29 Temmuz 2022

Bu takım zamanla olacak

Camia evladı meraklıları yüksek sesle homurdanmaya başlamadan doğru kararlar ve alınacak birkaç güzel sonuç her şeyi rayına koyar. Endişe etmeye gerek yok

Fenerbahçe, uzatmalara giden, toplamda 120 dakika oynanan ve yarısından fazlasını bir kişi eksik oynamak zorunda kaldığı Dinamo Kiev maçında sezonun ilk yenilgisini aldı ve Şampiyonlar Ligi rüyasına erkenden veda etti. Gerçekçi olmak gerekirse üç aşamayı geçip katılabileceği bir platformda da asıl hedef şubat ayı için Avrupa Ligi'ne katılım hakkı almak olacaktı. O yüzden gerçekçi hedefe şimdiden ulaşma imkanı olduğundan ve bu durum, sıkışık fikstürde daha az psikolojik yaralanma anlamına gelebileceğinden dünyanın sonu değil. Elbette Şampiyonlar Ligi'ne katılamamamın mali boyutundan söz etmiyorum ama o geliri de kimsenin bütçelediğini pek sanmıyorum.

Maçın ilk 55 dakikası aslında bir hafta önceden hiç farklı değildi. Dinamo Kiev kaliteli bir takım değil ama birlikte oynamayı bilen, disiplin seviyesi çok yüksek, plan sadakati müthiş, az planı çok iyi bir şekilde oynamayı bilen çok zor bir rakip. Fenerbahçe, ilk maçtan da daha coşkulu bir şekilde prese devam etti, hatta bu sefer daha fazla sonuç aldı. Tertemiz golü sayılmadı, bir şutu direkten döndü, dört tane çok net pozisyonu vardı. Rakibi, kendisinin de aslında ana planı gereği çok da şikayetçi olmadığı şekilde sahasına gömdü, kalesine şut bile gelmedi ve hatta takım defansında sadece bir kez hata yaptı ve arkaya oyuncu kaçırdı. İlk 55 dakikanın görüntüsü bir önceki haftanın daha iyileştirilmiş bir devamıydı. Sezonu erken de açmanın etkisiyle takımın fizik gücü ve mücadelesi çok üst düzeydeydi ve hele ki alamet-i farikası bunlar olan bir rakibe karşı bunları Temmuz ayında sahaya sürebilmek etkileyiciydi.

Pekala, her şeyin yolunda gittiği ilk 55 dakikada aslında hiç mi eksik ya da sırıtan durum yoktu? Fenerbahçe, oyun anlayışını tamamen kaos üzerine kurmuş durumda; kuvvetli ve ısrarlı pres yapıyor, topladıkları ile direkt hücumu hedefliyor. Bulunan pozisyonlar ya böyle geldi ya da duran toplardan geldi. Böylesine bir kaosu var edebilmek için Arao-İsmail ikilisi doğru isimler ancak oyunu sete dönüştürmek gerektiğinde orta saha iki kişi birden eksiliyor. Rossi zaten aslında defans arkası koşular için doğru adam, yani o da bir orta saha ayağı değil. Bu role soyunması gereken İrfan Can ise halen daha zayıf olan fiziksel durumunun da etkisiyle burada hakkını veremiyor. Hücumdaki ikili de ince işleri yapabilen, adam eksiltebilen, yüksek verimle oynayan oyuncular olmayınca üretememe sorunu çok ciddi bir şekilde beliriyor. Her iki maçta da olan tam olarak bu; takım presle kazanıp sonucu alırsa ne ala, yoksa elinde büyük takım gibi oynayıp sonuca gidecek bir formül yok. Kaos planına bu kadar sırtı dayayıp orta sahadan vazgeçmek takımı çözümsüz bırakıyor.

