Fenerbahçe, 2 Eylül gecesi UEFA’ya kadrosunu iletti ve transferin de çatısını bitirmiş oldu. 3 Eylül günü kulüpten gelen açıklama, bir ya da daha fazla transferin de yapılabileceği yönündeydi ve bu transferler de haliyle Türkiye için olacaktı. Neler olacak diye beklerken 4 Eylül günü de Creso transferi açıklandı ve muhtemelen bir de sol kanat transferi yapılarak transfer sezonu tamamlanacak.
Serdar Dursun, Burak Kapacak ve Çağatay Kurukalıp transferlerini bir kenara bırakacak olursak son beş yabancı transferi, bu senenin transfer stratejisi ile ilgili çok önemli mesajlar veriyor. Hadi Min Jae Kim’i iki maç seyretme ve ne olduğunu anlama fırsatımız oldu. Kimse bilmezken onu Çin’den tanıyan Perreira’nın referansıyla geldi ve oynadığı iki maçta da oldukça iyi bir performans gösterdi. Ancak son 4 transfer, yani Rossi, Meyer, Berisha ve Crespo, şu an için tamamen kapalı kutu; onlar hakkında bildiklerimiz, bilmediklerimizin yanında çok az kalıyor. Biliyorum diyenler de videolarına bakıp ahkâm kesiyorlar, bunları çok da ciddiye almaya gerek yok.
Kim’i de dâhil ederek söylüyorum hepsi de genç oyuncular, takımın yaş ortalamasına ciddi anlamda olumlu katkı yapıyorlar. Benim için daha da önemli olan konu, bu adamların transferinde kimisi uçağa binene, kimisi uçaktan inip otele yerleşene kadar hiçbir haber çıkmadı, hiçbir sızma olmadı ve basında başka oyuncularla ilgili atıp tutanların hepsi ofsayta düştü. Bu da kulübün içinde eskiye kıyasla menajer manipülasyonu ve dezenformasyonunun ortadan kalktığını, hoca-scout referansının esas alındığını gösteriyor ki bu da oldukça olumlu bir haber.
Gelen 5 oyuncunun özellikleriyle ilgili ne desek biz de videolarından palavra uydurmuş oluruz. Rossi’ye baktığımız zaman MLS’in en değerli oyuncusu, en iyi oyuncularından biri ve yaşı çok genç. Bu oyuncunun mevcut ekonomik şartlarda bir yılı kiralık ve satın alma opsiyonlu gelmesi önemli bir başarı gibi duruyor. Berisha, Avusturya sınırlarının çok ötesinde ve bir Şampiyonlar Ligi takımı olan Salzburg’un Haaland sonrası santrforu ve geçen sene her kulvarda ortalığı yıkıp geçmiş. Yaşı çok genç ve 4 yıllık sözleşmeyle alınıyor. Crespo geçen sene Portekiz ikinci liginin en iyi oyuncusu ve en azından memleket durumundan biliyoruz ki direkt Perreira referansı ile geliyor. Yaşı tam kıvamında ve bu sene Portekiz ligine de çok güzel bir başlangıç yapmış. Meyer, daha bilinen bir oyuncu; 18 yaşında inanılmaz bir çıkış yapmış, Alman milli takımına kadar yükselmiş, bundan iki sene önce çok yüksek maaşla Cyrstal Palace yolunu tutmuş ve sonra serbest düşüşe geçmiş bir oyuncu. Bedelsiz olarak geliyor, serbest düşüş riski nedeniyle 1+1 yıllık sözleşme ile geliyor. Tutarsa mükemmel olacak, tutmazsa Cisse gibi sessizce bonservisini alıp gidecek. Transferlerin mali boyutlarını bilmiyoruz ama Fenerbahçe’nin bu sene yüksek tutarlı bir oyuncu satmadığını ve bu oyuncuların tamamını (Crospo hariç) UEFA listesine yazdırabildiğini düşünecek olursak işin ekonomik dengesi de yerine oturuyor demektir. Demek ki sattığımız kadar almışız. Elinden çıkarmak istediği oyuncuların da tamamını çıkardığına ve önümüzdeki günlerde çıkarabileceğine (Caulker, Sinan ve Caner) göre ekonomik denge federasyon kurallarına göre de oturuyor demektir. Demek ki limitlerin içinde kalmışız. Bu da şu anda performanslardan bağımsız olarak ekonomik anlamda başarılı bir transfer sezonu yönetimini gösterir.
