31 Aralık 2021

Geçirgen bağırsak sendromu nedir, ne yapmalısınız?

Geçirgen bağırsağı iyileştiren bir hap henüz yok maalesef. Doğanın en önemli kanunlarından 'sebep-sonuç' kanunu burada geçerli

Geçirgen bağırsak terimi son yıllarda sosyal medya sayesinde çok yaygınlaştı ama tıbben bu durumu bağırsağın zaten var olan ve olması gereken geçirgenliğinde anormal bir artış olarak tanımlıyoruz.

Geçirgen bağırsak gerçekte nedir?

Karnımızda iç yüzey alanı 371,6 metrekare büyüklüğünde bağırsaklarımız var. Yani dış çevre ile aramızdaki en büyük bariyerimiz derimiz değil, bağırsaklarımız. Dokunduğumuz ve aldığımız nefesten daha fazla yediklerimiz dış dünyayla olan temasımızı oluşturuyor. Düzgün çalıştığı zaman sıkı bir bariyer sistemi, kan dolaşımına, dolayısıyla vücudumuza nelerin girebileceğini sıkı bir şekilde denetliyor. Bu alanda bozulmalar, çatlaklar, delikler olduğu zaman kısmi sindirilmiş besinler, toksinler ve bağırsak florasında bulunan bakteriler kan dolaşımına geçebiliyor. Bu durum hem bağırsağın kendisinde hem de vücutta inflamasyonu tetikleyip, normal bağırsak florasındaki değişikliklerle beraber hem sindirim, hem de diğer sistemlerde sorunlara neden oluyor. Bilim dünyası şu sıralar bağırsaktaki bakterilerdeki değişikliklerin ve inflamasyonun yaygın olarak gördüğümüz ciddi kronik hastalıkların gelişiminde oynadığı rolü gözler önüne seriyor1.

Geçirgen bağırsak neden olur, kimlerin başına gelebilir?

Aslında hepimizde geçirgen bağırsak durumu kısmen mevcut. Sonuçta bu bariyer tamamen geçirmez bir duvar değil ve olmamalı da. Geçirgen bağırsak sendromundan muzdarip olan bazılarımız DNA'sını yatkınlığından dolayı suçlayabilir ama tek suçlu aileniz değil. Modern yaşam tarzının kendisi, başta neler yediğimiz, bağırsak inflamasyonunun asıl sorumlusu olabilir. Liften yoksun, şeker, hayvansal kökenli doymuş yağlardan yoğun beslenme tarzı bağırsaklarımızda disbiyozisi, akabinde inflamasyonu başlatmaya yeterli görünüyor. Sürekli alkol kullanımı ve stresin de bağırsakta dengeyi bozmaya neden olabildiğini biliyoruz2. Hâlihazırda bağırsak geçirgenliğini arttıran Çölyak, Crohn ve irritabl (hassas) bağırsak sendromu'nun bu durumun oluşmasına neden olabileceğini biliyoruz. En büyük soru ise geçirgen bağırsak sendromunun vücutta başka hangi sorunlara neden olabileceği? Otoimmün (lupus, tip 1 diyabet, multipl skleroz gibi) hastalıklarla, kronik yorgunluk sendromu, fibromyalji, artritler, astım, akne, obezite ve hatta ruh durumu ile ilgili olduğuna işaret eden bilimsel yayınlar var. Bununla beraber sebep sonuç ilişkisini kesinleştiren klinik çalışmalarımız henüz yok.

Geçirgen bağırsak sendromuna neden olabilecek en önemli sebeplerden biri ketojenik beslenme olabilir. Zira yüksek yağlı beslenmenin bariyeri zayıflatarak ve inflamasyona neden olarak bariyere zarar verebilecek bakterilerin çoğalmasına neden olması çok olası3,4.

Sağlıklı bağırsaklara giden yol

Geçirgen bağırsağı iyileştiren bir hap henüz yok maalesef. Doğanın en önemli kanunlarından 'sebep-sonuç' kanunu burada geçerli. Sebep olan durumu düzeltmek sonucu değiştirir mi? Evet! Fonksiyonel tıp, hastalığın nasıl ve niçin oluştuğunu belirleyip, her bir bireyde hastalığın kök nedenine inerek sağlığı yeniden sağlamaya çalışır. Yaşam tarzı tıbbı ise sağlığın tanımı ve sürdürülebilirliğini tanımlayarak, kronik hastalıklardan korunma ve iyileşme alanlarında kanıta dayalı tıbbı günlük tıp pratiğine uygulamakla ilgilenir. Bir nevi daha koruyucu ağırlıklı ama tedavi kısmında fonksiyonel tıpla yolları kesişir. Yani iş size düşüyor.

