17 Ağustos 2020

Uyanıyorum, karşımda savaş gemisi... İki tane askeri helikopter, pata pata... Dolara bakıyorum, uçuyor!

Uyarı ve dualarınızı eksik etmeyin, unutmayın, kör sadakat hakikatin en büyük düşmanıdır!

Kaş'ta savaş gemisi

Kekova, 14 Ağustos 2020
Denizin üstünde uyanıyorum Kaş'ta...
Karşımda bir savaş gemisi...
Sabah erken demir alıyoruz.
Sağımızda Meis adası.
Ne kadar yakın...
Bir savaş gemisi de Meis'in önünde...
Helikopter sesleri...
İki askeri helikopter sabah vakti
Kekova'nın üzerinde sanki oyun oynuyor.

Meis Adası, ne kadar da yakın...

Savaş gemileri...
Helikopterler...
Ege'de, Doğu Akdeniz'de savaş tam tamları...
Yedi düvele pala sallayan bir Türkiye...
Dolar'a gözüm ilişiyor, 7.40'a dayanmış...
Bir gün önce 7.20 gibiydi.
Ekonomiye dair haberler berbat...
Uzaktan Erdoğan'ın sesi:

Türkiye’yi her alanda şaha kaldırdık,
dünyanın en ileri ülkelerinden biri
haline getirdik.

Saray sözcüsü:

Medyada son 20 yılda çoğulculuk
ve çeşitlilik arttı. 

Şaka gibi...

Bir yanda Reis'le sözcüleri...
Bir yanda Damat Bey...
Gerçeklerden koptukça kopuyorlar.
Hepsi hayal alemlerinde...
Ve yaşanmakta olan büyük olumsuzlukları
kendi yarattıkları "dış düşmanlar"ın sırtına
yıkabileceklerini sanıyorlar.
Kendilerini aldatıyorlar.
Hep aynı oyun oynanıyor.
"Dış düşmanlar"la gündem değiştirme...
Bu çocukça oyun hep sahnede ama pek öyle
cazibesi kalmadı artık...
Ekonominin nasıl derin bir krizde olduğunu
aklı başında herkes görüyor.
Bunun bir "düşman kuşatması"ndan ya da
"istiklal mücadelesi"nden falan kaynaklanmadığının,
gözü ve aklı olanlar farkında.
Uzun lafın kısası:
Bir çöküş yaşanmakta.
Duvara çarptık!
Deniz bitmiş durumda.
Şimdi rapor bekleniyor, o kadar.
Ne yazık ki öyle.
Buraya kadar kötü ekonomi yönetimi ile geldik.
"Cehalet"le geldik.
Bunlara bir de Koronavirüs eklenince, işler
içinden çıkılmaz hâle geldi.
Kötü yönetim halen devam ediyor.
Cehalet, bilgisizlik iktidarda çünkü...
Koronavirüs de hız kesmiş değil.
Bu koşullarda ekonominin toparlanmasını
kimse beklemesin.
Ayrıca herkesle papaz olmuş haldeyiz.
Herkesle kavgalıyız.
Herkesle bir meselemiz var.
Saray medyasının manşetleri her Allah'ın günü
çığlık çığlığa savaş tam tamları çalıyor.
Kasımpaşa kabadayısı gibi her Allah'ın günü
birilerine omuz atıyor Türkiye...
Üstelik, bu ülke demokrasi sularından
kopup gitmiş, yargı ve hukuk düzeni
yerlerde sürünen bir ülke...
Böyle bir memlekete dışarıdan para mı gelir,
yatırım mı yapılır?
Hayır, böyle bir ülkeden sadece para kaçar,
yatırım kaçar.
Nitekim olan da bu.
Yalnızca geçen hafta Türkiye'den
10 milyar doların üstünde para tüydü gitti.
Merkez Bankası rezervleri iyice eridi.
Dolar 7.30 olunca, geçen yıl 9 bin dolar civarında olan
kişi başına milli gelir, kur farkıyla 7 bin küsura düştü.
Öte yandan, özel sektörün dış borcu için
254 milyar dolar
deniyor.
Bu borç şimdi doların yukarı fırlamasıyla birlikte
2 trilyon lira
sınırını zorluyor.
Özel sektör bu muazzam borcu nasıl ödeyecek,
söyler misiniz?..
Türkiye'de bugün uydurma bir kur rejiminin çöküşü yaşanıyor.
Uğur Gürses'in aşağıdaki satırları bu acı gerçeği,
ekonomi yönetimindeki cehaleti sergiliyor:
 

Ankara’da 2018’de kurulan "başkanlık
rejimi" ile birlikte ekonomi yönetimi
hem kuru hem de faizi kontrol etmeye
yönelik bir "denemeye" girişmişti.
Döviz rezervi eriterek bunu bir
süreliğine sürdürmek mümkündü.
Tek sorun şu ki:
Ankara’da ekonomi yönetimi
"bunu başardığını" sanıp
aşırı bir özgüvenle devam ettirdi.
Dalgalı kur rejimindeydik ama...
Belli kur seviyesi savunuluyor, bu seviye
aşılınca yeniden daha yukarıda bir
seviye savunuluyordu.
Adına ne "dalgalı kur rejimi", ne
"yönetilen dalgalı", ne "sabit kur rejimi",
ne de "peg rejimi" denilebilecek
uydurma bir kur rejimi, gün gelip
rezervler sona yaklaşınca çöktü.
(
Ekonomi Alla Turca, Uğur Gürses)

Saray, anlaşılan o ki, bu büyük "çöküş"ü
perdelemek için Türkiye'yi "dış maceralar"a
açık bir yörüngeye itmeye çalışıyor.
Klasik ama son derece tehlikeli bir oyun.
Günlük deyişle:
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!
Vaziyet gerçekten hazin.
Uyarı ve dualarınızı eksik etmeyin.

Kör sadakat hakikatin
en büyük düşmanıdır!

Bu satırları 14 Ağustos Cuma günü denizin üstünde,
masmavi bir dünyanın ortasında yazıyorum.
"Rodos'a doğru seyretsek, çok daha çabuk gideriz hedefe
ama artık seyredemiyoruz Rodos'a doğru" diyor kaptan...
Tepemizde pata pata sesleriyle helikopterler...
Mavi yolculuk günlükleri devam edecek.


Mavi Yolculuk Günlüğü yazıları için tıklayın

1- Cennette cehennem!

2- Ampul çoktan patladı!

3- Eyy Türk ve Yunan siyasetçileri! Yoksa tarihe alnınızda ahmak damgasıyla mı geçmek istiyorsunuz?..

4 - Türkiye'nin sizi, o 'yeni hikâyeleri'nizle birlikte tarihe gömecek gücü vardır!

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"