Fenerbahçe, kendisi, hocası, başkanı ve yönetimi için ölüm-kalım maçında Galatasaray maçından üç puanla dönmeyi ve lige/hayata tutunmayı başardı. Önünde ilk yarı bitimine kadar Beşiktaş maçı hariç diğerleri nispeten daha rahat ekiplere karşı 6 maçı var. Trabzon’un da fikstürü çok farklı değil ve cebinde de ciddi bir puan avantajı var. Yine de önümüzdeki 6 maçta alınacak en az 16 puan ilk yarı bitiminde ümit verici bir senaryoyu gösterebilir.
Yarın bütün basında skor yazarlarından Fenerbahçe ile ilgili övgüler okuyacaksınız. Övgülere dayanak olarak da zorla Pereira’ya kabul ettirdikleri dörtlü savunma sistemini gösterecekler. Hatta maçın son çeyreğinde karşılaşılan çekilme ve rakibin oyununa boyun eğmenin sebebini de 70. dakikadan sonra üçlüye dönmek olarak açıklayacaklar. Ben en başından beri konunun defansta kaç kişi olduğundan bağımsız olarak sahada kimlerin olduğu ve bunların neler yapabildikleri ile ilgili olduğunu söylüyorum. Bu maç için de aynısını yapacağım.
Evet, Fenerbahçe dörtlü savunma ile başladı ve fakat sahada topa basmayı, oyunu açmayı, pas yapmayı bilen 5 tane sıkı orta saha oyuncusu (Mesut, İrfan Can, Mert Hakan, Sosa ve Zajc) vardı. İlk 15 dakika kendi sahasında ve kendi seyircisi önünde oyuna hırsla başlayan rakibe karşı hiçbir varlık gösterilemedi ve zaten gol de geldi. Sezon başından beri geri düştüğü maçları çeviremeyen bir takım için bu bir felaket senaryosu olabilirdi ve Galatasaray’ın da planı tam olarak buydu. Galatasaray enerjisi yüksek bir takım ama yetenek anlamında Fenerbahçe’den daha üstün bir orta sahaya sahip değil. Fenerbahçe, ilk 15 dakikadan sonra 60. dakikaya kadar oyun alanını daraltmayı, önde pres yapmayı, top tutmayı, pas çevirmeyi ve böylece tempoyu tamamen kendi istediği gibi ayarlamayı bildi. Bu yetenekli ayakların dar bir alanda yapabildiklerinin en fazlasıydı. Golü de Galatasaray’ın kendi korner atışında savunma yerleşiminde yaptığı akıl almaz bir hatanın sonucu yetenekli İrfan Can’ın sprinter özelliği olmayan ama üst düzey bir zekası olan Mesut’u defans arkasına kaçırmasıyla buldu. Yine de atılan gol dışında, üstün oynanmasına rağmen gol pozisyonu anlamında bir zenginlik yoktu. Çünkü sağ bekiniz, sol açığınız ve sağ açığınız yoksa dörtlü sistemleri oynayamazsınız. Mesut ve İrfan Can’a oyun alanı açsın diye tavsiye edilen sistemde her ikisi de kanatta, etkili olabilecekleri ceza sahasına uzaktaydılar. Yapabildikleri Galatasaray’ın enerjisini tüketecek pas trafiğine katkıdan ibaret kaldı ve gol dışında, ki burada İrfan Can ve Mesut’un yeteneklerinden bile öne çıkan savunmadaki yerleşim hatasıydı, üretime katkı veremediler. Yani keramet dörtlü savunmada değildi; daha evvelden üçlü oynarken bu ekip hiç kullanılmadı.
Fenerbahçe’nin bütün hüneri alanın daraltılmasından ibaretti; Galatasaray oyunu açabilseydi, geniş alanda, fizik olarak daha zayıf durumda olan Fenerbahçe paralize olabilirdi. Takım oyunu tutunca Galatasaray, 60. dakikaya kadar bu şansı hiç bulamadı. Ancak bu takımın o tempoyu sonuna kadar götüremeyeceği ve yorulacağı belliydi ve sonrasında sahne tamamen Galatasaray’ın oldu. Pereira, yorgun yeteneklerinden vazgeçip savaşçılara dönmek zorunda kaldı ve bu da Fenerbahçe’yi tamamen kendi sahasına çekilmek zorunda bıraktı. Çokça pozisyon kaçtı, özellikle Berke ve Kim yıldızlaştı, Tisserand atıldı, Diagne’nin golü geçersiz sayıldı derken Rossi’nin çok akıllı pasında Crespo’nun muhteşem vuruşuyla gol geldi ve üç puan Fenerbahçe hanesine yazıldı. Oyuna hakimken sene başından beri kullanamadığı yıldızlarının işbirliği ile gol bulan takım, maçı neredeyse kaybetmek üzereyken Pereira’nın getirdiği ve Fenerbahçe seviyesinde olmayan oyuncularının işbirliği ile zafere ulaştı. Bu galibiyet, Fenerbahçe için yüksek moral, yok olan özgüvenin tamiri ve kenetlenme anlamına gelecek olursa işler Fenerbahçe’nin istediği yöne doğru dönebilir.
Galatasaray maçı hiçbir anlamda bir sonraki Göztepe maçı için örnek teşkil edemez. Bu takım standart açıkları ve bekleri olmadan dörtlü varyasyonlar oynayamaz. Rakibi çekilecektir, boş alan bırakmaya gelmez ve o alan her türlü daraltılmaya devam edilmelidir. Ancak o dar alanda da sadece yetenek işi yapabilir ve bu yeteneklerden de olabildiğinde verim aranmalıdır. Göztepe maçı için doğru sistem, Mert Hakan’ın cezası nedeniyle yokluğunda Sosa, Zajc, İrfan Can ve önlerinde de Mesut’un yer alacağı bir tür 3-5-1-1 olacaktır. Pereira’nın istemsizce de olsa dörtlü denemesinde bir sakınca yoktur; rakipler tarafından da ezberlenmiş bir şablonun dışına çıkabilmek de bazen başlı başına bir çözüm olabilir. Ancak vazgeçilmemesi gereken tek şey yeteneklerdir. Beşiktaş maçı hariç, ki o maçı Beşiktaş’ın o zamanki form ve moral durumuna göre tekrar değerlendirmek gerekir, ilk yarının sonuna kadar kalan diğer 5 maçtaki tek konu çilingir konusudur.
Yazıyı bitirmeden daha evvelki yazılarımda hiç yapmadığım bir şey yapacağım ve analizi oyunun gidişatından bağımsız olarak oyuncular seviyesine indireceğim. Kerem Aktürkoğlu, uzun zamandan beri TSL’de izlediğim en iyi kanat forvet performansını ortaya koydu, topu ayağına alıp yüzünü kaleye her döndüğünde müthiş etkili işler yaptı. Büyük takımların izlemesi gereken transfer ve kadro stratejisinin muhteşem bir örneğini teşkil ediyor. 2024 yılına kadar sözleşmesi devam ediyor ve Galatasaray acele etmeyip onu bulurken gösterdiği hüneri satarken de gösterirse kasasına girecek para 50 milyon Euro’dan az olmaz. Aynı durum, sözleşmesindeki serbest kalma bedeli ile ilgili spekülasyonlardan bağımsız olarak Kim Min Jae için de geçerlidir.