Toplumca iyi bir şeyler duymaya, iyi haberler almaya hasretiz ya çoktandır.
Hiçbir güzel haberi ıskalamak istemiyorum bu yüzden.
Kimse de ıskalamasın istiyorum.
Ama nedense olmuyor bazen. Hepimiz için ortak bir gurur vesilesiyken gözden kaçan, gündeme gelmeyen, duyurulmayan haberler gibi.
Washington Post’un 2017nin En Önemli 50 Kurgusu listesinde Ahmet Altan’ın ABD’de Endgame adıyla yayımlanan romanı da var.
Bu sene İngilizceye çevrilen Son Oyun Türkiye’de 2013 yılında basılmış ve 100.000 adetlik ilk baskısı çıktığı gün tükenmişti.
Paul Auster’dan Joyce Carol Oates’e, Arundhati Roy’dan Neil Gaiman’e dünyaca tanınmış yazarların kurguları arasında yer alıyor şimdi.
Listeye Ahmet Altan’ınki dahil yalnızca dört çeviri eser girmiş.
Biri İbranice’den, diğer ikisi Japonca’dan.
Onlardan biri de Japon yazar Haruki Murakami’ye ait. Murakami edebiyat dünyasında yüz yılın en önde gelen ve en popüler yazarlarından biri olarak değerlendiriliyor Türk okurlarının da bildiği gibi.
Washington Post gazetesi 15 Kasım tarihinde açıklamış bu listeyi.
Benim maalesef epeyce geç haberim oldu Ahmet Altan’ın Türkiye’ye verdiği bu armağandan.
Evet, bence Altan kadar hattâ ondan daha çok, biz, Türkler, sevinç duymalıyız böyle bir haberden.
Türkiye’nin bir yazarı, Türkçe’nin bir yazarı, dünya ölçeğinde bir başarı kazandığında bu toplumca bizim hanemize de artı puan olarak yansır çünkü.
Dünyanın bizim memleketimizin insanına bakışı olumlu yönde değişir.
Edebiyatçılar, sanatçılar, bilim insanları, sporcular hepsi için böyledir.
Onların uluslararası alanda elde ettiği başarılar o yüzden sevindirip gururlandırır bizi.
Her bir başarıları, kazandıkları her bir ödül kendi ülkelerine verdikleri birer armağandır.
Gazetenin internet sitesinde Ahmet Altan ve Endgame/Son Oyun için yazılmış birer tanıtım ve kritik yazısı da bulunuyor.
Bu yazılarda “Alexander Dawe’in İngilizce çevirisinin ilk kez Amerikalı bir kitleye önemli bir uluslararası yazar getirdiği”, Ahmet Altan’ın “dev bir kültür adamı” olduğu söyleniyor. Kitap, “Türkiye’de 250.000’den fazla kopya sattığı” vurgulanarak, “Jonathan Franzen’in Purity/Saflık romanının ABD’nin Türkiye’nin dört katı bir nüfusa sahip olmasına rağmen Endgame/Son Oyun’dan daha az satış yapması” açısından da ele alınıyor.
Kutuplaşmadan şikayet ettiğimiz, ortak sevinçler paylaşmayı özlediğimiz bir dönemde daha da değerleniyor gelen müjde.
Siyasal duruşunuz taban tabana zıt, dünya görüşünüz çok farklı, yaşam biçiminiz bambaşka olabilir.
Hiç fark etmez.
Sizin bir yazarınız, sizin dilinizde yazdığı bir yapıtla, yabancı bir lisana çevrilip yayınlandığı ülkede dikkate değer bir saygınlık kazanıyorsa, bu onur bütün toplumu çevresinde birleştirici bir unsurdur.
İnsanın en büyük aidiyetlerinden biri, belki de en önde gelenidir, konuşup, yazdığı dil.
Anadilinde kitaplar yazmak, o kitapların dünya dillerine tercüme edilip dünyaya açılmasını sağlamak başlı başına vatanseverlik sayılır aslında.
Hani “bir insan adı son kez anıldığında ölür” denir ya, bir dilde ne kadar çok yazılı eser verilirse, onlar başka lisanlarda kadar fazla okunursa o dil de o ölçüde ölümsüzleşir ve sağlıklı yaşar.
Başarı küçümsenebilecek bir şey değildir.
Mutluluğa sırtını dönecek bir iradeyi gerektirir özünde.
Yoğun ve zorlu bir çalışma bekler.
Vaktinizi, enerjinizi, hayatın güzelliklerine ayıracağınız zamanlardan vazgeçmenizi ister sizden.
Bunu yapabilenler, başarıya ulaştıklarında duyacakları hazza değişirler o zamanları.
Anlamak kolay olmayabilir ancak saygıyı hakkettiği şüphesizdir.
Bütün o zorluklara katlanmadan kazanılan onurdan pay almamıza sebep olanlara teşekkür borçluyuz.
Ahmet Altan “içerde” ama kitaplarıyla ülkesine dışarıda itibar kazandırmaya devam ediyor.