Bu transfer stratejisi, Ali Koç’un ilk senesindekine benziyor; takımın yaşı gençleşiyor, yaşlı ve yüksek maliyetli oyuncular gidiyor, rotasyonlu bir kadro oluşuyor. Geriye kalan bu dört oyuncunun nasıl performans göstereceği, bunlardan bir Szalai mi çıkacak yoksa Reyes mi çıkacak göreceğiz. Elbette bu sefer rotasyon çok daha geniş, oyuncunun tutmaması halinde yerine oynayacak adamlar var. Ancak bu sefer 24-25 yaşlarında, arkasında biz çok bilmesek de bir hikayesi olan, tamamen Pereira ve scout ekibi referansıyla alınmış oyunculardan bahsediyoruz; tutarsa takıma uzun yıllar hizmet verebilecekleri gibi satış durumunda da ekonomik olarak katkı verebileceklerdir. Olmasa dahi alınan riskin ekonomik boyutu kabul edilebilir seviyededir; lisans alınabildiğine göre hem UEFA hem de federasyon anlamında bir sıkıntı yoktur. Ben açıkçası Szalai’yi Limasol’den bulup getiren scout ekibine ve Josef de Souza’yı vakti zamanında tutup Fenerbahçe’ye getiren Pereira’ya güvenmek istiyorum. Bu sefer işin içinde Comolli gibi nerede olduğunun farkında olmayan figürler yok.
Bir yandan da her ne kadar resmi transfer olmasa da altyapı ve yeniden kazanım hamlelerini de aklımızda bulundurmamız lazım. Yıllardır hasretle beklenen altyapı ürünleri sahneye çıkıyor; Arda, Muhammed ve Fatih de rotasyona dâhil oluyor. Sene başında gönderilse kimsenin itiraz etmeyeceği Tissarand takımın en kilit oyuncularından biri oluyor. Ferdi, Zajc ve Samuel de rotasyona dâhil oluyor. Gerek mevcut kadro ve gerekse bu altyapı ve yeniden kazanım hamleleri de transferlerin tutmaması halinde yine de çok da umutsuz olmamamız gerektiğini söylüyor. Ali Koç’un az önce kıyasladığımız ve sonu hüsranla biten ilk sezonundan da temel fark burada ortaya çıkıyor.
Transfer denen şey tamamen bir “ya tutarsa” işidir. Ekonomik olarak tutmuştur, % 50 dahi başarı olsa ortaya çıkacak olan şey ciddi bir başarı olacaktır. Elbette bu tek başına yeterli değildir; altyapı/ yeniden kazanım hamleleri, mevcut kadroda hakkaniyetli forma dağıtımı ve en az 50 maçı kaldıracak şekilde doğru kadro rotasyonu ile daha da anlam kazanacaktır.
Madem uzun vadeli düşünüyoruz ve doğru olanı yapıp günü kurtarmaktansa geleceği de inşa ediyoruz, artık üç sezondur ertelenip duran rezerv takım projesinin de bir an önce hayata geçmesi gerekiyor. Portekiz veya Almanya ikinci ligi fark etmez; her ikisi de kulağa mantıklı geliyor. Oynatamadığın oyuncuyu oynatmak, belli pazarlardan oyuncu çekmek, çok da Türkiye’ye getirmeye hazır olmadığın oyuncuları yakından izleyip görmek ve yeri geldiğinde limit/ FFP operasyonlarında da kullanmak için rezerv takım biçilmiş kaftan olacaktır ve artık acele edilmelidir.
Sonuç olarak her şeyin bir plan dâhilinde yapıldığı ve en azından Vitor Pereira için hesapların bir yıldan çok daha uzuna yayıldığı bir transfer sezonu izledik. Daha evvelden de yazdığım gibi anlamlandıramadığım tek hamle Ozan’ın kiralanırken satın alma opsiyonunun da o paraya verilmesidir. Olur da kalan dört günde başka hamleler de gelirse ayrıca değerlendiririz.