Geçen cuma Polonya’da toplanan AB maliye ve ekonomi bakanları borç kriziyle mücadelede kararlılık göstermesine karşın, kararların hayata geçmesinin biraz daha zaman alacağı ortaya çıktı.
Euro’nun istikrarlılığının sağlanması ana hedef olarak korunurken, ortak tahvil uygulamasına geçilebilmesi için öncelikle ekonomik yönetimin güçlenmesi gerekiyor. Tahvilin çıkarılabilmesi için gerekli olan fizibilite çalışmasını yapacak komisyonun sonbaharda oluşturulması planlanıyor.
Borç kriziyle mücadele daha fazla kararlılık gösterilirse küresel piyasalar da bu hafta toparlanma gelebilir. Ancak, borç kriziyle mücadelede metodlar da tam bir görüş birliği oluşması, somut adımlar atılması ve bunun bir an önce yapılması şart.
Fed’in kritik iki günlük faiz toplantısı ve IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde alınacak kararlar ani eğilim değişikliklerine neden olabilir
Büyüme görünümü ve borç kriziyle ilgili gelişmeleri izlemede olan Fed, bu haftaki faiz toplantısında para politikası desteğini genişletmede ne yönde kararlar aldığını açıklayacak. Fed’in sadece tahvillerin vadesinin uzatılması kararıyla yetinmesi durumunda hayal kırıklığı yaşanabilir. Bu kararın, Banka’nın daha önceden birçok kereler ifade ettiği ve üzerinde görüştüğünü söylediği politika araçlarından hangilerinin gündeme gelebileceğine dair daha yön gösterici bir yaklaşımla desteklenmesi gerekiyor.
Şu anda Kongre’de olan yeni istihdam planının hangi kapsamda onaylanacağı da büyüme görünümü açısından oldukça önemli.
Bu hafta yapılacak IMF-Dünya Bankası toplantılarında, Euro birliği ve borç sorunu yaşayan ülkelerle ilgili stratejilerin tartışılması ve çözüm önerilerinin daha kapsamlı olarak gündeme gelmesi kaçınılmaz gözüküyor.
Yunanistan’da kredi diliminin serbest bırakılmasıyla ilgili kararın Ekim ortası gibi verilmesi beklenirken, ülkenin tüm hedefleri yerine getirmesi konusundaki kararlı tutum korunuyor. Bu karara yönelik endişelerin belirmesi ve geçen hafta Avusturya’da olduğu gibi kurtarma fonunun onaylanmasıyla ilgili olumsuzlukların yaşanması gibi gelişmeler piyasalarda dalgalanmalara neden olabilecek.
AB komisyonundan ortak tahville ilgili sunulabilecek seçenekler risk algılamasında iyileşme çabası yaratabilir. Ancak, bu seçeneklerin hemen ortak tahvil ihracına imkan tanımasıyla ilgili ciddi belirsizlik unsurları taşıyor. Özellikle, ortak maliye politikası yaklaşımı sağlanmadan ve buna yönelik gerekli düzenlemeler yapılmadan böyle bir kararın başarıya ulaşması zor.
Merkez Bankası dikkatli izlemede
Merkez Bankası’nın her faiz toplantısı öncesinde olduğu gibi, bu ayki toplantısı öncesinde de biraz daha temkinli bir duruşun hakim olduğunu görüyoruz.
Küresel gelişmelere bağlı olarak ekonomik büyümedeki aşağı yönlü risklerin artması durumunda tüm politika araçlarını genişletici yönde kullanacağını ifade eden Merkez Bankası’nın, bu haftaki toplantıda sürpriz bir faiz indirim kararı alabileceği endişesi özelikle kur tarafında baskı yaratıyor.
Fed’in faiz toplantısı öncesinde, TCMB’nin beklemede kalmaya devam etmesi şaşırtıcı olmaz. Dolayısıyla, ne politika faiz oranında ne de zorunlu karşılık oranlarında bir değişiklik gelmeyebilir.
Toplantı sonrası dönemde de, Merkez Bankası’nın ekonomik aktiviteden gelen yavaşlama sinyallerine faiz silahından ziyade TL zorunlu karşılık oranlarında indirimle cevap vermesi daha olası görünüyor. Kur piyasasında devam eden baskı, politika faiz oranında indirim konusunda Banka’yı daha dikkatli hareket etmeye itebilir.
Özellikle, kurdan enflasyona geçiş etkisiyle ilgili olarak tam bir rahatlama sağlanana kadar. Mevsimsel olarak yukarı yönlü fiyat düzenlemelerinin yapıldığı Eylül ayına ait enflasyon oranı, TL’deki değer kaybının iç fiyatlara ne oranda yansıdığını göstermesi açısından oldukça önemli.