istediğini yapar, ezer büzer, böler, parçalar" kavramına önemli bir alternatifle karşı çıkmış, "Bunları yaparsak nefret, düşmanlık son bulmaz, yıllar sonra yeniden başlar ve sürer. Öyleyse ağır bastığımızda ya da kazandığımızda o ana dek düşman bildiğimiz insanları böyle cezalandırmak, eninde sonunda kazananlara da kaybeden kadar zarar verir." görüşünü savunmuştu.

Schumann'ın bu ilkesini anımsamak savaşın durdurulması için ileri süreceğimiz çok geçerli bir gerekçedir.


* Peter C. Combe: Israel – Hamas 2024 Symposium – Ruminations on the Legal, Policy, and Moral Aspects of Proportionality. Lieber Studies, Şubat 9, 2024

Yazarın Diğer Yazıları

Gülen neler düşündürür?

İnsanlar kritik düşünemediklerinde, mensup oldukları dinin, tarikatın başında bulunanlara kayıtsız şartsız baş eğdiklerinde, başka ülkelerin çıkarlarına bazen de hem başka ülkelerin çıkarlarına hem de hesabı, kitabı öz-çıkarlarına denk düşmeyen yerel politik gruplara alet oluyorlar

Kralın yalakaları

Maliye Bakanı basın toplantısında “darbe” lafının duyan gazetecilerin merakı üzerine, “Yanlış anladınız. Darp etmek, vurmak demektir, eğlenirken üstüne vurulan çalgı aletine “darbuka” deriz. İşte biz bu vergiyi, çalıp oynamayı yani neşeli bir şeyin habercisi olacağı için böyle adlandırdık” dedi.

Diktatörler ne zaman giderler?

İktidarının sonunun yaklaştığını daha kolay kavrayabilecek bir diktatörün gereksiz çatışmalara girişmek yerine muhalefetle bir şekilde uzlaşıp yerini terk etmesine, böylece belki de yanlışlarının, günahlarının tarih nezdinde daha mülayim bir üslupla irdelenmesine yol açabilir

"
"