Düşünebilen her canlının insan olması, ne yazık ki insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmiyor. Oscar Wilde
Düşünme yetisinin verdiği gücün kendine yer bulmadığı spor dalı bulamazsınız. Her spor dalında başarılı olan sporcular, sporu uygularken kullandıkları organlarının fonksiyonlarıyla beyin fonksiyonlarını ortaklaşa çalıştırmayı başaran insanlardır.
Örneğin, basketbolu bir numaralar yönlendirir. İyi bir oyun kurucu guard’ı olmayan basketbol takımlarının başarılı olması imkansıza yakındır. Dikkat edin, basketbol antrenörlerinin boyu basketbolculara göre kısadır zira hemen hemen hepsi oyunculuk yıllarında guard oynamıştır.
Futbolda da fonksiyon birleşmesi 10 numaralarda yaşanır. Yüzlerce örnek verebiliriz. Alex’ten Batalla’ya, Hagi’den Zidane’a…
Tenis, voleybol, su topu aklınıza ne gelirse…
Sporu icra eden takımlar yaratıcı olmak istiyorlarsa, bu tip oyuncuları bünyelerinde barındırmak zorundadır. Sahip olmayan futbol takımları da ileride çoğalamaz, çoğaldığı az dakikalarda da sonuca gidemez. Tıpkı Fenerbahçe gibi…
Ya da Beşiktaş gibi Oğuzhan ve Sosa gibi sporculara sahip takımlar yoktan var ederek sayı yaparlar. Örneğin, Kjaer’in kendi kalesine attığı gol. O noktadan kullanılan serbest vuruş ancak o kadar rakip takımı zorlayan noktaya gönderilebilirdi. Akıl o noktanın özelliğini biliyor, ayak da topu oraya gönderebiliyor.
Teknik direktörlerin görevi ise bu noktada başlıyor. Bu özellikteki futbolculara saha içinde fonksiyonlarını kullanabilecekleri şansları yaratmak…
Şenol Güneş bunu başardı, başarıyor ileride de başaracaktır. Vitor Pereira, geçmişteki takımlarında fonksiyonları birleştirerek takımlar kurdu. Türev, İntegral gibi konulara doğru yol aldı ve çözülmesi güç takımların sahibi oldu. Bu da ona Portekiz Ligi’nde yenilgisiz şampiyonluk getirdi.
Fenerbahçe’de şu ana kadar neden başarılı olamadı?
Akıl ve yetenek fonksiyonlarını birleştirme yetisine sahip birçok futbolcuyu kadrosunda barındıran Fenerbahçe’deki bazı oyuncuların bu fonksiyon birleştirme görevi maç içerisinde ve art arda gelen maçların özelinde bağlantı kopuklukları da takımın genelini etkileyerek oturan karakter doğrultusunda Fenerbahçelilere istikrarlı futbol izletemiyor.
Beşiktaş bunu başardı mı? Hayır, sadece şansı ve Mario Gomez’i vardı.
Şansı neydi, Gökhan Töre. Gökhan İstikrarsız Töre olarak dünya futbolunda tanınan yetenekli futbolcu, ya karınca ya da ağustos böceği… Ortası yok. Karınca olması, Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısındaki şansı oldu.
Ve yine gördük ki Süper Lig’de forma giyen savunma oyuncularında (yerli yabancı fark etmiyor) yeti eksiği oldukça fazla. Bir noktaya o kadar çok yoğunlaşan pozisyondaş futbolcudan bahsediyoruz ki Mario Gomez, Van Persie gibi futbolcular zil takıp oynuyor. Fernandao da efeler gibi gövde gösterisi yapması gerekirken kaçırdığı goller sonrasında yedek kulübesine bakıyor.
Geçen sezon arkasında Enes Ünal varken, bugün Robin Van Persie var. Fernandao’nun kafayı toparlaması gerek, aksi takdirde işi zor.
Akıldan bahsetmişken, Vitor-Robin ilişkisinden Batman-Robin ilişkisi çıkmaz.
Başlangıçta dedim, teknik direktörler oyuncularının fonksiyonlarını sahada göstermelerini sağlamakla görevlendirilirler.
Bu sebeple, Fenerbahçe’nin Batman’e ihtiyacı yok. Zaten bir Robin’i var.
Son olarak, Cenk Tosun’u oynatmamasını o kadar güzel açıkladı ki ne Batman olmaya ne de Robin yaratmaya ihtiyacı olmadığını belirtti. Vitor Pereira’nın öncelikli görevini bana göre anlaması şart aksi takdirde başta kendisinin ardından takımının potansiyelini yerle bir edebilir.
Daha önce de yazdım, Vitor Pereira’dan ben umutluyum ama giderek Bilicleşiyor.
Çözümü yanlış yollarda arıyor.