Bağırsaklardaki disbiyozisi ve inflamasyonu tedavi etmek amacıyla, beslenmenin ağırlıkla bitkisel beslenmeye değiştirilmesi gereklidir. Vejeteryan ve bitki temelli beslenme sayesinde bağırsaklarda mikrobiyom dengesi düzelir, yüksek oranda bakteriyel çeşitlilik sağlanır. Bitkisel ağırlıklı beslenmede İndol ve p-cresol gibi üremik toksinler belirgin olarak daha azdır, çünkü bağırsak mikrobiyomunun başlıca besini liflerdir. Bitkisel ağırlıklı beslenenlerin bağırsak mikrobiyomları bağırsak duvarı hücrelerini besleyen kısa zincirli yağ asitlerini üretir. Daha açık olmak gerekirse bitkisel lif içeren yeşillik, sebze ve meyveler bağırsaklarınızı iyileştirir. Bağırsaklarımızı neyin iyileştirdiğini anlamak için yapılmış çalışmalara bakalım5.

Zonulin nedir?

Tam tahıl, baklagiller, mercimekler, meyve, sebze ve kuruyemişlerle beslenenlerde Zonulin seviyesi, bu şekilde beslenmeyenlere göre açık ara düşüktür. Zonulin bağırsakların iç duvarında dizili hücreleri birbirine bağlamaktan sorumlu bir proteindir ve bağırsak geçirgenliğinde kandaki miktarı artan bir belirteçtir. Bitkisel beslenmenin zonulin düzeyini düşürmesinin nedeni, yeterli lif tüketiminin bağırsakların normal yapı ve işlevini koruyor olmasıdır. Ayrıca yüksek lifli beslenmenin bir diğer yararı yağlı karaciğer hastalığından koruyor olmasıdır ki, zonulin seviyesi bu hastalarda yüksektir6,7.

Ne yapmalı?

Doğal lif içeren bitkisel beslenmeye geçmenizi öneririm. Lifin etkisini görmek isterseniz şu çalışmaya bakmanız gerekli. İki çalışma grubundan biri lifli, diğeri lifsiz makarna ile beslenmiş ve zonulin seviyeleri ölçülmüş. Aynı yiyecek ve tek fark lif içermesi. Sonuç lif eklenmiş makarna yiyenlerde zonulin seviyesi belirgin derecede düşük. Farkı yaratan tek şey lif ve bağırsak geçirgenliği daha normal8.

Geçirgen bağırsak sendromundan muzdarip olanların dikkat etmeleri gereken diğer bir nokta yeterli çinko almaları. Çinko pandemiyle beraber hayatımıza iyi ki girdi, diğer yararlarına şu anda değinmiyorum. Çinkonun bir diğer yararı da bağırsak geçirgenliğini düzeltmeye yardımcı olması. Destek olarak alabileceğiniz gibi bir taşla iki kuş vurayım derseniz bir kepçe mercimekle hem lif hem çinko alabilirsiniz9,10,11.

Tamamlayıcı tıp uygulayıcılarının en sık ilgilendiği konulardan biri de geçirgen bağırsak sendromu. Bu konuda onlarda bazı önerilerde bulunuyorlar ve önerilerinin çoğu zaten tıbbi literatüre dayanıyor12. Tamamlayıcı tıp demişken de zerdeçalı bu konuda atlamak imkansız. Çalışmalar artmış bağırsak geçirgenliğini onarmaya yardımcı olabileceğine işaret ediyor13,14.

Sağlıkla geçireceğiniz iyi bir yıl olmasını dilerim.



Referanslar

  1. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31717475/
  2. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31243854/
  3. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31268137/
  4. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30782617/
  5. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30453660/
  6. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/30453660/
  7. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25493023/
  8. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/23244539/
  9. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25520366/
  10. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16777920/
  11. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21185825/
  12. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31038350/
  13. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28935827/
  14. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/28733234/

Yazarın Diğer Yazıları

Beyin sağlığı, Omega 3 ve BDNF

Yeterli omega 3 tüketip tüketmediğinizi anlamanızın en iyi yolu omega indeksi’nizi ölçtürmektir

Zombi hücreler

Anti-aging tıbbı daha önce kader kabul ettiğimiz yaşlılığı tedavi edilebilir hastalıklar kategorisine sokmaya başladı ve bu kapsamda hücresel yaşlanma ve oksidasyon dikkat ve tedavi gerektiren bir sorun olarak ele alınıyor. Senolitik tedavi yani yaşlılığı bir hastalık kabul ederek tedavi eden ilaç araştırmaları şu an devam ederken, elimizde henüz tedavide kullanabileceğimiz bir ilaç imkanı sağlamasa da, elimizdeki bilgilerle neler yapabileceğimize odaklanalım

Saatleri ayarlama enstitüsü: Moleküler saatlerinizi nasıl ayarlarsınız?

Bütün bu saat yazısını sadece bilimsel bir meraktan dolayı değil, sağlığımız tüm bu saatleri senkronize tutmamıza bağlı olabileceği için yazıyorum