55. dakika ise Fenerbahçe'nin geleneklerinin hortladığı dakika oldu. İsmail, bence biraz da ağır bir karar sonucu oyundan atıldı ve atılır atılmaz da takım daha rakibin ilk pozisyonunda yenik duruma düştü. Dinamo Kiev gibi bir rakibe karşı bunları aynı anda olması olabilecek en kötü senaryoydu. Fenerbahçe, kontrolü kaybetti ama maçı bırakmadı. Uzatmalara kadar giden zamanda kaçan penaltı, atılan beraberlik golü, daha zayıf da olsa baskı ve ısrar vardı. Uzatmalara girerken Arao da sakatlanınca takım artık direnemez duruma geldi, uzatmalarda tamamen rakibin sözü geçti, Arda gibi bir silah da değişiklik sayısı sıkıntısıyla devreye alınamayınca anlamsız şişirmeler başladı ve sonuç da yenilgi oldu.

Jorge Jesus'u her iki maç özelinde Arao-İsmail tercihlerinden dolayı eleştirmem; ikisi de amaca giden yolun kilit oyuncularıydı ve görevlerini iyi yaptılar. İsmail'in tecrübesiz oluşu ve cebinden kartının olması öngörülebilir bir durumdu ama temaslı oynayan ve kart görmüş olan her oyuncu için bir öngörünün karara dönüşmesi her zaman beklenemez. Tahminim bu kaza olmasaydı, Crespo hamlesi ilerleyen dakikalarda yine de gelirdi. İrfan Can hamlesi doğruydu, henüz ilk değişim hakkının Emre üzerinden kullanılmasını da eleştirmem ki bu hamle takım eksik kalana kadar iş de gördü. King değişikliği için geç kalındı ve aslında King iki maç boyunca takımın en zayıf ismiydi. Sonraki değişiklikler zaten ya enerji yenileme ya da zorunlu değişikliklerdi ve özellikle zorunlu değişiklikler maçın planını tamamen rakibe bırakmaya yol açtı. Maç penaltılara kalsa kalırdı ama eğer işin içinde Fenerbahçe varsa bu da pek olası değildir.

Tüm bunların ışığında takımın hırsı, disiplini, fizik gücü, mücadelesi ve en azından kaos planını geliştirmiş olması bu takıma inancımı korumama yol açıyor. Ancak hücumdaki ikilinin (Joao Pedro ve yeni gelecek santrfor) artık üretken olması ve orta sahada da sadece işin mücadele kısmını değil beceri kısmını da üzerine alacak isimlerin görev alması gerekiyor. Uzak olmayan bir zamanda Crespo, Zajc, Mert Hakan ve Arda formülerinin devreye alınması gerekiyor. Kanatta oynayacak oyuncuların açık gibi değil orta saha gibi oynaması ve kaos dışı bir planı var edebilmeleri gerekiyor. Kanatta Ferdi ve Osayi bu kadar verimli oynuyorken önlerindeki oyuncuların açık gibi değil iç gibi davranması önemli; o zaman da gündeme "Emre Mor ve Bruma neden alındı?" soruları geliyor.

Camia evladı meraklıları yüksek sesle homurdanmaya başlamadan doğru kararlar ve alınacak birkaç güzel sonuç her şeyi rayına koyar. Endişe etmeye gerek yok; zaman her şeyin ilacı ancak herkesin de geçen seneki basın oyunlarını hatırlaması ve uyanık olması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Ana plana dair net sinyaller

Genelde futbolu sistemler üzerinden anlatmayı seviyoruz ama benim Fenerbahçe'de esasen beğendiğim zaten kalıplara uyan bir sistemin ve hatta bu sisteme ileri seviyede takıntının olmaması

Kurtların düellosu

Maçın ilk yarısını, hatta ilk 60 dakikasını birbirlerinin planlarını iyi bilen ve birbirine iyi çalışmış iki kurt hocanın birbirini yoklaması şeklinde özetlemek mümkün; deplasmanda olan da Fenerbahçe olduğundan planın tuttuğunu da söyleyebiliriz

Fenerbahçe'nin yeni sezon transfer politikası nasıl olmalı?

Bu yazıyı İsmail Kartal'ın bu sezonda kalıcı olacağı varsayımıyla yazıyorum