13 Ağustos 2020

Eyy Türk ve Yunan siyasetçileri! Yoksa tarihe alnınızda ahmak damgasıyla mı geçmek istiyorsunuz?..

Gelin hep birlikte savaşı değil barışı kutsayalım, ölümü değil hayatı kutsayalım!

Melih Cevdet Anday der ki:

               Yalnızlıktır denizin tek yasası.

Denizdeki bu yapayalnızlık hissini hep sevdim.
Söğüt taraflarında Taşlıca Adası civarı.
Kayalıklarda, bodur ağaçların arasında keçiler dolaşıyor.
Güneşin altında Akdeniz mavisinin parlaklığı gözümü alıyor.
Akdeniz mavisi değişken...
İnsanın aklını başından alıyor bazen.
Hele gökyüzüyle birleştiği vakit o kadar güzelleşiyor ki...
Güneş arkamızda alçalmaya başladı.
Yıldızlar çıkıyor.
Gökyüzünde sürekli hareket halinde yıldızlar...
Sabahattin Kudret Aksal’ın o şiiri:

               Adam oturmuş denize karşı
               Elinde oltası yıldız tutar.

Güneş kor yığını halinde batıyor.
Düşünüyorum.
Bu olağanüstü güzellikte savaştan, çatışmadan bahsetmek...
Ne büyük bir ahmaklıktır.
Barışı değil savaşı, hayatı değil ölümü kutsamak ahmaklığın ta kendisidir, ta kendisi...
Bu güzellikleri paylaşmak yerine savaş naraları atmak kadar büyük ahmaklık, aptallık olur mu?..

Eyy Türk ve Yunan siyasetçileri!
Herhangi bir ayrım yapmadan hepinize sesleniyorum.
Akdeniz maviliğinin derinliklerinden sesimi sizlere duyurmaya çalışıyorum
Aklınızı ekmek peynirle mi yediniz?..
Bu güzellikleri paylaşmak yerine çatışmak, savaşmak olur mu?
Alnınızda ahmak damgasıyla mı geçmek istiyorsunuz tarihe?..
Şimdi bana hikaye anlatmayı bırakın.
Ne kadar haklı olduğunuzu dinlemek istemiyorum.
Yarım asrı aşan gazetecilik hayatımda bu martavalları çok dinledim.
"Benim milliyetçiliğim seninkine beş basar, on basar" teranelerinde ben de bir zamanlar taraf olmuştum.
Ama artık yeter!
Yazıktır, günahtır savaşı, ölümü kutsamak.
Şu günlerde Akdeniz'in maviliklerinde dolaşıyorum.
Huzur bulmaya çalışıyorum.
Ama arasıra internete girince, medyanın manşetlerinde kol gezen savaş naralarından ürküyorum.

             Çatışma dahil
             herşeye hazırız!

             Sabrımızı
             taşırma!

             Sıfır noktasındayız,
             bıçak sırtında!

             Sinir harbi!

Eyy Türk ve Yunan siyasetçileri!
İki uzak komşu olarak yaşamanın ne büyük bir aptallık olduğunu yaşanan tüm acılardan sonra hala anlayamadız mı?
Hala en büyük milliyetçi siz misiniz?
Sizden büyük milliyetçi yok mu?
Tekrar ediyorum:
Kimse kalkıp kendisinin ne kadar haklı olduğunu anlatmasın.
Elli iki yıllık gazetecilik hayatımda ne çok dinledim bunları, hatta taraf oldum.

               Kıbrıs...
               Ege...
               Kıta sahanlığı...
               Hava sahası...
               Deniz hukuku...

Ne kadar çok yazdım bu konularda.
Konuştum, konferanslara katıldım.
Ne çok mülakat, röportaj yaptım Türk ve Yunan siyasetçileriyle, devlet adamlarıyla.
Yunanlı meslektaşlarımla Atina'ydı, İstanbul'du, Brüksel'di, New York'tu toplanıp birbirimize bağırıp çağırıp, milliyetçi nutuklar çekerdik.
Herkes kendi tarafının haklılığını nafile bir gayretle savunmaya çalışırdı.
Sonra da geceleri kafayı çeker birlikte eğlenirdik.
Şimdi o günleri anınca, aklıma elbette rahmetli kardeşim Mehmet Ali Birand, sevgili İblis geldi.
Hayat ne de çabuk geçip gidiyor.
Yıllar ve yıllar önceydi.
New York'ta bir grup gazeteci, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuellar'la sohbet ediyorduk.
Kendisine Kıbrıs meselesiyle ilgili bir soru yöneltince, bana şöyle bir bakmış,
"Türk müsün, Yunanlı mısın?" diye sorup, "Ne kadar sıkıcı bir konu..." diye devam etmişti.
Haklıydı.
Ama o kadar yıl geçti, değişen bir şey yok.
Biz hâlâ savaş naralarının eşliğinde milliyetçilikleri yarıştırıyoruz.
Kılıç şakırtılarıyla savaş çağrıları yapıyoruz, ne kadar haklı olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz medya manşetlerinde.
Ne kadar hazin, ne kadar acıklı!

Eyy Türk ve Yunan siyasetçileri!
Türk ve Yunan halklarını rahat bırakın.
Bırakan bizleri, Ege'nin, Akdeniz'in bu güzelliklerini paylaşalım.

          Ve savaşı değil
          barışı kutsayalım!
          Ölümü değil
          hayatı kutsayalım!

Tersi ahmaklıktır.
Alnınıza ahmak damgası yiyerek mi tarihi geçmek istiyorsunuz?..
Çare, oturup bir masanın etrafına konuşmaktır medeni insanlar olarak...
_______________________________________________________________________________________________

TIKLAYIN - Hasan Cemal yazdı: Mavi Yolculuk Günlüğü - 1 | Cennette cehennem!

TIKLAYIN - Hasan Cemal yazdı: Mavi Yolculuk Günlüğü - 2  | Ampul çoktan patladı!

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"