12 Mart 2014

Küçük Prens: BERKİN

268 gündür komada eriyen Berkin Elvan’ın ölümü hayatımızın akışını bıçak gibi kesti.

Nasıl nefes alacağız, nasıl devam edeceğiz hayata nasıl dayanacağız? Gezi eylemleri sırasında polis tarafından başından gaz kapsülü vurulan, 268 gündür komada eriyen Berkin Elvan’ın ölümü hayatımızın akışını bıçak gibi kesti. Belki bazılarınızın Berkin’in iyileşeceğine -benim gibi- umudu vardı, belki başkalarının onun yüzüne, resmine bakacak, onu hatırlayacak vicdanı yoktu. Geçen yaz Taraf’ta basılan bir yazımda: Cumartesi İstiklal’de yürüyenleri yine biber gazı bekliyordu, Berkin Elvan’ın ailesinin basın açıklaması yapmasına izin verilmedi. Ailesinin tek isteği, devletin ‘devlet’ olarak işlemesi. Okunamayan basın bülteni, -Berkin’in vurulmasının üzerinden 45 gün geçmesine rağmen olayın sorumlularının bulunması konusunda herhangi bir çalışma yapılmamıştır- diyor. Bedenin hafızası, fiziksel bir kayda dayalıdır. Seni de, biber gazı gibi hatırlayacağız. Kaşındıran, boğan, tıkayan, yakan ve tıksırtan. Ama geçiyor o da. Temiz hava alıp götürüyor. diye yazmışım. Galiba kendimi kandırmışım. Zamanın alıp götürdüğü Berkin oldu. 15 yaşına komada giren kara gözlü bu güzel çocuğun hayatına mal olan vahşetten sorumlu olanlar ise, hala görevlerinde, makamlarında, mevkilerinde. Dahil oldukları başka iğrenç senaryolar giderek ortaya dökülse de, siyaseten değişen bir şey yok; aynı öğrenilmiş çaresizliğimizde boğuluyoruz.  

Berkin ile beraber geleceğe inanan bir yanı da gidiyor insanın, uyanmadığı ölüm uykusunun ağırlığı bizi de sarıyor, kirli siyasetin içinden sokağa sıçrayan katil mermi ekmek almaya giden bir çocuğu buluyor, adalet kör-sağır-dilsiz. Annesine "Senin ayağın iyi değil, ben alırım ekmeği" diyerek evden çıkışını sayıklıyor ailesi. "Polise emri ben verdim" demişti RTE, -vurun önünüze geleni, acımayın mıdır, nedir o emir, taştan mı bu yürekler, topluca aldırdınız mı vicdanınızı? Bugün ne çalışabiliyorum ne de işe gidebildim. Telefonuma haber düştüğünden beri de pek kımıldayamıyorum. Aslında Berkin'in yüzünden başka birşeye bakmak, onun duygusundan çıkmak istemiyorum. Dünyanın binbir türlü hali, milyon tane acısı var ama Berkin'in acısı bayrağınıza, dininize, ülkenize öyle bedel ki, hepsi sizin olsun; eğer o kafa bunu yaşatıyorsa bize, bu acıyı, hepinize lanet olsun. Polisinden başbakanına Allah'ınızdan bulun. Sadece kayıp değil KAHIR!

Ve senin... Senin yüreğin hepsinden büyük. Ölümün bir turnusol kağıdı gibi, herkesin ne olduğunu, rengini seriverdi önümüze. Hafifleyen bedeninin ağırlığı bizim acımız oldu. Üzerine yıldızlar yağsın Küçük Prens, nur içinde yat Berkin. Bakıyorum, eski bir referans özdeşleşmiş Berkin ile. Bizde Tomris Uyar’ın şahane çevirisiyle basılan, klasiklerden Küçük Prens, Berkin olmuş; onun soruları, eleştirel aklı ve cesaretiyle anılıyor. Tıpkı onun gibi; onsuz anlaşılmayacak acı bir gerçekliğin üstündeki örtüyü açıyor.     

"Büyükler hiçbir şeyi tek başlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu" diyordu Küçük Prens. Aynen öyle. "Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir." 

Bizi vicdanımızla başbaşa bırakarak sonsuzluğa uçuyor. 

Yazarın Diğer Yazıları

Rabbim herkesi Roman yaratsın

Ölümden sonrasına inanın ya da inanmayın. Ama Selim Sesler Araf’ta çalmaya devam edecek

Her şey gibi medyum (da) eskidiğinde ne olacak?

Misal Adnan Yıldız sergisinin açılışından hemen önce Erdağ Aksel ile söyleşti.

Bugün kime oy veririm?

Sivil protestolara izin verilmediği, seçimlerin güvenliğinin sorgulandığı, hukuk süreci ve adalet çözümlerinin tıkandığı noktalarda, elbette direnişin rengi değişiyor...