22 Ağustos 2016

Memleketin en korkunç yazı

Aslı Erdoğan da tutuklandığında ümidim soldu benim…

Memleketin en kötü yazıydı…

Peş peşe korkunç şeyler yaşanıyordu…

Yıllar sonra 2016 yazı için böyle mi yazılacak, böyle mi denilecek?

Büyük ihtimalle… Tabii eğer durum daha da kötüye gitmezse… Bundan da beter zamanlar beklemiyorsa bizi…

Şu uğursuz darbe girişiminin önlenmesinin yarattığı sevinç kursağımızda kaldı çünkü.

Acımızın, öfkemizin, isyanımızın biri yatışmadan diğeri dağlıyor yüreğimizi…

Terör, hukuksuzluk ve vicdansızlık sarmalında tek tük yükselen sağduyunun sesini güya itirafçılarla fırsatçı iftiracıların kaba gürültüleri bastırıyor.

Aslı Erdoğan da tutuklandığında ümidim soldu benim…

Özlediğimiz Türkiye’yi hayal eden; barışı özleyen, ötekileştirmeyen, anlamaya çalışan, insan haklarını önemseyen, adaletsizliğe karşı duran, gerek edebiyatçı gerek bilimci sıfatıyla “liyakatini” çoktan kanıtlamış birini tutukladıklarında…

Merhametsizlik ve empati yoksunluğu kutsandı böylece.

Merhametsizler ve empati yoksunlarıysa bir düğünü kana buladılar daha dün gece.

Vahşi cinayetlerine bir yenisini eklediler.

Yazın tam ortasındaki darbe girişiminin savuşturulmasıyla rahat bir nefes almış, 15 Temmuz’un bir milat olmasını ummuştuk.

Özgürlükçü demokrasiye giden yolda bir milat.

Görünen o ki kimileri milat yerine bir “silgi” olarak kullanmaya çalışıyor aynı tarihi, o tarihte atlattığımız badireyi.

Ondan önce işlenen bütün suçları silen, unutturan bir silgi.

Maalesef bu silme işinin başta gelen gönüllüsü de medya.

Artık yayınlanmayan Taraf’a ve onun yöneticilerine saldırmak için bahane arayan, birçoğu da birdenbire fırsat bu fırsat “açıklamalar” yapmaya başlayan bazı gazeteciler…

Gazetecilerin gazetecilik yaptıkları için suçlandıkları, bu suçlamaları da en çok gazetecilerin yaptığı bir medya…

FETÖ’nün ahlaksızca ve gerçekten tehlikeli darbe kalkışması Ergenekon ve Balyoz davalarına konu olan askerî darbe hazırlığı hakikatini ortadan kaldırıyor mu mesela?

Yoksa darbeyi “sizin çocuklar” yapsaydı bunda bir beis görmeyecek miydiniz?

Yargıyı ele geçirmiş FETÖ’nün kendi amaçları doğrultusunda sahte deliller üretip davayı sulandırması, gerçek faillerin yanına kendi muhaliflerini ekleyip bertaraf etmeye çalışması, mesleklerinin gereğini yapan gazetecilerin günahı mı?

Suçlayacaksanız yargıyı, emniyeti, orduyu ele geçirmiş yapıyı ve bu duruma mahal vermiş olanları suçlamanız gerekmiyor mu?

Karanlık ve korkunç bir oluşum olan FETÖ’yü bahane edip Batı demokrasisinden uzaklaşmayı hedefleyenler mi huzur getirecek buralara?

Tankların üstüne çıkarak darbeyi engelleyen bir halkın rotasını Tiananmen Meydanı’nda halkını katletmiş Çin Halk Cumhuriyeti ile otokratik bir liderin yönettiği Rusya’ya çevirmek mi kurtaracak?

Ülkenin yüzünü Batı’ya çevirmiş bir önderin izinden gittiğini söyleyenlerin Batı’dan kopma girişimleri dikkatinizi çekmiyor mu?

Batıcı olmaktan değil, Batı’nın benimsediği evrensel demokrasi kriterlerinden söz ediyorum.

O kriterleri kendi memleketimizde yerleştirmekten.

Türkiye’de bir iç savaşı kışkırtan, ülkenin bölünmesini, parçalanmasını isteyen güçler varsa çözüm bağışıklık sistemimizi güçlendirmektir.

Bağışıklık sistemini güçlendirecek, etkinliği kanıtlanmış tek ilaç ise özgürlükçü, katılımcı demokrasi.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ahmet Altan’ın dünya turu ve Nobel

Ahmet Altan cezaevindeki hücresinde anılarını yazarken “Ben sizi unutacağım ama siz beni hatırlayacaksınız” demiş...

Yazar, hayal gücü ve dünyayı dolaşmak

Ben bu defa müjdeler getiren bir eylül bekliyorum

Ahmet Altan’dan bir armağan

Washington Post’un 2017nin En Önemli 50 Kurgusu listesinde Ahmet Altan’ın ABD’de Endgame adıyla yayımlanan romanı da var